• su anda mevcut buyuk dinlerde ve toplumlarda nasil "tabu" olarak goruluyorsa antik caglardaki dinlerde ve toplumlarda da o kadar kutsallastirilan ve hatta zaman zaman insani tanriya yaklastiran bir ibadet olarak gorulen bir aktiviteydi. bu entry'de zaman makinamiza atlayip antik caglara bir yolculuk yapiyoruz ve seks kavraminin gunumuze kadar nasil sekillenip tabu halini aldigini tarihsel ve tarafsiz bir gozle inceliyoruz.

    bir uyari yapayim: bu yazinin icerigi bazi konularda (din, cinsellik...vs) hassasiyeti olan insanlari rahatsiz edebilir (+18).

    once muzigi verelim: http://goo.gl/lkyw0p

    antik caglardayiz. henuz israil haricinde tek tanrili organize dinler ortaya cikmamisti ve israil'de de kendilerine museviler diyen kucuk bir topluluk belki de dunya tarihinde ilk kez tek tanrili organize bir dine inanmaktaydi. bu din henuz cesitli versiyonlariyla ve guncelleme paketleriyle beraber dunya'ya yayilmis degildi.

    simdi antik yunanistan'dayiz. iki adet kendilerini tanri yoluna adamis, mubarek mi mubarek olan, alinlari secdeli olmasa da cukleri nurlu insan ikina sikila calistiklari mesleklerinde kazandiklari helal parayi harcamak icin yasadiklari sehrin en buyuk ve gorkemli tapinagina dogru ayaklarindaki tahta terlikleri toprak zemine vura vura fiti fiti yurumekteydi. tapinakta gorevli her biri azize seviyesindeki fahiseler de gelen vatandaslarla para karsiligi cesitli cinsel hazlar tattirarak ibadetlerini yerine getirmeleri sagliyorlardi ve tanri ile kul arasinda bir kopru gorevi goruyordu. evet yanlis okumadiniz. o donemlerde tapinaklarda para karsiligi fahiselerle seks yapmak insani tanriya yaklastiran bir aktivite olarak goruluyordu.

    aslinda o donemde ozellikle bazi toplumlarda seksin her turlusu ibadet sayilabiliyordu cunku sadece insanlarin degil hayvanlarin da cogalmak ve yavrulamak icin kullandigi bu aktivite tanri katinda cok makbul olmaliydi ki insanlara bu kadar zevk ve keyif vermekteydi. o donemki yaygin inanca gore tanri insanlarin sevismesini istemeseydi bunu cok zevkli yapmazdi. seks bugun oldugu kadar o gun de cok gizemli ve merak edilen bir seydi. o zamanki insanlara gore, mesela bazi hayvan turlerinin cinsi munasebete girmeden once birbirlerine kur yapmalari aslinda cesitli tanri'lari yuceltmelerinin bir parcasiydi ve hayvanlar da bu sekilde ibadet ediyordu.

    peki bu inanis ilk olarak nasil ortaya cikmisti? antik donemlerde teknoloji pek gelismedigi icin gerek savaslarda, gerek tarimcilikta, gerek insanin elini attigi diger girisimlerde en fazla askere/isciye/elemana sahip olan taraf kimse her zaman o kazanirdi. bugunku gibi bir fuzeyle bin dusman askerini telef edererek ahirete intikal ettirmeniz ve tanrisiyla bulusmasini ve yaptiklarinin bir bir hesabini vermesini saglamaniz pek mumkun olmadigi icin sahip olunan asker sayisiyla cephede alinan basarilar arasinda pozitif bir korelasyon mevcuttu. her ne kadar o donemlerde de kamera gorunce siritarak "bin romali 10 bin persliyi yok eder" diyen bazi insanlar mevcut olsa da bunu cephede gormek pek mumkun olmuyordu.

    bu durumda milletler hem asker hem de uretimde gorev alan isci sinifinin sayisini mumkun oldugunca yuksek tutmak istiyordu. age of empires (eycof) deyisiyle, insanlar o donemde surekli koylu ve asker basiyordu. bu durumda da ureme oldukca onemli bir aktiviteydi. bir millet ne kadar hizli urerse o kadar hizli guclenebilirdi. uremenin yolu da seksi kutsallastirmaktan geciyordu. o donemlerde henuz tek tanrili organize ve kuralci dinler ortaya cikmadigi icin bu konuda ortada bir tabu da yoktu. yani bugun kulaga neredeyse korkutucu gelen "tanriyla yakinlasmak icin sevisme" fikri o donemde toplumlara gayet normal geliyordu ve bu gorus gunluk hayatin bir parcasi haline gelmisti.

    o donemlerde kadin vucudu tanri'nin en onemli sanat eserlerinden ve odullerinden biri olarak kabul ediliyordu ve cocuk dogurarak insanligin neslinin devam etmesini saglayan kadin rahmi tanri'ya acilmis kutsal bir kapi olarak goruluyordu. yani kadin vucuduna hem manen hem de madden cesitli anlamlar yuklenip tapilmaktaydi. bazi romalilar buna tepki olarak "dunya kadar malin olacagina findik kadar...." seklinde bazi sozler kullansa da halkin cogunlugu bu tepkinin yersiz oldugunu dusunuyordu ve bu tur cumleler soyleyenlerin agizlarina iz birakacak sekilde terlikle veya yakinlarda mevcutsa bir adet kurekle vuruluyordu. o donemde cogu milletin kullandigi 28 gunluk takvimler zannedilenin aksine sadece ay'in 28 gunluk hareketine ithafen degil ayni zamanda kadinlarin 28 gunluk adet takvimlerine ithafen de hazirlanmisti. 28 gunde bir ay nasil yenileniyorsa kadin vucudu da ayni sekilde 28 gunde bir yenileniyordu ve bu donem insaninin hayranlikla izledigi ve tesaduf olamayacak kadar onemli bir olaydi.

    ta ilk insandan beri cocuk yapmak icin bir kadinla bir erkegin birlesmesi gerektigi icgudusel olarak da olsa biliniyordu ve sevisme sirasinda duyulan o gizemli ve esrarengiz hazzin dunya-disi veya dunya-otesi oldugu dusunuluyordu cunku dunya'daki hicbir sey o hazzin yerini tutamiyordu (dikkatinizi cekerim, o zamanlar henuz "orgazmdan daha zevkli anlar" basligi icat edilmemisti). cinsellik sadece haz veren bir sey degil ayni zamanda insanin dogayla butunlesmesi ve bir olmasi anlamina geliyordu. eski inanislara gore "cinsel arzu" dunya'nin yaratilisinda kullanilan enerjilerden biriydi ve cogu zaman tanrilar bile bu arzudan muhaf degildi.

    bunun bir istisnasi vardi, o da sporcular ve atletlerdi. ozellikle erkek sporcular vucuttan sperm atarlarsa erkeklik ve guc kaybedeceklerine inandiklari icin ozellikle musabakalardan once haftalar surecek bir seks orucuna basliyorlardi. buna karsilik aristo'ya gore ergenlige giren bir erkegin hem fiziksel hem de zihinsel ve ruhsal olarak gelisimini tamamlamasi icin aktif bir cinsel hayata sahip olmasi gerekiyordu ve buna sporcular da dahildi. bu yuzden musabakalardan sonra veya bos zamanlarda onlar da ortama ayak uydurmaliydi.

    is bununla da kalmadi. milattan once yasayan antik insanlar hem ahiret inancina sahip olmadigi (ahiret inanci hiristiyanlikla beraber yayginlasti) hem de kisa omre sahip oldugu icin (ortalama insan omru 30-35 sene) bu kisa omurlerinde tadabildikleri kadar zevk tatmaya onem veriyorlardi ve hayatta tattiklari zevkleri tanrilarin bir hediyesi olarak gormekteydiler. tanrilar insanlara cinsellikten zevk almayi bahsettiyse ve kisa omur verdiyse bu kisa omure ne cinsel konularda ne de baska konularda sinirlar koymak ve cesitli zevkleri (o donemlerde inanilmayan bir) ahirete ertelemek olmazdi.

    ornegin ciplak heykelleriyle yunanistan'in bir cok noktasinda bugun bile sunnetsiz cukunu sergilemeye keyifle devam eden ve yaptiklariyla truva savasinin cikmasinda onemli bir rol oynayan priam'in oglu paris bir donem yakisikliligini ve cazibesini de kullanarak her gordugu kadinla cima etmekteydi. bir gun abisi onu "yakisikliligini ve cazibeni kullanarak bu kadar kadinla birlikte olman ayip degil mi" diye sorgulayinca paris "(donemin tanricalarindan biri olan) afrodit bana yakisiklilik ve cazibe vermisse bunu kullanmamak ve bunun nimetlerini yememek ona (afrodit'e) hakaret etmek gibidir" diye cevap verir. her ne kadar paris'le ilgili anlatilan bir cok sey efsane olsa da ona atfedilen bu soz o donem halkin onemli bir kisminin fikriyle paralellik icermektedir.

    yukara dedigim gibi o donemde yasayan insanlarda seks dahil olmak uzere tanrilarin insanlara verdigi nimetleri tuketmek ve bunlardan zevk almak tanrilara tesekkur etmeye esdegerdi. bu donemde "gunah" gibi bir kavram olmadigi gibi cinselligin gunah kabul edilebilmesi icin herhangi bir toplumsal konsept de olusmus degildi. yani az once bahsettigim zaman makinasina atlayip milattan once 500 yilina gittigimizde donem insanlarina "gunah la gunah" dersek yuzumuze bos bos bakmaktan baska bir tepki vermeyecekleri kesindir cunku "gunah" kavrami organize dinlerle beraber ortaya cikmisti. hatta bugunku dini terimlerle o donemki seksuel rituelleri aciklamaya kalkarsak kullanmamiz gereken gelime "gunah" kelimesinden cok "sevap" kelimesi olmalidir cunku donem gorusune gore seksuel ritueller tanri'yi yuceltmenin bir yoludur, yani bir ibadet veya tasavvuftur (yaziyi buraya kadar okumus olanlara yoklama: aramizda carpilan var mi?).

    misir'da firavunlar donemi oncesinde en onemli tanrilardan biri min isminde bir bereket tanrisiydi. min'in mevcut heykel ve resimlerinde neredeyse gozumuze gozumuze giren penisi oldukca dikkat cekicidir. ilginctir ki firavunlar donemi baslayip firavunlar kendilerini tanri ilan ettikten sonra bile min onemli bir yer tutmaya devam etmisti. her firavun gorevinin basina gelince ilk olarak min'e baglilik yemini ederdi ve sonra bir seromoninin parcasi olarak herkesin gozleri onunde nil nehri kiyisinda cirilciplak soyunduktan sonra nil nehrine dogru masturbasyon yapip spermlerini nehre dogru akitirdi. bu sayede yeni tanri olarak atanan firavunumuz min'den aldigi yetkiyle nehri kutsamis ve bereketlendirmis olurdu. bunun disinda yine eski misir tanrilari olan seth ve horus arasinda yasanan bir "osbir yarismasi" var ki onun detaylarini ogrenmek isteyenler internette ufak bir arama yapabilirler.

    eski toplumlar nil ve firat nehri gibi bereketli ve bolgedeki insanlarin tarim yoluyla hayatini idame ettirmesine yardimci olan buyuk nehirlerin tanrilarin masturbasyonunun (bilimsel adiyla: osbir) sonucu olduguna inanmaktaydi. inanisa gore ne zaman bu buyuk nehirlerden birinin suyu azalsa o donemde inanilan tanrilardan biri o nehre dogru masturbasyon yaparak bereketini arttiriyordu. mesela sumer tanrilarindan enki'nin gorevlerinden biri firat nehrinin surekli olarak dolulugunu saglamakti (eline saglik). misirlilar'a gore diger tum tanrilari yaratan yani tanrilarin tanrisi olan atum bir gun can sikintisindan masturbasyon yapmisti ve onun bosalmasiyla biri erkek biri kadin olmak uzere 2 insan meydana gelmisti (atum ismi "attirmaktan" mi geliyordu acaba?). bunlar ilk insanlardi ve diger tum insanlar bunlardan turemisti. saniyorum "peceteden kendi imkanlariyla dogma" terimi da burada dogmustu. bu inanclara ve efsanelere gore antik caglarda sadece cinsel birlesme degil masturbasyon da kutsal bir yere sahipti.

    "dunya'nin en eski meslegine" sahip oldugu soylenen ve meslegini lidyalilar parayi icat etmeden once bile cesitli sekillerde icra etmekte olan fahiseler paranin icadiyla ve yayilmasiyla beraber yeni bir huvviyet kazandi. bir yanda devletin islettigi genelevlerde calisanlar, bir yanda bagimsiz calisarak devlete vergi odeyenler ve kazanclarini legal ve kutsal bir yere tasiyanlar, bir yanda asil meslegi muzisyenlik olan ama bahsis toplamak icin bir yandan da bu meslegi icra edenler, bir yanda kedicikler yani tapinak fahiseleri derken bir suru cesit fahiselik ortaya cikmisti. hani bugun hastahanelerde parmagini agzina goturup "sessiz olun" isareti yapan hemsire resimleri var ya, o isaret eskiden "burada olanlar burada sir olarak kalacak, sakin disariya anlatmayin" yani "what happens in vegas stays in vegas" anlamina geliyordu ve antik caglarda verilen bazi partilerde ve bazi genelevlerde bu isaret siklikla kullaniliyordu.

    yukarda bahsedilen meslek sahiplerinin bazilari toplum tarafindan saygi gorurken bazilari toplumun en alt tabakasi olarak dusunuluyordu. bazi fahiseler "devremulk" sistemine dahildi. bu sisteme gore bir fahiseye 12 talip cikiyordu ve bu kisi her ay bu 12 kisiden birine "hizmet" sunuyordu. bazilari sadece "zengin ve elit erkeklere" hizmet sunarken bazilari alt tabakaya da hizmet vermekteydi ve hemen hemen tum versiyonlarda adet donemi tatil kabul ediliyordu. normalde sadece roma vatandasi hur erkeklerin giymesine izin verilen togalari kadin fahiseler de giymekteydi ve buna kimse karismiyordu. erkek fahiseler kole olarak tanimlandigi icin onlarin "aktif" tarafta olmasi yasakti ve sadece "pasif" roller edinmelerine izin veriliyordu.

    o donemlerde simdiki gibi homoseksuel-heteroseksuel gibi ayrimlar tanimlanmamisti. daha dogrusu toplum tarafindan bir insanin ya o tarafta ya da bu tarafta olmasi gerektigi asilanmamisti. boyle bir tanim yapilmadigi icin boyle bir konsept de olusmus degildi. yani bir erkek kadinlarla da erkeklerle de cinsel yakinlasma yasayabiliyordu ve bu onu homoseksuel veya heteroseksuel yapmiyordu. gerci o donemde cinsellikteki ayrimlar daha cok "aktif-pasif" yani "alan-veren" seklindeydi. yani bir erkegin erkeklerden mi kadinlardan mi hoslandigina bakilmadan cinsel birlikteliklerde aktif taraf mi pasif taraf mi olduguna bakiliyordu. genelde iki erkek cinsel birlesmeye girdiginde soyca yuksek ve elit olanin aktif, soyca dusuk olanin da (ornegin kole olan veya roma/atina vatandasi olmayanlar) pasif olmasi bekleniyordu.

    o donemi anlayabilmek icin su anda bildigimiz tum zihinsel konseptleri unutmamiz gerekiyor. ornegin antik bir sehirde eski bir tapinakta cirilciplak soyunmus ve herkesin gozleri onunde uluorta cinsi munasebete girmekte olan iki insan dusunun ve kendinizi bu iki insanin yerine koyun. bir anda "baskasi yerine utanma" deneyimini yasadiniz cunku insanlarin sizi o halde gormesi kafanizda utanilacak bir sey olarak canlandi. iste o donemler bu utanilacak bir sey olarak gorulmuyordu. aksine ozellikle bazi donemlerde bu "onur duyulacak" bir seydi (tabi ki bu fikri sahsi olarak savunmuyorum, sadece o donemki insanlarin hayati ve bazi seyleri nasil gordugunu aciklamaya calisiyorum).

    o donemlerde roma'dan hindistan'a, yunanistan'dan misir'a kadar genis bir yelpazede halkin evinde bulundurdugu tabak, bardak, comlek, canak, vazo gibi esyalarda donemin cinsel hayatini gosteren minyatur, resim ve figurler gormek gayet mumkundu. bugun muzelerde sergilenen bu vazolarda gorulebilecegi uzre heteroseksuel iliskilere yer verildigi gibi gay ve lezbiyen iliskilere veya toplu iliskilere de gayet acik ve net bir sekilde yer verilmekteydi. gerci o donemde "uzerinde cima resimleri olan canaga nimet konmaz, carpiliriz" diyen dayilar olmus mu bilmiyoruz ama bu canaklarin cok populer oldugunu biliyoruz. nimet demisken, o donemde bazi firincilarin kadinlara cinsel haz vermek icin dildo seklinde ekmekler cikarttiklari da biliniyor. bugun ekmek insan emegini simgeledigi icin bir kutsiyeti var ve ozellikle turk kulturunde ekmegin kirintisinin yere dokulmesi bile gunah kabul edilmektedir. o donemde demek ki anadolu cografyasinda ekmege bakis acisi daha farkliymis. en azindan ekmekten dildo yaptigi veya bunu kullandigi icin carpilan birine rastlamiyoruz. o donemde firincilarda donen dedikodulari, firincilarin haylaz ciraklarinin oynadigi turlu oyunlari ve o donemde cesitli esnaf ile cekilen emrah filmlerini dusunmek bile istemiyorum.

    bugun turistik mekanlarda girgir niyetine satilan bereket tanrisi heykeli o donemde tum ihtisamiyla ve cesitli boyutlarda olmak uzere insanlarin evlerinin vazgecilmez esyalarindan biriydi. bazi evlerde her odaya bir heykel dusebiliyordu. ozellikle misafirlerin agirlandigi yemek odalarinda en buyuk ve ihtisamli heykeller sergileniyordu. evinizdeki bereket heykelinin cuku ne kadar buyukse o kadar iftihar etmeliydiniz ve sizin evdeki cuk mutlaka komsunun (heykelinin) cukunden buyuk olmaliydi. ayni donemde cinsellik icerikli hikayeler anlatan cesitli el yazmasi porno kitaplar ve karikaturistler tarafindan cizilen cesitli porno mecmualar elden elde dolasmaktaydi. bunun disinda basta yunanlar olmak uzere bir cok antik milletlerin tiyatro gosterilerinde cinsellik konusu hicbir sansure ugramadan tepe tepe kullaniliyordu.

    gerci milattan once 4. yuzyildan once cinsel icerikli vazo ve comlekler giderek azalmaya basliyor. o donemde ne olup da bu vazolarda azalma yasandigini bilmiyoruz. belki yukarda bahsettigimiz dayi "ben anama bacima bu kasede yemek yedirmem" diyerek isyan baslatmistir ve piyasadaki cinsel icerikli mutfak malzemeleri piyasadan cekilmistir. belki de o donemdeki yerel gazeteler donemin hukumetine yaranmak icin "biz o kadar da godos degiliz ya" deyip bu vazolari kuponla vermeyi kesince evlerde de kullanimi da zamaninda arcoroc/arcepal yemek takimlarinda oldugu gibi bicak gibi kesilmistir. sebebi bilinmemekle beraber cinsel icerikli canak comleklerin cogu atina'da uretilmesine ve kullanilmasina ragmen buyuk cogunlugu italya'daki kazilarda bulunmus. yani bir donem bu vazo ve comlekler yunanistan'dan italya'ya gecirilmis ve italya'da kendilerine musteri bulmuslar.

    antik donemlere ait bir baska ilginc nokta da birbirlerine her konuda baglanan homoseksuel ve biseksuel askerlerdi. milattan onceki yillarda o donemde bilinen dunya'nin 3'te 2'sini kiliciyla fetheden buyuk iskender'in cocukluktan beri en iyi arkadasi hephaistion amyntoros'tu. bir cok tarihci bu ikisi arasinda bir ask oldugunu dusunuyordu. ikisinin bulundugu tum savaslarda birbirlerini canlari pahasina koruduklari dikkat cekiyordu. ustelik bu iskender-hephaistion ikilisinden baska diger askerlerde de goruluyor. iskender'in ordusundaki bir cok askerin ayni kendileri gibi asker olan erkek sevgilisi vardi ve birbirine olumune baglanip savasan bu ciftlerin savaslarda muthis bir performans gosterdigi gorulmustu. zamaninda yunan filozof plutarkhos/plato da buna dikkat cekmisti.

    antik yunanlarda ve romalilar'da aristokrat sinif toprak sahibiydi. devlet aristokratlara belli bir olcude toprak vererek karsiliginda savas zamani asker temin etmelerini sagliyordu. bu da bu sinifin savaslara yolladigi asker sayisi ve toprak miktarlariyla ovunmeleri anlamina geliyordu. antik donemin ortalarina dogru isler biraz degisti ve roma ve yunan devletleri kendi ordularini kurmaya basladi. bu da aristokrat sinifin savas kazanmadaki onemini azaltacakti. bu sefer birbiriyle yarisip ustunluk taslamak icin spora ve hayatin diger ogelerine sarilmaya baslayan aristokratlar bu donemde cinselligin kurallarini da yeniden yazmaya basladilar. ilk olimpiyat oyunlari da bu donemde organize edildi.

    kasli, guclu ve heybetli genclerin olimpiyatlara hazirlanmak icin kullandigi idman alanlari zengin ve orta yasli aristokrat erkeklerin ugrak yerlerinden biri haline gelmisti. burada cogu zaman ciplak bir sekilde idman yapan ve tum adelelerini sergileyen genc erkeklerin vucudunu izleyen ve onlara cinsel obje gozuyle bakan bu parali kodamanlar zaman zaman begendikleri erkekleri parayla yataklarina atmaktan da cekinmiyordu. tabi ki bu erkeklerle sinirli degildi. aristokrat kadinlar da kocalarindan gizlice bu tur oyunlara girmekten cekinmiyordu.

    sonradan guc kazanan organize dinlerle beraber insanlar arasinda yeni yeni yayilan fikirlerden biri "mukemmel tanri" fikridir. tek tanrili dinlere gore tanri mukemmeldir, essizdir, dogmamistir, dogurmamistir, kimse ona benzeyemez, gunahsizdir ve asla kandirilamaz! bundan once cok tanrili dinlere inanan insanlar bu fikre oldukca yabanciydi cunku inandiklari yuzlerce tanri icinde iyi olan da vardi, kotu olan da vardi, sehvetine yenilenler de vardi, birbiriyle savasan da vardi, birbirine asik olup evlenen de vardi, sevip de kavusamayan da vardi ve her tanri insanlar gibi zayifliklarla ve cesitli egilimlerle doluydu. yunan filozof homer'a gore tanrilar hirsizlik, cinayet ve yalan soyleme dahil insanlarin dustugu bir cok hataya dusebilirdi.

    aslinda bunun sebebi antik caglardaki cogu milette (yunanlar, romalilar, misirlilar ve hindistanlilar basta olmak uzere) herkesce sevilen ve bazi konularda meziyet sahibi olduklarina inanilan bazi insanlar oldukten sonra kendilerine "tanrilik" veriliyordu ve yillar sonra bu kisiler kendine ait tapinak ve inananlara sahip oluyorlardi. ozellikle roma imparatorlari insanlara tanrilik bahsetme yetkisine sahipti ve bunu comertce kullaniyorlardi. ornegin olen esini veya annesini tanrica ilan edip adina tapinak insa ettiren roma imparatorlarinin sayisi hic de az degildi. bu tanrilastirma fikri daha sonra vatikan tarafindan bazi dindar kisilere olumlerinden sonra verilen "azizlik" makamina benzese de arada farklar mevcuttu cunku tanrilik makamini elde edebilmek icin yapilmasi gereken belli bir kriter mevcut degildi. olumden sonra tanrilasabilmek ve sonraki nesiller boyunca tapinilabilmek icin o donemki insanlarin saygi ve sevgisini kazanip roma imparatorunun kalbine girmek yeterliydi.

    tabi ki o donemde romalilar, hintliler, yunanlar ve misirlilar arasinda cesitli "tanri transferleri" de olmaktaydi. bazen yunanlar'in tanrilarindan biri farkli bir isimle hindistan'da, hindistanlilar'in tanrilari veya tanricalari farkli bir isimle roma'da ortaya cikabiliyordu. bir kulturden baska kulture transfer olan tanrinin bazi ozellikleri de yeni kulturune daha rahat adapte olabilsin diye degisebiliyordu ama genel hatlariyla bir cok ozellik korunuyordu. kolay kolay degismeyen bir sey varsa o da cesitli tanri ve tanricalarin turlu turlu cinsel fantazileri olduguydu ve o tanri ve tanricalara tapan insanlarin da o fantazileri kendi adlarina yapilan tapinaklarda birer ibadet ruhuyla yasadigiydi.

    o zamanlar antik insanlar tarafindan pek bilinmeyen ama sonradan popularite kazanan "mukemmel ve kusursuz tanri" fikri gunah kavramini da yaninda getirdi cunku insanlar mukemmel bir tanri'nin yeryuzundeki temsilcileriyse onu en iyi sekilde temsil etmeye calismaliydi. bazilari erkek, bazilari kadin olan antik tanrilarin aksine tek tanrinin cinsiyeti olamazdi ve cinsel hayati da olamazdi. bu da tek tanrili dinler yayildikca cesitli cografyalarda cinsellige sinirlamalar getirecekti.

    aslinda tek tanrili dinler de bu isi bir anda gerceklestirmedi ve hersey asamalar halinde gerceklesti ama buna yazinin ilerleyen bolumlerinde deginecegiz. bu donemde roma imparatorlugu boyunca cok populerlesen latince bir sozde dendigine gore "amantes sunt amentes" yani "asiklar cilgindir" denilerek iki asik insan arasinda gecen herseyin o askin bir parcasi olarak gorulmesi gerektigine dikkat cekiliyordu. asiklar cilgindir, yani onlari yaptiklarindan dolayi suclayamayiz. tabi ki buradaki "asiklar" kelimesi onemlidir cunku antiklerde bile bazi sinirlar vardi. ornegin birinin rizasi olmadan onunla cinsel birlesim yapilamazdi ama karsi tarafin rizasi oldugu taktirde neredeyse herkesle hersey yapilabilirdi.

    bu yazida her ne kadar antik roma ve yunanlardan ornek versem de bu sekilde yasayan tek millet bunlar degildi (yani adamlari hususi olarak sapik ilan etmeyin diye soyluyorum). o donemde hindistan'dan mezopotamya'ya, afrika'dan japonya'ya kadar bir cok toplumda benzer seyler gozlemlenebilirdi. ozellikle hindistan'da bugun turistler tarafindan -hizmet almadan- ziyaret edilebilecek yuzlerce seks tapinagi mevcuttur.

    ilginctir ki donemin ilginc tanrilarindan birinin ismi "pan" olarak gecer. pan'in vucudunun belden asagisi keci seklindeyken belden yukarisi insan seklindedir ve ayni bir keci gibi boynuzlara sahiptir. pan'in bir cok ozelligi olmakla beraber kecilerle ve koyunlarla cinsel iliskiye girerek kucukbasla ugrasan ciftcilere bereket verdigine inanilmistir. ilginctir ki hiristiyanliktan sonra ortaya cikan "seytan" veya "iblis" anlatimlarinda pan'in resimleri, heykelleri ve tasvirleri kullanilmistir. kendisinin kecilere hallenirken resmedildigi ve muzelerde sergilendikten kisa bir sure sonra vatikan'in cok sert tepkisini ceken unlu bir heykeli mevcuttur (gunumuzde bir cok dilde kullanilan "panik" kelimesi de bu tanridan geliyormus).

    o donemde cesitli sehirlerde yasanan dini bayram ve festivaller de cinsellikle doluydu. ornegin atina'da duzenlenen bir festivale bolgedeki bir cok sehirden insanlar akin ediyordu ve evlerine yeni seks teknikleri ve pozisyonlari ogrenmis bir sekilde geri donuyorlardi. cesitli festivallerde tanisan insanlar yemek tarifi paylasir gibi sevisme tarifi paylasiyor ve birbirlerinin bilgilerinden ziyadesiyle istifade etmekten cekinmiyordu. yani kisaca anlayacaginiz bazi konularda cinsel devrim coktan yasanmisti. zaten gunumuze kadar gelen kamasutra benzeri teknikler de buradan geliyor.

    yine bu festivallerde afrodizyak etkisi yapan bazi maddeler ve yiyecekler paylasilip bunlarin tarifleri elden ele dolasiyordu (tabi o zamanlar oktay usta yok). kesin olmamakla beraber o donemlerde "en cok hangi tarif cuk kaldiracak" turu yarismalar yapilmis olabilecegini tahmin ediyorum. bugun sofralarimizin vazgecilmezlerinden olan zeytinyaglari bu festivallerde vucuda surulerek bir nevi "yagli gures" turnuvalari duzenleniyordu (zeytinyagi ayni zamanda bir kayganlastirici ve dogum kontrol yontemiydi). bu donemde yunanlar cesitli meyvelerle (ornegin nar) saraplari karistirip cesitli icecekler hazirlarken bu konuda biraz daha ilerlemis olan misirlilar cesitli macun formulleri uzerinde calismaktaydi. isvicreli bilimadamlari o donemde daha dogmamisti.

    o donemde kullanilan ve cinsel istegi arttirdigina inanilan yontemlerden biri boyna penis seklinde kolye takmakmis. demek ki o donemde kusu otmeyenler halk tarafindan ayiplanmadan toplum icinde gogsunu gere gere dolasabiliyormus. kisaca o donemde sehirlere manciniklar yagarken halk durmadan sevisirdi ve inanilan bir cennet olmadigi icin yeryuzu cennete cevrilmisti. ayrica yine bu donemde evlerin ve tapinaklarin cesitli yerlerinde penis seklinde heykeller bulundurarak bu mekanlarin kotu ruhlardan korunduguna inaniliyordu. yani o donemlerde penis seklindeki biblolarin islevi bugunku nazar boncuklarina yakindi.

    zaman zaman insanlarin bir araya geldigi toplu "orgy" partileri duzenleniyordu. bolgedeki belli basli kediciklerin tesrif ettigi bu partilere herkes elini kolunu sallayarak giremiyordu. her orgy'nin kendine ait sponsorlari ve bu sponsorlar tarafindan belirlenen belli kural ve kriterleri vardi. belli tarikat ve gruplara uye olanlar o grubun duzenledigi orgy'lere katilma hakki elde ediyordu. her orgy belli bir antik tanriyi ovmek ve ona ibadet etmek icin o tanriya inananlar tarafindan dizan edilmisti. bu orgy'lere katilmak icin uzun mesafeden gelenlere "haci" gozuyle bakiliyordu. orgy partileri genelde cesitli ayin ve rituellerle baslayip uyelerin sir paylasimlariyla devam ediyordu. bu esnada sayilari zaman zaman 2-3 bini bulabilen orgy katilimcilarina cesitli icki ve maddeler verilerek "ilham" gormeleri ve dis dunyadan zihinsel olarak kopmalari saglaniyordu. daha sonra da kimin elinin kimin cebinde oldugu belli olmayan cinsellik evresine geciliyordu. bu orgy'lere kole ve ozgur siniftan katilanlar olsa da kolelerin "aktif", ozgur erkeklerin de "pasif" roller almasi yasakti.

    her ne kadar o zamanlar "sevgililer gunu" icat edilmemis olsa da 14 subat tarihi antik romalilar tarafindan sevkle kutlanan bir gundu. 13 subatta baslayip 15 subatta sona eren bu bayramin ismi lupercalia'ydi ve bu bayram suresinde gerceklestirilen bazi ritueller sayesinde roma'nin ruhsal olarak temizlendigine ve sehirdeki kotu ruhlarin kovulduguna inaniliyordu. seks tanrisi inuus'un hususi olarak yuceltildigi ve onurlandirildigi bu bayramdan once bir cok romali vatandas 1 ay suren "seks orucuna" giriyordu ve bayram suresince bu bir ayda toplanan enerjiyi bosaltiyordu. bir ay boyunca seks orucu tutmus olan romali kadinlar o gun makyajlarini yapiyor, suslenip pusleniyor ve en seksi kiyafetlerini giyip sokaga dokuluyordu. erkekler de her turlu bakimlarini gerceklestirmis halde sokaga dokuluyordu. o gun roma'daki estrojen ve testesterone hormonlari kilometrelerce oteden farkedilebilirdi.

    festivalin basinda sehrin disinda bir daga cikan erkekler keci kurban ettikten sonra bu kecilerin kanlarini alinlarina suruyordu. bundan sonra kurban edilen kecilerin derileri yuzuluyordu ve ufak seritler halinde kesilip toplanan erkeklere dagitiliyordu. bunun akabinde bolgedeki tum erkekler sarhos olana kadar sarap iciyordu. daha sonra seritler halinde kestikleri keci derilerini alip roma sokaklarini turlamaya baslayan erkekler gordukleri kadinlara bu derilerle sanki kirbacla vuruyor gibi hafifce vuruyorlardi. bunun kadinlarin dogurganligini arttirdigina inaniliyordu. bazi erkek ve kadinlar vucutlari parlak gozuksun diye zeytinyagiyla kapliyordu ve herkesin "malvarligi" oldugu gibi meydandaydi. aksamin ilerleyen saatlerinde artik sarhos ve yorgun dusen insanlar evlerine kapaniyordu ve gunu cesitli cima aktiviteleriyle tamamliyordu. ayni bayramin yunan ve misirli versiyonlari da mevcuttu.

    o donemde hem elit kesim hem de toplumun diger kesimleri zamani gelince ve dogru esi bulunca evleniyordu ama ozellikler erkekler evlendikten sonra dahi zina yapmaya devam ediyordu. bosanma konusuna gelince, antik toplumlarin cogunda bosanma ayni evlilik gibi normal goruluyordu ve bir cok kisi omru boyunca 3-4 defa evlenip bosaniyordu. hem erkeklerin hem de kadinlarin bosanma talep etme hakki vardi ve bosanma icin ortada cok guclu bir sebep olmasina gerek yoktu. zaten cogu zaman bosanma isine bakan bir mahkeme de yoktu. bosanan cift kalabalik bir meydana gelip "bu andan itibaren bosanmis bulunuyoruz" diye ilan ettikten sonra bosanmis sayiliyordu. bosananlar kisa sure icinde yeni birini bulup evleniyordu ve hayat onlar icin devam ediyordu. toplumda bosananlara kotu gozle bakilmasi gibi bir sey yoktu. ilk evliliklerde anne babanin sozu gecerliyken ikinci evlilikten itibaren anne babalar kenara cekilip cocuklarinin istedigi kisiyle evlenmesine izin veriyordu.

    sahi, ne olmustu da binlerce yildir sinirsiz ve ozgurce yasanmakta olan ve tanrilari yuceltmekte kullanilan cinselligin kredi notu bir anda "ibadet" seviyesinden "gunah" seviyesine dusurulmustu ve tanri'nin kizginligini uzerine cekmisti? tabi ki bu bir gecede olmadi. yani atalarimizin cukleri bir gecede cahil kalmadi. hersey bundan 2 bin yil once biyikli bir adamin elinde sigarayla "bunlari ananiza baciniza yapsalar hosunuza gider mi?" demesiyle de baslamadi. her ne kadar bu degisim dinlerden once baslasa da hersey organize dinlerin cesitli toplumlarda "paralel" bir sekilde nufuz kazanmasiyla hiz kazandi.

    bugun buyuk dinlerin kaynagi olarak gorulen musevilik dunyadaki ilk tek tanrili inanislardan biridir ve belli kurallarla cevrelenmis organize bir dindir. musevilikte cinsel konularda bazi sinirlandirmalar goruyoruz. tevrat'ta diger kavimlerden sozederken siklikla tanri'yi yuceltme icin seks yapma olgusu oldukca sert ifadelerle elestiriliyor. ayni zamanda tanri'nin "kizgin ve kiskanc" oldugu, tanri'dan baska kimseye sehvet duyulmamasi gerektigi gibi ifadelere yer veriliyor. mesela bir pasajda musa'nin tanri'sindan baska tanri'ya tapanlar "kendilerini pazarlayan fahiselere" benzetiliyor. musevilik sadece tek bir milletle sinirli oldugu icin bu dinin cinsellige olan etkileri uzunca bir sure boyunca israil ve cevresiyle sinirli kalacakti.

    bakire bir anneden dogup bakir olarak can verdigi soylenen (ki burada da cinsel bir sembolizm var) isa reyiz museviligi yeniden yorumlayarak yeni ogretiler ortaya atmisti ve boylece sadece belli bir millet arasinda yayilan musa'nin dini artik diger milletlere yayilmaya hazir hale gelmisti. ilk olarak akdeniz cevresine yayilacak olan bu dinin kurallari isa tarafindan belirlenmis sayilmazdi. acikcasi incil'de yazilanlar dogruysa isa "ilk tasi gunahsiz olan atsin" demisti ve insanlara gunah-sevap hesabi yapmaktansa tanri'ya sevgiyle baglanmalarini onermisti. zaten isa yeni bir din kurmak yerine museviligi yeniden yorumlamaktaydi. isa'nin olumunden birkac kusak sonra ozellikle paul'in bazi ogretileri paket haline getirip yaymasiyla beraber bu "isevilik" ve "hiristiyanlik" adi altinda yeni bir dine donustu. artik dunya'da tek bir millete sinirli olmayip da organize kurallara sahip olan ilk din olusmustu.

    gerci hiristiyanlik oncesinde pluto ve homer gibi bazi filozoflar "topluma hakim olmak isteyen birinin once kendisine hakim olmasi gerekir" diyerek toplumun ust kesimindeki insanlarin bazi konularda daha kontrollu yasamalari gerektigini iddia edecekti. pluto'ya gore milletleri yonetmek isteyen birinin once nefsine hakim olabilmesi gerekmektedir ama daha sonra bu "nefse hakim olma" fikri hiristiyanlikla beraber sadece yonetici sinifina degil tum topluma yayilacakti. bunun tek sebebi dinsel veya ruhsal degildi.

    ornegin hiristiyanlik yayilmadan onceki donemde roma imparatorlugunda ust duzey memur olarak hadim edilmis kisiler tercih edilirdi. bunun iki sebebi vardi: 1) o zamanlar yaygin olan bir goruse gore hadim edilmis erkekler cocuk sahibi olamayacagi icin kendi colugunu cocugunu degil de ulkeyi dusunerek hizmet verebilirdi, 2) hadim edilmis ve cinsel hazlardan uzaklastirilmis biri cinsellikle yoldan cikartilip ayartilamazdi. o donemde misir'dan gelen bir tarikatin uyeleri de gonullu olarak kendilerini hadim ediyordu ve ustun ahlak sahibi olduklarini iddia ediyorlardi. pluto'ya gore nefsine hakim olamayan bir devlet adami rusvetle veya cinsel tahrikle manipule edilebilirdi (ornegin kleopatra tarafindan manipule edilen anthony) ve bunun onune gecmenin tek yolu guclu bir karaktere sahip olmakti.

    buna gore guclu karaktere sahip olmanin bir parcasi da cinsellige dizgin vurabilme yetenegiydi. zaten bircoklarina gore hiristiyanligin sekillenmesinde fikirleriyle direkt olmasa da dolayli olarak en buyuk rolu oynayan filozoflardan biri pluto olacakti. paul bunu bir adim oteye tasiyarak romalilar'a yazdigi bir mektupta "sehvetimizin ve bizi esir alan gunahlarimizin degil tanri'mizin kullari olmaliyiz" diyecekti. bu fikir ilerleyen yillarda basta justin olmak uzere bir cok onde gelen hiristiyan alim tarafindan da devam ettirildi. hiristiyanligin ilk yillarinda bazi kisiler cinsel gunahlardan korumak icin kendilerini hadim ettirdiyse de bu davranis bir sure sonra kilise tarafindan yasaklandi.

    aslinda plato ile hiristiyanlik donemi arasindaki donemde agustos ayina ismini veren roma imparatoru augustus'tan bahsetmek gerekir. agustos ona gore ahlaki cokuntu yasamakta olan roma toplumunu ahlaki yonden bir duzene sokmak istiyordu ve onun doneminde bu yonde belli basli kanunlar gecirildi. buna gore roma vatandasi hur kadinlarin kole sinifiyla cinsel iliskiye girmesi veya evlenmesi yasaklandi. ayrica kadinlarin kocasi haric biriyle cinsel iliskiye girmesi de ilk kez yasaklaniyor ve karisini baska erkekle basan bir adama o erkege tecavuz etme veya oldurme hakki veriliyor. erkeklerin karisiyla ve kolesiyle iliskiye girmesi serbest birakiliyor ama karisi haric roma vatandasi ozgur bir kadinla yatmasi yasaklaniyor.

    augustus'un bu karari almasinin arkasinda birkac sebep vardi. bu sebeplerden biri irksaldi (cunku "soylu roma irkinin" diger irklardan hamile kalarak irkin karismasini istemiyordu) digeri de ulkede uzun suredir devam eden kimin eli kimin cebinde muessesesine son vermekti. ironiktir ki augustus'un oz kizi julia bu kanunlar gecmeden once yaptigi gibi gectikten sonra da evli olmasina ragmen onune gelenle yatmaya devam ediyor ve agustus en basta buna goz yumarken bir sure sonra baskilara dayanamayip kizini surgun ettiriyor. acikcasi augustus'un kanunlari hiristiyanlik donemine kadar cok net bir sekilde uygulanmiyor. bir ara bazi romalilar augustus'a "kendi kizina sahip olamayan bu godos bu ulkeye mi sahip cikacak" dese de kendisinin verdigi "daha dune kadar siz kuskuden kuskuye kosuyordunuz, hepiniz oradaydiniz be!" cevabi sonucu sustular.

    kisaca cinselligi one cikartan ahlak anlayisi ilk olarak dinlerle birlikte ortaya cikmamakla beraber bunun ozellikle avrupa'da yayilmasinda dinler buyuk bir rol oynamisti. hiristiyanliga geri donuyoruz. hiristiyanligin kurucusu olan paul'in ogretilerine gore eskiden kutsallik atfedilen tapinak ve kiliselerin yerine inananlarin vucudu gelecekti cunku inananlarin vucudunu kutsal ruh kendisine yuva yapmisti. kendilerini isa'ya teslim ederek kutsal ruh'a bedenlerinde ev sahipligi yapan hiristiyanlar tanri'nin bir parcasini vucutlarinda tasiyorlardi ve tanri kadar temiz ve pak olmaya calismaliydi. artik her hiristiyan'in bedeni tanriya adanmis bir tapinak hukmundeydi. paul'a gore cinsellik konusunda nefsine hakim olabilenler tamamen cinsellikten uzak durmaliydi ve bunu yapamayacak olanlar da en azindan evlenip tek eslilik yasamaliydi. bir sure sonra katolik ve ortodokslarda bir ruhban sinifi ortaya cikti ve bu ruhban sinifinin evlenmesi tamamen yasaklanirken normal vatandaslarin evlenmesine izin verildiyse de bosanmasina izin verilmemeye baslandi.

    aslinda ilk hiristiyanlar paul'un ogretilerini anlamak konusunda bazi kafa karisikligi da yasamiyor degildi. bunu paul'un cesitli yunan sehirlerine yolladigi mektuplardan da anliyoruz. paul bir yandan cemaatlere "gelmis gecmis tum gunahlariniz affedildi" derken bir yandan da "gunah islemekten cekinin ve kendinizi gunahlardan uzak tutun" diyordu. ilk hiristiyanlardan bazilari "tum gunahlarimiz affedildiyse neden bu konuda titiz olalim ki" seklinde bir kafa karisikligi yasiyordu. paul'un ogretisini daha iyi anlayabilmek icin o doneme ait baska bir bilgiye bakmamiz gerekiyor.

    o donemde romalilarda ve yunanlar'da toplum 2 katmandan olusuyordu. bu iki katman soylular ve kolelerdi. soylular kendilerini ahlaki olarak kolelerden ustun olarak goruyorlardi ve kolelerin bir cok ahlak kuralindan muaf oldugunu dusunuyorlardi. onlara gore koleler dogustan ahlaksizdi ve ahlakli olmak gibi bir gayeleri de yoktu (not: buradaki ahlak anlayisi cinselligin epeyce otesinde bir anlayisti). paul'a gore toplum yine 2 katmandan olusuyordu ama bu katmanlar biraz daha farkliydi: 1) tanri'nin koleleri, 2) gunahlarinin koleleri. paul her ne kadar hiristiyanlarin tum gunahlari affedilmis olsa da onlarin yine de gunahlardan uzak durarak tanri'ya gunah-sevap hesabi yapmadan baglanmasini istiyordu. paul'a gore tanri'nin kolesi olan insan gunahlarindan arinmis ve kollanmis olacakti, zira insan tanri'nin yeryuzundeki halifesiyse buna uygun sekilde yasamaliydi (buradaki ahlak anlayisina cinsellik de dahil).

    ilk donemde roma devletinin artik hizla yayilan bu yeni dine tepkisi cok sert oldu. kiliselere ayakkabiyla giren roma askerleri papaz-hatip okullarini da birer birer kapatmaya basladilar. saka bir yana, roma imparatorlugu hiristiyanligi kendisine bir tehdit olarak gormekteydi ve hiristiyanlara baski uygulayabilmek icin zaman zaman o donemki insanlara bile "sapikca" gelebilecek ve "hayda!" dedirtecek ithamlarda bulunmaya basladi. ornegin o donemde romalilar tarafindan yayilan bir dedikodu ve iftira kampanyasina gore hiristiyanlar ayinlerinde "adet kani icip kendilerini cinsel iliski icin hayvanlara sunuyorlardi."

    boylece daha o zamandan cinselligin politik bir "iftira araci" olarak kullanilma taktigi ortaya cikmisti. bir sure sonra bu magduriyetten de beslenen hiristiyanlar ulkede giderek guc kazandilar ve bir sure sonra ulkeyi tamamen ele gecirme noktasina geldiler. bu kez de ayni araclari onlar kullanmaya baslayacakti. artik hiristiyanliga karsi gelen valiler ve diger devlet adamlari birer birer cinsel ithamlara ugruyordu ve gorevinden oluyordu (o donemde henuz santaj kasetleri icat edilmemisti).

    birinci yuzyilin sonunda hiristiyanlar devletin icinde belli basli yerlere gelmisti ve yeni donem roma imparatorlari da bu yeni inanca biraz daha sicak bakmaya, veya en azindan daha fazla tolerans gostermeye baslamisti. bu donemde yazilan bazi mektup ve belgelerde "hiristiyanligin fikir olarak son donem yunan ve romali filozoflarin fikirlerine yakin oldugu ve vatanini milletini sevip eski adet ve geleneklere de saygili olan hiristiyanlar'in hicbir zaman roma imparatorlugu icinde bir devrim veya ihtilal pesinde olmadigi" yaziyordu. boylece roma imparatorlugunda yasanan bazi korkularin onune gecilecekti.

    hiristiyanlar gercekten de bir devrim pesinde degildi ama roma imparatorlugu'nda giderek nufuzlarini arttiriyorlardi. gerek yerel yonetimlerde gerek imparatorlugun yonetiminde bir cok onemli mevkiiye hiristiyanlar gelmisti. o donemde hiristiyanlar diger roma vatandaslarindan daha ahlakli ve guvenilir olduklarini cinsellikten ornekler vererek gosteriyordu ve bu da onlarin devlet icinde guclenmesine ve daha cok mevki sahibi olmasina yardimci oluyordu cunku devlet icinde hiristiyanlar haric guvenilebilir ve cinsellikle kandirilamayacak devlet adami yok denecek kadar az sayidaydi. artik hiristiyan olmayan romalilar bile hiristiyanlar'in ahlaken kendilerinden ustun oldugunu kabul etmeye baslamisti ve devlet icinde kumelenmelerine kimse ses cikartmiyordu. koskoca imparator bile hiristiyan kesime "ne istediniz de vermedik" diye yaklasmaya baslamisti.

    roma imparatorlugu dinsel karisikliklarla bogusmak istemiyordu ve ulkenin bir kismi paganlardan ve onemli bir kismi da hiristiyanlardan olusmaktaydi. bu durumda iki inancin gelenekleri harmanlanip ortaya karisik bir inanc sistemi olusturulabilirdi. bu durumda yeni sistemin kurallarina da yeni yeni ortaya cikan ve kendilerinin evlenmesine bile izin verilmeyen ruhban kesim karar verecekti, zira isa bey hicbir zaman boyle bir sinifin varligindan soz etmemisti (bu arada "isa reyiz" artik "isa bey" oldu cunku ortaya attigi fikri tuttu ve dunyaya yayildi). hic kuskusuz yaratilan bir baska sinif da "kadin-erkek" sinifiydi. artik kadin ve erkek toplumun gozunde farkli yerlerdeydi. kadinlar erkekler tarafindan korunup kollanmasi gereken namus objesi haline gelmisti. romalilar'in bazi eski adet ve gelenekleri yuzyillardir oldugu gibi devam ederken bazilari guncellenecekti.

    bir toplumu kontrol altina alabilmenin en kolay yollarindan biri onlarin hayatina turlu kanun ve kurallarla sinirlandirmalar getirmek ve onlara yaptiklarindan dolayi sucluluk duygusu yasatmaktir. bu da "gunah" denen kavramin sadece dini kesimlerde degil ayni zamanda artik etkisi giderek azalan sekuler kesimlerde de yayilmasina sebep oldu. bundan sonra eskiden gayet normal olarak gorulen bir cok davranis "gunah" haline gelmisti. bunu pekistirmek icin de ahiret inanci yayilmaya baslanmisti. boylece insanlara "bu dunya'da tum zevkleri tatmak yerine kendinizi kontrol ederseniz bir sonraki hayatta sonsuza kadar her turlu zevki tadacaksiniz" deniyordu.

    seks ayni zamanda politik rakipleri ekarte edebilmek icin kullanilan bir silah haline gelmisti. artik politik rakiplere parayla tutulan kadinlar yollaniyor, sonra seks sirasinda basilip sadece politik kariyeri degil ayni zamanda tum itibari bitiriliyordu. bu yeni duzende seks hala kutsal bir akvititeydi ama 2 sartla: 1) bir erkek ile bir kadin arasinda yapilmali, 2) yapanlar evlilik bagiyla bagli olmalidir. hatta yeni duzene gore kendisini kocasina sunarak kocasini cinsel acidan doyuran bir kadin tanri'ya hizmet etmis gibiydi, yani seks belli sartlara uydugu taktirde yine ibadet statusundeydi.

    zaten insanlarin cocuk sahibi olup cogalmasi hala israrla istenmekteydi. aslinda bazi alimlere gore seks sadece cocuk yapma amacli olmaliydi ve bundan zevk duyanlar sucluluk duymaliydi. is bununla da kalmamisti ve bosanma yasaklanmisti. boylece bir ciftin omurleri boyunca sadece birbirleriyle, o da tanri'ya tapacak mubarek ve nurlu cocuklar dogurmak icin, seks yapmasi mumkun kilinmisti.

    artik hiristiyanlik avrupa'da yayildikca cinselligi, daha dogrusu cinselliksizligi merkeze alip one cikartan bir ahlak anlayisi yayilmaya baslanmisti. artik bir insanin ahlakli mi ahlaksiz mi oldugunu belirlemek icin cinsel hayatina bakilmaya baslanmisti ve kendilerini cinsel olarak hakim olabilenler ustun sayilacakti. yayilan ogretilere gore insanlar hayvanlardan farkliydi ve hayvanlar gibi her yerde sevisemezdi. insanlarin sevismesi mahrem olmaliydi ve hersey (evlilik yoluyla) kayit altina alinip kapali kapilar ardinda olmaliydi.

    400'lu yillarin basinda yasayan bizans lideri pulcheria bakire olmasiyla ovunuyordu ve bunun kendisini tarihteki diger devlet kadinlarindan daha ustun bir yere koydugunu dusunuyordu. o donemde kilisenin de destegini arkasina alan ve bir azize olarak ilan edilen pulcheria diger hiristiyan kadinlara da ornek teskil etmek icin demir paralarin uzerine kendi resmini bastirtti. devlet icinde epeyce guc ve soz sahibi olan pulcheria kilisenin istedigi bazi kararlari aldirtmak icin bu gucu kullanmaktan cekinmedi. pulcheria doneminde bizans'in her sehrine yeni kiliseler yapildi ve dini cemaatlere bir suru ayricaliklar verildi. kendisinin imparatorlugun basina gecmesi beklenen generallerden biriyle evlendikten sonra dahi olene kadar bekaretini korudugu ve hayati boyunca hic cinsellik yasamadigi soyleniyor.

    hiristiyanliktan da sonra sahneye cikan islamiyet cinsellige karsi hiristiyanlik ve musevilige benzer bir yaklasimi devam ettirdi. bu dinde de en buyuk ahlak olcutlerinden biri cinsel yasamdi ve bu dinde de insanlar dunya'da cesitli seylere sabir gosterip asil zevkleri ahirette tatmaya tesvik edilmekteydi.

    iki organize dinden biri ortadoguyu digeri avrupa'yi ele gecirirken artik insanlarin giyim kusamlarina bile belli kurallar ve duzenlemeler getirilmisti. artik vucudu kapatan kiyafetler giyilmeye baslanmisti. bu toplumlarda tamamen erkekler egemen olmustu ve kadinlar arkada kalacakti. bir toplumda kadinin yeri neyse cinselligin yeri de bu oluyordu. ornegin kadin-erkek esitligine onem verilen toplumlar cinselligi daha ozgurce yasarken kadin-erkek esitliginde geri dusen toplumlarda cinsellik cok buyuk bir tabudur. iste ortadogu ve avrupa'da hizla bu yonde bir degisim yasanmaya baslandi.

    o kadar ilginctir ki antik donemde kuskuler icinde yasayan avrupalilar'in amerika'ya yolladigi ve burayi kesfeden kasifler kendilerinin bir cag once yasadigi hayat stilini amerikali yerlilerde gorduklerinde onlari "ahlaksiz ve sapik" olarak yaftalayacaktir. o donemde ortadogu ve avrupa'yi neredeyse tamamen ele geciren cinsel ahlaki ogretiler henuz amerika'daki kizilderili toplumlara ulasmamisti ve bu topluluklarin yasam tarzi hiristiyanlik oncesi avrupa toplumlarin yasantisina benziyordu.

    afrika'dan avustralya'ya, guney amerika'dan kuzey amerika'ya kadar bir cok toplum hala baldiriciplak gezmekteydi ve cinsellik hicbir sekilde tabu degildi. misyonerler bu topraklara yayilarak ilk is olarak cinsellik bazli ahlak ogretilerini yaymaya basladilar ve buralardaki halka "gunah" kavramini ogretmeye ve onlari icinde bulunduklari bu "ahlaki cokuntuden kurtarmaya" koyuldular.

    anlatilana gore bir misyoner 1800'lerde amerika'da bor koye gelir ve kizilderilileri bir binaya toplayip vaaz vermeye baslar. vaazda cemaate cehennemin ne kadar korkunc bir yer oldugunu, oraya gidenlerin nasil acilar cekecegini, ve su anda karsisinda bulunan herkesin cehenneme gidecegini soyler. bunu dinleyen kizilderililer dehsete duserler. ertesi gun yine ayni misyoner gelir ve yine insanlara cehenneme gidip yanacaklarini ve cok kotu iskencelerden gecirileceklerini anlatir. bu bir hafta boyle devam eder. bir haftanin sonunda misyoner geri gelir ve verdigi yeni bir vaazda "tanri'dan size mujde getirdim. affedilmenizin bir yolu cikti" deyip hiristiyanligi anlatmaya baslar. boylece bir hafta boyunca cehennemle korkuttugu insanlari avucunun icine alir. sonra da bu insanlara cinsellik merkezli bir ahlak anlayisinin egitimi verilir.

    bu tur bir yaklasim dunya'nin her yerinde cinselligi tanri'yi (veya tanrilari) yucelten bir ibadet olmaktan alip cok buyuk bir tabu haline getirdi. avrupa'da viktorya doneminde isler daha da ilginclesti. bu donemde cinselligi cagristiran her turlu kelime ve kavram tabu sayiliyordu ve ayiplaniyordu. ornegin doktora giden bir kadin doktor "neren agriyor" dediginde "bacagim" derken bile utana sikila soyluyordu. gunluk konusmalarda masa, sandalye gibi maddelerin "bacaklarindan" bile sozedilemiyordu.

    islam cografyalari da modernlesmeden payini alirken once cariye kavrami ortadan kalkti ve sonra bir cok islam toplumunda erkegin 4 es alma fikrinden de vazgecildi. yine de cinsellik tabu olmaktan kurtulmak bir yana daha da buyuk bir tabu haline geldi. eskiden dini vaazlarda bile cinsellikten bahsedilebiliyorken bundan sonra cinsellikten hicbir sekilde bahsedilmemeye baslandi.

    evlenme yasi da giderek yukari cekilince evlilik disi cinsellige sicak bakmayan toplumlarda halk arasinda "abazanlik" denen durum ortaya cikmaya basladi. artik insanlar 20'li yaslarinin ortasina veya sonuna kadar cinsellige ulasamiyordu ve bu da ilginc bir donguye sebep oluyordu. dongu soyle ki: cinsellik tabu oldukca insanlar cinsel hayati erteliyorlar ve insanlar cinsel hayati erteledikce cinselligin tabusu gucleniyor (catch 22). ahlaki sekse indirgemek bir insanin seksten uzak durdugu surece herseyi yapabilip hala toplumun gozunde ahlakli biri olarak kalabilecegi anlamina geliyor. bu da modern tarih boyunca her zaman politik kazanclar icin kullanilan bir koz olarak kaldi (ornegin bill clinton vakasi).

    boylece dunya'nin bir cok toplumunda cinsel doyumsuzluk yasayan ve "bu dunya'da olmadi ama ahirette kuskuye doyacagim" seklinde dusunmeye baslayan insanlar turedi. kendileri cinsel doyumsuzluk yasayan insanlar baskalarinin da onune tas koymaya basladilar cunku baskalarinin onlarin yasayamadigi zevkleri yasamasini bir hakaret olarak gorduler. bu durumda ahlak polisligi denen toplum unsuru ortaya cikti. ahlak cinsellige indirgendi ve cinsellik yasamayan (veya yasadigini gizleyenler) ahlakli olarak gorulurken digerleri ahlaksiz olarak gorulmeye baslandi.

    belki organize dinler ortaya atilirken amac bu degildi. belki amac "bir suru tanri var hangisine inanacagimiz sasirdik, bir tane olsun yeter" seklindeydi ama bunun getirdigi etkiler zamanla dagdan asagi yuvarlanan cig gibi buyudu. yukarda bahsettigim gibi birileri toplumu daha rahat kontrol altina alabilmek icin dizayn etmeye calisti ve bunun icin hayatin en ince ayrintisina kadar herseyine karismaya karar verdi. cinsellik hayatin en onemli unsurlarindan biri oldugu icin degisimden en buyuk payi alan da bu oldu.

    ilginctir ki gelismis ulkeler icinde organize dinlerden en son nasibini alan japonya'dir ve japonya'da cinsellik odakli ahlak anlayisi da cok sonradan olusmustur. japonlar'in gunumuzde bile bir cok bati ulkesinde "ahlaksizlik" diyebilecegi bir cok gelenegi (ornegin: penis festivali) mevcut.

    bir seyi tabu yaparsaniz o geri teper cunku insanlar o seyi merak etmeye baslarlar. zaten bunu zaman icinde degisen dil yapisinda da gorebiliyoruz. cinselligin ozgurce yasandigi antik toplumlarda insanlarin gunluk hayatta ettigi kufur ve hakaretlerde cinsel cagrisim bulunmazken (bu kufurlere bazi ornekler vermek gerekirse: "onursuz", "tembel", "korkak", "akilsiz") cinselligi doyasiya yasayamayan toplumlarin bu adeta dillerine vurmustur ve her turlu kufur ve hakaret cinsellik uzerinedir, zira birine yapilabilecek en buyuk hakaret o kisinin ya kendisine ya da ailesinde deger verdigi bir kadina (anasina, bacisina) cinsel bir seyler yapmaktir (herhalde buna ornek vermeye gerek yok). bu da cinselligin tabulugunu arttirmaktan baska bir ise yaramiyor.

    cinsellikle alakali kufurlerde aslinda bir "ustunluk" taslama durumu var. eskiden kolelik duzeni varken kole sahibi biri koleleriyle istedigi zaman cinsel iliski kurabiliyordu. ayrica kadinlar da birinin sahibi oldugu "mallar" arasinda sayiliyordu. bu durumda biriyle cinsel iliskiye girmek ona sahip olmak, ona karsi baskin olmak ve ona gucunu gostermek anlamina geliyordu. cinsel icerikli kufurlerin ortaya cikisi da bu sekilde oldu ve kufuru eden kisi kendisini "aktif" kufuru yiyen kisiyi "pasif" olarak gordugunu, yani onun uzerine bir ustunlugu oldugunu gostermis oldu.

    buradan "antik caglarda insanlar tuttugunu opuyordu" anlami da cikmasin. antik caglarda cinsellik bir tabu degildi ama toplum sabah aksam durmadan sevismekte de degildi. toplum bu konulari bir "ayip" olarak gormuyordu, ahlak tanimina dahil etmiyordu ama herkes gunluk hayatina normal bir sekilde devam ediyordu. yani antik caglarda yasayan atalarimizi topluca godos ilan etmenin de alemi yok.

    bitti.
  • dedemgiller köyde yapardı eskiden bunu, özel... bahçe prezervatifi ile... şimdikiler prezervatifler naylon hep, o zaman bağırsaktan hazırlanırdı prezervatifler, mis gibi kokardı...

    tezek kokusu arasında sıcak, bizden bir sevişme biçimiydi köy seksi, bazı bazı yoldan geçenler de sesleri duyar, onlara katılırdı.. artık apartman hayatı, kimse birbirini tanımıyor. :(
  • kimselerin görmediği bir ortamda, yanınızdaki canlının üzerine çıkmak, zıplamak, hoplamak, yalamak, emmek, bağırmak, anırmak, haykırmak ve titremek gibi olayların gözlendiği müthiş bir doğa olayı.
  • kadınlar için ; yumuşak oyuncaklardan (bebek, peluş ayı vs..), sert oyuncağa geçiş...
    erkekler için ; sert oyuncaklardan (araba, tren vs..), yumuşak oyuncağa geçiş.
  • bi şekilde yapılmalı...
  • seks, sabretmektir, tutkudur, düşlemektir, yalnızlıktır, mutluluktur, terkedilmeyi göze almaktır, şevkattir... elbette ki herbirimizin sekse verdiği yanıt birbirinden farklıdır. ancak yine de seksin içinde hepimize tanıdık gelen duygular vardır:iki kişinin çift kişilik bir yatağın bir köşesine kıvrılmasıdır. seks, yakınlıktır.

    sevgilinizi usulca öperek uyandırmak için yanında olmaktır... seks, tenseldir.

    umarıszca flört etmek ve yine de yanınızdaki kişinin daha fazla bir şey yapmak zorunda olmadığını bilmektir. seks, saygıdır.

    zamanı gelene kadar beklemektir. seks, sabırdır.

    her iki kişinin de korunmayı hatırlamasıdır. seks, sorumluluktur.

    içinizde var olup da sizi rahatsız etmeyen kusurdur. seks, kabullenmektir.

    boyundan başlayıp dizlerin arkasında biten bir masajdır. seks, keşiftir.

    yavaş bir iyi geceler öpücüğüdür. seks, şevkattir.

    “hadi sevişelim” demek zorunda olmamaktır. seks, anlamaktır.

    ciddi bir sarılma anını kahkahalara boğacak bir lafı söyleyebilmektir. seks, mizahtır.

    tanıdığınızı sandığınız bir kimsenin yeni bir yüzünü görmektir. seks, yeniliktir.

    “dur yoksa başın derde girer” sözünü duymaktır. seks, tutkudur.

    oturma odanızdaki hasarı gözden geçirmek ve kişisel etkilerin saat yönünde ön kapıdan yatak odasına yayıldığını fark etmektir. seks, terkedilmektir.

    ilk seferinden sonra sevgilinizin gerçekten nasıl göründüğünü görebilmektir. seks, gerçektir.

    saatin kaç olduğunu bilmek ve umursamamaktır. seks, neşedir.

    size sıkı sıkı sarılmış bir çift koldur. seks, kendinden geçmektir.

    doğru kişiye evinizin yedek anahtarını vermektir. seks, güvendir.

    hoşçakal dendiğinde bir şey konuşmaya gerek kalmaksızın geri döneceğini bilmektir. seks, inançtır.

    kollarınızı germek ve “acı” kelimesinin gerçek anlamını keşfetmektir. seks, insan kırılganlığı hakkında öğrenilecek bir derstir.

    diş macununuzun ortadan sıkıldığını görmektir. seks, uyum sağlamaktır.

    pencerede otururken dışarı baktığınızda bu gece kiminle olduğunuzu hatırlamaktır. seks, yansımadır.

    fırtına çıkmasını iple çekmek ve sevgilinizle o günü yatakta geçirmeyi hayal etmektir. seks, düşlemektir
  • geçen yine derse gittim yale üniversitesinde, tabi tek bi tıkla, ders psikolojiydi, konu ise "bizi motive eden şey: seks" ti, derste aldığım notları paylaşayım hemen.

    şimdi diyor prof. bloom, insanlara sorduğumuzda, yapmaktan en çok zevk aldığınız eylem nedir diye, cevap çoğunlukla seks olarak karşımıza çıkıyor. iyi de, diyor ki, başka bir araştırma sonucuna göre ise abd’deki herhangi bi ortalama hıyar (abd yle ilgisi yok, ortalamalar hıyardır) gününün sadece 4 dakika 3 saniyesini seks eylemine harcıyor. vergi belgelerini hazırlamak bile daha uzun tutuyor! yine de seksin hayatımızda bu kadar önemli yere sahip olması normal, çünkü evlilikler, çocuklar, alışverişler, spor yapmalar, sanat eserleri, porno film kiralamalar, hepsini hesaba kattığımızda: evet seks çok önemli. (buradan en büyük fanteziniz nedir diye sorulduğunda “seks!” cevabını veren umut sarıkaya tiplemesine selamlarımı gönderiyorum)

    şimdi darwinist teoriye göre bu normal, çünkü zaten en büyük amacımız genlerimizi olabildiğince serpiştirmek etrafa. bu bizim en büyük motivasyon kaynağımız. biz bu yüzden barlara gideriz, bu yüzden sevişemediğimiz zaman üzülüp anathema dinleriz. diğer taraftan, herşey genler demek değildir diyor bloom ve dawkinsten alıntı yapyor:

    bir çocuk matematikten kötü bir eğitim almışsa, gider bir sene sonra iyi bir hoca tutarsınız olur biter. ama genlerinde sorun olduğunu kabul ederseniz, hemen kedere kapılırsınız. genler neden bu kadar değiştirilemezmiş bir kadermiş gibi anlaşılıyor ki? eğer genlerinizden gelen güç yeterli değilse sadece daha fazla kasmanız gerekir hepsi bu.

    sonra konuya devam ediyor, erkek ve dişi arasındaki fark nedir? biip! penis vajina olayı değil, hem penisi hem de vajinası olmayan üreyebilen hayvanlar da var dünyamızda. cevap: erkek hayvanlar daha küçük seks hücrelerine sahipken (yalnızca genleri taşıyorlar başka bi halta yaradıkları yok), dişi hayvanların daha büyük seks hücreleri var. (hem genleri taşıyorlar, yanında besin, koruyucu zırh, ssk+prim) yumurtanın etrafındaki o zibilyon tane minik solucansı spermleri düşünün.

    pekiiii madem erkeklerin minik seks hücreleri, dişilerin büyük seks hücreleri var, o zaman neden genelde erkekler kadınlara göre fiziksel olarak daha büyük ve daha agresif? cevabı: “aile yatırımı”

    yani, dölün diğer döllere göre hayatta kalabilme şansını arttırabilecek herhangi bir ek yatırım.

    örneği yapıştırıyor tabi bloom, benim bi bok anlamadığımı görünce: mesela diyor hordabasticuvali, her gözünü kırptığında döllenebildiğini düşün (haha, iki dk içinde yüzüm proteinle beslenen japon bukakkecilerine benzerdi) ne kadar basit ve aynı zamanda küçük bir yatırım bu. bi de bir dölü yaratmak için 10 sene beklemesi gereken bir hayvanı düşün (kuzenim oluyor bu.) ne kadar büyük bir yatırım olurdu di mi. dişiler, erkeklere göre daha fazla aile yatırımı yaptıkları için (çünkü daha büyük seks hücreleri var) onlar bedenlerinin içinde kuluçkalanırlar. onları taşırlar, eğer yumurtaysa üzerine otururlar. ve her potansiyel evlat, büyük bir bedele malolur.

    erkeklerdeyse sorun yok. iki dakikada spermi attırıverir. kolay onlar için. oysa kadınlar da mesela, bir kere hamile kaldıklarında, bu süre içinde bir kere daha döllenemezler. bu yüzden bu erkeklerde ve dişilerde farlı psikolojiye yol açar.
    bir erkek bir çok dişiyi dölleyebilir. ama döllediğinde ne oluyor, o dişiyi başka erkek dölleyemiyor. bu da erkekler arası rekabet demek. kim daha fazla dişiyi dölleyecek, bunun yarışı içindeler. çünkü dölledikleri her dişi, genlerinin bir sonraki jenerasyona aktarılması için şans teşkil ediyor. dişiler ise her zaman onu dölleyebilecek bir erkek bulabilir, ama onlar da bir kere döllenildiklerinde, yavruyu taşırken bir daha döllenemedikleri için bu sefer de kaliteli eleman arıyorlar. kaliteli eleman: dölleri en sağlıklı (yani yaşama şansı en fazla olan) ufaklığı verebilecek olan eleman.
    ve bu bize neyi anlatıyor? bir: bu yüzden erkekler fiziksel olarak daha büyük, çünkü diğer erkeklerle ölesiye rekabet halindeler. savaşıyorlar olm kadın için. iki: dişiler daha seçici. (müzik konusunda olmasa bile)

    mesela denizatları. onlarda erkekler taşıyor bebekleri. dişiler sürekli rekabet halinde erkekleri dölleyebilmek için. sonuç? evet tahmin ettiğiniz gibi, dişi denizatları, erkek olanlara göre fiziksel olarak daha büyük.

    penguenler. beraber koruyorlar yumurtalarını, her şey ortaklaşa onlarda. sonuç: evet fiziksel olarak aralarında bir fark yok.

    deniz filleri: erkekleri dişilerinden ortalama 4 kat büyük. ama neden? adamlarda harem olayı var. rekabeti kazanan erkek tek bir dişiyi değil, bütün haremi kapıp döllüyor!

    kuyruksuz şebekler… tek eşli bunlar, bir tane dişi seçiyorlar mutlu mesut yaşıyorlar, beraber yatırım yapıyorlar, sonuç: erkekleri ve dişileri arasında fiziksel boyut olarak bir fark yok.

    insanlar? insanlar çokeşli türüne giriyorlar, çoğu kültürde bu böyle. (buna rağmen sevgilinize söylemeyin, kalbini kırarsınız, sonra ebenizi miker) bizler hayatımızın sonuna kadar bir eş seçmeyiz. erkekler, kadınlardan yüzde 15 daha büyüktür.
    saldırganlık: erkekler daha saldırgandır. evet etrafta çok fazla saldırgan, huysuz, deli hatun vardır, kabul, ama sonuçta erkekler saldırganlığa daha yatkındır. binlerce yıl hatun dölleyebilmek için savaş, sonunda “sesini yükseltme banaa” diyen hatunun olsun. erkek bebekler anne karnındayken de daha fazla tekmelerler dişi bebeklere göre.çocukluklarında daha fazla şiddete yönelik oyunlara meyillidirler falan filan.
    sevişmek için uygun partneri bulmada seçim? tabiki kadınlar daha seçicidir, çünkü dikkatli olmaları gerekir. bir kere dölleniyorlar daha sonra en az dokuz ay beklemek durumunda kalıyorlar. oysa erkeklerin öyle mi? uygun bir genç tarık akan, bir kadının hayatı boyunca döllenebilme sayısını bir ayda çıkarır yemin ederim. araya fıkra eklemeyi de unutmuyor bloom hoca, coolidge efekti’ni anlatmak için.

    başkan calvin coolidge, karısıyla bir gün çiftlikleri geziyormuş. ayrı ayrı takıldıkları bir anda eşi, etrafta bir sürü tavuk varken sadece bir tane horoz olduğunu görünce çiftçiye sormuş: “bir horoz yetiyor mu?”

    “yeter elbet” demiş çiftçi. “horozlar iyidir, bir günde düzinelerce kez sevişebilirler.”

    “bu bilgiyi başkana iletirsen sevinirim” demiş bayan ve gitmiş.

    çiftçi gitmiş anlatmış hikayeyi başkana. başkan sormuş: “düzinelerce sevişmek?? hep aynı tavukla mı?”

    “hayır” demiş çiftçi, “her seferinde başka tavukla”

    “iyi” demiş başkan coolidge “bunu hanımefendiye iletirsin.”

    şimdi birileri çıkar “yaaa ben öyle değilim, tek eşliyim, hayatta yapmam” falan der. doğrudur, yapmayacak olanlar vardır ancak istatistiki verilerimiz bakalım ne diyor:

    farklı farklı yerlerde farklı farklı kişilere şu soru soruldu. önümüzdeki bir ay boyunca kaç farklı partnerle sevişmek istersiniz, peki iki ay boyunca, peki iki yıl boyunca?

    kadınların ortalama cevapları, bir ay için: 0-1 , iki ay için 1-2 ve iki yıl için: 4

    erkeklerin ortalama cevapları: 4-8-18!!!

    diğer bir soru: “önümüzdeki bir yıl içinde, daha önceden tanıdığınız çekici bir erkekle seks yapmak ister misin”: cevap: evet, peki önümüzdeki altı ay içinde? cevap: emin değilim, önümüzdeki bir ay içinde? cevap: hayır.

    aynı soru erkeklere sorulduğunda, tahmin ettiğiniz gibi cevaplar: “evet, evet, evet” !!

    peki ya cinsel çekicilik? yapılan araştırmalarda (ki 37 ulkeden, 10000 kişi üzerinde) “kiminle beraber olmak istersiniz, kiminle evlenmek istersiniz, kiminle yatmak istersiniz” gibi sorularda en fazla puan kazanan şıklar: “şefkatli” ve “zeki” olarak çıkmış.

    ama tabi bazı farklılıklar var erkeklere ve kadınlara göre. örneğin kadınlar daha fazla güç ve statü demişler ve yaşa o kadar önem vermemişler, ki normal çünkü bir erkek 17 sinde de dölleyebilir 50 sinde de.

    erkekler için tabi durum biraz farklı, 20 yaşındaki bir kadının çocuk sahibi olabilme şansıyla 50 yaşındaki bir kadının çocuk sahibi olabilme şansı arasında büyük fark var, yaş önemli.

    ama ortak nokta ne? tabi ki güzellik! güzellik ne? zevkler renkler tartışılmaz diyebilirsiniz ama, sonuçta ortak noktaları oluyor yine de: öncelikle gençlik. sonrasında büyük gözler, dolgun dudaklar, pürüzsüz parlak bir cilt. ama bunların asıl simgelediği başka bir şey var: sağlık. deforme olmamış bir vücut yani. yüz olarak da, sıradan bir yüz. evet bu biraz garip gelebilir ama sıradan bir yüz demek deforme olmamış, başına kötü bir şey gelmemiş bir yüz demek. yaşlandıkça suratımızın simetrisi azalır, ve daha sağlıksız gösterir bu bizi.

    sonra da konu hereroseksüellik ve homoseksüelliğe geliyor. biseksüellik anlaşılır bir şey, bir erkek, hem bir kadınla, hem de bir erkekle yatabilir, sorun değil, ama bir erkek neden bir kadınla sevişmeyi seçmez? işte diyor, bu sorunun cevabını arıyoruz. haftaya olacak dersimize kadar bu soruyu cevaplamaya çalışın diyor prof. bloom.

    benim cevabım: kadın bulamadığı için olabilir mi mr bloom??

    soundtrack: regret – anathema.
  • "seks briç gibidir, insanın iyi bir partneri yoksa iyi bir eli olmalıdır!"
    -woody allen*
  • sex matematiksel olarak ucgenle silindirin benzersiz uyusumunun dogadaki tek ornegidir..
  • tecrübeme dayanarak söylemeliyim ki; sabunla, harici hard diskle, rahat bir koltukta, kapı kilitlenerek yapılmalı.
hesabın var mı? giriş yap