• john frankenheimer gibi, filmografisi genelde gişede başarılı olmuş filmlerin devam filmleriyle dolu, kalburüstü ama özellikle usta işi olmayan filmlerle dolu bir yönetmenden gelmesi şaşırtıcı olan, 1966 yapımı kafkaesk bir başyapıt. başrolde rock hudson var.

    kısaca konusunu anlatmak gerekir elbette, ama konusundan fazlaca bahsetmek filmin zevkini kaçırabilir. onun yerine kısaca yorum yapalım. yılına göre inanılmaz deneysel çekim teknikleri, olağanüstü fantastik-dumura uğratan senaryosu, senaryoda işlenmiş olan konuya yaklaşımı ile hakkaten bırakalım john frankenheimer'i, en kral, en ünlü yönetmenin filmografisinde bile nadide bir parça değeri görecek bir film kesinlikle.

    sinema tarihinde akrabalık ilişkileri açısından irdelemek gerekirse; tematik açıdan antonioni'nin the passenger'ını ve david fincher'ın the game'ini saymak gerekir muhakkak. günümüzde yapılan sinemaya etkileri veya günümüzde uygulanan ve insanlara yeni gelen teknikleri daha o dönemde kullanmış olması açısından örnek vermek gerekirse scroll bar'ı aşağıya indirecek hal mecal kalmaz okuyanda...

    ha bu arada kesinlikle unutulmaması gereken bir diğer referans için:

    (bkz: kafka)
  • john frankenheimer'in science-fiction/horror/kafkaesque satire-diye damgalanabilecek; 66' yapımı*belirtisiz eseri-kırık gökkuşakları...
  • 1966 yapımı bir john frankenheimerfilmi. bilim-kurgu, drama ve gerilim harmanıdır. baş rollerde rock hudson (tony wilson) , salome jens (nora marcus) ve john randolph (arthur hamilton) vardır.

    kahramanımız , tabi kahraman denilebilirse, başarılı bir bankacıdır. sistemin ona sunduğu her şeyden sonuna kadar faydalanmasını bilmiş fakat hayatının yarısını tükettiğinde ne kadar amaçsız bir varlık olduğunu anca idrak edebilmiştir. tüm bu düşünceler içerisindeyken karşısına yeniden doğmak gibi bir fırsat sunulur... gerisini filmi bulup izleyiniz. yoksa gerçekten buraya yazmakla bitmez bu iş. izledikten sonra, eğer sinefilseniz izlemeniz kaçınılmazdır, hangi filmlere ve yönetmenlere ilham kaynağı olduğunu çıkartabilirsiniz.
  • --- spoiler ---
    bir gizli yer altı şirketi, gerçek hayatlarından memnun olmayan insanlara tek bir imza ve para karşılığında yepyeni bir vücut , yüz ve kimlik vererek onları tamamen kendilerinin tasarladığı simülasyon diyarına yollar..
    --- spoiler ---
    gerçek dünyada,gerçek dünya diyorum ama bilemiyoruz belki gerçek olduğunu sandığımız bu hayat da daha önce kurulmu$ bir şirket tarafından oluşturulmu$ imkanlarla sunulan bir kurgudur.. gerçekliğin nerede ba$ladığına bu türden septik dü$ünceler beyninizi kemirirken, gerçek olduğunu sandığınız gerçekliğin üzerindeki hamaset kabuğunu kaldırmak istiyorsunuz.. hakikat ile kurguyu ayırt etmek için mevcut gerçekliği karı$tırırken burnunuza bir koku geliyor.. hani “çok karı$tırma kokusu çıkar” meseli var ya! bu duruma cuk oturuyor.. ama buradaki koku bok kokusu değil de soğan kokusudur.. gerçeğe ula$mak isterken soyduğunuz yapaylık kabuğunun altında bir ba$ka katman çıkıyor.. soyuyorsunuz bir başka katman daha, başka katman... böyle devam ediyor;ta ki gerçekliğin emaresi olan soğanın en tatlı yeri olan cücüğüne ula$ıncaya kadar.. cücükle gerçeğin kendisiyle tüm açıklığıyla kar$ılaşıyorsunuz.. yoksa cücükte mi bir kurgu?

    gerçek dünyada muhasebeci olan biri simülasyon diyarındaki yeni hayatına bir ressam olarak ba$layabilmektedir.. buraya kadar her $ey olağan seyriyle normal.. fakat eğer bu yapay kimliklerden birini ku$anmı$ bireylerden biri -yani ana karakterimiz- yeni hayatındaki kimliğinden memnun kalmazsa?... hadi şimdi çık i$in içinden?..
  • 1994 ciksli the sisters epsinde bulunan pulp sarkisi.
  • darren aronofsky'nin en çok etkilendiği film imiş..bir tek kadınlarla erkeklerin çır çıplak devasal üzüm kazanında eğlendikleri sahne akılda kalıyor..
  • merkezinde orta yaş krizinde bulunan bir erkeğin olduğu alt metninde amerikan rüyası eleştirisi yapılan güzel film.

    --- spoiler ---

    hani insan bazen "başka birinin hayatını" yaşadığını hisseder ve tüm gemileri yakarak her şeye yeniden başlayıp yeni bir hayat yaşama isteği ile yanıp tutuşur ya. filmin baş karakteri arthur hamilton da kariyer yolu açık prestijli bir meslek, huzurlu sayılabilecek aile hayatına sahiptir. ancak sistemin, amerikan rüyasının kendisine verdiği her şeye rağmen hayatından mutlu değildir. öldüğünü zannettiği eski bir arkadaşının telefonu sayesinde "şirketle" tanışır. şirketin kendisine verdiği hayat da amerikan rüyasının verdiklerinden farklı değildir. ünlü üniversitelerden alınmış diplomalar, kendi ismiyle yapılmış tablolar, yepyeni bir stüdyo-ev, komşular hatta sevgililer. arthur hamilton aslında başka biri olmamıştır. başka bir kimliğin sahip oldukları kendisine verilerek yeni bir insan yaratılmaya çalışılmıştır. filmin başında başka birinin hayatını yaşadığını hisseden karakterimiz artık kelimenin gerçek anlamıyla başka birinin hayatını yaşamaktadır.

    --- bunca yılı, hayatım boyunca bana önemli olduğu öğretilen şeyleri elde etmek için harcadım. hep bir şeyleri istemem beklendi. hep maddiyat !!! insanlar değil, ya da anlamlar. sadece maddiyat. ve kaliforniya'da tıpkı böyle çıktı. benim için en baştan yine aynı kararları verdiler. ve bütün olup bitenler gerçekten aynıydı.

    --- spoiler ---
  • ruh hastalarına, reçete.
  • aynı zamanda lois and clark the new adventures of superman üçüncü sezon on yedinci bölümünün adı.
  • 60' lı yılların siyah-beyaz filmleri içerisinde kesinlikle en üst sıralarda yer alacak olan john frankenheimer başyapıtı. filmin tedirgin edici müzikleri ve özellikle görüntü yönetmenliği döneminin çok ötesinde. ayrıca film biçim ve içerik olarak da kafkaesk diyebileceğimiz bir yapıda. franz kafka' nın "dönüşüm"' ü bu filmde aynen mevcut. amerikan rüyası ve insanlığın temel problemi "varoluş", enfes bir şekilde irdeleniyor.

    --- spoiler ---

    arthur hamilton' ın ilaçla bayıltılması ve sonra çekilen yataktaki hatunun üzerine atlama sahnesinde kullanılan kamera lensleri muazzamdır. görüntü yönetmenini tebrik etmekle beraber, söz konusu sahnede çekim tekniği ve içsel olarak alman ekspresyonizm akımının etkisinin açıkça gözüktüğünü belirtmek isterim. işin daha da ilginci, kahramanımız daha sonra ressamlık mesleğini seçmiş ve hayatındaki rutinden kurtulmak istemiştir. ekspresyonizm akımının portrelerde bol bol kullanıldığını ve tanım olarak da duyguya dayanan, lirik bir yapıya dayandığını düşünürsek, bu kilit sahnenin biçim ve içerik açısından önemini daha iyi anlarız. orda yapılan çekimin hitchcockvari bir yetkinlikle filme yedirilmesi olağanüstüdür. hitchcockvari dedim çünkü vertigo' da, burda bahsettiğim durumun tüm filme yedirilmiş versiyonu mevcuttur. o yüzden vertigo hala aşılamayan filmlerden biridir kanımca.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap