• insanın kendisini, final destination'un son filminin başrol oyuncusuymuş ve ölümün nefesi sürekli ensesindeymiş gibi hissetmesini sağlayan bir huydur bu.

    aynı gün içinde yataktan düşüp, kafamı duvara vurup, iki bardak kırıp, elimi ocakta yaktığım bir günün sonunda, "artık bu gün o gündür, kesin artık ölücem" dediğim ve cidden hayatın anlamını ve makus talihimi sorguladığım bu günde, biraz önce yaşadığım şeyi anlatmasam ölecek hastalığına da tutuldum.

    pisboğazlığın dibine vurduğum şu saatlerde, yediğim çikolatayı bilgisayarın üstüne düşürmem ve ısınmış laptopun üzerince çikolatanın cızzt diye erimesiyle başladı her şey. nutella kıvamına gelen çikolatayı ziyan etmemin yazık olacağı kanısına vardığım o şahane zaman diliminde, evde kimse olmamasının verdiği rahatlık ve bana tuhaf tuhaf bakan kedilerimin olan biteni kimseye ispikleyemeyeceğini bilmenin verdiği huşu ile bilgisayarı yalamaya karar verdim. ben bu pis eylemi gerçekleştirir ve usb girişi dolaylarındaki çikolataları yalarken dilimi elektrik çarptı, korkuyla fırlattığım laptop ayağıma düştü ve üç parmağım kısmi felç geçirdi.

    bugün başıma daha ne gelebilir, ne yaşayabilirim bilmiyorum.. ama dendiği gibi sakarlık, bazı insanların doğar doğmaz alnının ortasına yazılan bir lanet ise ; şu an gerçekten alnımı ve bilgisayarları yalamama sebep olan beynimin içindeki birkaç lobu söküp camdan aşağı atmak istiyorum.
  • olips şekerle dili kesmek, yetmemek dili kanatamak, üstüne bir de bir gün yiyip içememek

    selam geronimo!
  • bir şeyleri kırıp dökmeye alışmaktır. sakar olmayan birisi bardak kırdığında sorun olur, fakat sakar birisi kırdığında umursamaz çünkü alışmıştır. sakar birisi telefonunun ilk önce sağlamlığına bakar çünkü elinden düşürmediği telefonu hiç olmamıştır. bir işi yaparken önemsemeye başlar titizleşir gereğinden fazla önlem alır yavaşlar, bu yüzden sakar olmayan kişiler tarafından bazen tepki görürler "hadisene, biraz hızlı ol, bunlara ne gerek var" bu sözleri dinleyip tetbiri elden bıraktıklarında sonucu felaket olabilir.
  • anahtarlık dolusu anahtarı nasıl asansör boşluğuna düşürdüğünü anlatırken kafadaki güneş gözlüğünü denize düşürmek.
  • yarım saattir yatak odasının leş gibi zemininde bir yanımda saç kurutma makinesi, öbür yanımda bi top a4 kağıt, boylu boyunca yere yatmış tavanı izlememin sebebi. ölümcül derecede sıkıcı bi sevgili günlük yazısı olacak bu sanırım. olsun, içimi dökmeye ihtiyacım var. bugün saçmalığıyla özel bir gün.

    bu sabah 7'de neşe içinde uyanmıştım kendi kendime, hiçbir işim yok, oğlum babasında, cumartesi iş yeri işi yok, evim tertemiz, yemeğim var, pırıl pırıl şıkır şıkır güneşli boooomboş bi cumartesi.

    kahvemi içerken gözüm salon çiçeklerimden birine ilişti. öyle üzgün üzgün duruyor, taşınırken saksısı devrilmişti, yamulmuş, yaprakları sararmış, bakımsız falan. dedim hazır vaktim var, sana bi güzellik yapayım. gugılladım fotoğraflarından cinsini buldum, sonra nasıl budanır biçilir videoları seyrettim, hop daldım yok çelik aldım suya koydum, yok budadım vs, bu arada bunları salonda yaptığım için ortam battı ama çiçek mis gibi oldu. e hadi ortalığı batırdım diğer iki çiçeğimi de elden geçireyim madem dedim, çiçek diyorum ama benim boyumda ağaç hepsi, neyse ortalık iyice toz duman dal yaprak mahvoldu ama onlar da çok güzel oldu. e madem girdim bi de yıkayım bu garipleri dedim. yeni hortum aldım balkon yıkamak için, spiral bi şey, hem onu denemiş olurum.

    saksı altlarına havlu koyup ıkına sıkına üçünü de balkona taşıdım. dur topraklarını da havalandırayım dedim, onu yaparken döküldü taştı toprak oldu balkonun yerler hep, olsun hortumla yıkıycam zaten. hortumun ambalajını açtım, bir ucu tabancalı bir ucu da dişli, musluğa bağlayacaksın. banyo duşundan balkona çok açı var. dedim yatak odasındaki banyonun duşuna bağlayım orası daha kestirme. dün akşam da evi süpürüp silmiştim, çok yorulmuştum elektrik süpürgesini kovayı kaldırmadan o yatak odası banyosunun girişinde bırakmıştım.

    bu ucu bağlayıp suyu açınca diğer uçta tabancadan sızdırır fışkırır belki yatak odasının yerler ıslanır diye aklımca güvenlik aldım, tabancasını balkona koyup kapı pervazına taktım, diğer uçla gerdire gerdire banyoya gidip duşa takmaya başladım. bu arada ayak altındaki süpürgeyle kovayı da yana aldım.

    hortum diyorum ama spiral spiral ve bayağı da stiff öyle lambur lumbur kendini salmış bi şey değil, duşa takarken çevir döndür hizala zorladı zaten gergin ve trakk diye tabanca balkondan kurtulup paldır küldür bi şeyleri devirerek içeri geldi. çok zor açıdaydım dönüp bakamadım. bağlantıyı bitirip içeri bi dönerim ki tabanca kurtulunca elektrik süpürgesini de kovayı da devirmiş. kovam yüksek dar bi dikdörtgen, mopu da içine giriyo. langırt diye vurunca sen devril. dolu bıraktığım için o bi kova su yatak odası zeminine boşalmış yerler şıp şıp, göl... allllah senin belanı derken esas dramımı gördüm, direkt gardroba dönerek devrilmiş kova, su oraya doğru ver etmiş... ne kadar havlu bez varsa yere atıp emdirdim ama gardrobun altı yere sıfır oturuyor. su girebilmiş midir acep diye sağını solunu kolaçan edince felaketi gördüm. ta öbür uçta, foş suyun ulaşmadığı uzak kenarından usul usul dışarı sızıyor. 2.5 metre eninde yere sıfır, duvara monte gardrobun altı su. nası temizliycem lan ben bunu!! temizlemezsem parkeler kabarır, gardrop su çeker şişer, küf müf bi dünya kımıl zararlısı habitat bulur. bez sokayım desen zaten imkanı yok. süpürgeyle vakumlasam, mümkün değil. saç kurutma makinesini alıp burnunu gardrobun yerle bitiştiği ufuk çizgisine hizaladım, 4-5 santim öteden zeminle boşluktan mini mini su damlaları dışarı gelmeye başladı. yarım kova suyu ortalıktan topladım, çeyrek kova sıkamadım havlularda kaldı desen, kalan çeyrek kova bu gardrobun altında şu an ve 1 damla 1 damla çıkıyor hava akımının zoruyla... ben nerelere gidem. bu arada yatak odası zemininde uzandım yerde yatıyorum elimde kurutma makinesiyle ve halen duştan balkon tarafına doğru giden hortum yerden 20 cm yukarda üstümden geçiyor... dedim bu kurutma işi uzun, ben şu çiçekleri yıkamayı bitireyim hortumu sökeyim öyle devam edeyim.

    tekrar balkona çıktım, tabancayı bu sefer düzgün sabitliycem. 10 litrelik pet şişe var, dolu. aldım onu, balkon kapısının önüne koydum. hortumu çektim çektim açtım bunun etrafına doladım. girdim suyu açıcam. daha ben iki adım atmadan allahın belası hortum gene trak kısalıp pet şişeyi devirdi, devirmenin etkisiyle pet şişenin kapağı fırladı oluk oluk su bu sefer de yatağın altına coştu mu!!! istemsizce öyle bi küfür savurdum ki komşu sitede televizyon izleyen adam sesime irkilmiştir. kalan kuru havlu örtü varsa onları da pat pat yere.... bu da yatağın altına gitti şerefsiz, yatak bazalı ve ev küçük kütüphanem yok diye tüm kitaplarımı o bazaya doldurmuştum yatak 2.5 ton. ne itiliyo ne çekiliyo ne 2 milim olsun kalkıyo. allam ben nerelere gidem.

    tamam gardroptan sonra yatağın altını kuruluycam ok sorun yok diye sakinleştirdim kendimi, önce şu çiçekleri yıkayıp hortumdan kurtulayım bi. bu sefer odanın ortasında bıraktım ama tabancayı, suyu açınca akıtıyosa da sızdırıyosa da fışkırıyosa da artık dert değil zaten tamamen suya gömmüşüm odanın zeminini... gittim suyu açtım. geldim tabanca kupkuru. güvenliği varmış. bi damla bile sızdırmıyomuş allahın belası:((

    neyse çiçekleri yıkamaya giriştim beynim dönmüş halde. yıkadım mis.. hof diycekken balkondaki sehpaya ilişti gözüm. cep telefonunu ve cmt-pazar idare etmem gereken son yarım paket sigaramı üstünde bırakmışım, çiçekleri fışfışlarken suyun gittiği yeri de fark etmemişim göl içinde kalmış bu ikisi. baya.. göl.. bi elimde cep telefonum bi elimde benim için şu gün yarım kilo altın değerinde sigara paketim, ikisi de şıp şıp şıp su damlar halde hüzünle balkon koltuklarıma oturdum.. vıcccck. yani bi ağlamaya başlasam o an vouvouoouu diye uluyarak 3 saat mono blok ağlarım. lan çekirge bile iki kere zıplar üçüncüde yakalanır, üst üste 3 mega geri zekalılığı molasız sıraladım ben.

    kaç saattir yatak odasında yerde yatmış saç kurutucuyla gardrop altı kurutmaya çalışıyorum. ince bıçak soktum parkeyle arasına, sonra gittikçe kalınlaşan ikinci bi bıçağı, bu sayede a4 kağıdı girebilecek boşluk yaratıyorum. paso kağıt sokup bakıyorum. kağıt kuru gelirse biraz kayıyorum. 50 cm falan kaldı şu an, nerdeyse bitecek. gardrobu bitirince yatağın içindeki sığdırmak için baya hacim optimizasyonu problemi çözerek yerleştirdiğim 23446567788 kitabın hepsini tek tek geri çıkarıcam, yatağın altını kuruluycam ve hepsini tek tek geri yerleştirip sığdırıcam. o bitince hala yaprak toz toprak içinde bekleyen salonu tepe tırnak süpürüp silicem. o bitince çiçekleri içeri taşıycam. o bitince başımın belası hortumu tekrar takıp toprak içindeki leş balkonu yıkıycam. o bitince batırdığım havlu ve örtüleri yıkıycam. telefonum kurudu çalışıyo hiç değilse, tek güzel şey o. sigaralar da kuruyunca belki içilir:((( saat 8 olmuş.. 13 saat önce uyandığımda sevecen sevecen çiçeğime bakarken içtiğim kahveyleyim hala, bi lokma bi şey yersem yığılırım her şey böyle leş gibi kalır acı yok dayanıcam.

    bu sabah 7'de keyifli neşe içinde uyanmıştım kendi kendime. bugün hiçbir işim yoktu, evim tertemizdi, yemeğim vardı. bi kahve içtikten sonra caesar, red dead redemption ve 3 büyüklerim poirot, sherlock ve dr house arasında mekik dokuya dokuya keyif yapacaktım te gecenin 12'sine kadar. şu an bi yanımda saç kurutucu, bi yanımda bi top a4 melankoli içinde yatak odasında parkede yatıyorum. 12'ye kadar biter belki. zaten bi bitsin, net 48 saat bi bardak suya bile yaklaşmıycam.
  • gözlükçünün, siz gözlük seçerken önce size seçiminizde yardımcı olmaya, sonra da gözlükleri korumaya çalışmasına sebep olabilecek the party hareketleri. örnek vakada, gözlükçü, sizi bir süre gözlemledikten sonra "şimdi şu gözlükler en ufak ters harekette kırılabilir, elinizde kalabilir" diyerek bahsi geçen duyarlı gözlükleri çaktırmadan tek tek peter sellers'tan uzaklaştırmaya başlar. hangi gözlüklerin ortada kalmasına izin verileceği, sakarın sergilemiş olduğu performansa bağlı olarak değişir. buna göre, heba olmasına beis görülmeyen bir kısım sürahi nine gözlüğü "mesela bunun üzerine otursanız bile bir şey olmaz" sözleriyle pazarlanır. bahsedilen süreç, nihayetinde seçilen ve kabalığı tasdik edilmiş gözlüğün dahi kendisini 1-2 hafta içinde tamircide bulmasıyla sonuçlanabilir.

    işbu dumur durumu, istanbul büyükşehir belediyesi'nin "suya kavuşma sergisi"nin adının "savaşma seviş sergisi" olarak okunması; aynı elde duran sigara ve bozuk para varken, bozuk paradan bir fırt çekmeye çalışma çabası ile bir bütün olarak okunmalıdır. yukarda kısmen tarif edilen kişiler, oda sıcaklığında, çocuklara ve kırılabilecek eşyalara ulaşamayacakları bir yerde muhafaza edilmeli; günün beşerî hareketliliğin asgari olduğu vakitlerde sokağa çıkmalarına izin verilmelidir.
  • birine ütü yapacağım dediğinizde dikkat et kendini yakma, cevabını almaktır.
  • okunulan gazetede ruj lekesi oluşmasına neden olabilecek metafizik faaliyetler bütünü.
  • etkileri bazen felaketler silsilesi biçiminde görülebilir..yaşadığım altmışsekizmilyon sakarlık tecrübesinden en tazesini paylaşmak isterim :

    iki gündür kendimi ütü yapmaya verdim. mesaili işçi gibi sabah başlayıp akşama kadar ütü yapıyorum.bu yüzden ütü masası , evimizin daimi üyesi şeklinde,oturma odamızın ortasında tüm haşmetiyle duruyor.
    işte efendim , sabahtan beri ütü yapıyor oluşumdan ötürü , bir saat kadar önce sıkılıp televizyonun karşısına geçip ayaklarımı koltuğa uzatmıştım.. tam o arada sizin adına "kedi" dediğiniz, benimse "afrikanın karanlık ormanlarından kopup gelen ve evi talan etmek amacı üzerine yaşayan şey" olarak adlandırdığım güzel kızım(olayda kedi 1 diye nitelendirelim) ne hikmetse perdede sallanmaya karar verdi.. tüm patilerini perdeye geçirmiş,kartonpiyere tırmanmaya çalışan, bir yandan da perdenin sağa sola salınımıyla oradan oraya hareket eden altı kiloluk bir kedi hayal edin.heh , işte bu , kedi 1 oluyor.

    perdeden gelen cıııırt sesini duymamla , henüz bir ayını bile doldurmamış yeni perdelerimin acısı içime çöktü .. sallandığı yerden onu alayım diye uzandığım koltuktan doğruldum ve ayağımı yere basmamla bir miiiiyk sesi duydum.
    işte burada da devreye , koltukların tam dibinde yatmaktan hoşlanan ve sürekli üstüne basılma tehlikesiyle karşı karşıya yaşayan kedi 2 giriyor .

    ve onun girişiyle birlikte olay kedi mevzusundan çıkıp sakarlık mevzusuna giriyor.

    son derece minyon(!) bir kişi olduğum için (bkz: dana) ; "ahanda bu kez öldürdüm kedi 2yi,kesin pestili çıktı dümdüz oldu"korkusuyla bir metre ileriye doğru bir uçuş gerçekleştirdim.
    normal şartlarda şlak diye yere düşmem gerekirken , oturma odasının ortasında tüm haşmetiyle duran ütü masasına çarpmamak için diğer tarafa sıçradım.. bilgisayar masasına tutunup doğrulayım derken , masanın üstünde duran ve sabah kahvaltımdan arta kalan(evet,pis bi insanım) cornflakes ve bir bardak suyu içeren tepsiyi devirdim ve üstüme boca olan tepsiyle birlikte yere düşmekteyken de kafamı bilgisayar masasının altındaki açılan klavye bölmesine vurdum.

    üstümde cornflakes'ler , etrafım su ve süt ile çevrilmiş , yere seriliverdim..bir dedektifin gelip etrafımı tebeşirle çizmesi kalmış,tam o haldeyim.popom düşmekten başım çarpmaktan dizlerim titremekten acıyor.bu esnada kedi 1 hiç bir şey olmamış gibi sallanmakta olduğu yerden inip yanıma geliyor , üstümdeki cornflakesleri yalamaya başlıyor.
    "gelsene lan,gene düştü bu dümbük" mealine geldiğini düşündüğüm bir "miiiyk" ile , kedi 2 yi çağırıyor ve kedi 2 de uyumakta olduğu yerden kalkıp olay mahalindeki su+süt karışımına pati atmaya başlıyor…

    e bu da böyle bir anımdır listeme bir hikaye daha eklenmiş oluyor
  • çoğu ekşi itiraf'lık hareketler serisi, peter sellers'laşma (bkz: the party). mesela bundan yaklaşık bir saat önce, hem aman etrafta gürültü patırtı olmasın, hem de istediğim volümde dinleyeyim, diye kulaklıkla müzik dinlerken yaptığım ne idiüğü belirsiz bir el-kol hareketiyle kulağımı hem yırtıyor, hem de koparıyordum. yerleştirildiği yerden fırlayan kulaklık önce küpemi kulak deliğinden ayırdı, sonra da ahtapot gibi dolandı kendisine. bütün bunları da, benimle hiç âlâkası yokmuş gibi, kulaklık-küpe-kulak arasında geçen münferit olay olarak anlatmam da ayrı bir güzellik ya, neyse, kedidir kedi.
    sözlük'e bir daha gelirsem where is my mind nick'i için açılan ihaleye katılacağım, bu böyle, evet böyle.
hesabın var mı? giriş yap