• aşık kul ahmet

    seher yeli nazlı yare
    bildir beni bildir beni
    düşmüşüm elden ayaktan
    kaldır beni kaldır beni

    söyle güzeller şahına
    yüz süreydim dergahına
    zehir olan kadehine
    doldur beni doldur beni

    kul ahmed'im gönül versem
    bağrında gülünü dersem
    senden gayrı yar seversem
    öldür beni öldür beni
  • bu tehlikeli bir turkudur. aman diyelim hele bu cagda. hani yemyesil bahcelerde, erik agaclarinin altinda yalniz basina oynayan ipini, topunu, varini yogunu, cantasindaki somunu arkadasina vermeyen, paylasmak duygusundan ikinci bir emre kadar men edilmis bu cagin cocuklari icin cok tehlikelidir.
    nasil anlatmali ki, hani en tek basina, hani en adalar gibi yalniz ama babalar gibi karisik oldugun bir donemde televizyonda eski bir filme rastlamak gibi, filmin karelerinde simdiki zamana aglamak gibi.
    ne anlar erik agaclarinin yalniz cocuklari
    "düşmüşüm elden ayaktan
    kaldır beni kaldır beni" diye yakaristan, yakarandan.
  • nam-ı diğer bâd-ı sâbâ.

    insanoğlu hayvanattan turnayı ulak seçmiş kendisine, tabiattan seher yelini. elinin erişip de gidemediği yerlere bir haber alsın, bir koku getirsin diye gitme ihtimali yüksek olanları göndermeyi akletmiş. derdine bir çare bulamayan akıl, ipleri rüzgârın eline vermiş. ne ironik değil mi?

    değil işte...turna bu, kanadı kırılır, bir taşa gelir, vurulur. düşer toprağa. getirdiği de götürdüğü de kendisiyle birlikte yerle yeksan olur. "ve kuşlar da kaderle uçar." kendisinden haber beklenenin haberinin kendisinden haber bekleyene vasıl olması, haberin kaderinde yoktur.

    seher yeli bir başka. ürpertici bir keskinliği, yaz-kış üşüten bir serinliği var. havsalasında biriktirdiği haberlerin derinliğinden olsa gerek, bir garip sarhoşluğu var. pek denk gelemiyoruz hayatımızı sarmalayan gafletten ötürü. fakat olur da tenimize değip geçerse içimizi yakıyor. başımızı döndürüyor. "hoşgeldin, sâfalar getirdin, yine kimlerin selamını getirdin, karşılığında kimlere selam götüreceksin?" karşılamasına dilimiz zor dönüyor. konuştuğu lisanı anlamak güç. kulak kabartıp, dikkat kesilip, hesapsız kitapsız gönül vermedikçe söylediklerini duymuyor, bildirdiklerinden anlamıyoruz.

    seher vaktinde, şafaklar atarken, tan yeri ağarırken, yerkürenin üstünden şöyle bir esip geçen bâd-ı sâbâ, gecenin sabaha kavuştuğu o biricik ve eşsiz ânda, yâri bize, bizi yâre bildirerek vazifesini mükemmel yerine getiriyor. ne ki biz hâlâ bîhaberiz.
  • "senden gayrı yar seversem
    öldür beni öldür beni" dizeleriyle yürek dağlayan muhteşem türkü
  • "zehir olam kadehine
    doldur beni"

    gibi sözleriyle yaralayan ve öldüren bir eser. erkan hoca * nefesine sağlık diye iç geçirme sebebi.
  • anadolu beşikin a bölümü ilk parçası.
  • istisnasiz bir aydir her aksam is bittikten sonra, cikmadan once dinledigimiz, anadolu besik albumunun ilk parcasi..

    gecersin cam kenarina erkan ogur parcaya girdigi andan itibaren, gozler ufka odaklanir, uzaklarda birakip geldigin, bir daha donemeyecegin yari getirir akla, yarin dinlemeyecegim dersin, dinleyip tekrar aramak istemeyecegim onu, gozlerimi yanmayacak onun icin, aramak icin onu, duyabilmek icin sesini, uzun bir aradan sonra delicesine bir istek yakmayacak icini..

    olmaz ama beceremezsin iste, ertesi gun, ayni saatlerde hemen hemen, esir olacaksindir o sozlere ve yemin edeceksindir kmlerce uzaga, senden gayri yar sevmeyecegim, seversem gel oldur beni diye..

    senden gayri yar seversem, oldur beni, oldur beni..
  • ..
    "döndüm daldan kopan kuru yaprağa
    seher yeli dağıt beni kır beni
    götür tozlarını burdan uzağa
    yarin çıplak ayağına sür beni" *
    ...
  • zehir olan kadehine doldur beni, doldur beni.

    erkan oğur'dan dinlenildiğinde tüyleri diken eden güzeller güzeli türkü.
  • bağlamanın usta ellerde nasıl muazzam bir çalgıya dönüştüğünün kanıtı, muazzam türkü.
    durup durup, çok alakasız zamanlarda "senden gayrı yar seversem öldür beni, öldür beni" diye insanın diline, kalbine, ruhuna takılabiliyor bir de. aman diyeyim...
hesabın var mı? giriş yap