sam shepard
-
baby boom ve homo faber disinda bir filmini görmüslügüm olmasa da gönlüme taht kurmus bir oyuncu, bunun da ötesinde "gömülü çocuk" oyunuyla pulitzer ödülünü kazanmis basarili bir tiyatro yazaridir shepard. "aç sinifin laneti" de yine çok ünlü oyunlarindandir.
-
ayrıca kendisinin "motel günlükleri" adında otobiyografik özellikler taşıyan bir de kitabı olup, bu kitap, wim wenders'in nefis filmi paris-teksas'ın iskeletini oluşturmuştur.
(bkz: on parmağında on marifet) -
öldüğünü aylar sonra bugün sözlükten öğrendiğim tiyatro adamı.
sam shepard ödüllü ve sanat düzeyi çok yüksek bir tiyatro yazarı olmasının yanı sıra, aynı zamanda iyi bir oyuncuydu. üstelik gençken, hatta orta yaşında bile cidden çok yakışıklı bir adamdı. bu nitelikleriyle oyunculukta yıldız olup paraya para demeyecekken - muhtemelen zaten paraya ihtiyacı olmadığından ya da çiftlik adamı olduğundan lüks yaşamı sevmediğinden - gerçek aşkı olan tiyatroya döndü ve birkaç sinema rolü dışında tiyatroya ağırlık verdi. bizde "aç sınıfın laneti" adıyla oynayan "curse of the starving class" oyununu kadıköy haldun taner sahnesinde defne halman'dan izlemiştim, çok sağlam bir amerikan toplumu eleştirisiydi.
sinema rolleri arasında - fazla sanatsal olmasa da - en sempatik olanlarından biri susan sarandon ile oynadığı "safe passage" filminde kedi alerjisinden geçici kör olan asker babası rolüydü. jessica lange ile oynadığı "country" ve "frances" filmlerinde de aralarındaki kimya filme yansıyordu.
bir büyük sanat adamı daha yıldızlara kavuştu... -
amerikan rüyası olarak tüm dünyaya satılan yaldızlı imajı kazıyarak bize aslında rüyanın bir kabus olduğunu gösteren usta oyun yazarı/senarist/aktör.
amerika'da arthur miller gibi muhalif yazarlardandır. bir üçleme olarak yazdığı "gömülü çocuk", "aç sınıfın laneti" ve "vahşi batı" en önemli ve mutlaka okunması gereken oyunlarındandır.
bunun yanı sıra wim wenders'in "paris, texas" filminin senaristliğini de yapmıştır. film cannes'da ödül kazanmıştır. -
motel günlükleri şöyle başlar:
güney dakota, rapid city'de annem buz parçalarını emeyim diye, bir peçeteye sarıp elime verdi. o zamanlar diş çıkarıyordum, buz diş etlerimi uyuşturdu.
o gece badlands'tan geçtik. plymouthun arka koltuğunun gerisindeki rafta yolculuk ediyordum, dışarıya yıldızlara baktım. pencere camı dokunduğunuz zaman buz gibi soğuktu.
büyük düzlükte bir yerde durduk, beyaz alçıdan dev dinozorlarla çepeçevre sarılı bir yerde. kasaba namına bir şey yoktu. yalnızca o dinozorlar, yerden yukarıya, dinazorlara tırmanan ışıklar.
annem beni kahverengi bir asker battaniyesine sarmış her yere onunla taşıyor, yavaşça bir şarkı mırıldanıyordu. galiba " peg'a my heart"tı. kendi kendine çok alçak bir sesle mırıldanıyordu. sanki kafası çok uzaklarda bir yerdeymiş gibi.
dinozorların arasına ağır ağır girip çıkarak ilerliyorduk. bacaklarının arasına. karınlarının altına. brontozorların çevresinde daire çizdik. kral tyranozor'un dişlerine baktık, başlarımızı kaldırıp. hepsinde göz yerine küçük mavi ışıklar vardı.
ortalıkta hiç kimse yoktu. bizden, dinozorlardan başka.
9-1-1980 homestead vadisi, kaliforniya
sonra da devam eder. -
sıcak havalarda mayonezin öldürebileceğini epeyce güzel anlatan kimse; aç sınıfın laneti ile etkisi altında kaldığım hem yazar hem oyuncu kişi.
-
evine helkopterle gidip geldiğini öğrendiğimden beri kapitalizm (ideolojik iz düşümü neo-liberalizm) ve amerikan rüyasına yönelttiği eleştirilere "eywallah" diyebilidiğim, iyi kurulu oyunlar yazan wim wenders tipik oyuncusu.
-
patti smith 'in buyuk a$ki.patti kendisi icin $oyle bir $iir yazmi$.tabii once ikisine bir goz atalim;
http://www.postmodern.com/…pics/images/withsam2.jpg
for sam shepard
by patti smith
[from creem, september 1971]
the murdered boy
the murdered boy
the murdered boy
oh i was bad
didn't do what i should
mama catch me with a lickin'
and tell me to be good
when i was bad twice times
she pushed me in a hole
and cut off all my fingers
and laid them in a finger bowl
my mother killed me
my father grieved for me
my little sister alma lee
wept under the almond tree
oh i loved a car
and when i was feeling sad
i'd lay down on my daddies ford
and i'd start to feel good
but i got real bad
robbed hubcaps from the men
and sold them to the women
then stole them back again
and you know when i was grown
had hubcaps of my own
and a hudson hornet car
and rolled the pretty ladies
and often went too far
i went to chicago
i went to kalamazu
i slid down to nashville
raced in tolkume
i rode to selenas
rode by the sea
but the people all scolded
and pointed to me
they said there's a bad boy
i was so bad boy
that they gathered their daughters
i heard what they said
stay away from him honey
cause that boy is bad
and though he's hung good
and flashes that loot
steer away from his highway
he rides a wrong route
cause he's a bad boy
yeah i was so bad boy
my mama killed me
my father grieved for me
my little sister alma lee
wept under the almond tree
she wept for me
and i wept on the stock car
i crashed through the trees
fenders hot as angels
blazed inside me
i captured the junkyards
i jack knifed the cars
and sped to the canyon
but never hid far
from the auto mechanics
car wreckers
den of thieves
murderers greasers
i worshiped these men
but they hated me mom
they called me mamas boy
they screamed me to leave them
they threatened to me then
mom mom mom
mom mom mom
oh monday at midnight
til tuesday at two
drunk on tequila
i was thinking of you mom
i drove my car on mom
my stock car was blazing
wrecking cars was my art
i held a picture of you ma
close to my heart
i rode closed window
it was 90 degrees
the croud was screaming
screaming at me they hated me
they said i was nonsense
true diver chicken driver
no sence
but i couldn't hear them
i couldn't see
those fenders hot as angels
blazed inside me
i sped on lined with speed and heat
and mama i cracked up with the croud at my feet
i rolled in flames rolled in a pit
where you laid me out with a tire iron
and shot me with your shit
and i could've got up
bur the croud it screamed no
that boy is evil
too bad for parole
so bad his mama
rolled him in a hole
and cut off all his fingers
and laid them in a finger bowl
his mother killed him
his father grieved for him
his little sister alma lee
wept under the almond tree -
1995 yapımı "safe passage" adlı filmde kendisinin aksi ihtiyarlık dönemine şahit olma şansımız olmuştur. susan sarandon'la evli 7 erkek çocuk babasını oynadığı bu filmde gözleri gün aşırı kör olup açılmaktaydı. insana, 50 yaşıma geldiğimde yanımda böyle bir koca olsun dedirtiyordu...
-
turkiyede oynanan ilk oyunu true west dir. a lie of the mind adli dort bucuk saat suren oyunu, yazarin bas yapiti sayilmaktadir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap