• insanın iç dünyasında yoğun bir ruhani coşku yaratma kabiliyetine istinaden, mağara alegorisi'nden feyz alınan camii. mimar emre arolat bu projesiyle barselona'da `dünya mimarlık ödülü` ile taltif edilmiştir.

    (bkz: melca)

    ulema rahatsız olsa da, kanımca, allah ile kurulabilecek doğrudan, aracısız bir ruhani birliği -bir anlamda dinin ideolojik bağlamının sönümlenmesini- ima eden, bir tevazü mührü. dahası, herkesin tanrının dostu olması murad edilen, eşitlik tayahhülüne yaklaşan, zamandan ve mekandan azade bir poetik eser.

    (bkz: mekanın poetikası)
  • 21. yüzyıl türkiyesi'nde cami diye yapılan şeylerle değil aynı ülkede, ayrı galaksilerde dizayn edilmiş gibi duran güzel cami.
    (bkz: protokol camii)
  • işte gerçek islam bu.
  • mimari emre arolat'in oveni de soveni de çoktur. benim ilk kanaatim fazla kibirli olduğuydu. defalarca canli canli dinledim hiçbirinde değişmedi bu kanaatim. arkimeet 2013'e damga vuran, 6 saatlik, saykodelik zorlu center günah cikarmasi sirasinda da iyice percinlendi.

    ancak bu camiyi her ziyaret edisimde ezberim bozuluyor. bu yapiyi emre arolat'in tasarlamis olması kadar ironik bir şeye çok az rastladim. bu kadar kibirli bir adam nasil olur da bu kadar mütevazı, organik bir yapi tasarlayabiliyor aklim hafsalam almiyor. yapi demekten de imtina ediyorum, doganin uzantisi adeta.

    bir ilginç bulduğum nokta ise suydu: emre arolat'in cami projelerinden bahsedilirken devamlı dile getirdigi düşüncelerini göz önünde bulundurunca, bir ibadethaneyi nasil bu kadar icsellestirebildi? bu soruya da soyle cevap buldum. bir sergide sancaklar camisi'nin paftalarina ve söyle bir 100 sayfalık toplantı desifrelerine rastladim. cümle cümle, argolarina kadar sansurlenmeden yazilmis tapeler. atlaya atlaya tümünü okudum. o nasil bir arastirma, o nasil bir irdeleme, nasil bir literatür taramasi. kuran'i kerim meali ve siyer öyle ayrintili okunmuş, din felsefesine öyle derinden girilmiş ki. e yani bu adam yapmayacak da ben mi yapacagim. konsept mimari dedik, derin adam dedik ama bu kadar da demedik yani.

    tanim mi? kiskancliktan çatlatan yapi. catirrrr catir çatlatan yapi. hicbir yapiyi kiskanmadim seni kiskandigim kadar sancaklar.
    utanir insan boyle guzel yapilir mi? onlar nasil peyzajlar*
  • uzuuun uzun yolları arşınlayıp, istanbul'un bir ucundan toskana vadisi'ni bulduk. daha önce de niyetlenmiş fakat dönüp dolaşıp, türlü türlü navigasyon aletlerinden faydalanmamıza, benzincisine, esnafına, emlakçısına sormamıza rağmen bulamamıştık. malumunuz, cami epey bir tenhada.. toskana vadisi evlerini buldunuz mu, heh gaza basmaya devam edin 150 metre sonra hemen solda. veya e-5den gidecekseniz fatih üniversitesinden sonra sola saptığınız zaman zaten yolun sağında kalan minareyi görüyorsunuz. ama bildiğiniz minarelerden değil..

    camiyi bulduk. yerde ararken gökte bulduk hesabı, yerin üstünde ararken altında bulduk. aman efendim, bu nasıl bir tasarımdır, bu nasıl bir cesaret örneğidir ki klasik cami görüntüsünden eser yok. ihtişamlı camilerimizi hemen bir kenara savurmak gibi algılanmasın sözlerimiz, lakin her şeye bir kulp takan şu fakir gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilir: emre arolat aldığı "mimarlık oskarını" sonuna kadar haketmiş. caminin her yerini gezdik, bu kadar ezber bozucu bir ibadethane fikri büyük riskler taşıyor neticesinde fakat emre bey gerçekten titizlenmiş ki rahatsız edici bir şey göremedik. minare konusu eleştiriliyor fakat çinili kubbeler ve minare unsuru mutlak kaidedir diye bir şey yok islam'da. arap yarımadasında ne çinisi canım kardeşim? hatta bırak bunu, eski camilerde halı bile yokmuş. ibadethane temiz olacak, esas kaide bu.. ona bakarsan osmanlı zamanında yapılan ve günümüze kadar gelen camilerin çoğu ayasofya gibi hristiyan mimarisinden esinlenir, kronolojik açıdan.. zaten emre arolat'ın kendisi de uzun araştırmalar, uzun münazaralar neticesinde bu cami projesinin ortaya çıktığını, dersine çok çalıştığını ve projeyi anlattıktan sonra dönemin müftüsünün "bu camide ibadet etmek için sabırsızlanıyorum" demesinden nasıl bir heyecan duyduğunu serfiraz ergun'un aktüalite programındaki röportajında anlatıyor, çok doyurucu izahatlerde bulunuyor, izlemenizi tavsiye ederim.

    bir kere cami yapımında kullanılan malzemelerde sadelik ön planda, ibadethane yapımında sadelikle estetiği modern mimari ile çok başarılı bir şekilde buluşturmuş mimarımız. caminin çatısında, yani yol seviyesinde caminin üzerinde bulunan peyzaj çalışmalarında varlık ve yokluk çok iyi tasvir edilmiş. minare görevi gören taş bloğun yanındaki merdivenlerden aşağıya, camiye doğru ilerlerken bir zeytin ağacı ile karşılaşıyorsunuz. hemen yanından bir nehir gibi sular akıyor. dünyevi meselelerden arınmışlığa doğru, allah ile arandaki perdeleri kaldırmaya doğru ilerliyorsun bu akan suların mihmandarlığında.. ve işte caminin kapısını bulduk. ama biraz beklesin, abdest almamız gerek. abdesthaneler de yine son derece sade tasarlanmış; bronz renkte musluklar kullanılmış ve füme, gri tonlara sahip tuvaletlerin hemen giriş kısmına yerleştirilmiş. tek kusuru burada bulabiliriz, abdest alma yeri ile musluklar birbirine fazla yakın olmuş, suyun sıçraması ve oturulan alana sığmak açısından konforlu olmayabilir. o da nazar boncuğu olsun. evet tamamdır, artık caminin içine girebiliriz. krem rengi döşeme halıya basarak ilerliyoruz. girişte soldaki duvarda bulunan büyük vav dikkatini çekiyor insanın. hemen arkasından imamın evine, yani lojmana giden ara bir koridor var. görevli orayı da gezdirdi, son derece güzel ve konforlu, ama biz camiye geri dönelim. ilgimizi en çok çeken düz, kubbeli görünümden tamamen farklı tasarlanmış, basamaklı tavan oldu.. ve o basamaklardan birine bir kuşun el emeği göz nuru konduruverdiği yuvası.. daha açılışı yapılmamış bir caminin içine girmiş, tek tek çalıyı çöpü taşımış ve yuvasını örmüş.. bu basamakları kalbin katmanlarına atıfta bulunmak ve esas olarak da kaliteli bir ses aktarımı sağlamak amacıyla bu şekilde dizayn etmişler. cami girişinin sağında kadınların namaz bölümü bulunuyor. çok yüksek olmayan bir duvarla kapatılmış, zaten o bölüm caminin geri kalanına göre 1 metre kadar yüksekte inşa edilmiş. caminin içinde duvar diplerinde gri taşlarla doldurulmuş bir karışlık bir şerit bulunuyor. yine bu şeritlere duvar diplerinden dışarının güneş ışığı süzülüyor.

    camimizin tek minaresinde ramazan ayında mahya görevi üstlenecek farklı bir ışıklandırma sistemi varmış. merakla 2014 ramazanını bekleyeceğim. ayrıca biz gündüz gözüyle inceledik fakat akşamları caminin müthiş bir aydınlatması varmış, muhtemelen mavi tonlarında.. çünkü içeride de o tür şık aydınlatmalardan görmüştüm. çalışanlarla da kısa bir dedikodu yaptık, bir ay önce bilal erdoğan gelmiş camiyi görmüş. çok beğenmiş. normalde klasik, geleneksel camilerden hoşlanan ve bu formu kıracak tasarımlara fazla yakın durmayan erdoğan'a da anlatmış, o da merak etmiş ve büyük ihtimalle açılışa gelecekmiş.

    resmi açılışı yapılmadığından ve henüz imam da atanmadığından ötürü ibadete açılmamış, fakat 4-5 kişi geldi mi biri gönüllü olup namaz kıldırıyor, bize de denk geldi.. rotanızı ayarlayıp mutlaka gidin görün derim.
  • tek olumsuz eleştirim, istanbul için zor bir kordinata konumlandırılmış olması olabilir.
  • tek tip insan fabrikasindan cikmis, herseyi kafasindaki tabulara gore gormek isteyen, aksi oldugunda rahatsiz hisseden insanlara dert olan camii.

    haci, bizans kilisesini camii yaptin. o mimarinin donemin sartlarinda oyle olmasini gerektiren fonksiyonel ve yapisal sebepleri vardi.

    en basidinden, minare, megafon yokken imamin ezan sesinin daha genis bir bolgeye ulasmasi icin yukari cikip cemaati namaza davet etmesi fonksiyonuna sahipti.

    kubbe ve kemerler, tas ve tugla ile yapilan, ama genis acikliklari acmasi gerektirdigi bu durumda bizans kilisesi esasli osmanli camii mimarisini gereketirdi. daha genis acikliklarin acilmasi ve yapinin zamanla yikilmamasi icin, yapinin her tarafina dayanma kemerleri ile destek gerekti (k 4 taraftaki minareler de bir nevi bu gorevi uslendi).

    simdi sen, bugunun yapisal malzeme ve teknolojilerine sahipken, temeli taa 1500 sene oncelere dayanan bir mimariyi neden kopyalamaya calisirsin? niye aynisini gormediginde rahatsiz olursun? amac cemaatin bir araya gelip namaz kilmasi, yaradanla bir bag kurmasi degil mi?

    niye her bokun ozunu kacirip sacma muhabbetlerde takilip kaliyorsunuz? size kalsa tum dunyada tum yapilar, tum moda, tum yasam tarzi orta cagdakine benzer yasanir mazallah. hadi turkiye bir nebze sizin zihniyetinize hapsolmus ama allah'tan bu gorus tum dunyaya egemen degil.

    modern olsun diye yapilmis diye arguman mi olur lan? 2015'te yasiyoruz. kaldi ki senin gibi her zikimden killanan adamlarin oldugu yerde, tabii ki birileri birseyleri modern oldugunu vurgulamak icin yapacak!
  • mimarının yapısıyla kurduğu, mütedeyyin odaklı girizgahı:

    "herhangi bir yer burası, secde edilen.
    temizdir.
    tevazu şiarıyla imal edildi.
    ne övünür şekliyle, ne kabarır eşkaliyle.
    yaratanla insan arasına girmez görkemiyle.
    kaçınır.
    biçimlerin ardında gizlenen özü ara daha ziyade.
    hafifçe ilişir yeryüzüne.
    adeta hemhal olur hem tepeyle hem de vadiyle, doğadan ödünç aldığı cildiyle.
    sanki hep oradaymışçasına.
    içi de sadedir dışı gibi, takıp takıştırmaz, bağırıp çağırmaz.
    dedim ya alçak gönüllüdür.
    kıble duvarını yıkayan ışıktır yegane tezyinatı."

    emre arolat
  • 35 yıllık ömrümün son 20 yılını inançsız geçirmiş biri olarak diyebilirim ki; bende gidip namaz kılma isteği uyandırdı. sanki şöyle sırtımı duvara verip, yarım saat gözlerimi kapatsam huzuru bulacakmışım gibi.
  • bu cami hakikaten aldığı ödülleri kat be kat hakeden bir cami. merak edip abimle yıllar önce gitmiştik. insanı sığınmaya, mağarasına çekilip tüm hayat telaşına ara verip düşünmeye, kendine dönmeye teşvik ediyor. istanbullular hiç olmazsa bir kere ziyaret etmeliler bence.
hesabın var mı? giriş yap