• meshur sozlerinden biri de sudur: "hicbir yogurtcunun yogurt oldugu gorulmedigi gibi, hicbir turkcunun de turk oldugu gorulmemistir."
  • sürekli alintilanan "türkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin güvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanirlar" lafinin sahibi rahmetli türk filozofu.
    bir de kim oldugunu bilmedigim biri için söyledigi "bir insan ancak okuyarak bu kadar cahil olabilir" sözü yine siklikla zikredilir.
    karizmatik, hossohbet bir adam oldugu anlatilagelir.
  • ''on beş, on altı yaşlarındayken baudelaire'i aslından okurdum. bir gün bizim orada, göztepede, baudelaire'i okuya okuya yolda yürüyorum, sakallı celal karşıdan geliyormuş, ben farkında değildim, dalmış gitmişim kitaba. bana yaklaşınca: '' okuduğun o kitap ne senin ? '' diye sorunca kaldırdım başımı baktım, o. gösterdim kendisine kitabı. baktı, baktı yüzüme. ben o zaman suratı çil içinde sapsarı bir oğlandım. '' sen büyük adam olursun oğlum !! '' dedi ve yürüdü gitti. büyük adam olamadık ama baudelaire'in bir çok şiirleri aklımızda kaldı.

    --nazim hikmet ran--

    kaynak: a. kadir- 1938 harp okulu olayı ve nazım hikmet
  • "bastonunu yere çaksan filiz veren bu bereketli ülkede biz, aç kalma mucizesini de becerebilmiş bir milletiz" demiş, ne de doğru söylemiştir.
  • sakallı celal'in kemal ve cemal adında iki abisi vardır. osmanlı donanmasında deniz subayı olan bu abiler aynı zamanda da jöntürk'tür. sakallı celal ile birlikte üçü gönüllü olarak 31 mart olayı sonrasında istanbul'a gelen hareket ordusuna katılmışlardır. ancak delifişek oldukları belli bu kardeşlerden cemal olanının çok enteresan bir hikayesi var.

    cemal ve kemal kardeşler saltanata karşı faaliyetlerini yer altında sürdürürken cemal yakalanır ve askeri mahkeme tarafından idama mahkum edilir. ancak gerek kendisinin subay olması gerekse babalarının osmanlı donanmasında amiral olması onu ipten kurtarır. bunun yerine kendisi rodos adasına sürgün olarak gönderilir. burada sürgün hayatını geçirirken ada italyanlara geçer ve adaya gelen italyanlar burada pek çok siyasi hükümlü bulurlar. kendilerine ada dışına çıkmadan hayatlarını devam ettirebilecekleri söylenir. peki bunun üzerine cemal bey ne yapar? adadaki türkleri örgütleyip, silahlanıp, adayı italyanlardan kurtarmak için direniş başlatır. evet, kendisi böyle delikanlı bir adamdır. mübarek karamurat. fakat şiddetli çarpışmaların birinde yakalanır ve italya'ya gönderilerek bir kez daha askeri mahkemede idam talebiyle yargılanmaya başlar. ancak mahkeme esnasında fransızcası neredeyse kusursuz olan cemal bey öyle bir savunma yapar, mahkeme heyetini öyle bir etkiler ki, askeri hakim'in ağzından şu sözcükler dökülür "belki de haklısın direnişe geçmekle"

    bu şekilde efsanevi bir savunmayla kurtulan cemal bey istanbul'a döner. ancak işin bundan sonrası cüneyt arkın filmlerinden biraz sapıyor. çünkü cemal bey artık hayatında yeteri kadar aksiyon yaşamış olduğuna kanaat getirmiş olacak ki, döndüğünde donanma ile ilişkisini keserek havyar ticaretine başlıyor vefakat bir sürü para batırarak kör topal ilerliyor.
  • haldun taner'den sakallı celal'le ilgili bir alıntı (kitap-lık, şubat 2003):

    "celal bey, bahriye mektebi nazırı hüseyin hüsnü paşa'nın oğlu ve mekteb-i sultani mezunu olduğunu sık sık unutup ve unutturup herhangi bir sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı. ankara vapurunun ünlü süvarisi şefik kaptan bana ön güvertede halatları saran sakallı bir çımacının kendisine lamartin'in 'le lac' şiirini ezbere okuduğunu anlatmıştı. bu kadar güzel fransızca bilen bu çımacıyı o güne kadar hiç görmediği için baş çarkçıya sormuş, o da bu sakallı zatın istanbul'dan izmir'e biletsiz gitmek için boğaz tokluğuna çımacılık (etmek) istediğini anlatmıştı. celal bey'in, istese bu kadarcık parayı dostlarından borç alması işten değildi. ama öyle esmiş, öyle yapmıştı. böyle oyunlara bayılırdı."
  • orhan karaveli'nin kitabından yine efsane bir alıntı:
    ''...anadolu'da fransızca hocalığı yaparken öğencilere futbol oynatıyordu.bir yobaz hocanın ''bu oyun dine aykırıdır...kerbela'da şehit edilen imam hüseyin'in başını düşmanları böyle tekmelemişlerdi'' dediğini duyunca yobazı dövdü.azlettiler...''
  • alıntı:

    "sakallı celal ankara erkek lisesi müdürüyken okulun lağımı patlar. durum bakanlığa iletilir ama bakanlıktan "durumun idare edilmesi…" yolunda bir cevap gelince sakallı celal iş tulumunu giyer, bir öğrencisiyle birlikte patlayan lağımı onarmaya başlar. tam o sırada okula gelen bir müfettiş, sakallı celal’i o halde görünce bakanlığa ; "makamına uygun olmayan bir kıyafette görüldü." diye rapor eder. çok geçmeden bakanlık sakallı celal’e bir yazı yazarak: "niçin makamınıza uygun olmayan bir kıyafette görüldünüz?" diye sorunca sakallı celal doğrudan bakanlığa çıkıp:

    "lağım patladı dedik, idare et dediniz. ben de lağımı onarıp idare edeyim dedim. lağıma resmi kıyafetle girecek değildik ya. idare etmenin bok içinde oturmak anlamına geldiğini nerden bileyim?!"

    derleyen: süleyman bulut "

    http://seyyran.blogspot.com/ 'dan alınmıştır.
  • "tanzimat ilan ettik,olmadı
    meşrutiyet ilan ettik olmadı
    cumhuriyet ilan ettik olmadı
    yahu biraz da ciddiyet ilan etsek!!!" diyen adam.
  • kültürlü ve eğitimli bir aileden gelen sakallı celal lise eğitimini galatasaray
    lisesinde tamamladıktan sonra yüksek tahsil için fransa'ya gider. orada tahsilini
    tamamladıktan sonra türkiye'ye geri döner. ve kendine rindane (bohem) bir hayat
    seçer.
    rivayet edilirki ;
    sakallı celal istanbul'da vapurlardan birinde ateşçi olarak çalışmak ister. işine başlar.
    bir yandan ocağa kömür teperken bir yandan boş zamanlarında fransızca kitaplar okurmuş.
    günün birinde dönemin milli eğitim bakanı bir iş münasebetiyle ankara'dan istanbul'a
    gelir. tesadüftürki sakallı celal'in çalıştığı vapura biner. seyir esnasında kömür ocağının
    karşısında hertarafı siyahlar içindeki ateşçinin sırtını duvara dayamış bir halde elinde
    fransızca bir kitap tuttuğunu görür. ve merakla 'resimlerinemi bakıyorsun evladım?' diye sorar.
    sakallı ateşçi de 'yo hayır okuyorum.bu yazarı çok severim.' diye cevap verir.
    bunun üzerine milli eğitim bakanı hemen sakallı'ya bir kartını ve bir miktar para verir.
    'burada hiç vaktim yok ama al bu parayı bir kaç gün sonra ankara'ya yanıma gel beni gör' der.
    (o dönemde öğretmen sıkıntısı olduğu için kültürlü tahsilli ve dil bilen şahıslara bakanlıkça
    öğretmenlik verilirmiş.) sakallı bu öneriyi hiç dinlemez ve ateşçiliğe devam eder. bir gün
    tesadüfen bir arkadaşı milli eğitim bakanının kartını görür ve durumu öğrenir. zorla sakallıyı
    ikna eder ve onu ankara'ya götürür. bakanlığa gelirler ve kapıda sakalı sebebiyle içeri alınmazlar. haber
    verirler. bakan sakallının geldiğini duyunca hemen onu odasına almalarını emreder. bakan sakallı'ya
    'evladım bu kadar sene bu ülkede okudun gittin fransada yüksek tahsil yaptın gel şimdi de ülkene
    borcunu öde öğretmenlik yap' diyerek kanına girer. bunun üzerine sakallı tamam borcumum ödemek
    için öğretmenlik yaparım der. bakanda, öğretmenlik değil istersen müdürlük bile veririm yeterki
    iste sen der. neticede sakallı celal galatasaray lisesinde öğretmenliğe başlar. günlerden
    bir gün sakallı, çantası elinde okula gelir ve bahçede bir öğretmenin bir öğrenciyi tokatladığını
    görür. bunun üzerine gider o öğretmene sağlam iki tane asılır. ve olay neticesinde okulda huzursuzluk
    doğar. okul müdürü (rıza tevfik) sakallı celal'in okuldan sıra arkadaşıdır. sakallı'yı yanına çağırır
    ve niye böyle bir şey yaptığını sorar. celal'de bir öğrencinin hayvan muamelesi göremeyeceğini
    okulda bu şekilde dayak yiyemeyeceğini göstermek için bende ona iki tane asıldım der. neticede
    okulda öğretmenlerin itibarı kalmamıştır ve topluca bakanlığa şikayette bulunarak sakallı'nın
    gönderilmesini taleb ederler. milli eğitim bakanıda sakallı celal'i eskişehirde başka bir okula atar.
    fakat sakallı celal 'öğretmen olmamı istediniz öğretmen oldum. istanbul'a gönderdiniz eşşekler arasında
    öğretmenlik yaptım. şimdide eskişehire gönderiyorsunuz kimbilir orada ne eşşekoğlu eşşekler arasında
    öğretmenlik yapmak zorunda kalacağım' diye bir telgraf yazarak istifasını verir ve vapurda ateşçilik
    yapmaya geri döner.
hesabın var mı? giriş yap