• belki de bu topraklarin gordugu ilk ünlü silah tüccari ve uluslararasi casus tur. servetini 2 dunya savasi arasinda yapmis olmali ki 1930 ları basinda emirgan korusu nu koskleri ile birlikte kendine ev olarak almistir. ancak donemin belediye baskani lutfi kirdar in bir adam icin buyuk bahce sozu uzerine araziyi belediyeye bagislamistir.. 1940 larin basinda yeni yaptirdigi husrev gerede caddesinde şu siralar icinde medica bulunan binaya gecmistir. hiç çocugu olmadigi icin tüm mallarini darussafaka ya bağislamis ve 1971 de ölmüştür. öldürülme korkusundan geceleri ikinci kattaki muhtesem yatak odasinda demir bir kafeste kilitli olarak uyudugu efsanesi de yaygın bir sekilde soylenmekteydi.
  • ingiliz casusu olduğu düşünülür. gestaponun eline düşmüş, işkence görmüş, idam cezasına çarptırılmış, ingiltere ve türkiye'nin baskıları sonucunda gestaponun elinden kurtulmayı başarmıştır. hiç çocuğu olmamıştır. tüm servetini -ki uçsuz bucaksız arazi, antika eşyalar vs.- darüşşafakaya bırakmıştır.
  • rifat bali'nin, hakkında 486 sayfalık bir biyografi yazdığı iş adamı.

    "satvet lütfi tozan – büyük bir maceraperest, koleksiyoner, hayırsever"

    libra kitap, ıstanbul, 2016.
  • hürriyet'te gülseven özkan'ın haberine göre isviçre'deki kasalarından birinden varisçileri yeni haberdar olmuşlar, inşallah içinden anılar çıkar da şöyle bi halaya dururuz.

    45 yıl sonra isviçre'de kasa çıktı

    "1971’de ölen bağışçıları satvet lütfi tozan’ın isviçre’de hesabı ve kasası olduğunu öğrenen darüşşafaka hukuki işlem başlattı. kasadan ne çıkarsa derneğin olacak.

    isviçre banka ombudsmanlığı, 60 yıl dokunulmayan banka hesap ve kasalarını internet üzerinden açıkladı. buna göre, eğer isviçre bankacılar derneği ile aralık 2020’ye kadar iletişime geçilmezse hesaptaki tüm varlıklar isviçre devletine aktarılacak. bu hesaplardan biri de tüm malvarlığını ailesi ve maddi durumu olmayan çocuklara eğitim veren darüşşafaka’ya bağışlayan ve 45 yıl önce ölen işadamı satvet lütfi tozan’a ait. isviçre’de yaşayan bir avukatın haber vermesiyle kurumun avukatları harekete geçerek hesaptakilerin darüşşafaka’ya aktarılması için başvuruda bulundu. hesapta ne kadar olduğu ise henüz bilinmiyor.

    emirgan korusu bile onundu
    mal varlığını darüşşafaka’ya bağışlayan işadamı ve koleksiyoner satvet lütfi tozan, 1889 yılında bosna hersek’te köklü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. 1908’de ittahat ve terakki partisi’nin muhalifi olan bir gruba üye olan tozan, üye olduğu grup balkan harbi sırasında hükümeti devirmek için harekete geçip başarılı olamayınca 1913’te tutuklandı. prens sabahattin sayesinde kurtulan tozan, cumhuriyet’in ilanıyla siyasetten çekilerek ticarete atıldı. bir alman silah fabrikatörünün kızı olan regger (zeynep) ile evlendi. petrol ve silah ticaretine girdi. bu yıllarda yüklü bir servet sahibi olan tozan, mısır hidiv hanedanı’ndan satın aldığı emirgan korusu’nu 1940’ta istanbul belediyesi’ne devretti. kadıköy’de geniş bir arazisi, teşvikiye’de hüsrev gerede caddesi üzerinde kendi yaptırdığı tozan apartmanı ile 20 odalı ve bahçeli evi bulunmaktaydı.

    'vasiyetiyle ciddi katkıları oldu'
    darüşşafaka cemiyeti yönetim kurulu başkanı talha çamaş, “satvet lütfi tozan, darüşşafaka tarihinde çok önemli biri ve bıraktığı vasiyeti ile ciddi anlamda katkı sağlayan uluslararası bir ticaret adamı. kasanın içerisinde ne olduğuna ilişkin bilgimiz yok. bu gelişme bizi heyecanlandırdı ve umut verdi. belki de bağışçımıza ilişkin önemli belgeler çıkacak” dedi."
  • muhtemelen yukarıda bahsedlien belgelerin yer aldığı, kendisiyle ilgili yeni bir kitap yayımlanmış.
  • küçük asya kampanyası adlı türkiye'yi işgal palanını hazırlayıp uygulayan basil zaharof'un ortağı.. atatürk'e bu adamdan silah almak için teklif edecek kadar şerefsizin biri.. ama genç cumhuriyet bunu infaz edeceğine adam yerine koymuştur.. kurtuluş savaşları sırasında hiç bir silah ve cephane desteği olmamıştır.. türk ordusuna silah satışlarında simsarlık.. keseri de bu yana değil, çomarlığını ettiklerine yontmuştur.. yugoslav doğumlu boşnaktır kendisi.. alman silah fabrikatörünün kızını almış, türkiyede ölene kadar saltanat sürmüştür.. https://unutmaistanbul.sehir.edu.tr/…577008_029.jpg
  • prens sabahattin'in sekreteridir.
  • habertürk'te yayımlanan kendisiyle alakalı tafsilatlı bir yazı;

    muhsin kızılkaya - sen neymişsin be satvet lütfü!

    gerçekten de başlıktaki gibi 'sen neymişsin be abi' dedirten gizemli ve karanlık bir şahsiyet..

    * "rıfat n. bali, onunla ilgili yazdığı kitabın adını, “büyük bir maceraperest, koleksiyoner, hayırsever” adını koymuş. başkaları da memleketin “en karanlık adamı”, “türk james bond”u, “ingiliz casusu” falan demiş ona. kim ne derse desin, “sui generis”, başka bir deyimle nevi şahsına münhasır bir adam olduğu her halinden belli.."

    * "ahmet hamdi tanpınar’ın günlüklerinde satvet lütfü tozan’ın adı çok sık geçer. onun hakkında en ayrıntılı bilgiyi de 26 temmuz 1960 günü verir.

    o günün gecesinde adalet cimcoz’un doğum gününü kutluyorlar. partide kimler yok ki! kemal türkömer’ler ve satvet lütfü, cimcoz ailesinin erkekleri, tozan’ın yakın dostu chp genel sekreteri kasım gülek… o gece satvet lütfü hayatını anlatır onlara.. ahmet hamdi, satvet bey’in bu kadar iyi konuşmasına hayret eder, hatıralarını yazıyormuş o sırada. “terakki ve ittihat fırkasıyla prens sabahattin bey’in fırkasını, barışmaları, ayrılmaları, mahbusiyet hayatını, 1912’de mahkumiyetini, paris’e istikraz (borçlanma) işinde cavit bey’e yardım için gönderilişini, hapse avdetini anlatır” o gece…

    vakti zamanında prens sabahattin’in özel kâtibi ve yakın arkadaşı olan satvet lütfü hakkında ahmet hamdi daha sonra şu bilgileri verir.

    “prens sabahattin’in sürgünde bulunan babası mahmud celaleddin paşa 1904’te brüksel’de vefat eder. cenazesini istanbul’a getirmek isterler. ancak, oğlu ‘babam hürriyet uğruna gurbet ellerde öldü, memlekette hâlâ istibdat var, hürriyet gelmeden babamı memlekete götürmek istemem’ diyerek cenazenin götürülmesine karşı çıkar. maliye nazırı caillaux kendisine yardım eder. böylece aralarında bir dostluk başlar. ittihat ve terakki avrupa’dan para bulup borçlanmak isteyince, şerif paşa müdahale eder; türklere para vermeyin, bu parayla fransızlara karşı yarın harp ederler(!) der. sabahattin bey’in aracı olmasını isterler, sabahattin bey de satvet lütfü’yü bu iş için avrupa’ya gönderir. satvet bey’in talat paşa’yla karşılaşması, onunla kurduğu dostluk… dönüşte sinop’a sürülür, fakat bursa’da oturmasına izin verirler. o da bursa’da otel açar. 28 roman olmak üzere kırka yakın kitap yazmış olan aka gündüz de burada sürgündür, otelinde katiplik yapar. harp sırasında sulh-i münferit girişimleri… konyağa morfin karıştırarak komitacıları uyutma, kaçma, kadın kıyafeti, arkadaşının evine gidiş, kovulma, yengesinin evinin yanında mahkeme-i şer’iyece miras meselesi yüzünden kapatılmış bir evde iki ay kalır. sonra alemdağı’nda kırk, elli firari zabitle gizli yaşarlar. izmir’e seyahat ve münferit sulh teklifi. kabul edilmez. ikinci harb-i umumi’de bir idam kararı daha. bu sefer macaristan’dadır. ingiltere’nin araya girmesiyle kurtulur. ‘halbuki benden evvel asılanın vücudu hâlâ kıpırdıyordu’. romanya’ya geçer, sulh-ı münferid müzakeresine girer. amerikalılar, ingilizler kabul etmez. oradan istanbul’a gelir."

    * "1930’ların başında bugünkü emirgan korusu, içindeki köşkleriyle birlikte satvet lütfü tozan’ındı. her ne kadar bazı kaynaklarda, dönemin istanbul valisi ve belediye başkanı lütfi kırdar, “bu bahçe bir insan için çok büyük, burayı sen belediyeye bağışla,” dediği söylense de “o bahçenin” kendisine büyük geldiğine kendisi karar vermiş ve hiç kimsenin telkini olmadan bu büyük koruyu istanbul belediyesine isteyerek bağışlamış ama gidin gezin, görün, korunun hiçbir yerinde bağışçısına şükran belirten bir tabelaya rastlayamazsınız, neyse...

    emirgan korusu kadar büyük bir bahçeye ve köşklere sahip adam ne iş yapıyordu dersiniz. her işi yapmış ama tek bir işi olmamış. bazı insanlar dünyaya para kazanmak için gelir derler ya; bin bir dolap çevirdiği, tehlikeli işlere giriştiği, casusluktan silah ticaretine kadar her türlü faaliyetin içinde yer aldığı söylenir ama para kazanmanın yolunu prens sabahattin’in “hür teşebbüs” fikrinden aldığı da söylenir. prens’e göre türkler tarih boyunca, hep devletten aldıkları maaşla geçinmişler, bireysel girişim fikri uzaktır onlara… satvet lütfü şeytanın bacağını ilk kıran türk olsa gerek."

    * "ticarette gösterdiği başarı onun sıfatlarına bir de “karanlık adam” sıfatını eklemiş. madem siyasette bir yere gelemedik, bari ticarette bir yere gelelim dedi ve cumhuriyetten hemen sonra kolları sıvadı. hollanda menşeili petrol şirketi royal dutch’un türkiye mümesilliğini alarak işe başladı. petrol işi para musluklarını açtı önüne, akmaya başladı. şimdi “her başarılı erkeğin arkasında olan eştedir” sıra. bir alman silah fabrikatörünün kızı (daha sonra zeynep adını alacak) regger’la evlendi. böylece petrol ticaretine silah ticareti de eklenmiş oldu. bundan sonra tam yirmi yıl boyunca milli savunma bakanlığı’nın silah ve cephane tedarikçiliğini yaptı.

    * "1938 yılında finlandiya’nın istanbul fahri başkonsolosu oldu ve bu tarih onun efsanesinin de büyüdüğü tarihi oldu. elde ettiği diplomatik kimlik ona yepyeni kapılar açtı, bağlantılarını güçlendirdi, o da emin adımlarla ticari merdivenlerin basamaklarını bir bir çıkmaya başladı. 1939 yılında ikinci cihan harbi patlak verdiğinde, türk birimlerine teslim edilmek üzere silah ve mühimmat alışverişi yapıyordu. o sırada alman bombardımanı başladı, o da romanya’ya kaçtı. romen köylü partisi lideri julin maniu onun dostuydu, ondan mühim bilgiler aldı. bu bilgilerin arasında yunanistan’ın romanya’dan büyük çapta mühimmat alacağı bilgisi de bulunuyordu. savaşta en çok ihtiyaç duyulacak şey mühimmattır, hemen harekete geçti. milli savunma bakanlığı müsteşarı hakkı murad ve atina büyükelçisi enis akaygen’in yardımlarıyla türkiye için yunanistan’dan elli milyon mermi satın aldı. mermiler niğde asıllı milyarder bodasaki’nin fabrikasında üretilmişti; bu yüzden aslan payını o alacaktı. ancak hükümet tarafından kendisine yapılan bir sürprizle karşılaştı. türk hükümeti, yunan hükümetinden tozan’a verilecek komisyonu vermemesini rica etti. ama artık o uluslararası sularda dolaşan büyük bir silah tüccarıydı. harp yılları, herkesin silaha ihtiyacı var, bu işi en iyi beceren de tozan; ünü yayıldıkça yayıldı. sadece silah değil, yanında bilgi de pazarlamaya başladı, görüştüğü mühim şahsiyetlerden aldığı malumatları başka ülkelere sattı. italya yunanistan’a savaş ilan ettiğinde, yunanistan’a mühimmat sağlamak için yugoslavya’ya gitmiş, burada bir alman saldırısında yaralanmıştı."

    * "iyileşir iyileşmez hemen iş başı yaptı, tekrar yunanistan’a gitti, yunanları almanlara karşı örgütlemeye başladı ve başarılı da oldu. ingilizlerle olan ilişkisi de bu dönemde başladı. alman işgali altındaki romanya’ya müttefik kuvvetlerin yardımını götürdü. bu çabası adının “ingiliz casusu” olarak yayılmasına sebep oldu.

    mısır; harp sırasında hitler ordularının işgal ettiği balkan devletlerinden kaçanların önemli bir mülteci merkezi haline gelmişti. satvet lütfü, buradaki hükümet yetkilileriyle görüşmek için defalarca mısır’a gitti geldi. hem müttefiklerin yetkilileri hem de sürgündeki hükümetlerle burada ilişki kurdu. romanya, bulgaristan ve yunanistan’da örgütlenen direniş hareketlerinden sonra sıra yugoslavya’ya gelmişti. küçük bir ekiple buraya gitti. o günkü savaş ortamında bu hareket, intihardan farklı değildi. yolculuk sırasında macaristan’da yakayı ele verdi, gestapo onu sorguya aldı, işkence gördü, bir ayda tam on yedi kilo verdi, daha sonra askeri mahkemeye çıkartıldı; macaristan hükümetini devirmeye teşebbüs, yabancı ajanlara radyo ve şifreler temin etmek gibi büyük bir suçlamayla karşı karşıya kaldı, cezası idamdı ancak yıllar sonra ortaya çıkan bir girişimle on iki yıllık kürek mahkumiyetiyle idamdan kurtuldu.

    ingiliz hükümeti, satvet lütfü’nün idam edileceğini öğrenince macar hükümetine nota vermiş, tozan’ın idam edilmesi durumunda ingiltere’nin elinde bulunan 22 macar da idam edilecekti. ingiltere bu yolla kendisi için oldukça önemli olan tozan’ın hayatını kurtarmıştı.

    savaş bittikten sonra, ingilizler tozan’ın çabalarını karşılıksız bırakmadı, ingiltere kralı altıncı george tarafından kendisine “honorary officer of british empire” nişanı verildi, bu nişanı alan tek türk olarak tarihe geçti."

    * "o macaristan’da bir kürek mahkumudur, bu sırada safra kesesi ameliyatı için hastaneye yatırıldı. 1943’ün ekim ayında hastaneden kaçtı. fakat romanya sınırında silahlı çatışmaya girdi, yakalandı. hemen “deli” ayaklarına yattı ve hastaneden “akıl hastası” raporunu aldı, 210 bin isviçre frank’ı kefaletle altı aylık tedavi izni aldı. romanya’ya gitti, buradaki ilgililerle bağlantı kurdu, o sırada almanya’nın yanında savaşa girmiş olan romanya’daki dostları, müttefik devletlerle barış anlaşması yapmak için onu özel aracı yaptılar. romanya diktatörü mareşal antonesku’nun güvenini kazandı. diktatörün özel temsilcisi olarak istanbul’daki müttefiklerin temsilcilerine romanya’nın barış teklifini getirdi. o sırada yunanistan’da kıtlık var, yunanistan’daki ulahlara romanya’nın yardım yapması gerektiğini diktatörden istedi, onun sayesinde romanya yunanistan’a üç yüz vagon gıda maddesi gönderdi, bu yardımın masraflarını da gizlice ingiltere üstlendi."

    * "saraçoğlu hükümeti “ya almanlar savaşı kazanırsa” diyerek hep hitler’e sempatiyle baktı. denge her an değişebilir, olur da hitler stalin’i dize getirirse, hazırlıklı olmak lazımdı. bu amaçla hitler’in 50. doğum gününe bir heyet gitti, daha sonra da alman askeri gücünü yerinde görmek üzere bir heyet daha gitti almanya’ya. ali fuat elden, hüseyin hüsnü ve emir erkilet paşalardan oluşan heyet hitler’le görüştü ve alman askeri gücünü göstermek için cephelerde gezdirildi. heyet daha sonra kendilerini gezdiren alman askerlerine bir teşekkür yemeği verdi. satvet lütfü o sırada bükreş’tedir; bu yemeğin düzenlenmesinde etkili oldu ve davette kendisi de yer aldı. yemek sırasında alman subaylardan, içirip içirip bilgi almaya çalıştı, bir süre sonra subaylar belgrad’ın ağır bir askeri saldırıyla yerle bir edileceğini ağızlarından kaçırdılar. satvet bey bu bilgiyle romanya’dan türkiye’ye geldi, bilgiyi istanbul’daki müttefiklere ulaştırdı. bunun üzerine ingiltere ve amerika hemen hareke geçti, ortak bir bildiri hazırladılar, bildiri o sırada tarafsız olan isviçre ve isveç aracılığıyla berlin’e ulaştırıldı, papa olayı haber aldı, hitler, mussolini ve franko nezdinde girişimlerde bulundu, dünya basını ayağa kalktı, almanya’ya karşı ciddi bir kamuoyu oluştu, plan açığa çıktığı için almanya saldırıyı yapmaya cesaret edemedi, almanlar planın varlığını inkar etme yoluna gittiler; böylece hem belgrad hem de şehrin ahalisi satvet lütfü sayesinde bombardımandan kurtulmuş oldu. (bu başarısı, daha sonra dostu cemal kutay tarafından “belgrad’ı kurtaran türk” adlı bir kitaba konu edilir.)"

    * "1950’de dp’nin iktidara gelmesiyle birlikte satvet lütfü, demokratlara yaklaştı. onlara, londra’da partilerinin bir bürosunu açmayı teklif etti. ancak kabul ettiremedi. siyaset kapısı tekrar yüzüne kapandı, o da ticarete hız verdi. 1948’de, isviçre’de ahır benzeri bir yerde vefat eden prens sabahattin’le de ölümüne kadar dostluğuna devam ettirdi, prensin cenazesinin türkiye’ye getirilmesi için birçok girişimde bulundu, celal bayar’a mektuplar yazdı. ahmet hamdi tanpınar ve yahya kemal gibi yazar ve şairlerle dostluğu da muhtemelen bu döneme rastlar. 1960 darbesinin liderlerinden cemal madanoğlu ile yakınlık kurdu. darbeden hemen sonra yaz aylarında, ahmet hamdi’nin ankara’da adalet cimcoz’un doğum gününde rastladığı tozan’ın rahatlığı, darbecilerle olan dostluğundan mütevellit olsa gerek. o, madanoğlu’nu ingilizlerle tanıştıradursun, o sırada bir grup darbeci onun hakkında gizli bir soruşturma yürütüyordu. soruşturma neticesinde suçlu bulundu. istanbul sıkıyönetim komutanlığı’ndan milli birlik komitesi’ne gönderilen bir raporda tozan’ın ingiliz ve rus istihbaratıyla ilişkisi olduğu söylenmesine rağmen tutuklanmadı, söylenenlere göre macaristan’da onu kurtaranlar tekrar devreye girmişti."

    * "anlatılanlara göre tozan, hep kendisine karşı girişilecek bir suikast korkusuyla yaşadı. bu yüzden evinin yatak odasını adeta demirden bir kafes gibi dizayn ettirdi. burhan felek, bir makalesinde şunları yazar:

    “…kendisini iki büyük damois köpek korurdu. bu köpekler satvet ve karısından başka kimseyi yatak odalarının bulunduğu birinci kata bırakmazdı. bir gün köpekleri denemek için arkadaşlarından birini yukarı salıverdi. köpek kolundan kapıp onu alaşağı etmişti”.

    * "satvet lütfü tozan, 11 aralık 1971 günü vefat etti. öldüğünde hiçbir mirasçısı yoktu. yaşarken karısıyla beraber karar vermiş, bütün mal varlığını darüşşafaka’ya bağışlamıştı. darüşşafaka’ya bırakılan malların listesinde şunlar vardı:

    - kadıköy’de haydarpaşa hastanesinden başlayarak seyit ahmet deresi mevkiine kadar olan arazi,
    - teşvikiye’de hüsrev gerede caddesi üzerindeki tozan apartmanı ve müstakil ev,
    - yurtdışında birçok ortaklık ve sahibi olduğu fabrika (grifin, miraj vs) ve birçok antika eser.
    - tüm bu mirasın o zamanki değeriyle 1 milyar tl’yi geçtiği söylenir."
hesabın var mı? giriş yap