• bazen bir şeyleri kendinize ve çok derine saklarsanız, nereye sakladığınızı unutup kaybedebilirsiniz.

    yarattığı boşluğun varlığı dışında bir şey kalmaz geriye.
  • ölen birisinin ardından hem nezaket hem vefa ile söylenen, kişinin bedenen yokoluşuna bir çeşit ruhi meydan okuyuşu da barındıran; ölmek kelimesi yerine geçerek kuıllanılan yerel tabir. (bkz: biz onu sakladık)
  • ya cahillikten ya özensizlikten gerektiği gibi saklamazsanız, gün yüzüne çıkardığınızda sanki hâlâ oradaymış gibi dursa da dokunduğunuz anda toz olur aleme karışır.
  • bazen herkes için içiniz kan ağlarken bile yüzünüzde yapmacık bir gülümsemeyle hiçbir şey olmamış gibi davranabilmeye çalışmak. maskenizi takıp acınızı, üzüntünüzü saklarsınız.
  • saklamak, yasaklamaktır aslında. tükenmesine tahammül edemeyeceğiniz kadar değerli ya da paylaşamayacağınız kadar özel olduğu için sakladığınız her şey başkalarına olduğu kadar size de yasaklanmıştır ve ne yazik ki hiç bir zaman tadına varıl(a)mayacaktır.
  • zaman zaman sadece vazgeçememektir.
  • zarar gelmesini istememektir...
  • muhafaza etmek.

    bu konuda muhtelif öneriler var.

    cem adrian ; bir istiridyenin incisi saklaması gibi saklayacağım seni diyor en kıymetlimsin, benim içimdesin babında.

    öğretide; sırlarımızı en güvenli yer olan kalbimizde saklayalım diyorlar

    özdemir asaf : "seni saklayacağım" diye başlıyor. "seni saklayacağım inan, yazdıklarımda, çizdiklerimde,
    şarkılarımda, sözlerimde" hayatında saklıyor.

    saklamak, muhafaza etmek doğamızda var.

    bu şekilde koruyoruz. bu şekilde unutmuyoruz. özlemimiz bu şekilde baskılanıyor.

    zor soklamak, yoruyor insanı. fakat güzel de.
  • anadoluda bir çok zaman vefat eden kişiyi torağa vermek anlamında kullanılan fiil
  • değerli olanı, değersizlerin yanındayken saklamak gerekir...
hesabın var mı? giriş yap