• başörtülü feminist. isteyen istediği ideolojiyi benimseyebilir. zaten hayatımız boyunca istemesek bile kendimizce bir ideolojinin penceresinden hayata bakabiliriz. sosyalist gibi, liberal gibi, feminist gibi mesela. bunlar bana hiç bir zaman anormal gelmiyor. bu kadında ve muadillerinde gördüğüm ve beni rahatsız eden şey ise dürüst olmamaları, entellektüel bir ciddiyetlerinin bir fikir temellerinin olmayıp sadece çağın ve ortamın değerlerine göre davranmaları. mesela hem feminist olmak hem de bunu islamla bağdaştırmaya çalışmak , islam dininden kendi kafasına göre delilller getirmek fikir namusu ile bağdaşan şeyler değildir. islamdan feminist yorum çıkmaz. zaten bunun için kendine ait tefekkürleri olmayan çağın moda fikirlerini olduğu gibi benimseyip bunları mutlak hakikat gibi benimseyen bir takım cahiller bu konuda islama sardırırlar maalesef. onlar bile bana bu hanımlardan daha dürüst geliyor. sonuçta küfründe samimi olmak bile bir zemindir. zaman gelir insanlar cehaletlerini giderir, kendilerini bu ideolojik körlükten kurtarabilirler. ama bunun için bir samimiyet zemini gerekir. savunduğun batıl bile olsa onda samimi olacaksın ki , o arayış seni hakikate taşıyabilsin. ama senin dünyadaki amacın sadece menfaat, tribünlere oynamak, güç peşinde koşmak ise hiç bir şansın yoktur. başındaki örtüde hiç bir şeyi değiştirmez. üstelik toplumu etkileyen bir konumda isen yaptıkların sadece seni değil başka bir çok insanı da etkilediğinden hesabı da buna göre olur. ne diyelim allah bu kadınlara herşeyden önce, şuur, insaf, izan, irfan nasip etsin. bunların başlangıcı için aynaya bakıp kendilerini görebilme cesareti versin ki önce kendilerinin farkına varabilsinler. içinde yüzdükleri cehalet bataklığından çıkabilsinler. o zaman kendilerini kurtarmış olurlar ve dışarıda kurtarılacak kadın avına çıkmazlar.
  • akp’li cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın kızı ve maliye bakanı berat albayrak’ın da karısı olan sümeyye erdoğan albayrak’ın başkan yardımcısı olduğu kadem’in dernek başkanı olan, isminin başına dr. unvanı da yazdıran şahıs.

    son günlerde, cinsiyet eşitsizliğine vurgu yapmak için, her konuda kadınlara dayatılan tüm kadın hakları ihlallerine tepki vermek amacıyla sosyal medyada başlatılan şaşırtıcı güzellikteki '#erkekleryerinibilsin akımı'nı maalesef ki beğenmemişler. yazık, kıyamam! inandıkları değerleri zedeleyecek boyutlara ulaşmışmış...

    (bkz: kadem'in erkekler yerini bilsin akımı eleştirisi)

    hanfendi, 45 yaşındaymış. ilköğrenimini ‘belçikalarda’ tamamlamış. alt tarafı marmara üniversitesi ilahiyat fakültesi mezunuymuş, ama isminin önüne dr. yazdırma gereği duyacak kadar da şeymiş demek ki. kelimeyi de bulamadım şimdi... neydi? yok, doktorluk değil.. ha, doktora vermek. neyse...

    akp iktidarı sona erince büyük ihtimalle kapatılacak olan üniversitelerden biri olan, istanbul’un bir yerlerine kondurulmuş medeniyet üniversitesi’nde hukuk tarihi öğretim üyeliği de uydurulmuş hanfendiye. hangi hukuk acaba? şeriat hukuku mu?

    reyizinin önerisine uymuş ve üç kez doğum yapmış bu hanfendi de.

    bu arada “gümrükçüoğlu” denilince, birçokları gibi benim de aklıma eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından süleyman demirel’e suikast girişiminde bulunan eczacı ibrahim gümrükçüoğlu ve akp’nin trabzon’a büyükşehir belediye başkanı yaptığı kardeşi orhan fevzi gümrükçüoğlu geliyor. başbakana silahla ateş ederek öldürmeye çalışan suikastçi, cezai ehliyeti olmadığı gerekçesiyle mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. (mahkeme heyetinde acaba fetö üyeleri mi varmış daha o zamanlar?) gönderildiği istanbul-bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ise ibrahim gümrükçüoğlu’nda akıl hastalığına rastlanmadığını belirtmişti. ibrahim gümrükçüoğlu daha sonra ticari hayatına (eczacılığa) güzel güzel devam etmişti. düşünsenize bu dönemin cumhurbaşkanına böyle bir şey yapanı değil yapmaya kalkışanı/aklından geçireni bile ne yapacaklarını...

    bu hanfendinin o gümrükçüoğlu’larla bir bağı var mı acaba?
  • (bkz: türk aile yapısı)
    (bkz: lgbt lobisi)
    (bkz: cinsiyetsiz toplum dayatması)
    kadem olarak yukarıdaki gibi çağdışı ve dayatmacı kavramlardan uzak durmadıkları sürece kadınları korumaları mümkün değil. mizojini ve homofobinin aynı kaynaktan, aynı cehaletten beslenen nefret çeşitleri olduğunu idrak etmek, insanlara belirli bir aile yapısı dayatmaktan vazgeçmek zorundalar. eşçcinseller vardır, "lgbt lobisi" gibi bir tanımlamanın arkasına sığınıp lgbt'leri ötekileştirmek, şeytanlaştırmak, temel haklarından mahrum bırakmak insanlık dışıdır. toplumun cinsiyeti olmaz. insanların cinsiyeti olur. insanlar bedenlerinden bağımsız olarak farklı cinsiyetlere ait hissedebilirler. bu yüzden cinsel tercih değil, cinsel yönelim denir. islamcılar medeniyetle savaşmaya devam ettikçe geri kalmaya mahkumdurlar. istanbul sözleşmesi ile barışamamış bir sivil toplum kuruluşu kadınları koruduğunu iddia edemez.
    (bkz: kadem/@jc denton)
  • modern anlamda "kadın hakları" ile uzaktan yakından alakası olmayan kadem adlı sarı derneğin doktor unvanlı başkanı.

    kendisi bir feminist değildir. en azından savunduğu ve temsil ettiği değerler, feminizm'in değerleri değildir.

    nasıl ki islami feminizm tanımı bir oksimoron olmasına karşın geçersiz bir tanım ise başörtülü feminist kavramı da bir oksimoron olarak birbirine zıt ve çelişkili kavramlardan oluşturulmuş fakat yine geçersiz bir kavramdır.

    tabii ki başörtüsünü, başörtüsünün kendine yönelik bir protesto olarak ironi amaçlı kuşanıyor olsaydı, o zaman iş değişirdi ve başörtülü feminist oksimoronu tutarlı bir anlam kazanırdı.

    örneğin, özgürlüklerin kısıtlanmasını protesto etmek için kendisini zincirleyen (kölelik simgesi) göstericilerde olduğu gibi ama öyle değil.

    başörtüsü, hangi kutsala atanmış bahene öne sürerseniz sürün, tarihsel ve toplumsal açıdan kadın bedeni üzerindeki erkek egemenliğinin ve tahakkümünün nesneleşmiş halidir. aslen islama göre de böyledir ki kadınların iffetlerini yani kocalarının namusunu korumak için örtünmeleri şarttır. kadının iffeti, kocasının namusudur. yani erkeğin, kadının bedeni üzerindeki "mülkiyet hakkı" olarak tanımlayabileceğimiz "namus" kavramı, kadın açısından onun bir erkeğin mülkiyetinde olması söz konusu olduğunda "iffet" kavramı ile karşılık bulur. kendi iffetini koruması demek, kocasının namusunu koruması demektir.

    bu dr. ablamız ise gayet de bir kadının, bir erkeğin (baba, ağabey, koca veya oğul) mülkiyetinde olduğu inancına sahip olduğu gibi bunu yaşamıyla da gösteriyor zaten. kaldı ki bu, feminizmin savunamayacağı bir tavırdır.

    diğer taraftan kadem adlı sarı derneğin sitesinde hakkımızda bölümündeki değerlerimiz kısmına bakacak olursanız en başta "hakkaniyet" yazıp sonra yanına eğik çizgi koyarak "adalet ve eşitlik" diye belirtmişler.

    peki tek başına "adalet ve eşitlik" deseler olmaz mıydı?

    kendini "islami feminist" olarak tanımlayanlar için bu mümkün değil. çünkü hakkaniyet kavramı adalet ve özgürlük kavramından önce gelir ve farklı bir kavramdır.

    genel olaral hakkaniyet kavramı için "adil olma, adaletli davranma" anlamı uygun görülür ancak tam karşılığı bu değildir.

    örnek ile açıklayayım:
    islamcılara ya da güya islami feministlere göre bir erkeğin dört kadın ile evlenebilmesi bir hakkaniyet meselesidir. allah, erkeğe dört kadın ile evlenebilme hakkı tanımıştır ve bunun uygulanabilir olması demek "hakkaniyetli olmak" demektir. erkeklerin ikişer, üçer, dörtder kadın alarak evlenmelerine otorite tarafında onay verilmesi de "adaletli olmak" anlamına geliyor.

    başka bir örnek vereyim:
    mahkemede iki kadının şahitliğinin, bir erkeğin şahitliğine denk kabul edilmesi tanrı tarafından "hak" buyurulmuştur. dolayısıyla bir erkeğe karşı ancak iki kadının şahitliğinin uygulanabilir olması "hakkaniyet" durumudur. bu hakkaniyetin otorite tarafından onaylanarak uygulanması da "adaletli olmak" anlamına geliyor.

    bu koşullar içerisinde yukarıda bahsettiğim şekilde hakkaniyetli ve onaylayarak adaletli davranırsanız, erkekler ile kadınlar arasında eşitlik de sağlamış olursunuz.

    dolayısıyla islamiyet, bizim gayet açık ve net şekilde "eşitsizlik" olduğunu bildiğimiz bütün meselelere bu pencereden bakarak "eşitlik" demektedir. kısaca islamiyet, inşa ettiği kadın-erkek eşitsizliğine "eşitlik" demektedir.

    şöyle modelleyeyim:
    nisa34'e göre bir kocanın, kendisine baş kaldıracağından şüphelendiği karısını öğütlemesi ya da tekdir etmesi, yatakta yalnız bırakarak önce psikolojik şiddet uygulaması ve sonra da döverek fiziksel şiddet uygulaması hakkı vardır. erkeğin bunu uygulabilme hakkına sahip olması, allah tarafından onlara hak kılınması nedeniyle hakkaniyeti ifade eder.

    kadının ise erkeğe karşı böyle bir hakkı yoktur. kadına, tanrı tarafından böyle bir hakkın tanınmamış olması da hakkaniyeti ifade eder.

    erkeğin, kendisine hak tanınana uyarak, karısına psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayabiliyor olmasının onaylanması ve karısının, gördüğü bu şiddeti "haklı/hakkaniyetli" olarak görmesi de "adaletli olmak" tanımı içerisinde yer almaktadır.

    en nihayetinde önce hakkaniyet ve sonrasında adalet vücut bulduğunda kadın ile erkek arasındaki eşitlik de sağlanmış olmaktadır.

    burada anlamanız gereken şu:
    bizim "adalet" ve "eşitlik" derken kastettiğimiz şey ile islamcıların bu kavramlardan anladığı şey tamamen farklı şeyler.

    örneğin:
    biz "mahkemede kadın erkek eşitliği" dediğimizde şunu anlarız:
    1 kadın şahit = 1 erkek şahit

    islamcılar ya da islami feministler "mahkemede kadın erkek eşitliği" dediklerinde şunu anlarlar:
    2 kadın şahit = 1 erkek şahit

    biz "evlilikte kadın erkek eşitliği" dediğimizde şunu anlarız:
    1 karı = 1 koca

    islamcılar ya da islami feministler "evlilikte kadın erkek eşitliği" dediklerinde şunu anlarlar:
    4 karı = 1 koca

    özet olarak, ne yazık ki bu ablamızın ve derneğinin kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile pozitif anlamda uzaktan yakından bir alakası yok.
  • başörtülü feminist olduğu malum kişidir. twitter'da bir açıklamasına denk geldim. diyor ki, her şeyimiz islam'a göre olmadığı için evlilik resmi ve dini nikah kıyılarak başlamış olsa dahi süresiz nafaka benzeri ve buna bağlı uygulamaları uygun görüyormuş. müslüman ve dindar olduğunu söyleyen biri için garabet bir açıklama ve adeta bir kem küm dür.

    tüm ülkedeki aile ilişkilerinin bir derneğin faaliyetleri ve tavsiyeleri ile düzenlenmesi ayrı bir saçmalık zaten. o baştan başa bir tartışma konusu. işlerine geldiği gibi yorumluyorlar. ailenin temeline dinamitle sabotaj yapıyorlar. bu derneğin bu konulardaki saçma kararları sayesinde hiç alakası olmadığı halde sırf aynı apartmanda oturduğu için bir kadının uzaklaştırma kararı neticesinde evine giremeyen insanlar var. derneğin faaliyetleri sözüm ona dindar değil kendi dinini uyduran kişilerce şekillendiriliyor.

    kaldı ki bu aldırdıkları kararlar dindar olsun ya da dinle ilişkisi olmasın herkesin aleyhinedir. zira kadını ailesine düşman yapıyor. ömür boyu nafaka ile cezalandırıyor. tam bir saçmalık. dindar insanlar için de büyük bir zarar sebebiyeti nedeni adam diyelim mehir vererek evlendi, ki islam fıkhına göre mehir farzdır. kadın istediğini dileyebilir. kadının hakkıdır. erkek mehiri verdiği halde bunların uydurduğu sistemin zulmüne uğruyorsa ne olacak? bu öyle bir hal almış ki, twitter'da durduk yere kocasını boşayıp süresiz nafaka peşinde koşanların sayıları hiç de az değil. hatta öyle olaylar var ki;
    mesela kadın kocasını boynuzluyor. kocası hiç bir şey yapamıyor resmi olarak çünkü zina suç değil. ayrıca bu durumdaki kadın ileri gidip resmi kocasına uzaklaştırma kararı aldırıyor. adam kendi evine giremiyor. boynuzlayan karısını boşayamıyor. kadın boşayıp süresiz nafaka dahi alabiliyor.

    konuyu bu gibi kendi kurallarını ve sistemini koyan feminikleri gören bazı kişiler ısrarla sulandırmaya çalışıyor.
    1. islam'da nafaka vermek farzdır. kadının hakkıdır. istediği her şeyi talep edebilir. isterse feragat edebilir.
    2. cahil olmaya gerek yok, sürekli 4 kadın muhabbeti yapmak abesle iştigal, çünkü bir erkek 4 kadınla birden nikahlı olamaz. üstelik evli bir erkek başka bir eş ile hanımının rızası yoksa evlenemez. bunun haricinde bazı şartlar dahilinde evlenebilir. bunun dışında yasaktır.

    konu ile ilgili olarak zaten kadem bu konuya tamamen mesafeli, kadem in bunun peşinde olduğunu söylemek için okumamış cahil olmak gerekir.

    iki kadının şahitliği konusu ise tanıkların birbirine destek olması ya da tutarlı olmaları gerekiyor. zira erkek şahitler için aranan şartlar daha ağırdır kadınlara göre.
hesabın var mı? giriş yap