• thira da denilen tuhaflıklar adası. nam-ı diğer şeytan adası. yunan kiklad adaları'ndan ruhu ve canı alınmış, en güneyde olanı.

    adada yerli halka rastlamak pek mümkün değil. adada ruh olmadığı gibi, damla doğal su da yok. yerine habire tüm bedeninizi yalayan sersemletici rüzgarlar ve uçuşan turist etekleri var. yerlilerin çoğu çekip gitmiş veya satıp kaçmış; yerlerine de atinalı, hollandalı, alman işbilirler gelmiş. adada kalan nispet miktardaki yerlilerin oturduğu mahallelerse, oteller ve turistik işletmeler arasına sıkışıp kalmış adeta. adanın en güzel evlere sahip mahallesi olan megalochori ise başka bir yalnızlar mahallesi... turistik tesislerden ve turist kalabalığından azade bir sokak bulduğunuza sevinmekle birlikte, ara sokakların bu kadar sessiz ve terkedilmiş görüntüsüne çok da sevinemiyor insan. yer yarılmış, ada sakinleri de bu çukurun içine düşmüş sanki.

    korkunç bir japon turist akını var adaya. nedeni ise, manzaraya karşı romantik ada nikahı kıymak. nispeten akıllı adlettiğimiz bu insanlar, önce kendi ülkelerinde evleniyor, sonra burada bir kez daha evlenebilmek için iki yıl öncesinden gün alıyorlar. 10 dakikalık törenin masrafı ise iki bin avrupa parası! senin dünyaca meşhur kyoto bahçelerin dururken, ne işin var burada?!

    adanın tek anlaşabildiğim yanı kedileri oldu. gerçekten muhteşem yaratıklar. adanın bakımlı köpekleri ise nedense insanlarla göz teması kurmuyor. merhaba demeye çalıştığım beş altı köpek, benzer bir içe-dönüklükle derhal kafalarını çevirip popolarını yalamaya başlıyor... tuhaf!

    eğer güzel ve keyifli bir yunan adası tatili istiyorsanız, bu ada kesinlikle o ada değil... hemen yandaki adada hala tütmekte olan kraterden havaya sinsice sızan kükürte direnerek mutlu ve huzurlu bir uyku çekebileceğinizi düşünüyorsanız, pek fazla şansınız yok.

    tevekkeli santorini'ye boşuna şeytan adası dememişler!
  • bu adaya bir tek "gormus olayim" diye gidilir. igrenc kalabalik, tuccar anlayisli mekan sahipleri, ahim sahim olmayan plajlar, hepsi santorinide.
  • insanlarin birbirini itekleye itekleye gunesin batisini izlemek uzere tepelere ciktigi, oysa ki bildiginiz gunesin aynen bildiginiz sekilde battigi ada.
    yok efenim yok ya ben okuzum ya romantik duygularimi icimden sokmusler falan ama gunesi seyretmek yerine insanlarin malligini izlemek cok daha eglenceli geldi bana.
    bu kadar marketing harikasi bir mekan daha gormedim. o mavi kafali evlerin fotograflarina bakin, bir daha bakin. oldu mu? iste bu kadar. hele merkez? yanyana dizilmis souvenirciler, sahte cantacilar, yaz ortasi kurk satan dukkanlar. hmm. bodrumu mu hatirladiniz? o boktan magazalar x10 diyorum o zaman size. allah icin oia daha sirin, fakat soyle bir turdan sonra dunyanin en sikici yerine donusuyor.
    illa yok ben gidicem diyorsaniz, kesinlikle atv kiralayin, herkes onlarla takiliyor, ben takilamadim icimde kaldi. perissa ve kamari baya benziyor, kamari daha gelismis gorunumlu. artik bi sure sonra bildigin su anasini satiyim dedigimiz icin red beache gitmedim bile. yalniz suyu guzel. baliklari isiritkan.
    en onemlisi atinadan giden ferryler. paraniza kiyin! ya hizli olanlara binin. ya da bluestarda falan ya business class ya da air seats alin. business class restoran gibi koltukumsu sandalyeler var.laptop goturun, oyun kardi goturun. ayrica buz buz buz gibi. erkenden gidin kosun yer kapin. air seats otobus gibi ama daha rahati. 12 euro az vericem diyosaniz muhtemelen insanlarin yurudugu koridorlarda bulabilirseniz bir sandalye tepesinde 8 saat yol gideceksiniz. ya da vapur gibi disari kisimlarinda beyaz tenteli bol ruzgarli acik hava kisminda. multeci gemisi gibi.

    santorini cennetmis. ben henuz bulamadim demek cennetimi.
  • güzeldir, etkileyicidir ama eğer bodrum gibi bir akdeniz kentinde büyümüşseniz buraya alışmanız çok da zaman almayacaktır.
  • (bkz: minos)
  • era - mother parçasının klibinin çekildiği ada.
  • 30 yıl önce neye benziyormuş diye bakmak için: summer lovers
  • mavi kubbeli bir kilisesi olduğunu sanıyordum bir süre öncesine kadar. hemen hemen çoğu resimde de görünen meşhur bir kilise.
  • ege'nin ortasında insanlar uyanıkken de rüya görebilsinler diye varolduğuna inandığım yunan adası.

    aslında her şey bu yaz tatili için kalkan'a gitmeyi planlarken oradan oraya şuradan buraya geçelim diye zıvanadan çıkmamızla başladı. bir baktım ki bizim mütevazı kalkan planı iptal olmuş, elimde borajet'ten alınmış bir istanbul-mykonos uçuşu bileti var.

    tabii mykonos'a kadar gelmişken illa santorini'ye de gidilmeliydi ama feribot saatleri uçuş saatlerine denk düşmediğinden mykonos tatilini ortadan ikiye bölmek gerekiyordu ki feribota atlayıp santorini'ye ulaşmak mümkün olsun. dört saatlik bir yolculuğun maliyeti adam başı gidiş dönüş 100 euro idi üstelik. tabi ben ne yaptım? hemen iki ada arasında uçak var mıdır diye baktım ve sky express diye bir havayolu şirketinin varlığını keşfettim. üstelik borajet ile mykonos'a indiğimiz saatten üç saat sonrasına da uçuş vardı; adam başı gidiş dönüş 140 euro idi; elbette ki daha mantıklıydı. hem tatil bölünmemiş oldu, hem de ulaşım kolaylığı tadından yenmezdi.

    tabi sağolsun borajet tatile çıkmadan iki gün önce arayıp uçuş saatini değiştirdi, iki saat öteledi, o da bizde epey bir stres yarattı ama "derdimiz bu olsun" diyerekten tatil gününü bekledik haliyle. neyse ki istanbul'dan mykonos'a zamanında vardık ve mykonos havaalanı çok küçük bir yer olduğu için de santorini için kolaylıkla check in yaptırabildik. o kadar ki o minnacık dükkanda vakit geçirmeye çalışırken uçuş saatine yarım saat kala adımızı anons ettiler, koştur koştur uçağa bindik; uçağımız miniminnacık pervaneli bir pırpırdı ve çok keyifliydi ve uçak tarifeli saatinden on beş dakika önce kalktı?

    uçuş süresi de yarım saat değil on beş dakika sürdü ve bir anda kendimizi santorini havaalanı'nda bulduk. zaten bavulunuz da neredeyse siz terminal binasına ayak basmadan geliveriyor, hayat o kadar kolay. çıkışta da taksiler bir nevi dolmuş gibi çalışıyor, tabi biz buna alışkınız da bizimle aynı taksiye binen koreli çift yol boyunca bu duruma gülüp durdu.

    havaalanından adanın bizim bildiğimiz anlamında merkezi olan fira'ya gidiş, gemi ile gelenlerinki kadar romantik olmuyor tabi. çorak ve sıcak bir ada, sıcaktan yavaşlamış tozlu bir hayat ama fira'ya vardığınızda o yardan aşağı manzarayı ilk gördüğünüz an nasıl bir rüyaya adım attığınızı anlayıveriyorsunuz.

    bizim şansımıza kaldığımız otel o yamacın ortasında en alt kısımda kalan bir konumdaydı. hatta bizim odamız havuzun da altında, tüm havuz boyunca uzanan genişçe bir odaydı. altımız komple uçurum, uçurumun karşısında sıra sıra dev yolcu gemileri birer sandal gibi nazlı nazlı duruyordu o muhteşem mavilikte.

    adanın bir limanı yok, evet bu çok ilginç, çünkü liman yapılabilecek bir düzlük yok, gerek de yok fira tarafında. insanlar hayallerini kurduğu yunan adaları tatillerine gemilerle geliyor, gemiler açıkta demirliyor ve sonra teknelere doluşup minik limana giriş yapıyorlar; limandan da ama yürüyerek ama teleferikle ama eşek tepesinde o dik yamacı çıkıveriyorlar. dört beş saat sonra da toplaşıp gemilerine doluşuyorlar ve adanın tadı damaklarında uzaklaşıp gidiyorlar. o üç gün boyunca kaç gemiye el salladım, kaç yolcuya bu güzelliği doya doya yaşayamadıkları için acıdım, anlatamam.

    yamaç boyunca altalta üstüste bir sürü yapı, beyazlı pembeli mavili boyanmış rüya adası santorini. hele bir gün batımı var ki, kaş'ta ahmet abi'nin gün batımı töreni geleneğini yaşatmak için sarfettiği gayreti burada daha bir iyi anladım. öyle ki, güneş tam batmak üzereyken tüm yamaçta genel bir sessizlik, sadece bir restorandan yükselen klasik müzik sesi ve o ses güneş kaybolurken zirve yapıyor... güneş batıyor ve sessizliği tüm yamaç boyunca yükselen alkış sesi takip ediyor, tüyleriniz diken diken oluyor.

    benim gibi düz yer seven adamı bile gık derdirtmeden gezdirmiş, sokak sokak, aralık aralık kaybolmuş olmaktan zevk duymamı sağlamış bir adadır burası. aslına bakarsan görüp edecek çok fazla bir şey yoktur, sana sunduğu o büyüleyici manzara ve mimari dışında. o yüzden üç dört saatliğine gemi turuyla uğramak ehveni şer, bir gece konaklamak güzel, iki gece konaklamak da kafidir. sonuçta soluklanmak için bir yerde oturup biranızı yudumlarken manzaraya dalıp gitmek ömrünüze ömür katmaktadır her daim.

    edit: kostasdiyor ki, aşağıda liman varmış, doğrudur, ben yukarıdan göremedim. öyle dik ve yüksek bir yamaç üzerine kuruludur santorini.

    konaklama önerisi olarak gelen sorular üzerine edit2: biz panorama studios & suites'te kalmıştık, şahane bir oteldi, gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
  • mykonos'a göre daha ehven bir yer; ama sadece ve sadece turizme dayanan bie yer olduğu için turistlerin sürüklendiği alanların dışına çıkmak zor olabiliyor. gemi ile gelip önceden çalışılmış hızlı bir programla, hem fira'yı hem de oia'yı görme şansı bulduk. tur boyunca kapalı giden havanın o gün güneşli olması da şansımızdı. fira-oia arası otobüs seferleri var; fira otogarı hemen cadde üstünde bir yer, bulmanız ve tarifeye göz atmanız kolay oluyor. fira'ya çıkış için teleferiği, iniş için yürüyüşü tercih ettik. oia'da da klasik fotoğraflarınızı çektikten sonra yine arka sokaklarda güzel ve daha ucuz mekanlar bulmanız mümkün; bira için yunan birası mythos'u tavsiye ederim, bizim biralara yakın bir tadı var. burada cam işçiliği/boyamaları meşhur bir hediyelik eşya türü.
hesabın var mı? giriş yap