• talkingheads oldum olası sakardı ama öyle böyle değil.
    küçükken duran bir minübüse çarpmış,
    silgisini arkadaşına atacakken ingilizce hocasının cebine basket atmış,
    oturmakta olduğu üçüncu sıradan çöpe atacağı top haline getirilmiş bir alüminyum folyoyu matematik hocasının kafasına isabet ettirmiş (çöpü 5 metre ıskalamış),
    geometri sınavı öncesi kendisini önüne dönmesi için uyaran hocayı şeker isteyenlerden biri zannedip kafasına şeker fırlatmış (tam alnının ortasına),
    üzerinde 4 tane kahve fincanı olan bir tepsiyle merdivenden inerken 9 basamak yuvarlanıp (saçılan kavelerden sonra duvarların halini siz düşünün) üstüne üstlük ara sahanlıkta da duramayıp geri kalan 4 basamağı son derece estetik bir şekilde inerek nalları tepeye dikmişti!
    ama hiç biri ingiltere dönüşü hava alanında yaptığının yerini tutamazdı evelallah:
    sana kim dedi yürüyen yolun çıkışına arkan dönük muhabbet et diye. kimse demedi tabi.
    böyle bir mekandan facia yaratmadan ayrılınır mı? ayrılınmaz. hınca hınç dolu yürüyen yol biter. el bagajları ayağa dolanır, yere iki seksen uzanılır. bagajlara takılıp düşen yaşlı kadın, üzerine yığılan 8 kişi, ağlamaya başlayan bir çocuk, yardım için olay yerine koşan iki hostes ve bir güvenlik görevlisi izlenirken debelenerek ayağa kalkılır. oluşan insan piramidinin altında kalarak inleyen yaşlı kadını çekip çıkarmaya çalışırken kazazedelerden birinin kendi hakkında yaptığı "hiç mi binmemiş" yorumu duyulur. utanç ve gülme krizi içinde olay mahalinden kaçılır. güvenlik görevlilerinin tuhaf bakışları altında sınırdan geçene kadar gülünür. arkadaşların "senin sigortan var mı" şakalarına maruz kalınarak yola devam edilir. malesef hayat böyledir işte. nereye kadar süreceği bilinmez.
  • huzursuz'un biyografisi.
  • bulaşık makinesi boşaltılmaya çalışılırken düşen tencereyi tutmaya çalışırken dik duran 3 bıçağın aynı anda ele girmesi metalin metale değmesi*
  • canım arkadaşım bahtiyar* beyimizin an itibarıyle telefonda anlatıp beni iş yerimde komaya sokan, unutulmayacak anılardır.

    bahtiyar bey tatil için antalya magic life tatil köyüne gider... black hole (yazı ile kara delik) adlı 80 m. uzunluğundaki, içi kapkaranlık olan ve virajlarla dolu bir tünelden havuza inecektir... bir arkadaşıyla birlikte bota binerler ve kendilerini tünele salarlar... buraya kadar herşey normaldir. ama gelin görün ki ilk virajda nasıl beceriyorlarsa botu altlarından kaydırırlar ve havuza botsuz düşerler... bunu başaran ilk kişiler olarak tebrik edilirlerken bir de bakarlar ki bot gelmez... takılmıştır. tünel zifir karanlık oldugu için yerini de bulmak mümkün değildir... arkalarından tünele giren çift o karanlıkta direkt bota carparlar ve tünelin içinde önden iki bot arkadan yuvarlanarak inen iki insancık belirir... evet bot bulunmuştur. ama bahtiyar beyimize tünel yasaklanmıştır *
  • anının mekanı staj yapılan ofis, kahramanı ise ofisoğlanı ramazandır*;

    ramazan birim müdürünün masasına her zaman olduğu gibi fazlasıyla sokulup yapacağı işlere dair belge ve mühimmat almaktadır...görevini hızlıca yerine getirmek ister bir edayla ramazan arkasını dönüp gidecekken ayağı ayakli vantilatorün kablosuna takılır ve sakarlıklar silsilesi bu hareketle başlar...anında masanın altına çıkan fişi takmak için eğilen ramazan fişi ivedi bir şekilde takar ve kalkarken kafasını sert bir şekilde* masaya vurur, canı feci yanan ramazan bir yandan da vantilatörün ramazan'dan dolayı yaşadığı dengesiz salınımları engellemeye çalışıyordur...ama yöntemi biraz gariptir...ramazan vantilatöre sarılmak suretiyle vantilatörü sakinleştirmek ister fakat parmaklarının vantilatörün parmaklıklarından* içeri girip vantilatörün kanatlarına değdiğini parmaklarında duyduğu acı ile anlar*...canı bir kaç yerden yanan ramazan artık haykırarak uzaklaşmak ister bu lanet ofisten ve bunu tam başaracakken ofisin çıkış kapısının karşısındaki tuvalet kapısına kendisini toslar...ofisteki herkes başını omuzlarının içine gömmüş 3-5 saniyede gerçekleşen bu olayın daha fazla acı ve kanla bitmemesini temenni etmektedir ve kapıya toslayan razaman'ın muhetemel merdiven yuvarlanma sesini duymamak istemektedir...ramazan'ın aheste aheste merdivenden indiğini anlatan ayak sesleri ile artık gülme krizi başlamıştır...akıllarda ramazan'ın kafasını vururken, elini kıstırırken ve haykırarak uzaklaşırken yüzünde oluşan ifadeler,ramazan'ın döne döne kendisini kapıya çarpması ve olayın hızı çok uzun süre kalacaktır...
  • sabah işe gelip önce dolaptan çıkardığınız fincanın kulbunu fincanı elinizden düşürmek suretiyle kırıyor, daha sonra bu kulbu kırık fincana çay doldurmaya çalışırken çayları masanın üstüne döküyor, daha sonra masanızda çay içmeye çalışırken kulbu olmayan fincanı tutamayarak çayınızı bir de masanıza döküyor ve hemen akabinde dökülen çayları sildiğiniz peçeteyi yere düşürüyor ve dahası bu peçeteyi masanın altından almaya çalışırken kafanızı masaya vuruyorsanız, evet doğru tahmin ettiniz sakarsınız. (bkz: ben bugün bunu gördüm)
  • altı delik karton bardağın kahveyi akıtmasını engellemek için bardağı başka bir bardağın içine yerleştirirsiniz. iki bardak arasında boşluk kalmıştır ve kahveyi içerken, alttaki bardağın dudağınızla temas etmeyen ağzından üzerinize kahve dökülür. "ulan, tüh, hay allah" nidaları arasında, "neyse battı balık yan gider" diyerek kalan kahveyi içmeye yeltenirsiniz ki alttaki bardaktaki kahve tamamen dökülmemiş olduğundan, bir defa daha üzeriniz kahveyle batar.

    evet o salak benim.
  • deney:
    göze dünyanın girmesi
    araç,gereç(canlı ve cansız varlıklar):
    1 adet dönen küçük dünya maketi;1 adet sakar arkadaş (bknz #6394947 )
    deneyin amacı:
    korneayı zedelemek
    deneyin yapılışi:
    bir yerden bulduğumuz sakar arkadaşımız kendi halinde bir süre bekletilir.diğer arkadaş ise kendi çapında takılır,konuşur karşısındaki sakar olan arkadaşını ekstradan mayışık hale getirir..sakar arkadaşın gözleri şaşı şaşı boş boş uykulu gözlerle bakmaya başlayınca odada bulunan ıvır zıvır eline tutuşturulur ve bir süre sıkılması beklenir..burada odadaki ışık önemli loş olmalı ki arkadaşın daha bi uykusu gelsin..kakaolu puding kıvamına gelen arkadaş eline verilen dönen dünya maketiyle soğumaya bırakılır...bu sırada karşınsındaki kişide varolan gözlüğü silmek amacıyla t-shirtünü kullanır...sakar varlık dünyayı yaklaşık 60 km/saat hızla döndürmeye başlar..döndürür döndürür..buradada dünya yaklaşık 30 derece yatay tutulmalıdır..döndürülen dünya bir anda fırlar ve gözünde gözlük olmayan kazazede vatandaşın gözüne girer..bu süreçte gülme krizine girip,gözden yaşlar- ki bu yaşın haddi hesabı yok- akması doğaldır...
    sakar varlık birsüre olayı kavramaz fakat kazazede yada denek ona bağırmaya başladığı andan itibaren özürler dilenmeye başlanır..
    sonuç: denek o gece göz ağrısından uyuyamaz,gözü kan çanagına döner,ışığa bakamaz,gözü ağrır..denek doktora gider ve korneasının zedelendiğini öğrenir ve iğrenç göz damlasından bi hafta süreyle kullanır...sakar varlık ise özür diler fakat olan olmuştur;denek artık ona 1 metreden fazla yaklaşamamakta;onun eline kesici,dönücü,yakıcı,patlayıcı gibi dencırvari maddeler vermemekte; eğer sakar varlığın elinde bunlar varsada ışık hızında ordan yok olma kararı almıştır....
  • peter sellers tarzında kırıp gecirenleri de vardır bunların...

    deniz kenarında kalamar-bira takılırken, biranın içine arı düşer... bıçakla nazikçe arıyı alıp uçmasını beklersiniz, uçmaz... birkaç silkeleme hareketiyle de uçmadığını görünce nezaketi bir kenara bırakıp kırbaç tarzı silkelemeye başladığınız anda arı bıçağın kenarından fırlayıp masaların arasında dolaşan kedinin sırtına konar. kedi anında irkilip sırtını kaşırken arıyı yer. arı can havliyle kedinin dilini ısırır. kedi can havliyle hoplaya zıplaya masalara çarpıp bardakları devirerek kaçışmaya başlar. onun bu halini gören çocuklar panik olur * *
hesabın var mı? giriş yap