• oglu ozan barış sanlısoy'un -ve otizm farklılığına sahip çocukların- eğitim hakkını arayan/savunan bir anne. bu konuda rahşan gülşan'a yazdığı mektup ise şöyle:

    "saygıdeğer rahşan hanım;

    insan bazen anlatacağı şeyi kâğıda dökmekte zorlanıyor, pek çok sebepten.

    bir gün bir arkadaşım bana bir kısa mesaj göndermiş, 'güzin abla'nın köşesine bak' diyor.

    baktım.

    eşi işsiz olduğu için eminim şartları müthiş zor olan bir anne, otizmli çocuğu olduğunu anlatıp, bu ülkede bu kadar çok okul, resmi merci, mahkeme varken bu konuyla ilgili derdini sevgili güzin abla'ya dökmüş.

    çocuğunu devletin verdiği özel eğitimin maksimumu olan haftada 3 kez 45 dakikalık eğitim seansına götürdüğünü, bunun yetersizliğinin farkında olduğunu ama bu konuda hiçbir şey yapamadığını anlatıyor. neden ona dökmüş biliyor musunuz, diğerleri onun sesini bir türlü duymadığı için. umudu olmadığı için. maalesef.

    daha fazla dayanamadı deli gönlüm.

    bugün bu mektubu yazmamak mümkün değildi artık. 3 yıldır sabrettim, hem kendi çocuğum hem de diğerleri için bir şeyler yapabilmek adına çaba gösterdim.

    oğlumu uyutup gece gündüz okudum, yazdım, araştırdım, proje ürettim, paylaştım, hediye ettim. yalnız kaldım, yalnızlaştırıldım.

    hep birlikte bir şeyler yapabiliriz diye düşündüğümden, seni beni gözetmediğimden bu alandan nemalanan milyonluk vakıfların hışmına, hakaretine uğradım. sustum. çünkü yanımda ailem ve birkaç dost dışında gerçek bir toplumsal bakış, anlayış bulamadım. doğruları konuşan, korkmayan, güç karşısında sinmeyen, haksızlığa susmayansam ve bu yüzden yalnızsam, yalnızlığımı en iyi dostum gördüm. alıştım.

    ağlamadım, ezilmedim, ne kendim ezildim, ne de çocuğumu ezdirdim, ezdirmem ve ezdirmeyeceğim de. söz verdim.

    bu süreci bizlere ve daha milyonlarca başka insana yaşatan kişilere ve kuruma da aslında kızmaktan daha çok acıyorum.

    demek bu insanlar, bu okullar 125 sene geçmiş hâlâ eğitimin aslında ne demek olduğunu öğrenememişler, internet siteleri atatürk fotoğraflarından geçilmiyor ama aslında onu hiç anlayamamışlar. onlar için gerçekten üzgünüm.

    gerçi bu özel okul örnektir sadece, geçenlerde durumunun vahametine ancak 5 gün tahammül edebildiğimiz başka bir devlet okulunda ise müdür, öğretmeni, oğlumla neden ilgilenmesi gerektiğini anlatmak için 'öğretmen hanım, bu çocuk zaten feleğin sillesini yemiş bir de biz vurmayalım' diye motive etmeye çalışıyordu. ne şahane eğitimci profili, değil mi?

    okul bulamadik

    müdürün 'tek kaygım, oğlunuzun diğerlerine zarar vermesi' diye başımın etini yediği o okulda oğlum daha ilk gün 'normal' bir arkadaşından ilk sopasını yedi, zira oğluma vuran o yavrucak sabahtan akşama diğerlerini itip kakıyormuş, belli ki bir derdi var da anlayanı yok.

    fakat işin en ilginci ne biliyor musunuz? hem özel okul hem de devlet okulunda en çok çekimlen şey diğer velilerin tepkisi. çocukların birbiriyle derdi olmuyor genelde, tüm dert büyükler arasında maalesef.

    velhasılı kelam rahşan hanımcım, biz kendimize bir okul bulamadık vesselam. oğlum zaten işadamı gibi programla yaşamak durumunda. şu gün şu semtte özel eğitim, ertesi gün başka semtte okul, sonraki gün hadi koş konuşma terapisi, hadi oradan... bırakın 5 yaşında çocuğu ben, siz dayanamayız.

    üstüne bu programa bir de bu kafalar, bu anlayışlar, bu gafil insanlar. okuyan 'normal' çocukların azabına bir bakıyorum da bazen 'hiç mi göndermesek ne' dediğim de olmuyor değil.

    daha anlatacak o kadar çok şey var ki rahşan hanım, yazmaya kalksam günlerce bu masanın başından kalkamam. sıra bir gün bir yerlerde hepsine gelecektir inşallah.

    ama bir şey söyleyeyim, oğlumuz ilk tanı aldığında aramızda büyük bir duvar vardı, biz önce o koca duvarda tek bir göz yer açılsa razıydık. bugün 3 yıl içinde ozan çok rahatlıkla okula gidebilecek durumda, eksikleri var ama zamanla tamamlanması hiç de zor değil. yeni teşhis alan çocukların annelerinin umuda çok ihtiyacı var, lütfen bunu iletin, umut var, hem de çok, fazlasıyla.

    son olarak tüm bu aşamalarda karşımıza çıkan, bugüne ulaşırken nurlu ellerini oğlumuzdan, bizden esirgemeyen tabibimizi ve eğitimcileri de anmam lazım, onlar var ya umudumuz hâlâ var.

    eşim ogün sanlısoy ile birlikte 7 sayfalık şikâyet dilekçemizi kasımın ilk günlerinde birlikte giderek çağlayan adliyesi'nde ilgili birime teslim ettik, şikâyetimiz şu an soruşturma aşamasında. bu şikâyetin bir özelliği var; biz bu şikâyeti oğlumuz ozan barış sanlısoy 'un tc kimlik no'su ile onun velileri olarak onun adıyla açtık, bu bir ilk oldu.

    ilk kez 5.5 yaşında bir çocuk, kendi eğitim hakkıyla ilgili bir ayrımcılık davasını kendi açmış olacak, tabii dava açılırsa. takipsizlik verilirse sonraki hukuki yolları takip edeceğiz doğal olarak. önümüzdeki günlerde konuyla ilgili okula 2 dava daha açacağız: idari dava ve tazminat davası.

    ayrıca meb müfettişlerine şikâyet edeceğiz ve okulun bağlı olduğu uluslararası eğitim kurulları birliği ve hatta o birliklerin bağlı olduğu uluslararası resmi kurumlara...

    mutlaka malumunuz ki bunu yalnızca oğlumuzla ilgili yapmıyoruz; dünyanın bir yerinde oğlumuzu alacak bir okul elbet vardır, ama biz kendi ülkemizde, kendi mahallemizdeki okulları bırakıp dünyanın öbür ucuna gitmeden önce buradaki görevimizi yapmak zorundayız diye düşünüyoruz.

    tüm çocuklar ve çocuk kalabilenler için... yani bu sürecin daha ilk adımındayız, bize şans dileyin lütfen."
  • pentagram*ın menajeri
  • türkiye'de iyi bilindiği gibi hayrı sadece kendisine ve çocuğuna değil, otizmli birçok bireye, aileye dokunan sayılı iyi insanlardan. bu coğrafyanın alnı secdeye değen sözde iyi insanları dinciler ve islamcılar "mevlam hep bana, hep bana, benim akrabama" dese de, hala sedef erken gibi paylaşmayı bilen, paylaştıkça zenginleşen yeşeren ve yeşerten insanlar var.

    https://t24.com.tr/…-oldugunda-farkli-oluyor,851457
  • otizimli olduğu için okula kabul edimeyen oğlu ozan barış sanlısoy için internet üzerinden bir imza kampanyası başlatan, eğitimdeki ayrımcılığa dikkat çeken, belli ki mücadeleci ve cesur kişidir. helal olsundur...

    http://onedio.com/…s-sanlisoy-okumak-istiyor-/11122
  • okurken tüyleri diken diken eden, ve hayattaki duruşuna daha fazla saygı duymamı sağlayan bir başka röportajı:

    http://www.kuraldisidergi.com/…1/ozan-ve-digerleri/
  • ayşe arman röportajını okudum. otizmli annesi olmak çok zor, daha da zorları var mesela yine ayşe arman'ın pek çok defa dikkat çekmek için röportaj yaptığı tijen güden. her zaman hayatta daha iyiler, şanslılar olduğu gibi daha şanssızlar, daha zorluk içinde olanlar da var.

    kendisi röportajda gerçek sorunları olmadan ağır depresyonlar geçirenler var. kişisel gelişim bizimki gibi gerçek sorunlarda ne işe yarar ki, bizden 10 kat iyi yaşam koçu olur benzeri tespitlerde bulunmuş.

    sevgili sedef erken, ağır depresyonlar geçirenler yaşam koçu tutmazlar ve yaşananlar ile o yaşananlara kişilerin verdiği tepkiler son derece farklıdır kaldı ki işin genetik ve fizyolojik boyutu da var. ''ağır depresyonlar''da terapi uygulanır ve bunu yaşam koçları yapmaz.

    depresyon kelime olarak çok alelade kullanılıyor ama farkındalığı olan böyle bir annenin depresyonu yerli yersiz kullanması yanlış ve itici.

    depresyon oldukça sancılı bir hastalıktır. hele ki major depresyon - ağır depresyonlara ithafen - daha da zordur, kişisel gelişim kitaplarında da depresyondan ya da başka psikolojik rahatsızlıklardan bahsedilmez. karşılaştırma yapmak gerekirse, çocuğun için savaşmışsın, mutfağa hapsolmamalıyım demişsin değil mi? depresyondaki bir insan sadece yatağa, kendi aklına, geçmişine ya da bambaşka bir akıl hapishanesine hapsolur. ve oradan çıkacak gücü bulamaz. hayatını yaşayamaz hatta sonu kendi hayatını bitirme eylemine kadar gider. o kadar çaresiz ya da zorluklar içinde kalmışsın hiç o sona gittin mi? hayatını aslında sahip olduğumuz tek şeyi ve tüm içgüdülerimizin yönlendirdiği hayatta kalmayı kenara atabilecek son? nasıl durumda bir insan bu noktaya gelebilir? hayır çocuğun olunca ne yaşarsan yaşa hayata tutunuyorsun annelik vs...öyle bir şey olsaydı kendini öldüren/öldürmeye teşebbüs eden anne olmazdı.

    yani depresyon ve diğer psikolojik rahatsızlıklar öyle kolay kolay terapisiz, yardımsız hallolmaz. sağlıklı ama büyük sorunlar yaşayan insanlar kendileri halledebilirler zorlanarak ama dediğim gibi sağlıklı, kediler de zaten sağlıklıyken yaralarını yalayarak iyileştirebilir aslında o yara zamanla iyileşir çünkü.

    kitap pr'ında başarılar!
  • otizm savaşçısı, radyo programcısı, menajer olduğu kadar özellikle sinema ve müzik alanında en yetkin telif hakları avukatlarından olup önümüzdeki günlerde sinema, kısa film, müzik ve online video çerçevesinde kısa iyidir'le birlikte ücretsiz bir telif hakları atölyesi yapacaktır.

    ilgilenenler için bakılacak adresler :
    kısa iyidir
    meetup
  • “kullanılmayan 8,5 milyon oyun hatırı sayılır bir bölümü engelli ve yaşlılardan oluşuyor ama bu pek konuşulmuyor

    aşağıdaki hikayeyi okuyun, engelliyseniz uğraşsanız bile oy vermek zor.

    peki nasıl oluyor, muhalefetin buna aylar önce belediyeleri, teşkilatları yoluyla hazır olması gerekmez miydi? tamam sustum şimdi sırası değildir, eminim.”

    sedef erken
  • şu sıralar ogün sanlısoy'un menajeri..
hesabın var mı? giriş yap