• schism ayrılmanın, parçalanmanın, bütün olamamanın destanıdır. ama destanlar bilirsiniz ki sayfalarca sürer. kendisi paketlenmiş bir destandır. bir mısrasında bin mısra saklıdır. bu mısralardan herkes alması gerektiği kadarını alır. herkesin algılayışı, anlama biçimi farklı farklıdır. bu nedenle schism tek bir anlama indirgenemeyecek kadar geniş, muhteşem bir anlam bütünlülüğü içerecek kadar da eksiksizdir.

    baştan söylemem gerekirse eğer, yaklaşık 8-9 yaşından beri müzik olarak dinlediklerini anlayabilen, hissedebilen ve ergen dönemlerinde de artık dinledikleriyle büyüyen bir insan evladı olarak şunu kesin bir dille söyleyebilirim: ben böyle bir şarkı ömrümde görmedim. burada yazılan metin, sözler, mısralar artık ne derseniz deyin öylesine geniş anlamlarla yazılmıştır ki her bakan için bambaşka anlamları vardır. burada biraz bu anlamları kurcalamaya çalışıcaz. unutmayınız ki tool sadece bir müzik grubu değil bir akademidir. bu akademiden mezun olmak isteyenler anlamaya çalışanlardır.

    bu yazı boyunca elimizdeki materyali ‘’şarkı’’ şeklinde nitelendirme terbiyesizliğinde bulunmayacağım. onun yerine ‘’ metafor’’ diyeceğim. çünkü elimizdeki metinde ve melodilerde onlarca metafor gizli. her kelimenin kendine ait bir anlamı ve sembolize ettiği onlarca kavram var. üstelik bu kavramlar birbiriyle iç içe geçmiş haldeler ve neresine baksanız yeni bir kapıya çıkıyorsunuz.

    metaforumuzun tahmin edilen ve anlaşılan ilk anlamı dinsel ayrılıklardır. malumunuz hristiyanlık inancı parça parça edilmiştir. bu parçalanmanın en önemli kısmı ortodoks kilisesinin isa’nın tanrının oğlu olduğu gibi bizzat tanrının kendisi olduğunu aynı zamanda da bir insan olduğunu kabul etmesi ve insanla tanrı arasında bir fark olmadığını söylemesiyle ortaya çıkıyor. katolikler ise isa’nın insan olamayacağını savunuyor ve böylece büyük ayrılma gerçekleşiyor. bu adamlar aynı şeye inanırken birdenbire sadece üç kelime için, -isa tanrı insan- birbirilerinden tamamen ayrılıyorlar. evet direkt olarak metaforun adından da anlaşılabileceği gibi bu ayrılmayı anlatıyor gibi duruyor metaforumuz. dinin birleştirici bir yanı vardır malumunuz. ancak bugüne dek bu örnekte de olduğu gibi din, insanları bölüp parçalamıştır. bunda fikirlerin bir suçu yoktur. insanların bu fikirleri algılamaktaki beceriksizliği vardır. parçalar ayrılır biliyorum çünkü onları düşerken (birbirinden ayrılırken) gördüm..

    iletişimsizlik ve inancın getirdiği ben haklıyım hissiyatından kaynaklanan bu ayrılma defalarca gerçekleşmiştir. burada kastedilen inanılan şeylerin, tek bir düşüncenin bile milyonlarca insanı etnisite, ırk, millet demeden nasıl parçaladığını göstermektedir. çünkü insanlar yapısal olarak farklıdırlar. –fundemental differing- parçalar en başta gayet güzel yerlerine otururlar ancak zamanlar insanlar bu parçaları aşındırırlar ve birbirine gayet güzel fit biçimde oturan bu parçalar zamanla birbirinden ayrılırlar. bu kaçınılmazdır çünkü tam manasıyla kimse kimseyi anlamaz sadece anlaşılmayı bekler.

    dinin özünde varolan sevgidir. ancak sevgi dinlerin temelinde dursa da sadece kendi inananlarına ve ortak olarak aynı şeye inananlar arasında paylaştırılır. oysa ki sevmek tüm insanları sevmek demektir dinlerde. kafir de olsan, münafık da olsan yine gel denilmesine örnek verebiliriz çok basit olarak. ama eğer farklı bir dine mensupsan, bir museviysen örneğin, bir budistin dini inancını anlamanın imkanı yoktur. ayrılma bu noktadan sonra giderek daha da hızlanır ve artık kimsenin kimseyi sevmeye ne hali vardır ne de buna dair hissiyatı. zaten gayret edilerek de sevmek gerçekleştirilemez. kendiliğindenliğin kaderidir sevmek. ya durup dururken, sebepsiz olacaktır yada hiç…ama sevmemenin nedenleri her zaman vardır. benimsememenin, farklı olanı kabullenmemenin asla bir suç olmadığı hissedilir ve artık diğerleri umursanmaz bile.

    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    çünkü onları ayrılırken (düşerken) seyrettim
    küfleniyor ve aşınıyor ( parçalar), yapısal farklılık (tan dolayı)
    yan yana duran tertemiz amaç, iki aşık ruhu harekete geçirecek
    parçalanma devam ederken bizim iletişimimizi test ediyor
    bizim ateşimizi yakan nur aynı zamanda aramızdaki deliği açıyor bundandır ki
    biz bir sona ulaşamıyoruz, iletişimimiz sakat kalıyor..

    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    çünkü onları parçalanırken seyrettim
    suçlu yok, suçlanacak kimse yok, bu parmağımı birine sallamak istemediğim
    anlamına gelmiyor, diğerini suçla, tapınağın alaşağı olduğunu seyret
    parçaları bir araya getirmek için, iletişimi yeniden keşfet..

    şiir köşelerin (karelerin) arasından gelir
    ve (köşelerin) etrafında çember çizmeye değerdir
    güzelliği uyumsuzlukta bul(mak)

    parçaların bir arada olduğu (birbirine uyduğu) zamanlar vardı
    fakat ben onları ayrılırken seyrettim
    küfleniyor ve aşınıyor, imrenmelerimizle (onu) boğazladık
    ikinci tahminlerimizin tehlikesini bilmek için yeteri kadar matematik öğrendim
    biz büyümedikçe parçalanma kaçınılmaz, ve iletişimimizi güçlendir(meliyiz)

    buz kesen sessizliklerin
    aşık oldukları kardeş oldukları varsayılanlar arasındaki
    her türlü şefkati merhameti köreltme eğilimi vardır

    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum
    parçaların tam olarak oturduğunu biliyorum!!

    tam şu anda hayatınızda gıcık olduğunuz, nefret ettiğiniz hatta elinize verilse kıtır kıtır kesebileceğiniz birini düşünün..bu kişiden neden nefret ettiğinize bir bakın..belki de bir zamanlar siz bir bütündünüz. ama artık değilsiniz..parçalar ayrıldı…ve ben siz o parçaların ayrılırken seyrettiniz. ama biliyorsunuz o birleşen siz ve o idi..peki neden parçalandınız?..en ufak şeyler geldi sizi bir arada tutan o yerleri aşındırdı. sonra öyle bir gün geldi ki artık o parçalar bir arada duramazdı..aşınmayı durduramadınız ve bu yüzden parçalanmayı sadece seyrettiniz..

    burada onlarca metafor var..hemen ilk aklıma gelenle başlıyorum..no fault…none to blame..işte dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta. suçlu yok yanlış var..burada da karşımızda..ama biz ne yaparız?..parmağımızı karşımızdakinin gözüne gözüne sallarız…anlamak, hissetmek yalan zaten. sinerji empati bile artık taşak geçilen kavramlar. işte o nedenle kişisel tapınaklarınız bir bir yıkılıyor…yıkılmayan var mı?

    metaforumuzun en kilit noktası da aslında bu tapınak…bu tapınağın ne olduğuna dair onlarca rivayet var..hristiyanlık mitlerinde geçen yahudilerin babilliler tarafından yıkılan tapınağı da kastediliyor olabilir burada. yahudi inancına göre bu tapınağın kalan tek parçası kudüsteki ağlama duvarıdır. ve yahudiler burada tapınağın yıkılışına dolayısıyla büyük eserlerinin babilliler tarafından yokedilmesine ağlarlar..medeniyetleri köleleştirilmiştir ve hepsi babil ülkesine götürülmüştür. lanetlenmelerini anlayamayan yahudiler tapınağı tekrar inşa ettikleri gün tanrının onlara tüm dünyayı vereceğine inanırlar. diğer tüm milletler yahudilerin karşısında diz çökecektir. şu anda bu tapınağın bulunduğu yerde ise mescid-i aksa yükselmektedir. yani mescid-i aksa yıkılmadan, başka bir dinin tapınağı yıkılmadan diğer tapınak yapılamayacaktır maalesef..yani tapınağın yıkıldığını seyredenler tekrar aralarında iletişim kurduklarında tapınağı yani parçaları bir araya getirebileceklerdir. bu tam bir komplo teorisi gibi dursa da tapınak dendiği vakit akla ilk olarak suleyman tapınağı gelmektedir çoğu dinsel mit içinde.

    ikinci tapınak ise sanıyorum ki çoğunluğun bildiği bir iletişimsizlik masalına konu olmuştur. babillilerin babil kulesi adını verdikleri tapınaktır bu. bu kule tam 7 katlıdır ve tanrıya ulaşabilmek için yapılmıştır. insanlar tanrıyı o kadar merak etmektedir ve tanrıyı görebilmeyi dilemektedir ki göğe uzanan bu devasa tapınağı inşa etmeye başlarlar. tapınak tam bitecekken tanrı insanların birbiri arasındaki iletişimini hepsine bambaşka bir dil vererek bozar ve böylece inşaat bitemez. insanlar tanrıya böylece ulaşamazlar ve tüm diller arasındaki farklılık da buradan kaynaklanır. bir tapınak inşa etmeye kalktık ve korece, urduca, çince rusça peydah oldu…pek hoş…ancak burada da görüleceği üzere tanrı kendisine ulaşabilmeye engel olarak iletişimsizliği insanların önüne koymuştur. asıl düşünülmesi gereken nokta kimsenin kimseyi tam olarak anlayamadığı bu dünyada hepimizin bizi yaratanın bir parçası olduğu gerçeğinden yola çıkarsak kimsenin onu anlamadan yani yanmadan ona geri dönemeyeceğidir. o nedenle parçalar aslında tam olarak birbirine oturmaktadır. ama hepsi paramparça olmuştur. trilyonlarca parçayız bu evrende ve daha iki parça aşk olsun dostluk olsun ne olursa olsun tam olarak bir araya gelip birleşemiyor…

    iletişimi biz kendi ellerimizle boğazlıyoruz..kendi kişiselliğimizle..tamah ettiklerimiz uğruna kendi hesabımıza çalışarak iletişimi aradaki köprüleri yıkıyoruz. peki sonuç ne oluyor?...acı çekiyoruz..tüm hayatımızın içinde serpiştirilmiş binlerce acı..ama bunu böyle görürsek hayattan koparız değil mi?..elmadaki kurtlara bakmadan elmayı yemeye devam o zaman..iletişimi baltalayan bu tamahlarımızın bize acıdan başka bir şey getirmediği gerçeğinden hareket edersek budizme geliyoruz…budizmin dört esas kanunun da diyor ki; tüm hayat acıdan ve ızdıraptan ibarettir, acı ve ızdırap bizim arzularımızdan kaynaklanır, arzularımızı yokedebilmemiz acımızı da yokedecektir, acıyı yokedebilmek için aydınlanma gereklidir.. acıyı da çekerim arzumu da yaşarım diyenlere eyvallah diyorum. ancak bazen bu acıdan yana çok şanslı olamayabiliyor insan…aydınlanıcaz da bir bok mu olucak diyorsanız ona da tamam..ama unutmayın hepimiz gebericez. zorunlu aydınlanma. işte o zamana kadar bir şeyler yapsak hiç fena olmıycak…

    bazılarının maynard’ın bu şarkıya sözleri yazarken tetris oynadığını iddia ediyor. aşağıya inen parçaları birleştiren bu oyunda maynard aslında matematiksel olarak varolan parçaların bir araya gelebileceğini ama bunun hesap kitap işi olmadığını söylüyor kanımca. yani iş bu kadar basit değil. bir tetris oyunu kadar kolay da değil. karelerden çembere geçiş de insanın aslında ne denli zıt kavramlarca yaratıldığını anlatıyor aslında. bizi vareden şiirselliğin köşelerden ve yuvarlaklardan oluştuğuna bir bakın ve aklınıza vitruvian man’i getirin..bizi vareden kavramların zıtlığını daha net görün…işte bu nedenden dolayı uyumsuzluğun içinde dehşetli bir huzur vardır. aslında uyumsuz olarak görünen sadece bizim içimizdeki kurtlu kabullenemeyen tarafımızdan çıkan boklardır. uyumsuz olarak adlettiğimiz ne varsa bu bize göredir sadece. ve biz asla bize göre uyumsuz olana şans vermeyiz. sadece bize göre olanları alır kabulleniriz. arabesk dinleyen bir adama bir metalcinin yaklaşıp hal hatır sorması yada bir dindar kişiyle bir ateistin konuşabilmesi gibi..işte uyumsuz olanın içindeki güzelliği bulabilirseniz, köşelerin, yuvarlakların anlamını da aralarındaki ilişkiyi de hissedebilirsiniz. vitruvian man insanı çevreleyen ikiliğin mükemmel bir resmidir..o nedenle de direk olarak bizi sembolize edebilmiş insanoğlunu sembolize edebilmiş yegane resimdir kanımca..herşey matematiksel görünse de ve bizler teorik olarak evrenin tüm kurallarını bilsek de uyumsuzluğu ve kaosu kabullenemediğimiz için yine iletişimsizliğe mahkum olacağız. işte o kadar çaba, rakamlar ve sabitlik yani rasyonalist öğretiler insanlığı asla kurtaramayacaktır.

    koca bir dinin parçalanması da, iki sevgilinin ayrılması da, iki kardeşin birbirinden nefret etmesi de iki ülkenin savaşı da hepsi ama hepsi birer schism’dir. hepsi birer parçalanmadır. sadece büyüklükleri farklıdır ancak hepsinin mantığı ve mekanizması aynıdır. işte maynard james keenan bu metaforları yazarak bu mekanizmayı tek tek bizlere açıklayabilmiştir.

    şimdi de metaforumuz hakkındaki dedikodulara gelelim.. schism 2001 senesinde yazıldığı sırada maynard nişanlısından ayrılmak üzeredir. aynı dönemde perfect circle ile takılmaktadır ve grupla arası pek iyi değildir. kısacası maynard bir çok parçalanmanın eşiğindedir. ancak tüm bunları ‘’iletişim’’ ile çözebilmiştir. bu da schism’in küçük bir dedikodusudur. ancak görüldüğü üzere adam nasıl sözler yazmışsa artık, her şeyi kapsar bir hale gelmiştir.

    schism’in müzikal yapısı da parçalanmalar içerir. şarkı önce 8\12 lik başlar. ancak şarkı ilerledikçe sakin sakin ilerlerken bir yandan şiddetini arttırır bir yandan da ritm olarak parçalanma başlar ve ritm 7\8 e döner. daha sonra da 5\8 e dönerek tamamen kopar. sizi de kopartır. metronom kafayı yer. baslar ve bateri aklın yerini alır. yani schism’in bizzat melodisi de bir parçalanmayı dillendirir.

    evet sevgili ölümlüler..bizler şanslı ölümlüleriz aslında. farkındalık denen şeyle birlikte aydınlanabilmenin yolunu bulabiliyoruz. aklımız bize yepyeni yollar gösterebiliyor. kapılar varedebiliyor. aklımız olmadan yokolmayı bile bilmeden yokolurduk. ama bizler gezegenimizden tüm olan bitene rağmen hala varolabiliyoruz. ama asla anlamayı denemiyoruz. her şeyi bildiğimizi sanıyoruz hatta eminiz buna. kişisel tatminlerle kendi kendimizin parçası olmaktan ötesi değiliz. ama birleşmemiz gerek. tüm bu parçalar birleşmeli yoksa tapınağın yıkıldığını göreceğiz…
  • ortodoks kilisenin, katolik kiliseden ayrilmasina verilen isim.
  • tool-lateralus

    i know the pieces fit 'cause i watched them fall away
    mildewed and smoldering. fundamental differing
    pure intention juxtaposed will set two lovers souls in motion
    disintegrating as it goes testing our communication
    the light that fueled our fire then has burned a hole between us so
    we cannot see to reach an end crippling our communication

    i know the pieces fit 'cause i watched them tumble down
    no fault, none to blame it doesn't mean i don't desire to
    point the finger, blame the other, watch the temple topple over
    to bring the pieces back together, rediscover communication

    the poetry that comes from the squaring off between
    and the circling is worth it
    finding beauty in the dissonance

    there was a time that the pieces fit, but i watched them fall away
    mildewed and smoldering, strangled by our coveting
    i've done the math enough to know the dangers of our second guessing
    doomed to crumble unless we grow, and strengthen our communication

    cold silence has a tendency to atrophy any
    sense of compassion
    between supposed lovers/brothers

    i know the pieces fit [8x]
  • "parcalar butune uygun biliyorum, nasil ayrildiklarini gordum birbirlerinden" dizesi uzerine roman yazilabilecek biricik tool'un muthis sarkisi.
  • tool'un efsanevi albümü lateralus'un beşinci şarkısı.

    bu şarkı benim için diğer çevirdiğim şarkılardan epey farklı bir yere sahip (tıpkı bohemian rhapsody (bkz: #27778409) gibi) o yüzden hakkında uzun bir derleme yazısı hazırladım, gerek kendi düşüncelerimi kattım gerek internetteki makul bulduğum açıklamaları ekledim; zira şarkı olabildiğince farklı şekilde yorumlanabilir.

    ilk önce, schism nedir?

    günlerden birinde, tool'un nereden rastladığınızı şu an bilemediğim bu harika şarkısını dinlerken, merak edip google'a "schism" yazıp araştırmış olabilirsiniz. karşınıza çıkmış olabilecek şeylerden ilki, wikipedia'nın "din" başlığı altında incelediği schism konsepti olmuş olabilir.

    schism'in ilk anlamı "ayrılma, bölünme"dir. şarkının geneline ve klibe bakıldığında, şarkının ilişkilerdeki ayrılma kavramıyla alakalı olduğu açıkça belli oluyor (elbette ki bilimsel/dinsel teoriler de mevcut).

    schism'i kullanarak size kendi hayatınız (hayatımız?) hakkında kara bir masal anlatayım:

    bir zamanlar hayatında, birlikteyken ruhani anlamda her şeyin ama her şeyin olması gerektiği gibi gittiğine tamamen inandığın birileri vardı. şu anda bile işlerin yoluna girebileceğini biliyorsun ve bu sana acı veriyor, çünkü işler bir zamanlar yolunda gitmişti; fakat artık bu duygusal bağlar zarar görmüş durumda.

    ayrılık sırasında senin veya karşındakinin dile getirdiği o masum niyetler, "yeniden deneyebiliriz" veya "artık yapamıyoruz, gerek yok" olabilir. karşınıdaki ile hisleriniz hakkında tartışmışsındır ve bu süreçte bu hisler tamamen değişmiştir; iyi veya kötü yönde. iki sevgili olarak bir zamanlar hissettiğiniz, sizi hiçbir şeyin ayıramayacağına dair o tutku, aslında ikinizin ruhu arasındaki ayrılığı tetikleyen güç olmuş. bu güç yüzünden mantıksız şeyler yapmış, umutsuz çözümlere kalkışmışsın.

    sen de biliyorsun ki bir ayrılık olayında, eğer karşındaki kişinin işleri yerine koymaya dair fedakarlık yapmak için isteği yoksa, yapabileceğin hiçbir şey, bak buranın altını çiziyorum, hiçbir şey yok. gerçekçi bir uzlaşmaya ulaşmanız, iki tarafın fikirleri bu kadar farklıyken olanaksız.

    aranızdaki aşkın çözülüp gittiğini ve tecrübelerine veya gözlemlerine dayanarak neler olduğunun farkındasın. ne var ki, sen de, sevdiğin de durum karşısında, hislerinizin farklı oluşundan dolayı tamamen güçsüz, savunmasızsınız. ikiniz de birilerini hedef göstermeye, ayrılığın suçunu birbirine atmaya hazırsınız. fakat acı gerçek şu: ikiniz de kısmen suçlusunuz. birilerini suçlama oyununu oynama isteğinin yanı sıra, duygularının mantığının önüne geçmesine rağmen işleri yoluna koyma isteğin de hala yerli yerinde kocaman bir taş gibi duruyor...

    masalı burada bırakıp boşlukları schism dinleyerek ve aşağıdaki naçizane çeviriyi okuyarak doldurmanıza, masala kafanızın içinde mutlu (tamam tamam iyimserliğin anlamı yok, mutsuz) bir son yazmanıza izin vermek en doğrusu.

    disclaimer: bu çeviriler, kafiye amacı güdülerek, birebir çeviri yapmak amacıyla yapılmış çeviriler değil; tamamen şarkının derinindeki anlamları yakalayabilmek adına, düz yazı amaçlanarak yapılmış çevirilerdir. bazı şarkılarda, şarkının yapısıyla paralel bir şekilde kafiyeler görülebilir. katkıda bulunmak, yanlış olabilecek bir yeri işaret edecek yazarların eleştirileri, daha doğrusu iyi/kötü tüm eleştiriler kabuldür.

    ***

    o parçalar birbirine ait biliyorum; çünkü izledim parçalanmalarını,
    küflüydüler ve yanıyorlardı içten içe. o önemli farklılaşmayla.
    harekete geçirir iki aşığın ruhunu yanyana konmuş tüm masum niyetler,
    iletişimimizi sınayıp hayata geçerlerken parçalanarak.
    ateşimizin kaynağı olan o ışık aramızda bir delik açtı,
    bu yüzden bir sona ulaşamadık, iletişimimizi zayıflatarak.

    o parçalar birbirine ait biliyorum; çünkü izledim yıkılışlarını
    hata veya suçlayacak kimse yok ama bu istemiyorum demek değil
    hedef gösterip diğerini suçlamayı, o mabedin yıkılışını,
    parçaları tekrar birleştirip, iletişimi geri kazanmayı.

    aramızdaki o savaşın hazırlığından ve kuşatmadan doğan o şiir,
    uyumsuzlukta o güzelliğin bulunuşu,
    değer buna.

    bir zamanlar o parçalar birbirine aitti; fakat izledim parçalanmalarını.
    küflü ve yanıyorlarken içten içe, arzumuzda boğuluyorlardı.
    çok düşündüm, bilecek kadar yeniden sorgulayışımızın tehlikelerini.
    yolu yok olmak olan kaderimizi, büyümedikçe ve güçlendirmedikçe iletişimimizi.

    o soğuk sessizlik, sözde sevgililer arasındaki
    her türlü şevkat hissini
    köreltmeye meyilli.

    biliyorum, o parçalar birbirine ait!

    ***

    tüm şarkı çevirileri/analizleri için:

    (bkz: suffocated/#27443415)
  • $ahane bass'larıyla girer, ustune eslik eden davulları duyunca koparir bu parca. vokal dahil tüm çalgılar bass'ı takip ederek gider, enteresan bir yapısı vardır.* sozlerinin her bir cümlesi bile tek başına kült olmuştur dinleyicide, bütününün anlattıkları ise şarkıyı dinlemediğinizde bile devamlı kafanızı kurcalar.
    evet, tool bu şarkıyla da aşmıştır...

    i know the pieces fit...

    edit: uzun süre düşünüp sonunda yazmaya karar verdim. şarkının başından sonuna düzenli giden bass'larına davullar eşlik eder. ancak 3:15 anında bass'lar bir anda davullardan ayrılır. kısacası düzen parçalanır. (bkz: schism) (bkz: yorum)
  • ingilizcede bölünme anlamına gelen sözcük.
    tool'un süper klipli şarkısı, radio eksen'in favorilerinden biri..
  • tool'un 15 mayıs 2001 tarihli albümü lateralus'un 5. parçası. ilk klip bu parçaya çekiliyor.
    adeta gitarları nekropsi'den cem ömeroğlu çalıyor.
  • akabininde gelen parabol ve parabola, isbu sarkıda adı gecen two lovers'dır..
  • soru: tool amerika radyolarinda nasil yasaklandi?

    cevap: 11 eylul olaylari oldugunda amerika turumuzdaydik ve kuresel iyilesmeden sozettim, ayni anda on siralardan bir grup "abd" diye slogan atmaya basladi. bende "abd" diye slogan atmadan once biraz durup ulke olarak nerede yanlis yaptigimizi anlayana kadar dusunmeleri gerektigini soyledim ve yasaklandik.
    schism sarkisinin benim icin onemi buyuktur. 11 eylul’den bir ay once cikti ve ikinci bolumunde soyle der: "parcalar birbirini tamamliyor biliyorum cunku onlari yikilirken izledim/hata yok, suclanacak yok demek degildir ki parmagimi uzatip/ digerini suclamak istemiyorum/ tapinagin yikilmasini izle. parcalari tekrar biraraya getirmek icin iletisimi yeniden kesfet." tool dagilmanin esigindeyken bizi kurtaran birbirimizle iletisim kurabilme yetenegimizdi.

    http://www.bira.gen.tr/bira.asp?id=105
hesabın var mı? giriş yap