• yapmaya çalışırken "gerçekten" ne yapmaya çalıştığını bulmak, olayın tam kendisi. bu durum bilinçsizlik gibi anlaşılmasın. insan içerikte söyleyeceği şeyi biliyor gibi görünüyor. biçim ise ikaz ediyor, "anlattığın şeyi ifade etmiyorum" diye. biçim ve içerik, konuşmayla yapma arasındaki benzerlikle aynı.

    sanat bir inşa olsa dahi, çok uzun soluklu denemeler aslında bir "birikim" olmayabiliyor. örneğin bir masanın rengine karar veremedin ve 2 gün birçok renk olasılığını denedin diyelim. sonuç seni tatmin etse de, 2 gün geçti. 2 günlük emek belli olmuyor ya, o kötü. halbuki masaya 2 gün süs oysan belli olur.

    geldiğin sonuç tam sensin. biçim de içerik de tam senin. fakat o "damıtılmış" görünmeyebiliyor. garip.
  • "sanat yapıtının temeli çocukluk üzüntüsüdür." *
  • sanat, oluştuğu evren bakımından sınır tanımayan; amaç boyutunda değerlendirilirken bir kalıba sokulamayan; ifade edildiği dünya bakımından maddeye bağımlı olan bir varoluş anlatımı. sanatın ortaya çıktığı evren insanın düşüncelerini, duygularını, gözlemlerini, algılarını içeren bir evren. böyle bir evrenin içinde sınırlar çizmek pek de mümkün olmamakla birlikte, bu evrene açılan ve onu besleyen kapıların, sadece içinde bulunduğumuz maddi dünyadan ibaret olduğunu ileri sürmek fazla cüretkâr bir tavır olurdu. aralarında öylesine belirli bir sınır olmamasına rağmen, birbirinden insan faktörüyle ayrılan iç ve dış dünyaların, bir bütün olarak birbirleriyle etkileşiminden doğan sanat, bu iki dünyanın sadece birinden doğmuş olamaz. bir sanatçı, sadece iç dünyasına yönelirken diğeri dış dünyaya odaklanır, fakat ikisinde de diğer dünyanın etkileri görülür. sadece iç dünyaya yönelmeye çalışan bir sanatçı, reel dünyada yaşadığı olayların etkisini de yansıtır. diğer yandan dış dünyayı betimlemek isteyen bir sanatçının çalışmasında da, yaratı sürecindeki ruh hâlinin etkileri gözlenir. insan kendi başına bir evren. bu evrenin sınırlarını çizebilmek nasıl mümkün değilse, sanatın sınırlarını çizip de onun doğduğu evreni bilinen boyutlara mahkûm etmek de o denli olanaksızdır.

    görsel sanatlar, plastik sanatlar, sessel sanatlar*, ritmik sanatlar, karma sanatlar gibi kategoriler altında, amaçsal anlamda birçok türü katışıksız kalıplara sokmak da mümkün değil. sanatçının amacı eğlendirmek olabilir, düşündürmek olabilir, gerçekliği kendince ifade etmek olabilir, sadece kendini ifade etmek olabilir; bunun ötesinde sanatçı kendi amacının farkında da olmayabilir. bir şair, ortaya koyduğu dizeleri neden yazdığını bilemeyebilir; bir ressam, fırçasını tuvalde dans ettirirken ne yaptığını bilemeyebilir. yani salvador dali'ye kendi resimlerini sorsalar, ne anlatmak istediğini kendisi de bilemeyebilir. bunları bilmemekle beraber, sadece dehayı ortaya koymak için sanatını icra etmiş olabilir (belki de deha, sanatçı aracılığıyla kendisini ifade etmiştir).

    son olarak sanat, madde aracılığıyla ifade edilmesi yönüyle maddeye bağımlıdır. sanat eseri, evreninde doğup kendine bir amaç bulduktan sonra maddesel dünyada da ifade edilmeye yönelik, doğal bir eğilim içerir [belki de bu, sanatın kendisine ait bir varoluş sıkıntısıdır]. çaresi yoktur, bir şekilde reel dünyanın içinde bulunan maddelere tutunup başka insanlara, yani başka evrenlere uzanır. resim için boyaya, tuvale, palete ihtiyaç vardır. tiyatro için sahneye ve dekora; sinema için çeşitli set ekipmanlarına ihtiyaç vardır. insan şiiri ya da şarkıyı bir yere yazmasa bile, bunları duyurmak için dile, kelimelere ve ses tellerine ihtiyaç vardır. yani sanat ifade edilmek istendiğinde mecburen maddeye tutunur ve ona bağımlıdır.
  • sanat, en sert darbelere dayanabilen güçlü bir sığınaktır.
  • yaşanılan zamanla
    çağın ötesine geçebilen
    kendini yeniden ve sürekli doğuran
    ölümlülüğe karşı bir direniştir.
  • insanın doğadan ayrışmasının olumlu biçimi olduğu yönünde bir tanım öneriyorum naçizane.
    bunun bilinçli bir yönelim olmasının tarihi ise oldukça yeni olup romantizm ile birlikte olmuştur.
    bu tarihten evvel sanat yoktu anlamı çıkmasın elbette bu önerimden.

    acaba cinselliğin kontrol altına alınmasının sanatsal yaratı ile bir bağlantısı var mıdır. sanat ve erotizm

    sözü ali artun’a bırakalım.

    “georges bataille insanın insan olmasını, ölümlü olduğunun ve cinsel arzusunun bilincine varmasıyla açıklıyor. ve bu bilinç de sanatla ifade buluyor. yani insan hayvanlardan sadece emek harcayarak ve alet yaparak değil, asıl aşk ve sanat yaparak kopuyor. mağara duvarlarındaki cinsel organ ‘ikon’ları; tapınma ile cinsel oyunların birleştiği ritüeller vb. bunu kanıtlıyor. aşk tanrısı eros ile ölüm tanrısı thanatos’un birliği ve bu birliğin sanatla eklemlenmesi bataille’ın bütün eserini işgal eder. gözün öyküsü, mavi ay, annem, ölü adam gibi romanları, erotizm: ölüm ve duyusallık gibi antropolojik incelemelerindeki insanın başlangıcına ilişkin düşüncelerinden hareket eder. aşk ve sanat birliğini sadece bataille değil diğer sürrealistler de yüceltir. breton’a göre “aşk, sanatın en basit ifadesidir”. çünkü “aşk, her insanı hayatla kaynaştıran yegâne düşüncedir [...] bütün düşüncenin saklandığı ideal mevkidir [...] hakikatin bizi alt üst eden keşfine dayanan tam bir bağlılıktır.” “insan ve uzay için bir değer taşıyan, onu yıldızların ötesine götürecek olan yegâne sanat erotizmdir.” picasso’ya göre de “sanat ancak erotiktir.” mimar adolf loos da “bütün sanatın erotik” olduğuna inanır”
    ali artun
  • dünya nasıl değişir? dünya bir anda değişebilir mi? dünyayı değiştirmek için gereken nedir? dünyayı değiştirmeli miyiz?
    bu sorular çok klişe sorulardır ve bence gereklidirler de.
    bu sorulara cevap vermedr sanatın çok ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum.
    çünkü bazen hiç düşünmediğim ya da düşünmeye bile cesaret edemediğim şeyler sanat sayesinde ortaya çıkıyor. çok katı ön yargılara bazen sanatın çok ince bir dokunuşu ile ilk yonga yere düşüyor. sonra bu ön yargılar zamanla sanat sayesinde ince ince yontulmaya başlıyor. gerçekten de böyle bir amacı olmasa da sanat, dünyayı değiştirme gücüne sahip. yavaş ama çok yavaş olabilecek ve çok uzun sürebilecek bir şey bu. belki de evrime benzetilebilir ya da bir tür evrim olarak düşünülebilir. aslında çok net yazmadığımın farkındayım. geçenlerde seyrettiğim bir filmin koskocaman bir tabuyu çok ince ve çok insani bir duyarlılıkla yıktığına karar vererek bunları yazdım.
  • insaları nesneleştirerek yapılan sanat en ucuzu. bayağı çünkü bir yapan artık hep yapmaya başlıyor. mesela insanların yağmur altında yürürken hiç rahatsız olmadığı afedersiniz oddun misali ıslanmaktan haz aldığı bir resim çiziyor herifçioğlu; tamaaam keşfetti ya bunu, ikinci resim istiflenmiş insanlar, üçüncüsü seri üretim evlerin olduğu mahalleler, dördüncüsü hep beraber köpek gezdirirken gözleri cep telefonunda insanlar.
  • sorgulamadır, yeniliktir, farklılıktır, eleştiridir
    bir şeyler anlatma çabasıdır
  • kendisi için mi yoksa toplum için mi olduğu hala tartışılmakta olan olgu.
hesabın var mı? giriş yap