• muhafazakar bir ailede büyümüş biri olarak içimde yaşadığım kısır döngüleri en yalın haliyle özetleyen tarık tufan'ın son romanı. muhafazakar ortamda birçok davranış iyi-kötüden ziyade daha çok günah-sevap şeklinde yorumlanır, haliyle hep ikilemde kalırsınız. iyilik yaptığınızı düşünürken bir anda, ulan bu günahtı ama diye kalırsınız, sonra da içinizde bir kısır döngü başlar. bu kitapta o kısır döngüleri çok net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz.
  • --- spoiler ---

    yürüdüğün yolun ışıklandırılmış olması, gideceğin yerin aydınlık olması anlamına gelmez.

    --- spoiler ---
  • dili akıcı olan ancak yer yer bir yerlere atıfta bulunacağım ve insanlar farkedip "oo burdan şuraya atıf yaptı, adama bak be" desinler diye yazmış hissiyatına kapıldım ki bu hissiyatı esasında en üst seviyesinde yaşatan murat menteş ten bahsemeden geçemedim. murat menteş ten benzerliğinden bahsetmişken tasvirlerindeki devrik yapılar ve aşırı zorlamaları daortak noktalarından. ama hakkını vermek lazım tarık tufan daha kontrollü.

    eleştiriler sonrasında "hiç mi beğenmedin?" sorusuna cevabım şöyle olur; dili akıcı (291 sayfalık kitap bir günde bitiriliyor), hikayesi farklı ve klişe olmayan bir son.

    --- spoiler ---

    "bu dünyada hiçbir düşmanım yok, çünkü en çetin kavgaları kendi içimde yaşıyorum. kendim varken bana zarar vermesi muhtemel bir başkasına ihtiyacım yok." (s.13)

    "sokakta ille de bir şey olur. biz, bir şeylerin ansızın olabildiği yere sokak diyoruz çünkü." (s. 22)

    "insanın en iyi gizlenme yolu, gizlenmek istediği şeyin çok yakınında gezinmesi ve kalabalık cümleler kurmasıdır." (s. 25)

    "gerçeklik aklımla oynayacak kadar beni hafife alacaksa bu kadarı nefsime ağır gelir." (s. 31)

    "derdi olanın, cümlesini tamamlamaya nefesi yetmez." (s. 33)

    "annenin ölümünün dilbilgisi, grameri olmuyor ki eda. insanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu." (s. 47)

    "geçmişten söz etmek, bende kaybolma hissi uyandırıyor. bir daha asla yolunu bulamama endişesiyle dolu kaybolma hissi." (s. 48)

    "bir şeyin zamanında konuşulması en az içeriği kadar önemliydi." (s. 70)

    "kadınların ağladıklarına sık sık şahit olabilirsiniz ama gerçekte ne için ağladıklarını sadece kendileri bilir."
    (s. 128)

    "yaşamak, insanın ömrü boyunca kaçtıklarına tek tek yakalanma tecrübesidir." (s. 233)

    --- spoiler ---
  • kitabı ilk çıktığında okumuştum, çok hatırlamıyorum doğrusu. trt tabii dizisini çekiyor. ilk bölümü izledim, fena durmuyor. diğer bölümleri de görmek gerek.
  • tarık tufan'ın; dinle ve hayatla kurduğu ilişki annesiyle kurduğu bağ minvalinde şekillenmiş birinin annesini yitirmesi sonucundaki yitimlerini, değerlerinin çözülmesini ve içinde büyüyen boşluğu kendine tamamen zıt karakter ve yaşayışta biriyle doldurma çabasını ve en sonunda olduramayışını anlattığı kitabı.
  • tarık tufandan okuduğum üçüncü kitap. ana karakterin yaşadığı ikilemleri bir zamanlar benim de yaşadığımı hatırladım. ama kitaptan beklentim daha fazlaydı açıkçası. “şehzade”’nin yolculuğa biraz daha devam etmesini dilerdim. finali aceleye getirilmiş bir izlenim verdi. ama hayat da böyle gerçi, her şey bir sonuca bağlanmıyor. bazı şeyler oluyor, çünküsü olmadan. yine de kafamdaki bazı düşüncelere seslendiğinden sevdim.

    aynı isimle kitaptan uyarlanmış bir dizi de bulunuyor. yönetmenlik koltuğunda osman nail doğan oturuyor. başrolde halil babür ve ezgi eyüboğlu bulunuyor. trt’nin yeni dijital platformu tabiide yayınlanıyor. henüz sadece ilk bölümü yayında. ilk bölümü beğendim, kalan bölümleri de dört gözle bekliyorum.

    ayrıca
    (bkz: kızların efendi erkek yerine piç erkek tercihi)
    (bkz: laik kız muhafazakar oğlan ilişkisi)
  • kitabını okumuştum, dizisini ise az önce bitirdim. çok da beğenemediğimi söylemek istiyorum, kitapta aldığım hissiyatı diziden alamadım. bazı yerlerdeki oyunculukları ve diyalogları vasat buldum. eda ve annesinin sahneleri bunlardan birkaçı. kitaptaki çoğu olay değiştirilmiş; giriş bölümü aynı olsa da dizi farklı bir şekilde son buluyor. oyunculuğu en beğendiğim kişi derviş k. oldu. görüntü yönetmenliği genel olarak başarılı. emeği geçenlerin eline sağlık diyor ve sevgili yönetmeni artık tepecikteki hikayeyi devam ettirmeye davet ediyorum.
  • ---alıntı---

    "bir kadını sevmeye başladığınızda dünya gitgide tenhalaşıyor. başka hayatların izleri tek tek silinmeye başlıyor; başkalarının sesleri, başkalarının ayak izleri, başkalarının hatıraları. sonra sizden ve o kadından başkası kalmıyor. öncesinde de hiç kimse yaşamamış gibi.

    ---alıntı---
  • gayet beğendiğim ve ikinci bölümünü beklediğim dizidir. özellikle kulüpte "uyan ey gözlerim" ilahisinin çaldığı sahne, zikir sırasında şeyh babası ile turgut'un göz göze geldiği sahne, para karşılığı sohbet eden ve panda b*ku çayı içen adamın sahnesi harikaydı.

    yine de aklıma gelen bir iki hususu da eleştireyim:

    1- dizi kesinlikle bir komedi dizisi olmamasına rağmen tanıtıcı yazıda tür olarak komedi gösteriliyor. izleyicinin yanlış beklentiyle izlemesine sebep olabilir.

    2- bazı amatörlükler can sıkıcı. örneğin turgut'un annesine yazdığı mektubunu okuyan kızın hüngür hüngür ağlamaya başlaması. bu tarz sahneler epey çiğ duruyor.

    tez zamanda yeni bölümlerinin yüklenmesi dileğiyle.
  • trt 1'de yayınlanıyor şu an. kanal geçerken çekimler dikkatimi çekti, takıldım. her anlamda birbirinin kopyası güncel yapımlardan farklı, ağır tempo, nuri bilgemsi sekanslar.. reyting kaygısı güderlerse 2 bölüm sonra kaldırırlar, zira bizim memlekette izlenmez bu. ama amaç kaliteyse trt niş bir işe imza atar, öyle görünüyor. şakirt değilim elhamdülillah, muhafazakar aile çocuklarının buhranları de zerre umrumda değil, izleyelim bakalım, güncellerim burayı.

    edit 1: normalde türk dizilerinde görmeye alışık olmadığımız gerilim-sakinlik dengesi gayet başarılı kurgulanmış. temposu var, bu da pek olmaz bizde. romanı okumadım ama senaryo biraz hızlı aksa da genel olarak tutarlı, hikaye sunileşmiyor. ses miksajı kötü, gürültülü sahnelerde sesi kısıp diyaloglarda açmak zorunda kalıyoruz, en bariz teknik hata bu bence. görüntüler mis, oyuncular sevimli. 3. bölümü bitirdik ve daha ilk bölümden “karşı mahalle” önyargımızı bir kenara bırakıp keyif almaya başladık. iş bir yerde sapıtır da dini propagandaya girer mi diye korkuyorum açıkçası, sonuçta trt bandrollü bir iş, ama şimdilik fena gitmiyor. biraz daha izleyelim, sonra burayı editleyelim. son olarak, bence çok izlenmeyi ve hakkında çok daha fazla konuşulmayı hak eden bir yapım…

    edit 2: güzeldi ama 3-4 bölümden sonra devamını getiremedik. belli bir seviyenin altında kalan dizilerin akıbetini yaşadı ve unutuldu.
hesabın var mı? giriş yap