şehitlik
-
gitmeye korktuğum yerdir.
hiç bulundunuz mu bilmem, ben bulundum. bulunmakla da kalmadım, şehitliğin müdürü ile de tanıştım.
akın bey ankara cebeci şehitliğinin müdürü idi o zamanlar, hala öyle mi bilmem.
sormuştum, gelen çok oluyor mu diye, gülmüştü acı acı, bir adam ve karısını gösterdi gösterdi, "bak şu karşıdaki ihtiyarlara, o başındaki mezar oğullarının, güneydoğu'da şehit olmuş, bu adamla kadın her gün gelirler, hem de hiç üşenmeden her gün gelirler, evleri keçiörende idi, gelip gitmek zor oluyor diye kendi evlerini satıp şehitliğin karşısından bir ev aldılar, her gün gelirler, adam camide kılar ikindi namazını, karısını evinden alır , sonra,sonra gelir konuşur oğluyla. kadın bazen yalnız gelir. dua okurlar, temizlerler, sularlar mezarı. sonra arka arkaya düşüp evlerine giderler, gel zaman git zaman artık iyice samimi olduk, yorulmuyor musun diye sormaya yüzüm tutmadı.
adam tutmuş her gün görsün diye şehitliğin tam karşısından ev almış, aynı çocukluğunda sokakta oynarken başıan bir şey gelir mi diye korkarak baktığı oğluna şimdi bir balkondan, bir pencereden bakıyor, başına bir şey gelir mi diye.
şehitlik,
ben bir defa bulundum. iki büklüm bir adamla kadının nasıl bir toprağa baktıklarını gördüm.
şehit mi? vatan için, düşmanla savaşana hayranımdır da, bu orospu çocuğukları ile çarpşıp ölene ayrı bir yanarım. daha doğrusu artık daha çok yanar oldum. o gencecik masumların katilleri sayın ilan edildikçe, o gencecik fidanların toprağını kan ile ıslatanların nasıl muteber olduklarını, nasıl düğünlerine devlet kesesinden bilezik gönderildiğini, nasıl muteber olduklarını gördükçe daha bir yanar oldum.
ben ahiret denen yere inanıyorum, bir gün yolumuz mahşer denilen meydana düşecek. bence son on yılda bu topraklarda yaşayan türk vatandaşları için o mahşer meydanı bir şehitlik olacak, o mezarlar teker teker açılacak, ve hepsi teker teker boğazımıza yapışacaklar, münker ile nekir o mezarların gencecik sahiplerine verecekler ilk soru hakkını ve o çocuklar, o kahpelerce vurulup sonradan katilleri sayın ilan edilen o çocuklar hepimize teker teker soracak.
soru çok basit olacak: "tüm bu rezillikler olurken siz neredeydiniz, hiç mi utanmadınız" diye soracaklar.
verecek sağlam bir cevabınız yoksa ölmeyin derim ben.
şehitlik, artık gitmeye utandığım yerdir. ya içlerinden birisi boğazıma yapışır ve bana o çok korktuğum soruyu sorarsa.
bırak cevap verebilmeyi, utancımdan yüzlerine bakamam
toprağınız bol olsun... -
eğer böyle bir kavram olmasaydı evladi öldürülen otuz bin aile yeri yerinden oynatırdı.
"artık bir çare bulun, biz biriciğimizi ölmesi için göndermek istemiyoruz, operasyonla bi sizden bi bizden şeklinde bitmiyor bu bok!" derlerdi.
bu kavram sayesinde amerika'da sniper tüfeğiyle benzin istasyonundaki adamları öldüren ve her gün birer birer 10-12 tane adam yok eden katil bile daha çok gerilim yaratıyor "11 evladımız şehit oldu" haberinden.
iyi ki varsın şehitlik mertebesi. sayende 20 yaşındaki kaybolan çiçekleri için herkes anne ve babaya "ama o ölmedi ki" diyebiliyor. sayende yıllardır işlenen cinayetler aynı trafik kazaları gibi kimsenin gözüne batmıyor.
sayende birbiriyle savaşıp vuruşan iki tarafta da anneler "oğlum bağışlandı" diyip teselli buluyor. -
benim bildiğim şehitlik kavramı islamda vardır ve allah uğruna ölene denir. sorgusuz sualsiz cennet vaat edilmiştir onlara yine bildiğim kadarıyla.
günümüzde ise devlet ve halk karar veriyor kimin şehit olup olmadığına. ne vaat ediyorlar onu bilmiyorum ama.
bu entry her ölene şehit diyerek ölümü yücelten herkese ithafen yazılmıştır. -
-
şehitlik nedir? hayattan yana olmaktır. hemen örnek vereyim: diyelim şehriniz işgâl altında. öldürülmekten kaçan 25-30 çocuğu evinizin mahzenine sakladınız. işgâlci güçler kapınıza dayandı: "çocuklar nerede!?" normalde günah olan yalan, bu sahnede en kutsal görev haline gelir: "bilmiyorum, hiç görmedim" dersiniz. işgâlci, alnınıza namluyu dayar: "söyle, neredeler?"
"bilmiyorum." duf! işte şehitlik budur. hayatı korumak için, daha çok hayat için kendini feda etmektir.
* -
sayesinde yüz yıllardır gençlerin ölümünün sorgulanmasına engel olan kavramdır. o olmasa kimler ölecekti bu güzel cennet vatan uğruna?
-
i
ben bir bahriye neferiyim
gözlerimi balıklar yedi
görmek ve ağlamak bitti benim için
uzun boylu adamdım sağlığımda
inanmazsanız elbiselerime bakın
biri diyor ki ben de askerim
ne farkım var öteki ölülerden
eskiden evlerde otururduk
dışında kaldık bütün kapıların
şimdi duvardan geçiyoruz
biri de diyor ki
uzunluğuna kollarımın hâtırası
hâlâ başım ağrıyor
yalan hepsi bunların inanmayın
biz yokuz diyor bir başkası
ii
akraba ölülerin kılığında geliyorlar
kolayca girmek için odama
bir bakıyorum amcam kardeşim
bir bakıyorum polonyalı bir gedikli çavuşu
hemen de konuşuyor
bir kızım vardı beş yaşında
ölmüş şimdi beraberiz
içi sıkılıyor burada
ellerini varşova'da unutmuş
çember çeviremiyor
ve bir ses
ne patates çapalamak
ne taş kırmak
ne de yük taşımak pazara
burada rahatım iyidir
biri de karısını merak etmiş
evden haber soruyor bana
üstümden kaputumu aldılar
öldüğüm zaman
üşüyorum
önümüz de kış
sonra bir ağızdan konuşuyorlar
iii
bir bardaktan su içiyoruz
birlikte yemek yiyoruz akşamları
kimisi sevgilimize âşık
kimisi evlât olmak istiyor anamıza
sebepsiz gidip geliyorlar vapurlarda
tramvayda aramıza giriyorlar
yeniden uzun uzun yaşamak istiyorlar
bizden ayrılmadıklarına bakılırsa"
[oktay rifat horozcu] -
ankara nin mamak ilcesinde bir semt adi. adini icindeki, askeri mezarliktan alir. son donemde mezar sayisi, ayni semtte bulunan hane sayisna yaklasmaktadir.
-
var olabilmelerini insan canları ile sağlayabilen, ayakta tutabilen dinsel, etnik, sınıfsal ideolojilerin acımasız kandırmacası.
-
yıllardır ülkemin afyon mertebesidir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap