• 30 mart 2014 yerel seçimlerinde akp'nin kazandığı ilçe.

    şimdi hiç kimse çıkıp "vay hülooğğlar" "koyunlar" "makarnacılar" demesin. önyargıya son. bilinçli seçmen nedir, sonuçların tamamına bakıp görsün.

    öncelikle, ilçe halkı, ilçe halkını da geçtim, chp ilçe örgütü bizzat 3000 adet imza toplayıp, chp genel merkezine yolladı. dedi ki "bak arkadaş, bu eleman 15 yıldır belediye başkanı burda, tayyip erdoğan dan beter diktatör oldu, çok da iş yaptığı yok, bunu tekrar aday göstermeyin, vallaha billa kaybederiz, onun yerine kurayla parti üyelerinden birini seçin, garanti kazanırız, burası solun kalesi"

    ama ne oldu, chp genel yönetimi yattı kulağının üstüne, izmir il başkanı ve bir izmir milletvekili geldi, burda söz konusu aday tarafından güzelce karşılandı, yedirildi içirildi, daha da başka şeyler yapıldığı duyuldu, gidip bu arkadaşı yine aday gösterdiler. izmir in bir başka milletvekili, meclis grup toplantısında "ulan kaybedecez selçuk'u" diye bağırdı çağırdı, kağıtları yere fırlattı, nafile. bu adayı kıramayacaklarını söylediler.

    ne mi oldu? 15 oy fark ile akp aldı selçuk'ta seçimi. 15 puan değil bak, 15 oy. söz konusu aday halen itiraz peşinde, ki bu durum bana seçimi kaybetmekten daha çok koyuyor bir chp üyesi olarak. 5 oy farkla kazanma umudu varmış. ulan sen 5 puan fark atsan bile başarısızlık burda.

    neyse, gelelim selçuk halkının "bilinçli seçmen" konusunda verdiği derse.

    chp başkanlığı alamadı, ama meclis üyelerinin yarıdan fazlasını aldı. keza büyükşehir belediyesi chp adayına, selçuk adayının tam iki katı gitti. verilen mesaj açıkçası şu:
    "biz selçukluyuz ve sapına kadar chp liyiz, ancak bu aday arkadaş ya selçuklu değil, ya chp li değil"

    diğer yerlere, özellikle chp genel merkezine ders olması dileğiyle. gerçi hiç sanmıyorum ders alacaklarını, onlar hala "hüloğğğ" "makarnacı" "elektrikler gitti, oylar çalındı" peşindeler. çünkü onlara göre koskoca partinin üyelerinin değil, il başkanının görüşü önemli, o dediyse doğru, onun dediğini yapmazsa bu halk, makarnacı hüloğğcu.

    aferin chp. vallahi aferin yahu.
  • adım atılan ilk andan itibaren her yere sinen ve yansıtılan atatürk sevgisi, bol leylek yuvaları, adım başı envai çeşit tarihi zenginlikler ile doğanın fermuar dişlisi gibi birbirinin içine geçmiş olması ile insanı şaşırtan, kendine hayran bırakan ve dahi kalbinden vuran bir yer. çarpıcı.

    30 nisan pazar günü oğlumla birlikte basmane tren garından 10:40’da bindiğimiz denizli treni, 12:15 gibi selçuk tren garındaydı. (yine hatırlatmakta fayda var, yalnızca 2 ve 3 no. lu kompartmanlar internet üzerinden alınan biletli yolculara ait ve numaralı. 1 ve 4 ise boş bulanın koltuklara oturacağı bir sistemde her ne kadar biletli olsalar da, kısacası numarasızların kompartmanları)*

    indiğimizde bir baktık ki tren garı zaten beldenin içinde ve her yer atatürk bayrakları, flamalar ile süslenmiş, gözlerimize inanamadık; resmen tepelerinde leylek yuvalarının olduğu tarihi sütunlar, çocukların koşuşturduğu küçük yuvarlak bir alan, yanı başında güzel bir kafeterya ile çevrelenmiş yemyeşil bir meydan sizi karşılıyor ilk..

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    chp il binasının yan tarafından direkt efes müzesine çıkılıyor; yanıbaşında ishak bey camii, ahmet ferahlı parkı ve etrafta da bol bol turistler var.

    efes müzesine müze kartla giriş yapılıyor, hemen girişte hediyelik eşya satan bir yer var ziyaretçileri karşılayan, küçücük heykellere 4000-5000 lira etiket konmuş… vakti zamanında deniz kenarındaymış burası, bu nedenle yunus heykelleri dikkatimi çekti, yalnız bazıları alışageldiğimiz gülümseyen bir ifadeye sahip değildi, tam tersine köpek balığı gibi dişleri olan ve kızgın bakan bir halde yapılmışlardı. bir de kolları dizine kadar uzanmış; uzaylı gibi duran küçücük, altından yapılmış tanrıça figürü hoştu.
    meşhur ‘büyük artemis heykeli’ni de eklemek lazım tabii.

    görsel

    görsel

    görsel

    müze çıkışı efes antik kenti'ne kadar karşılıklı ağaçların bulunduğu upuzun bir yol var, 1936 yılında yaptığı belediye başkanlığı döneminde bu ağaçları diktirdiğinden kendi adıyla anılıyor ''dr. sabri yayla bulvarı'' olarak. belli aralıklarla oturmak için de banklar konmuş. insanın ömrüne ömür katan, mis gibi havasını içimize çeke çeke, yüzümüzde gülücükler mutluluk içinde yürümeye koyulduk; öyle ki pılıyı pırtıyı toplayıp yerleşmek geçmedi değil aklımdan, o kadar cezbedici bir belde.

    görsel

    görsel

    2015 yılından itibaren unesco dünya mirası listesinde yer alan efes antik kenti'nin alt girişine gitmek için ana yoldan sola sapıp, patikaya girdiğimizde ise bizi sağlı sollu yemyeşil bahçeler ve tarlalar karşıladı. yanımızdan geçip giden faytonlarla bir nostalji de yaşadık, zira izmir’de kordon ve karşıyaka’da var olan gezinti faytonları uzun zaman önce yasaklandı.

    (not: biz müze kartla giriş yaptık, normalde giriş 400 lira)

    adını sanını bilmediğimiz güzellikte sarı çiçekler, gelincikler, mor çiçekli kaktüsler, meyve ağaçları, çamlar çok geniş bir alana yayılan antik kentin görkemli kalıntılarını süsleyen, kalabalığı çekilir kılan unsurlar arasındaydı. en çok amerikalı ve japon turistler vardı. karınca sürüsü gibi insan seli biraz baş döndürücü olsa da; neredeyse her bir karışta var olan ve çok estetik, ince bir ustalık ile binlerce yıl önce inşa edilmiş tarihi eserler arasında gezinmek( özellikle celsus kütüphanesi ve meryem ana kilisesi), o taşlara dokunmak farklı bir his, farklı bir köprü oluşturdu geçmişle. bu devasa açık alan müzesinin içinde yer alan yamaç evleri ise giriş ücretinden ayrı bir ücrete tabii oluşuyla ilginç bir uygulamaya sahip.*

    1. görsel

    2. görsel

    3. görsel

    4. görsel

    5. görsel

    6. görsel

    7. görsel

    8. görsel

    9. görsel

    yalnızca belediyenin efes antik kenti’nden meryem ana’nın evine (bkz: house of virgin mary) hiçbir şekilde shuttle, dolmuş vb. koymaması, bir tek taksinin çalışması kötü. ya tur ya da kendi araçlarınız ile gidebileceğiniz meryem ana’ya taksiyle gitmek isterseniz - gidiş dönüş ve sizi ortalama yarım saat ile bir saat bekleme süresi dahil- 400 lirayı gözden çıkarmanız gerekmekte ki taksi dışındaki tek alternatifiniz tabanvay ulaşım.*

    efes antik kent üst girişe 6 kilometre uzaklıktaymış meryem ana evi ve yürüyerek gitmek de 1 saat sürüyormuş ancak yolun oldukça dik bir yokuş olduğu belirtilince ve saat faktörünü de hesaba katarak rotayı 2 kilometre uzaklıktaki yedi uyuyanlar’a çevirdik ve oraya yürümeye koyulduk bu defa. yine her iki tarafı yemyeşil bahçeler, ağaçlar, kır çiçekleri ve tarlalardan oluşan nefis bir manzara yol arkadaşlığı yaptı bize. derken, dalına beyaz peçetelerin bağlandığı, gelin gibi kocaman bir dilek ağacı ile karşılaşmanın şaşkınlığı ile biz de dilek diledik yedi uyuyanlara; ancak burasını bir parça bakımsız bulduk, girişte gözleme yapan bir teyze vardı. yedi uyuyanlar mağaralarının bulunduğu yerlere hep tırmanıyorsunuz ve kayıp düşme riski var, dikkatli olmakta fayda var.

    1. görsel

    2. görsel

    3. görsel

    4. görsel

    5. görsel

    dönüşü gene tarlalar arasındaki patika boyunca yaparak ana caddeye çıktık, yol üzerindeki artemis tapınağı’nın tepesine konmuş leyleğin uçuşuyla ‘ leyleği havada gördüğümüz’ bir yılın haberini de aldık sanki.

    görsel

    görsel

    tekrar merkeze döndüğümüzde saat 17.30 civarıydı, google review’a göre puanı 5 üzerinden 4.7 olan ‘ selçuk pidecisi’nde bir mola verdik. turist ağırlıklı, oldukça kalabalık ama tertemiz ve atatürk aşığı bir mekan. bekleme süremizi ikram ettikleri çayı içerek geçirdik; fiyatlar öyle uçuk kaçık değil.

    görsel

    görsel

    görsel

    bu arada turistler nedeniyle istisnasız tüm esnaf ingilizce konuşuyor, cami görevlisinden taksi şoförüne…ne güzel bir şey.

    biraz soluk alıp, dinlendikten sonra bu defa st. john bazilikası’nı görmek için yeniden yürümeye başladık. maalesef 18:00’de kapanmış ancak yanıbaşındaki ishak bey camii, alpaslan camii vb.ile sarmalanmış saint jean sokağında gün batımını izlemek - ki atatürk caddesini dik kesen bir ara sokak- gidip yerinde yaşanması gereken bir güzellikti, insanın aşık olmaması imkansız ve selçuk’a yerleşme kararı almasına neden her bir detay…

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    bu arada selçuk kalesi, belki burnumuzun dibindeydi ama gitmek- dolaşmak- geri dönmek vakit geç olduğundan pek göze alamadığımız ve bir süre sonraki ana sakladığımız duraklar arasında yerini aldı.

    özetle, selçuk başlıbaşına küçücük, bağımsız, özgür bir yönetime sahip olmalı; türkiye'de bir benzeri kesinlikle yoktur.

    19:46 treni ile dönüp, eve geldiğimizde 12:00-19:45 arası 22.980 adım attığımı, 871 kalori harcadığımı ve toplam 16, 6 kilometre yol yürümüş olduğumu gördüm. bacaklarıma kara sular inmiş olsa da kesinlikle değer.

    burada yaşayanlar ne kadar şanslı…“selçuk” kalp “ben” .

    önemli not: ekstra teşekkür de selçuk belediye başkanı sn. filiz ceritoğlu sengel için. ilk defa geldiğim ve aşık olduğum bu beldenin temizliği, bakımlı ve medeni hali övgüleri fazlasıyla hak ediyor.
  • epey süredir buraya kafamı takmış, orta veya uzun vade için selçuk'a yerleşme hedefimi planlamış durumdayım. selçuk'a her gidişimde içim açılıyor; keyif, huzur doluyorum ve yerleşme isteğim artıyor.

    önce buradan yazlık/kışlık olarak kullanılabilecek bahçeli bir ev almak; bu dönemde senenin 20 haftasonu gitmek, 20 haftasonu da ailenin çeşme yarımadasındaki yazlığında takılmak, kalan haftalarda diğer bölgeleri gezmek ve ilerleyen zamanda selçuk'a temelli yerleşmek gibi küçük tatlı düşüncelerim var. hatta bazı günler izmir'e işe bile gidip gelinebilir, yaklaşık 1 saat yol, değer.

    benim için neredeyse tüm özellikleri ihtiyaçlarımı karşılıyor. temiz hava, denize yakınlık, sakinlik, az katlı yerleşim, gezilecek bir dünya yer, bol ve aşırı lezzetli meyve sebze ot, iyi insanlar, güzel manzaralar, her yerinden fışkıran tarih, antik kent, kale, kalenin çevresindeki sakin huzurlu sokaklar ve isabey camii, milyonlarca turiste rağmen nispeten diğer turistik yerlerdekiler kadar bozulmamış esnaf, güzel şaraplar, lezzetli yemekler, geniş ve güzel bir pazar, çok sayıda etkinlik, konser vs. bu akşam bile efes antik kenti'nde lucia di lammermoor operası var. her sene efes maratonu koşuluyor, cumhurbaşkanlığı bisiklet turunun bir etabı buradan geçiyor.

    selçuk merkezden efes yönüne giden ağaçlı yolda yürümenin, bisiklet sürmenin, akşam püfür püfür oturup çayını, içkini içmenin keyfi bile bir başka. sağında artemis tapınağı, ilerde solunda efes. zamanında buraların cazibe merkezi olmasına şaşırmıyorum. bu yol pamucak kavşağına kadar yaklaşık 10 km devam ediyor. selçuk merkezdeki evimden pamucak sahiline ve hatta arka yoldan kuştur tarafına bisikletle gidip denize girmenin düşüncelerine bile dalıyorum.

    kuşadası demişken, zaten ev sevdiğim tatil yerlerinden biri, buraya da arabayla 15 dk mesafede olmak çok güzel. diğer yandan tire, söke gibi sevimli yerler de yakın. biraz daha çerçeveyi genişletirsek gez gez bitmeyecek güzellikler var.

    velhasıl bekle beni selçuk, geliyorum. (bay kemal gibi değil, gerçekten geliyorum)
  • bu ismi taşıyan biri olarak yıllarca sel-çük şakasına maruz kaldım. tam bu hatırayı unutmak üzereydim ki skype'den ismimi okumaya çalışan ukraynalı arkadaş beni acı dolu günlere geri götürdü.

    - how do you pronounciate it? sel-kok (cock) ?
  • güzel konuşma yeteneği olan,uz dilli anlamına gelen türkçe kökenli bir erkek ismi.
  • selçuk isminin anlamı tartışmalıdır.müslüman tarihçiler,salçuk/salcük/sulçük/salijuk/sarçuk şeklinde kullanmışlardır.bu müelliflerden alıntı yapan süryani,hristiyan tarihçiler de ismi bu şekilde telaffuz etmişlerdir.buradan yola çıkarak kelimenin ‘’sal-salmak’’ fiilinden türemiş olma ihtimali vardır. ilaveten ermeni kaynaklarında ‘’sartçuk’’ olarak da geçmektedir. görece bu kadar farklı isimlerle anılması sanırım her dilin söyleniş tarzından kaynaklanmaktadır.
    çeşitli batılı müelliflerde kendi çaplarında ismini anlamlandırmaya çalışmışlardır.bir görüş oğuzların seyhun nehrini geçerken saz ve kamışlardan sal yaptıklarını bu münasebetle selçuk isminin doğduğunu kimi görüş kırgızların buz dağına verdikleri ‘’sel-tağ’’ isminin selçuk ismine evrildiğini söylemektedir.

    kaşgarlı mahmut bu ismi ‘’selçük’’ olarak telaffuz eder ve etimolojik açıklama yapmaz.sadece selçuk’un mevcut selçuklu sultanlarının atası olduğunu yazar.dede korkut oğuz kağan destanında ‘’kiyan selçuk’’ isminde bahseder ve yine kelimenin menşeine dair bir açıklama yoktur.

    bunun yanı sıra günümüzde kullandığımız ‘’selçuk’’ ismi türk dil bilgisine uymamaktadır.kesin olan bir diğer ifade ise ‘’çuk’’-‘’çük’’ hecesinin bir ek olduğudur.türkçede bu ekler küçültme amacıyla kullanılır.diğer bir soru isim ‘’sal’’ mı yoksa ‘’sel’’ hecesinde mi türediğidir.osman turan ve josef marquart gibi tarihçiler ‘’salçuk’’ şeklini benimsemişlerdir.lazslo rasonyi ise kırgızların buz dağına(sel-tağ) atıf yaparak ismin orijinalinin ‘’selçuk’’ olduğunu söylemiştir.sencer divitçioğlu ise başka bir açıklama getirerek ismin orijinalinin ‘’sarcuk’’olduğunu anlamının ise ‘’akçık,beyazcık’’ olduğunu söylemiştir.bunu da türkçe’deki ‘’l-r’’ değişimine binaen söylemiştir.

    bu izahların içinde akla yatkın olan kaşgarlı mahmut’un kullandığı ‘’selçük’’ şeklidir.zaten kendisi türk diline ve lehçelerine ileri düzeyde vakıftır.her ne kadar farklı şekilde anlamdırılsa da yüksek ihtimal ‘’selçuk’’ ismi coğrafi bir bölgenin zaman içinde şahıs adına dönüşmüş halidir.laszlo rasonyi bu coğrafi bölgeyi pamir dağları civarında, faruk sümer ise seyhun’un kuzey bölgelerinde aranması gerektiğini söylemiştir.

    *sal- eski türkçe’de uzun,ince taş anlamına gelmektedir.
    *ayrıca selçuk ismi muhtelif zamanlarda kadın ismi olarak kullanılmıştır.osmanlı tarihinde sultan 1.mehmet’in kızının ismi selcük hatundur.4.kılıçarslan’ın kızının ismi de ‘’salcük’’ hatundur.

    kaynaklar
    türk halklarına giriş tarihi-peter golden
    selçuklular cilt 1-osman g.özgüdenli
    islam ansiklopedisi-‘’selçuk’’ isimi cilt 36
    türk devletlerinde şahıs adları cilt 1-faruk sümer
  • sabah sabah tren garinin ordaki simitciden simit, kitiraklardan peynir alip, gardaki cayhanede oturup tarihi sutunlara yuva yapmis leylekleri ve leylek yavrularini seyrederken kendinizi yillar oncesinin turkiyesinde kara tren beklerken hissedeceginiz ilce. trenin havalimanindan gecmeside ayri bir guzellik tabi.
  • asıl adı ayasuluk olan ilçe. ayasuluk'un hıristiyanlıkla ilgili anlamından ötürü, milliyetçi bir hükümet tarafından adı selçuk olarak değiştirilmiştir. ve de ironiye bakınız ki, dünyanın ticaret merkezi olmuş bu ilçeden, mısır sikkesi bile çıkarken, çıkmayan tek sikke, selçuklu sikkesidir.
  • ulaşım açısından iğrenç bi' yer. resmen turist düdüklemek üzerine kurulmuş sistem. otogara iner inmez kendinizi pusuya yatmış taksicilerin kucağında bulabiliyorsunuz.

    hiç bilmiyorsanız sizi kandırma ihtimalleri çok yüksek. alanlarında uzmanlaşmışlar resmen. misal biz bi' otelin yerini sorduk, "oraya hayatta yayan gidemezsiniz, minibüs de gitmiyor, yolu şöyle rampa böyle yokuş gel ben seni yedi liraya götüreyim dedi." inandık haliyle. hiç de öyle değilmiş, yürüyerek 10 defa gittik, geldik merkeze.

    onun haricinde efes'e bi' tane belediye otobüsü/servisi yok. hadi onu geçtim doğru düzgün minibüs bile yok. seni aşağı kapıda bırakıyorlar, meryemana'ya gitmene imkan yok.

    e oraya kadar gelmişim, meryemana'yı görmeden mi gidicem diyorsun. hooop n'apıyorsun, taksicinin tekinin şefkatli kollarına atlıyorsun. meryemana'ya giden bir tane toplu taşıma aracı yok. bir tane...

    onun haricinde efes ve şirince köyü olmasa bence kimse de gidip gezmez burayı. ben güzel olduğunu falan düşünmüyorum. doğru düzgün yemek yenecek yeri bile yok.

    şirince'yi ve efes'i gezmek isteyeceklere de benim tavsiyem izmir'de kalmaları. sabah erkenden selçuk'a gelseniz aynı gün içerisinde şirince'yi de gezersiniz, efes'i de gezersiniz, akşamına da dönersiniz. hatta araba kiralayın, taksicilerle falan uğraşmayın, emin olun aynı paraya denk gelir.

    dipnot: ulaşımla ilgili yazdıklarımın hemen hemen hepsi, arabası olmayanları ırgalamaktadır.
  • bir parti ideolojisine, ne kadar kemikleşmiş olsa dahi, tabanın iradesini küçümsediği takdirde nasıl cevap verilebileceğini ve bu cevabın da ne kadar acı olacağını 2014 yerel seçimlerinde göstermiş ilçe.

    yaşananlar, bu kadar çekişme ve 15 oy gibi komik bir farkla akp'li adayın kazanması sonrasında yeniden sayım ile kazansa dahi chp'nin kendisine bir dönüp tekrar tekrar bakması gerekli olan örnekolaylardan sadece biridir.

    oylar kaçıncı kere sayılıyor, ne oluyor ipin ucunu kaçırdım ancak bir ankara bilmecesidir gidiyor ilçede de, sokakta taşlı sopalı kavgalar yaşandığı söyleniyor. bu durumda dönüp dönüp ah akp pis akp demek, hele de seçmenler için "bunlar katillere nasıl oy verdi?" edebiyatı yapmak, ülke geneli oyları göz önüne alındığında üstten bakmacılığın alasıdır.

    halk bas bas bağırmışken aynı adamı bir dahaki döneme aday göstermeyin diye chp'ye chp de bu tabandan gelen talebi görmezden gelince, ilk domino taşını kim iktirmiş oluyor?

    chp yeniden sayımlarla kazansa dahi, selçuk'ta bu yerel seçimlerde kaybetmiştir.
hesabın var mı? giriş yap