• 78 dakikalık bu filmi ilk dakikasından itibaren sabırla, azimle ve büyük bir dikkatle izledik arkadaşımla. tabii ki gülmekten yarıldık, kendimizden geçtik, hayata ve salıncaklara bakışımız değişti, danstan da tiksindik. ben böyle bir san'at eseri, böyle bir dimağ, böyle bir kurgu ve senaryo görmedim; bir daha göreceğimi de sanmıyorum.

    salıncaktaki üç kişiyi bilmem ama film boyunca gördüğüm üç şey vardı: garip dans figürleri, turuncu tayt ve afedersin yaşar alptekin'in o tayt içindeki çükü. tövbe yarebbim günaha giriyoruz lakin 78 dakikanın yaklaşık 45 dakikası bu üç görüntü üzerine odaklanmıştı. diğerleri ise yaşar alptekin'in babetleri, yaşar alptekin'in ormanda gizemli bir edayla koşarken giydiği masaörtüsü gibi uçuşan garip pardesüsü, yaşar alptekin'in iğrençliğin sınırlarını zorlayan koltuk altı kılları. ha bi de kızın üçüncü sınıf röfleli saçları.

    arkadaş, kızın adının aylin olduğunu filmin 50. dakikasında öğrendik lan. vallahi abartmıyorum inanmayan izlesin ve zaman sekmesine baksın. ayrıca esat isminde turuncu tayt giyen dans hocası mı olur olm? hele o tekerlekli sandalyedeki atilla saral'ın istanbul'a geliş öykülerini anlatırkenki "dans bizim için bir tutkuydu. gece gündüz dans ediyorduk. yemiyor içmiyor uyumuyor dans ediyorduk" cümleleri? dersin joaquín cortés mk. olm turuncu taytlı ismi esat olan bi dansçı lan!! neyin tutkusu bu? öykünün yaşar alptekin'e ait olması, adamın sonradan tövbe edip ibadet işlerine dalmasını daha da makul hale getiriyo bence. insanlığa karşı işlenmiş böyle bir günahtan sonra hacca da gidersin, kafan secdeden de kalkmaz tabii...

    78 dakikalık filmin senaryosunun toplam 3 a4 sayfasını geçmeyeceğine de kalıbımı basarım. o da 14 punto ile filan anca. kurulan cümle sayısı 25'i bulmadı. bi de özgün müzik cahit berkay'a aitmiş. film boyunca tek tema müziği şuydu olm; neyin cahit berkay'ından bahsediyonuz allanseen?

    o değil de bu filmden sonra gaza gelip bi de banu alkan tolga savacı filmi çakıp combo yaptık; bünye hala kendine gelemedi lan dünden beri... üç gün rapor alıcam işe de gidemem; hala kafamda deli sorular. o eller, o turuncu tayt, pardesüyle orman koşusu, kıllar... ooof of!!!!
  • yaşar alptekin'in "bakın ben gerçekte ipne değilim, bu sadece bir rol" alt mesajını vermek amacıyla, koltuk altı kıllarını orman düzeyine gelinceye kadar itinayla uzattığı filmdir.
  • başlığı sol frame'de gördüm, nedir, ne değildir bilmiyorum açıkçası. madem buraya uğradık, hemen şiirini yazalım o zaman da, tam olsun;

    salıncakta üç kişi,
    sen, ben ve diğerleri.
    salıncakta üç kişi,
    kaybediyoruz tüm değerleri.
    salıncakta üç kişi,
    biri birine bağımlı,
    diğeri bağımsız, münzevi.

    salıncakta üç kişi,
    üçünün yok bir değeri.

    salıncakta iki kişi,
    üçüncüsü yok, yok bir titri.

    preedit: gecenin bi vakti saçmalaması. mağduriyetler, iç döküş mahiyetinde mazur görüle. peşin peşin okuyanlardan özür dilene.

    ya da salla gitsin, yarın yok dedi bana bugün biri.

    (oha, yarın bugün olmuş bile. günaydın dünya kuzuları)

    hadi güneş, seni bekliyorum.
  • "sevgili golden bey, hayatın boyunca izlediğin en fantastik türk filmi nedir?" sorusunun yanıtı, dünyayı kurtaran adamdan bile daha iyi, adeta bir görsel şölen. üstelik tek kişilik dev kadro!

    hele bi merdivenden yuvarlanma sahnesi var ki, "hakaaaaannnnn!!!" şeklinde bir replikle özetlemekten çekinmem. evet yaparım bunu bebeyim.
  • içimdeki duygusuz ve saygısız tomruğa göre, yaşar alptekin sırf bu filmde oynamış olduğu için bile ne kadar ağlasa az.
  • özgün müziğini cahit berkay'ın yaptığı, bunun yanında mükemmel 80ler parçalarının çaldığı (true faith, voyage voyage vb.), dans hocasının kaseti çıkarıp başka kaset taktığında yine aynı şarkının çaldığı, absürdlüğün sınırlarını zorlamayan, absürdlüğü aşan giden ve derhal bir yerlerden bulmaya çalışacağım film. ayrıca dans hocasının filmin başında ormanda yaşadığını izlenimine kapılmamak elde değil. çıkmıyor ormandan nerdeyse.
  • dönemin jönü yaşar alptekin'in smooth criminal eşliğinde bale yaptığı filmdir. o dönemlerde hakan peker hayatımıza henüz girmediğinden, gençlerimiz barlarda, discolarda padödö, çağdaş bale, modern dans, yılan dansı ..vs (bilemedim artık o figürlere nasıl bir tanım uygun olur) yapsınlar diye açılmış bir dans okulunda öğrentmenlik yapan ve kendini turuncu taytıyla daha iyi ifade eden esat hocanın hikayesini konu alır film. filmde beni en çok güldüren esat hocanın bir sürü kazma öğrenciyle dolu sınıfındaki tiplerden birinin şoray uzun olmasıdır. bir de esas kız özlem savaş'ı uzun müddet yasemin evcim diye seyrettim.. yanılmakta da haklıyım zira filmdeki özlem savaş daha küçücük fıçıcık, muhtemelen boğaziçi üniversitesinin kapısından içeri yeni girmiş bir mühendis adayı..
  • yaşar alptekin'e hak vermemi sağlayan şey. şey diyorum çünkü buna film diyenin gözü çıksın. şahsen bende böyle bir film çekmiş olsam sonrasında kendimi dine filan veririm. yaşar gene namaza başlamış, ben başrolünde olacaktım şimdiye mekke'ye yerleşmiştim.
  • hatirladigim kadariyla bir nevi menage a trois filmi. ancak uclunun bir ayagi koturum*, bir tanesi ortuk escinsel* (belki de ortuk degildi ama durum acik acik dile getirilmiyor, "o sana gore bir erkek degil" klisesinin ardina saklaniliyordu diye kalmis aklimda), kalani da feci permali saclara sahip bir eblehti*. ne anlatiyordu, nereye variyordu, hic aklimda kalmamis. bugun televizyonda rastlayinca "dur izleyeyim", dedim ancak sadece 10 dakika dayanabildim. ancak bu 10 dakikanin bana kattigi sey, filmin soundtrack'inde desireless'in voyage voyage'inin kullanilmis oldugunu gormek/duymak oldu. hayirli, ugurlu olsun...
  • yaşar alptekin'in somon rengi taytıyla kegel egzersizleri yaptığı film.
hesabın var mı? giriş yap