• ahdetmiştim. ulan dedim, bir gün dedim, uzatıcam. bırakıcam seni. özgürlüğüne kanat çırpıcaksın. sen uzarken özgürleştikçe beni de özgürleştireceksin. statükonun esaretinden birlikte kurtulucaz. proletarya zincirlerini kırıcak. idoller bile seçmiştim kendime. lokal anlamda cüppeli ahmet, enternasyonel anlamda dostoyevski.

    en son yazdığım, şöhret basamaklarına adım atmamı sağlayan ben istifa ediyorum adlı güzide eserimde de bahsetmiştim. ben istifa edip sakal uzatıcam arkadaş, başka bişiy yapmıycam demiştim. ''tatil yaparken sakal uzatıcam değil, sakal uzatırken arada tatil yaparım gibi'' demiştim. söylemiştim bunları size. haa bu arada ne zaman ''eser'' desem, bizimkiler dizisinde katilin mantiletosunu ''eserim'' olarak adlandırışı aklıma gelir. hani şu ''öttürme şu horozu got got kız'' diyen eser. neyse.

    ettim. istifa ettim. o arada ''gerçekten istifa ettin mi, etmemiştir lan bu istifa falan'' diye iç geçirenlere, ya da mesaj yazıp benim cevap yazamadıklarıma da bilgi vermiş olayım. ettim beyler. sakalı da koyverdim. tavukları pişirdim. hacıyı çarşıya gönderdim. akşama gelin, bekliyorum.

    ezelden severdim sakalı. ama bu defa işin başka bir boyutu çıktı ortaya. bu zamana kadar hep beyaz yakalı kirli sakalı bırakabilir durumdaydım. çarşamba akşamından tıraş olup, perşembe-cumayı araya kaynatarak cumartesi gününü sakallı geçirme gibi küçük beyaz yakalı hesapları yapardım. kafamın yaklaşık iki senedir sıfıra vurulduğunu, bunun öncesindeki 3 senelik dönemde de lepiskalıktan uzak tavırlar sergilediğini düşünecek olursak benim kafa bölgem çok uzun zamandır kıldan uzaktı. tüyden uzaktı. bu yüzden bir şampuanı avuca boşaltıp o şampuanı kafada keyifle köpürtüp reklamlarda izlediğimiz duş ritüelinin hissettirdiklerini unutmuş durumdaydım. kel adam bu hissiyattan uzak yaşar. kafada saç olmasının nasıl hissettirdiğini unutursun bir süre sonra. bu bağlamda duş alırken saçı köpürtmenin nasıl bir his olduğunu da unutursun. acıklıdır bir miktar. hatta bir keresinde rüyama bile girmişti. böyle kocaman bir banyonun tavanını rain shower yapmışlar. sıcak yağmur yağıyo gibi. sonra ben böyle bir ışık huzmesiyle banyoya indiriliyorum, kafam köpürtülmüş bir şekilde. sonra böyle mutluluk gözyaşları içerisinde kafamı saç diplerime friksiyon yapma hareketleriyle yıkıyorum. sonra durulamaya geçiyorum. saçı durularken köpüğün yere düşme anında çıkardığı pat pat sesleri saatin alarm sesiyle birleşiyor ve uyanıyorum. banyoda şampuanla köpürtecek kadar saç sahibi olamamakla ilgili derin maneviyatımı tarif edebilmişimdir umarım. insanın duş jeli ve şampuan ayrımı olmaması çok acı. vücudun yıkandığı duj jeliyle kafayı da yıkayabiliyor olmak, ve bunu kafada saç olmadığı için yapabiliyor olmak hüzünlü. duş jelini göğüs kıllarında köpürtüp avuç içleriyle kafaya aparmak suretiyle banyo yapmak çok acı. eğer kelseniz ve az önce bahsettiğim köpürtme şeklini benimseme gibi bir eğilim göstericek olursanız, bunu hamamda ya da toplu duş alınan yerlerde yapmayın. deli sanıyorlar çünkü. kafanızda sahneyi canlandırın, anlıycaksınız ne demek istediğimi. bi adam. göğsünde duş jeli ya da hacı şakir köpürtüp köpüğü avuç ayası hareketleriyle kafaya aparıyor. yani benim saçım olsa ve bu ritüeli bilmesem yapanı deli sanarım. ha bir de şampuan firmalarına keller için hazır köpürtülmüş şampuan yapın şeklinde ar-ge departmanının tozlu raflarına kaldırılacak cinsten öneri e-mailleri atmayın. ben yaptım, bi bok çıkmadı. o zaman beyaz yakalıydım bir de. bayılıyodum ota boka email atmaya.

    velhasıl, bu yukarıda bahsettiğim, saç-banyo-köpürme ile ilgili bütün dertlere uzamış sakalım derman olmuştur sevgili romalılar. yemin ediyorum yok böyle bi keyif. köpüren herşeyi deniyorum şuan. duvarlara çarpa çarpa köpürtüyorum sakalları. sabun, şampuan, duş jeli, arap sabunu, cif, domestos, klorak... köpürme süreciyle yeniden tanıştığım için çok mutluyum. rüyamda mutluluk gözyaşlarıyla yaptığımı keyif kahkahalarıyla yaptım geçen gün. durularken yere düşen pat pat köpük seslerini alarm sesi bölmedi bu defa.

    hülasa bu istifanın bana en büyük getirisi sakaldır. sakalın bana sunduğu en büyük nimet köpüktür.

    not: mevcut çekiciliğimin %70'ini kelliğime, %20'sini sakalım borçluyum. %10 muhtelif. mevcut dedim lan, mevcut...
  • şöyle diyeyim ki; 17 yaşımdan sonra 20 küsur yıllık full-testosteron'lu yaşamımda önce iş-güç sikinden, iş hayatında serbeste geçtiğim son 2 yılda da karı dırdırından dolayı bırakamadığımdan içimde ukteydi.

    hatunu boşayınca bir bıraktım, yeminle bir kadından daha çok mutlu ediyor insanı.

    kadınların topunu yakın gitsin; sakalınıza, kılınıza bir şey olmasın. uzadıkça güzelleşiyor. hacı hoca tayfası da saygıda kusur etmiyor. lafınız sözünüz de dinleniyor. özgürlük bu amına koyim.

    no woman'dan sonrasını dolduracak çok şey var. huzur var, sakal var.

    bu arada yazınca aklıma geldi; kadınlardan iyi sabun yapılır. yağ bol ya, yapar yapar sakalımızı yıkarız amına koduklarımla. ah adolf sensiz dünya çok eksik amına koyim, çoook!.
  • bazı arkadaşlar beni çok iyi anlayacaklardır, kestiğim zaman suratımın tavuk götüne benzediği insan uzuvu. hayır sakalsızlık bu kadar mı yakışmaz bir insana. bir de bu kış mevsiminde ne akla hizmet kestiysem. yeni doğmuş civciv gibi tir tir geziyorum şerefsizim.
  • arkadaş, uzun bir süre kesmeyip de şeytana uyup keserseniz eğer, direkt denyo oluyorsunuz. evet evet, bildiğin denyo. misal birisi arkamdan, şşitt, la denyo, dediği zaman hemen dönüp bakıyorum. neden? hak ediyorum çünkü.
  • yıllardır iki günde bir tıraş olan bi' adamım ve bir aydır hiç kesmiyorum. anladım ki çok zor bi' şeymiş lan sakal uzatmak. allah'tan hatunlarla öpüşecek bi' ortamım yok da kimse bana, syd iyice hayvan oldun, diyemiyor. evet. erkeklerle öpüşecek bi' ortamım da yok, siz mesaj atmadan ben söyleyeyim hemen.
  • çünkü uzatabiliyorum.

    bunun belki vardır psikolojide tanımı, sakal bağımlılığı gibi absürt bir karşılık. çenemi çok uzun zamandır görmedim ben. lisede bile fazlasıyla rahat olduğum için haftada bir kere pazar akşamları tıraş olurdum. bildiğin kirli sakalım olmasına rağmen, arka sırada sadece bir şeyler okuyan, sevilen bir öğrenci olduğum için ses dahi edilmezdi.

    önceleri ufak bir keçi ile başladı, diğer yerler tıraşlı, pürüzsüzdü. sonra buna bıyık da eklendi, yine geri kalan pürüzsüzdü. bu sefer yanlara da şöyle dört-beş günlük kirli sakal bırakmaya başladım, sakalsız yerim kalmamış oldu. keçi, çene altından itibaren on dört santimleri gördü. artık keçi sakallarını uzatanlar çoğalınca da sıkılarak ful sakala evrildi. dokuz santimlik sakal, yahudi, müslüman, evsiz artık hangisini seviyorsanız onların sakalı.

    hiçbir vakit sevmedim tıraş olmayı. ve sakal hiçbir vakit ne cildime zarar verdi, ne kaşındı, ne de batık oluşturdu.

    jiletle geçirdiğim vakitten daha fazla, jiletsiz kaldığım için de en az saçlarım kadar yumuşak sakallarım. düzenli tarama ve düzenli duş ile -günde iki kere- hiçbir zayıflığı kalmıyor.

    dinci de sanıyorlar, gençtir de diyorlar, motorcu diyen de çıkıyor, rahçı ya ondan diyen de... ama en çok sorulan "neden bırakıyorsun? neden bu kadar uzun?"

    bilmiyorum. hiç düşünmedim. ailem -annem söylemez el mahkum- ve tüm akrabalarım laf atar sakallarıma. belki de karşı gelmek hoşuma gittiğindendir, onu da bilmiyorum.

    köyüme de gidiyorum bu sakallarla, adım hocaya çıktı. bir alevi köyünde pek de yaygın bir lakap değil elbet. inzivaya çekilmiş, tanınmış bir ressam da mevcut olduğu için köyde, o uzun sakalı biraz sempatik kılmış, sadece sözde kalıyor lakaplar. olsun.

    ama sakal bir nevi "daha" etkisi yapıyor bünyede. olabilecek en sona sahibim. uzun, kesmeye de kıyamam. bir iki sene de böyle devam eder, yirmi santimleri görürüm sanırım. kısmet.

    --

    hangisi daha cool?

    http://tinyurl.com/q5wno42

    http://tinyurl.com/lqzvcgo

    --

    dünyanın bir yerinde uzun, ful sakal seven bir kadın olduğunu bilmek bile güzel. onu aramak. ben türkiye'de tanımadım şahsen. sevgililerim bile sevmezdi.

    bebeksi yüze sahip erkeklerin çağı, bu çağ değil mi? ah antik dönem avrupa...
  • bir orhan veli şiiri

    sakal

    hanginiz bilir, benim kadar,
    karpuzdan fener yapmasını;
    sedefli hançerle, üstüne,
    gülcemal resmi çizmesini;
    beyit düzmesini;
    mektup yazmasını;
    yatmasını,
    kalkmasını;
    bunca yılın halime'sini
    hanginiz bilir, benim kadar,
    memnun etmesini?

    değirmende ağartmadık biz bu sakalı!
  • çoğu zaman kendime yakıştırdığım kıllardır.

    kaç kere tıraş olmuşumdur bilmiyorum, kaç farklı tip tıraş bıçağı, köpüğü, jeli, kremi kullanmışımdır bilmiyorum.. kaç farklı banyoda kaç farklı ışık altında tıraş olmuşumdur hiç bilmiyorum.

    ama bildiğim bir şey var ki, bütün sakalı genellemek istemiyorum da, dudağımın köşesindeki o puşt, sözüm sana, bu kadar badireyi her defasında atlatıp da, her defasında tam tıraş bitti artık yüzümü kurulayayım dedikten sonra pis pis sırıtman yok mu, elime gelmen beni kıl etmen yok mu.. öylesine nefret ediyorum senden.

    her defasında sırf seni kesmek niyetiyle o lavbonun başına gidip de işin sonunda sadece senin ayakta kalmanı hiçbir şekilde açıklayamıyorum.

    mesele bana ekstra iş çıkarmış olman, lavabonun başına geri dönmek durumunda kalmam değil. inan ki o değil. on kere de dönerim yirmi kere de, sudan korktuğumdan değil. ulan, kendime olan inancımı sarstın be.. mükemmeliyetçilik filan değil bu, ama..

    yani eğer o kadar sakal rahatsız etmiyor sen rahatsız ediyorsun, seni kesmek için bu pazar gününün birbuçuğunda lavabonun başına gidiyorum, işin sonunda gene sen kalıyorsun...

    sakal, sakallar, diğerlerinizle bir alıp veremediğim yok.. ama aranızdan bir tanesi, o kendini çok iyi bilyor, o var olduğu sürece benden çekeceğiniz var, bunu da biliniz.
  • nedense sözlükte de hiç yazılmamış, daha doğrusu sadece 1 kez yazılan genel kanııya itiraz gelmeyince yazıldığı ile kalmış. bu zamana kadar benim de aklıma gelmediği gibi, iş görüşmelerinde bilgiçlik taslayarak akıl öğreten şahsiyetler olmasaydı bundan sonra da bakmak aklıma gelmezdi doğrusu.

    sakal bırakmak islam dinindeki 4 ehli sünnet mezhebin üçüne göre sünnet değil vaciptir. sadece şafi mezhebine göre sünnettir.

    hanefi, hanbeli ve maliki mezheplerine göre sakalı bırakmanın vacip olması da kazınmasının yani traş edilmesinin haram olmasından kaynaklanıyor. bir şeyi yapmanın haram olması onun tersini yapmayı (ör: kazımamayı) en az vacip kılar.

    bu üç mezhebe göre sakalın sünneti ise bir kabza miktarı yani 4 parmak genişliği kadar uzatılmasıdır. yani aslında sakalda sünnet olan, "sakal sünnettir" ile kastedilen sakalın 4 parmak genişliği boya uzatılması, bu boyda sakal bırakılmasıdır.

    kesilmesi haram, 4 parmak uzatılması sünnet, peki kişi ne kadar sakal bıraktığında vacibi yerine getirmiş, harama girmemiş olur ? üç mezhebin bu konudaki görüşlerini açıkçası ben de çok iyi bilmiyorum. ama sakalı kazımak haram olduğuna göre muhtemelen ince bir tarak üzerinden makasla kısalttıktan sonra geride kalan miktar ile bu vacip yerine getirilmiş oluyordur diye tahmin ediyorum.

    ahmet mahmut ünlü de bu konuya fıtratı tağyir risalesi'nde değinmişti. okumamın üzerinden 10 yıl geçti, o yüzden tam hatırlamıyorum, kitap da şu an elimde olmadığı için teyit de edemiyorum ama hatırladığım kadarı ile naklatmeye çalışayım; sakal, kadınların saçlarının uzun olması gibi, erkeklerin fıtri bir özelliği. hattâ hz. musa'nın tur dağı dönüşünde kavmini yine putlara taparken bulması üzerine hz. harun'un sakalına yapışması (araf 150 ve taha 94) ile de desteklediği, bütün peygamberlerin ve hattâ erkeklerin sakallı olduğu tezi vardı. sakal kesmek de dövme yaptırmak, saç ekletmek gibi fıtratı değiştirmek (tağyir) sayılıyordu ve aslında bir insanın parmağını, kulağını vb. kesmesi gibiydi. ayrıca kitapta parlak (sinekkaydı) yüzlü çocuklarla gezmek ile ilgili men edici hadislere binaen en azından bakıldığında uzaktan varlığı belli olacak kadar sakal bulunması gerekliliği belirtiliyordu diye hatırlıyorum.

    bu konuda araştırıp daha detaylı bilgi verebilecek kişilerin de katkılarını bekliyorum şahsen. hem başörtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili gelişmeler yaşanırken başörtüsü kadar önemli görülmese de aslında vacip olan bu ziynetin de aradan çıkarılarak devlet dairelerinde sakal yasağının kaldırılması konusunda da eş zamanlı bir ilerleme kaydedilebilir diye umuyorum.
hesabın var mı? giriş yap