• farkları kısaca şudur: tekrar..
    sanatçı, diyelim ressam, bir resmi bir kere yapar, kendisini tekrar etmez, sürekli yeni eser üretir.. zanaatçı, yine resim yapan birisi olabilir, ama hep aynı resmi ya da resimleri yapar. mesela sultanahmette, ayasofya'nın resmini yüz kere yapar ve satar..
    yine bu bağlamda, beethoven sanatçıyken, serdar ortaç zannatçıdır..
  • seri üretime geçmiş ve afedersiniz sıçarmış gibi resim yapan bir ressam zanaatkar iken, yaptıklarına kendi ruh halinden de birşeyler katan, ve belki en sonunda satmaya kıyamayan dokumacı ise sanatkardır mesela...
  • el işi ve beyin işi arasındaki ayrım gibidir ama ayrımı iyi yapmak gerekir.
    diyelim ki ben çok güzel manzara resimleri yapıyorum. öylesine güzel ki böyle dokuymuş, ışıkmış peeh yalamış yutmuşum. görenler vay be bu gerçek mi diyor o derece.
    çok yetenekli diyorlar bana. ama ben bu resimlerime kendimden bir şeyler katmıyorum. gördüğümü çiziyorum. yorumum yok.
    eser kategorisinde yerim de var. doğa resimleri yapıyorum ben .şimdi benim eserlerime gelin de sanat eseri deyin.
    işler bu noktada kopuveriyor. ben gerçekten yetenekli bir zanaatçi miyim. yoksa sanatçı mıyım?
    onlarca resim sergisi açılıyor. hangisi sanat hangisi zanaat.
    bizler genellikle sanat eseri kategorisine tuval üzerine çizilmiş şeylere, taşa yontulmuş figürlere, mekanı yaratan tasarımlara sanat eseri deme eğilimindeyiz. zanaat ise daha çok işte ağaç oymacılığı, ayakkabıcılık, dokumacılık gibi dalları kapsar.
    zanaat işe yarar. sanat ise estetik kaygılarla oluşturulmuş insanda hoş duygular uyandıran çalışmalara verilen addır. ( çok genel bir tanım tabii bu)
    halbuki tanımlamaların allak bullak olduğunu "sanat" a şöyle bir baktığınızda görebilirsiniz. zanaat anlamında bazen çok daha özgün çalışmalar çıkabiliyor ortaya. ama biz onları kullandığımız için onlara zanaat diyoruz. ya da bu değeri biz onlara biçiyoruz da onları sanat nesnesi haline getiriyoruz ( duchamp ın pisuvarı dolaylı bir örnek olabilir)
    son olarak diyebiliriz ki özellikle yaşadığımız yüzyıl ile birbiri içine geçmiş bu iki kavram arasındaki ayrımı beyin işi diye tabir edebileceğimiz yaratıcılıktan ne denli pay aldığına bakarak sınıflandırabiliriz.
    el işi ve beyin işi'nin bir arada bulunduğu çalışmalar da elbette sanat eseridir. fakat sınıflandırmada belli bir üstünlük taşımıyor en azından benim için.
    ayrıca jimi the kewl in yeni söylemine katılmamak içten değil. sanatın ve zanaatin ötesinde evet..
    saygılar sunarım
  • en güzelini bali adasında yaşayan canpareler söylemiş:

    "we have no art. we do everything as well as we can."

    yaklaşık türkçe meali:

    "bizde sanat diye bir şey yoktur. biz her şeyi elimizden geldiğince iyi yaparız."

    marshall mcluhan'ın yalancısıyım, böyle bir şey duyunca sanat ve zanaat ayrımı flulaşıp ufukta kayboluyor.

    hayat şiarı yapılası.

    .
  • bütün sanatlarda bir zanaat, bütün zanaatlarda bir sanat vardır,
    ama zanaatın amacı mükemmeliğe ulaşmak, sanatın amacı ifade etmektir.

    (bkz: ekspresyonizm)

    zanaatkarlıkta tekrar, sanatkarlıkta yanlışlıklar önemlidir. mona lisa'dan iki tane yok, eğer mona lisa zanaata dair bir eser olsaydı bir çok yeni denemesi ile günden güne gelişecekti, ama ifade ettiği şey (muhtemelen) hep aynı kalacaktı.

    ayrıca (bkz: don't worry he won't get far on foot)
  • sanat sanat içindir,
    ancak zanaat toplum içindir. (beyler kulturle tasiyorum, kova getirin maşrapa getirin sizde kulturlenin. )
  • seri üretim zanaat.
    tekil üretim sanat.

    burda lütfen endüstriyel tasarımla sanatı karıştırmayalım.
    en azından ben öyle istiyorum.
  • haute couture sanattır, konfeksiyon zanaat...
    frank gehry ürünleri sanattır, tokiürünleri zanaat...
    necip usta ve emine beder konusunda şüpheliyim doğrusu ama whopper kesinlikle zanaat ürünüdür...
  • sanat ve zanaat farkli olmakla birlikte bazen birbirine dönüsebilirler:

    atelyesinde bir tarz tutturmus, beyni otomatik pilota baglamis, el aliskanligi ile ayni masa ve sandalyeden imal edip durmakta olan bir marangoz, zanaat yapmaktadir. meydana getirdigi ürün ne kadar güzel olursa olsun bir zanaattir, sanat degil.

    ama simdi bu marangoz kardesimizin bir platonik aski oldugunu farzedelim. bu platonik ask, birgün gelir de kendisine bir sandalye siparisi verirse, iste o zaman bu marangoz arkadasimiz bu sandalyeyi daha bir ilhamla, daha bir özenle yapacak, yaraticiligini konusturacak, ve ortaya daha önceki sandalyelere hic benzemeyen, cok daha farkli, türünün tek örnegi güzellikte bir sandalye cikacaktir. iste bu sandalye bir sanat eseridir sevgili sözlükcüler, cünkü bir esi olmamistir, bir daha da olmayacaktir, benzerleri olabilir sadece.

    benzer sekilde, bir sanatci da sanat eserlerini seri üretime dökerse onlar da artik o eserler zanaat, o kisi de zanaatkar olur. paris sokaklarinda kara kalemle 3 dakikada eyfel kulesi resmi cizen bir sanatci artik bir zanaatkardir. bazi türk pop müzik bestecilerini de bu kategoriye koyabiliriz.
  • işin özüne baktığımızda yoktur, sanat dediğimiz nesne insanoğlunun ürettiği diğer birçok şey gibi, son 250 yılda oluşmuş bir "kurgudur". kapitalist sistemin gelişmesi, değişmesi ile varolmuştur, sanat ve sanatçı anlayışı. bambaşka bir sosyo-ekonomik modelde bambaşka anlayışta olacaktır sanat. belki de o sistemde kutsanacak olan zanaat olacaktır, sanat yerine.

    bu ikisinin ayrımı üzerine söylenen hemen hemen bütün kelimelerin, felsefe soslu edebi nitelik taşıması ise farkın ne kadar belirsiz olduğunu gösteriyor bana göre. gerçekten zanaat ile sanat arasındaki tek ama tek somut fark üretilen ürünün tek olması. zanaat seri üretimdir, sanat eseri tektir.

    her neyse işte yukarıda dediğim gibi kapitalizmin bir sonucudur sanat ve gelişen sistemle beraber onun bir çarkı, dişlisi haline gelmiştir.

    not: aslında tasarım denilen şeyin ortaya çıkması çok ilginç geliyor bana. baktığınızda üretilen şey sanat eseri değil ama üreten kişi sanatçı ile aynı konumunda, tasarladığı ürünler neredeyse sanat eserine yakın muamele görüyor.
hesabın var mı? giriş yap