• yeni kuşak tiyatro nun yeni eylül ayında perdesini açacağı, jose rivera yazarlı mehmet ergen yönetimli gerçeküstü oyun. gerçeküstücü ressam salvador dali nin de istanbul'a gelmesiyle pek bir seyirci toplayacağa benzeyen, afişi göz dolduran, beklenti uyandıran temaşa.
  • istanbul da bir surrealist salvador dali sergisiyle eş zamanlı olarak oynanan bu yüzden salvador dali hakkında olabileceğini düşünerek izlemeye gittiğim oyundur. toplamda sadece üç kere salvador dalinin ismi geçmiştir oyunun aslında onunla zerre kadar alakası yok sanıyorumki oyunu yazanlar salvador daliyi bir porno film yazarı ya da sadece cinselliği bol resimler çizen bir ressam zannediyor yani bu isim veriliyorsa ve bu sergiyle reklam yapılıyorsa böyle olmamalıydı. oyun resmen ana kadın karakterin diğer 3 erkek karakterle yaptığı cinselliği bol zaman zaman esprili muhabbet üzerine kurulmuş diğer kalan kısımları bu cinselliği uygulamalı olarak göstermekte zaten.
    mesela oyuna "shakespeare hareketlerin içimi sıkıyor" ismi verilseydi daha isabetli olurdu çünkü shakespeare'in ismi daha çok geçti üstelik hep küfür ve hareketle dolu cümlelerle.
  • 2004 yılında diarios de motocicleta'yı senaryolaştıran josé rivera'nın 2000 yılında yazdığı references to salvador dali make me hot adlı oyununun türkçeleştirilmiş halidir, yani orijinal adı böyledir.
  • yazarı jose rivera, diarios de motocicleta ile en iyi uyarlama senaryo oscar adayı olmuştu. surrealizmin bir çeşit sahne üstüne aktarımını izliyorsunuz.
  • gündelik hayattan alınmış hikayelerin gerçekliğini sıradışı bir şekilde oyunlarında anlatmasıyla bilinen mehmet ergen'in rejiliğini yaptığı sürrealist tiyatro oyunu. amerika birleşik devletleri'nde geçen hikayede acılarıyla boğuşan bir kadın ve çevresindeki biri kocası olmak üzere üç farklı erkeği görüyoruz oyunda. kocasının ırak'ta asker olmasıyla uzun süreli yalnızlıklar yaşayan kasiyer kadının, bu boşluğunu okulla, sanatla, kitapla, rüyalarıyla, üzüntüsüyle doldurmaya çalıştığı hayatı sonrası kocasının savaştan gelmesiyle onunla yaşadığı karşıtlıklar oyunun temel konusu. oyun genel olarak konudan bağımsız şekilde, sanatsal göndermelerle durağan bir havada rüyalar aleminde karşılıklı uzun konuşmalar halinde geçiyor. dekorun oyun içinde sürreallik ve reallik arasında sürekli gidip geldiğini görüyoruz. karı-koca hayatındaki tartışmaların, sevişmelerin, küfürleşmelerin gerçekliğiyle oyunda izleyici yer yer içselleşilme imkanı bulsa da, bunlar genelde kısa sürüp tekrar rüyalar alemine dönüşler oluyor.

    oyun metninin özellikle salvador dali için olmadığı çok açık. edebiyat, tiyatro, güzel sanatlar da oyunun içinde yeterince var. shakespeare'in ismi daha çok geçiyor. dekor ve kostüm gibi öğeler ise salvador dali sergisi havasında. savaşın, savaştaki insan psikolojisi ve kapitalizm üzerine de sağlam göndermeler mevcut oyunda. özellikle amerikalı askerin sadece parmağı kopan arkadaşının intikamını almak için bir tane köyü içindeki insanlarla beraber yaktığını tüm doğallığıyla anlatması ve sürekli bu olayın vicdan azabını duymasını anlatması etkileyiciydi.

    şeylerin şekli'nde de başarılı bir oyunculuk sergileyen deniz celiloğlu oyunun en renkli ve eğlenceli karakteriydi yine. kişisel beğenime gelince, oyuna giderken daha sürükleyici olacağı beklentisiyle gittiğimden oyunu yer yer çok bunaltıcı buldum.
  • bugün görükle'de izlediğim, köyde sergilenmesine rağmen, salonu tamamen dolduran, tek perde oyun.
    son zamanlarda izlediğim en iyi oyun olduğunu söylemeliyim. devlet tiyatrosu'nun sıkıcı resmiyetinden uzakta, sıcak ve samimi bir oyundu. uzun zamandır "sanat için sanat" düsturuyla yapılan bir eser izlememiştim. cinsel tabulardan uzakta oyunculuklar da takdirimi kazandı.
    müzikler çok güzeldi; ancak sesin birden kesilmesi yerine azalta azalta kesilmesi daha mı güzel olurdu ne?

    dışarıda dertlerim, tasalarım beni beklerken, 2 saatin hiç bitmemesini ve o sürrealist dünyada kalmak istedim, öyle diyeyim.
  • isminin altında kalan bir oyun. hayır, asla kötü bir tiyatro değil ama isimle alakasız bir metin olduğunu söyleyebiliriz. haa, derseniz ki salvador dali'den bahsettik diye oyun dali belgeseline mi dönecek, o da hayır. fakat biraz daha ilintili olabilirdi belki ya da sembolist tavrına has bir isim alabilirdi. bunun için josé rivera'ya kızmak lazım eğer kızmak gerekirse.

    bence oyunun en iyi kısmı, sıkmaması. gerçeküstü bir dekorda hayatı işlese de konudan asla kopmuyorsunuz, hep onun içerisinde kalıyorsunuz. başrolü oynayan evren kardeş'in bunda payı büyük. özellikle ses tonuna bittim diyebilirim. mehmet ali nuroğlu, televizyonda pek de alışık olmadığımız bir rolde. hani hep duygusal erkeği oynar ya kendisi, burada tam bir hödük kılığına bürünmüş.

    ayı oynayan nihat ileri'den bahsetmemek olmaz. metnin gidişatında pek bir önemi yok ama sahnede hayati bir boşluk dolduruyor ve itiraf etmek zorundayım ki ne zaman sesini duysam tırsıyorum. türkiye'de eli, yüzü düzgün bir korku filmi çekilecekse oyuncular listesine ilk olarak nihat ileri'yi yazmak gerek.
hesabın var mı? giriş yap