• (bkz: murat mahmutyazıcıoğlu) nun yazdığı ve yönettiği 3 kuşak kadının hikayesinin anlatıldığı naif oyun.
  • 3 farklı nesilden anne ve kızlarının hikayelerinin anlatıldığı sıcacık oyun. oyunu yazan murat mahmutyazıcıoğlu tebrik ve alkışı hak ediyor. komik ve içten.
    mutlaka izleyin.
  • murat mahmutyazıoğlu'nun yazdığı , başak kıvılcım ertanoğlu, ayfer dönmez ve melis öz'ün oynadığı harikulade oyun.

    bu kadar güzel yazılmış oyunun bir o kadar güzel oynanmasıyla içinizde mutluluk ve yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle sizi evlerinize uğurlayan oyun.

    helal olsun dedirten oyun.

    uzun zamandır izlediğim en iyi oyun.
  • bu sezonun ilgi gören tiyatro oyunlarından biridir. oyun hakkında: `http://kultursanat.halkbank.com.tr/…a-guzelsin/6881`
  • üç farklı nesilden kadının hikayesinin net toplumsal tespitler ve bu kadar güzel gözlemlerle bir erkek tarafından samimi bir şekilde senaryolaştırılması büyük takdirimi toplamış oyundur.

    tabi ki bir tiyatro eleştirmeni ya da tiyatroyu çok yakından takip eden birisi değilim. ama bu oyun, oynandığı yer, oyuna verilen emek üzerine bir iki satır karalamayı hak ediyor.

    açıkçası bu oyunda bir arkadaşımızın arkadaşı oyuncu olarak yer alıyor olmasaydı ne bu oyundan haberimiz olurdu ne de bileti bedava bile verseler dün akşam karaköydeki ikincikat adındaki sahneye gecenin uğursuz karanlığında o pis ara sokakları geçerek giderdik.

    böyle saçmasapan yerde tiyatro sahnesi mi olur be! bunu dedim yani, güya tiyatroyu seviyoruz ama işte avmlerin parlak parlak ışıklarına zemin cilalarına çok alışığız sahnenin yerini kağıt toplayıcı kardeşlerimizden öğrenmeye alışık değiliz ne yapalım.

    cep sinemasından hallice olan salonumuzda yerimizi aldıktan sonra ısınmayı sağlayan ufolar oyun başlayacak diye yavaş yavaş sönerken(ki sönerken çok güzel görünüyorlar) aklımdan "neyse geldik böbrek yerinde, yabancı arkadaşlar falan gelirse onları buraya getireyim dis is riyıl ıstanbul, layf is hidın in dis sitriits" diye caka satmanın hayallerini kuruyorum. lan iki dakika once kaçıp gidecektik ama neyse.

    sonra oyun başladı. üç kadın oyuncu ellerimizden tutup çok net, çok temiz, aşırıya kaçmadan, ajitasyona bağlamadan, nostaljide kaybolmadan oyunu izleyen 50 kişiyi 80 dakika boyunca duygudan duyguya gezdirip koltuklarımıza geri bırakıp gittiler.

    sonrasında oyunun ve yaşattıkları duyguların yaratıcıları başak, melis, ayfer ve muratla fuayede geçirdiğimiz akşamın neticesinde gördüm ki bu oyunu daha iyi oynamak için verilen emek ve özeleştiri, oyunun daha çok insana ulaşabilmesi için yapılan sosyal medya reklamının kredı kartı ödemesinin gecikmesi sebebiyle bloke olmasıyla nasıl yapsak düşüncesi, bir yanda 5 kat asansörle çıkılarak ulaşılan sahnede oynanan ve nefret ederek yarısında çıktığımız oyunlar ve bu oyunların ulaştığı kitleler, ve tabi ki bu oyunun kendisinden anlatılan hikaye hepsi birbirine bağlı. bizi anlatıyor, istanbulu anlatıyor, memleketi anlatıyor.

    dün akşam ikincikat isminde sıcacık bir sahne olduğunu öğrendim, kadıköyde neredeyse önünden her hafta geçtiğimiz ama varlığından haberdar olmadığımız theatron diye bir sahne olduğunu öğrendim, sen istanbuldan daha güzelsin diye güzel bir oyunun varlığını öğrendim. kısacası evet tatmin oldum.

    emek verenlerin hepsini(sahnesini, oyununu, oyuncusunu, yönetmenini, senaristini) lütfen destekleyiniz çünkü aç olduğumuz şey bu. desteklenmesi gereken şey bu.

    https://www.facebook.com/bamistanbul/ bu da sosyal medya hesabıdır. hayrını görün.
  • yazarı aynı zamanda yönetmeni de olunca verilmek istenen duyguların çok iyi verildiğini düşündüğüm oyun. üç sandalye ve arka tarafta asılı yokuşlu istanbul'da yükselen evlerin resmedildiği basit bir perdeden oluşan dekor, oyun başlamadan önce sahnenin oyunculuk performanslarıyla doldurulacağını vadediyor ve oyun boyunca bu konuda yaratılan beklenti fazlasıyla karşılanıyor. böyle güzel yerli bir oyunun ortaya çıkmasında emeği geçen herkesin eline sağlık.
  • bu oyuna annenizi alıp gidin, hayattalarsa babaannenizi, anneannenizi de alıp gidin. benim bir annem kaldı onu götürmek isterim kısfmetse.

    başak kıvılcım ertanoğlu bu rolü ile sadri alışık ödülleri'nde en iyi kadın oyuncu ödülü'nü almış ama ben en çok ayfer dönmez'i beğendim çünkü yaşlı bir kadını genç birinin oynamasının daha zor olduğunu düşünüyorum ve ayfer bu konuda şahaneydi bence. oyunda üç karakterin de kendi gerçek isimlerini kullanmalarına izin vermiş yönetmen. iyi de olmuş, oyun bitince o kimdi bu kimdi demedik :p oyunda istanbul'daki betonlaşmaya, havasızlığa, eski sevilen yerlerin bir bir yıkılmasına da - anneanne sağolsun - içimizde kalan küfürleri sallayabilmiş yazar, yağlarımızı eritti sağ olsun. üç sandalye ile, oyun boyunca da ayağa kalkmadan bu kadar şey yapılabileceğini düşünemezdim. başta o boş sahneyi görünce bir hayalkırıklığı olmuştu, bittiğinde ise ayakta alkışlıyorduk. herkesin emeğine sağlık...

    --- spoiler ---
    sadece sonunda melis öz'ün karakterine o klişe hikayeyi yaşatmasaydı dedim, okan'ı ıssız adam yapması şart mıydı? 30 yaşında mutlu oyuncu evlenmemiş kadın olamaz mıydı yani ailesinin o makus talihini değiştirseydi, bitirirken yeni nesillere bir ümit verseydin be hocam... bir de oyunun başında çok kakafoni oldu bir ara, başak'ın sürekli bağırdığını düşündüm, dinleyemez hale geldim. sakinleştikçe anlaşılır oldu ya da biz alıştık oyun ilerledikçe bilmiyorum ama başta bir rahatsız ediyor.
    --- spoiler ---

    yazan/ yöneten: murat mahmutyazıcıoğlu
    oyuncular: ayfer dönmez, başak kıvılcım ertanoğlu, melis öz
    yönetmen yardımcısı: tuğba sorgun
    kostüm: meltem tolan coşkun
    ışık: cansu kahvecioğlu
    afiş, fotoğraflar, tanıtım filmi: serkan ertekin

    süre: yaklaşık 80 dk

    bir de (bkz: mihrabım diyerek)
  • dün akşam sakıp sabancı müzesi'nde izlediğim oyun.
    iyi ki diyorum.
    fırsatınız olursa mutlaka izlenesi.
  • murat mahmutyazıcıoğlu'nun yazıp yönettiği, 3 kuşak kadının hikayesinin anlatıldığı oyun. benim sezon boyunca izlediğim en sağlam oyundu. kadın meselesinin bir erkeğin kaleminden bu yolla ve bu dille çıkması muazzam sevindirici bir kere. abartısız, sade, net, güçlü ve çok gerçekti. yer yer burnumuzu sızlatacak kadar gerçekti. kadınlık deneyimim sahnedeydi ve biliyorum, birçok kadın benzer hissetti. deneyimimiz ne kadar farklılaşıyor ki zaten?

    bana kalırsa feminist dramaturji kokan bir metindi ve inanılmaz sağlam örülmüştü. müzikler de hikayeyi muazzam destekliyor.

    ne de güzel anlatmış istanbul'u...

    "hiç bu kadar deniz, olup da bu kadar az yosun kokusu olan başka bir şehir daha var mı acaba?
    hiç bu kadar köprü olup hiç kimsenin birbirine ulaşamadığı başka bir şehir...
    bu kadar insan olup da her yerin bomboş olduğu, bomboş…"

    anlatacak bir hikâye yok, üç kadın, üç farklı kuşak; hepimizin olan, olabilecek hayatlar.

    "yürü kız gidiyoruz, sen istanbul'dan daha güzelsin".
  • insanı manik depresif yapma potansiyeline sahip bir oyun. tam hüzün basacakken kahkaha atmak, kahkaha atacakken de hüzne gark olmak iş değil.
    başak'ı dinlerken mimikleri beni aldı küçüklüğüme götürdü resmen. hikayesi anneminkine benzemese bile sanki sahnede annemi izler gibiydim. kocası ve çocukları için mesleğinden vazgeçmeyen bir kadın da kendine farklı bir yol çizemiyor kısacası buralarda.
hesabın var mı? giriş yap