• bu soruyu her duyduğumda çocukken izleyip hayran kaldığım ve bugün bile hâlâ bıkmadan izleyebileceğim artiz mektebi gelir aklıma.. para karşılığında pavyon şarkıcısı sevgilisi perran kutman'a diploma almak için artiz mektebi'ne gelen müjdat gezen, okul müdürünün odasında beklerken sevgilisininin heyecanı azalsın diye o'na imtihan provası yaptırır.. perran kutman'ın ismi her senenin moda şarkısına göre değişmektedir.. o sene moda domdom kurşunu'dur..

    http://img172.imageshack.us/…/7429/artizmektebi.jpg

    --- spoiler ---

    - sayın nilay domdom bir ses sanatçısı süper olarak, acabaaa nato bilir misiniz?
    - soruyu tekrardan şey yapabilir misiniz?
    - şey yaparık.. şu şekilde sorayım yani şarkılarınızı neye göre okursunuz?
    - haaaaa rotaya göre..
    - öyle mi?
    - e tabii.. rota bilmeden sahneye çıkılmaz.. do re mi fa sol diye rotalar vardır.. rota bilmezsen şarkı sapar..
    - şarkı sapar, karaya vurur, batar.. sayın nilay domdom acaba şarkılarınızı okurkene bir his hisseder misiniz?
    - mutlaka hissederim..
    - ne o?
    - yani hangi masa keriz masası? hangi hıyar çiçeğin içinde yüzük yollayacak, bunu hemen hissedeeer..
    - rotayı oraya kırarsınız olur biter..
    - yes..
    - ahh yes dediniz.. ingilizce bilen bir kültürel bir şarkıcımız olarak acaba şu soruya dikkatinizi çekmek istiyorum.. sizce sanat nedir loooo?
    - ay ne kadar güzel bir soru sordunuz.. (sorunun cevabından gayet emin bir halde başlar) sanat, sanat, nasıl böööööööyle.. nasıl böööööööööyle, yani insanın içinden.. yani bööööyle insanın içinden gelen bööööööyle tuvaletler içinde.. (kıvranır) yani daha da böööööööyle.. ama nasıl da bööööööyle.. ahhh.. (kıvranmaya devam eder) yani nasıl böööööyle insanın içinden gelen şeyleri böööööööyle ışıklar altında insanın.. yani insanın nasıl böööööyle insanın içine eden şeyi daha da şey yapmasına.. ay ayyy.. anladınız mı?
    - ulan bu sanat bu kadar mı anlatılır?

    --- spoiler ---

    şahsen daha güzel anlatanına rastlamadım..
  • 'herhangi bir nesneyi alıp müzeye koyuyorlar ve insanların ona bakışı değişiyor. burada önemli olan, nesne değil senin algın. şu selvi ağaçlarına bak. ne güzeller. hepsi eşsiz. hiçbiri birbiriyle aynı değil. orijinallik, güzellik, yaş, işlevsellik; bu bir sanat eserinin tanımı. tek fark galeride değil, kırlarda olmaları. bu yüzden, kimse onları fark etmiyor.' diye şeyapmış abbas kiyarüstemi dayımız onu.
  • nesnel olarak tanımlaması neredeyse imkansız olandır.

    yüzlerce yıldır olduğu gibi herkese göre farklı bir tanımı vardır. bana göre en basit tanımıyla sanat, insanın kendini ifade etme aracıdır.
  • loving vincent filmini dün izledim, tespit yapacağım. van gogh antisosyal ve inişli çıkışlı biri olarak kendini ancak resimleri ve mektupları ile ifade edebilmiş. abisi bir tren mesafesinde olmasına rağmen her gün mektup yazmış ama ziyaret etmemiş. türlü işlerde dikiş tutturamamış sonra 28 yaşında abisinin sponsorluğunda resim yapmaya başlamış. hayatı boyunca 800den fazla resim yapmış, abisinin aldıkları dışında sadece 1 tanesi satılmış. sanat ne para, ne hırs ne başarı ile açıklanabilir. bir ifade biçimidir. hayatını zehir eden sanatını güzelleştirir.
  • türkiye iş bankası yayınlarından çıkmış tolstoy'un sanatın özünü sanatsever gözünden irdelediği denemesidir. böyle bir eseri olduğunu bilmiyordum.

    aslına bakarsanız büyük isimlerin böyle muhabbet eder gibi anlattığı kitapları pek bir severim. mesela stefan zweig'ın çok sevilmesinin altında bu tip eserleri yatar. kahve dünyası'nda loş sarı ışıklı köşedeki masada adama/hanıma kahve ısmarlamışsınız da o da size eteklerindekileri döküyormuş gibi gelir ve entellektüel açlığınızı bir süreliğine unutursunuz. edebî türlere girmeden birinci tekil şahıs anlatımlı serbest yazın sanatı diyelim bu işe (ayrıca stephen king'in de yazma sanatı isimli eseri vardır. unutmadan ray bradbury'nin de yaratıcı yazarlık.

    neyse efendim, bu aralar tolstoy ile böyle
    yarı loş ışıkta kahvelerimizi yudumlarken laflıyoruz. insanlık tarihiyle beraber sanatın nasıl anlaşıldığı, din sanat ilişkisi ve iyi-kötü sanat nasıl anlaşılır üzerinede fevkalade tespitleri var. eski yunan, roma, modern avrupa ve rusya üzerinden bunları delilendiriyor. ağzım açık dinliyorum elimde fincanla. kaynaklarının herbirini kendi dilinden okuyor bana..

    asıl mevzuyu getirdiği nokta william sheakspeare oldu. nasıl gömüyor adamı anlatamam. oysa eserleri neredeyse bütün dünyada büyük saygı duyulan birini yerin dibine sokmasına bir şey de diyemedim, laf arasına bile sokmuyor. hamlet, romeo ve julietve kral liar'e (özellikle kral liar'e) sakallarını sıvazlaya sıvazlaya saydırıyor da saydırıyor. neyse dedim, daha fazlasını şu an kafam almıyor tolstoy baba. ben hesabı ödeyeyim yarın kaldığımız yerden devam ederiz. müsade isteyip masadan kalktım, sonra hesabı ödeyip oradan ayrıldım..
  • güzel ve derin bir soru.

    sanat; bir duyguyu, bir düşünceyi, bir hissi entelektüel biçimde yansıtıp, onu gözleyen kişiye bu duygu, düşünce ve hisleri direkt veya dolaylı yoldan yansıtma eylemidir. bu eylem; heykel, resim, tuval, fotoğraf, yazı, söz vb. pek çok şey olabilir. sanat aynı zamanda topluma, insana, kısacası “var olan”a karşı da bir eleştiridir.

    ha bir de, gazi mustafa kemal atatürk‘ün güzel bir sözü vardır: sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
  • kimi zaman acıyı tariftir. kimi zaman acıdan sığınak. varoluşun anlamını arayanlara huzur, yaratım sancısını subuta erdiren bir doğumdur. allah'ın var ettiklerinin içinde var edilenlere bakıp o'nun güzelliğini hayranlıkla tasavvurdur.
  • benim kişisel olarak sanattan algıladığım, insanın var olan evrendeki şeyler ve oluşları algıladığında fikren ve duygusal olarak deneyimlediklerini yine öznel üslubuyla ifade etmesidir. aslında kültürün tanımına (özetle insanın doğayı kullanarak doğal olmayan şeyler üretmesi) çok benzer bir tanım bence. kültürle aradaki fark bireysellik olabilir. yani kültür toplumsal ve birikimli bir yapıyken sanat daha bireysel bir algının ürünü gibi geliyor bana.
  • okuduğumuz materyaller, bizi bilinçlendirmeli ve düşünmeye yönlendirmeli. dinlediğimiz müziğin seslendirmesi, ritmi ve ahengi kulağımıza ve ruhumuza hoş gelmeli. baktığımız görseller bize farklı bakış açısı kazandırmalı , afişler yaratıcılığımızı artırmalı, bir baleyi izlediğimizde büyülenmeli, bir tiyatroyu izlediğimizde bizi geliştirmeli, bilinçlendirmeli, değiştirmeli ve kültürel anlamda birikim sağlamalı.
    bir marşı dinlediğimizde moralimiz yükselmeli ve mücadele azmimiz artmalıdır.
    sanat eserleri bunlara yol açmıyorsa bir eksiklik vardır. sanat, cansız, ruhsuz ve dogmatik olamaz.

    sanat, insanların içinde yaşadığı toplumsal yaşama ilişkin duygu ve düşüncelerin yansıtılmasıdır, sanat insanların ruhlarının tatmini ve bilinçlendirilmesidir.

    devletler ise sanatın özgürce gelişmesi için olanaklar sağlamalıdır.
hesabın var mı? giriş yap