• sen sarki soyledigin zaman,
    mevsimler degisir gibi kimildardi icim.
    dudaklarinda dogardi safaklar ve gunesler,
    gecerdi gozlerimden oyle kizlar ki
    fecirden kadehlerde nagme icmisler

    sen sarki soyledigin zaman,
    ne kadar gencti dunya ve ne guzeldi
    bahar sabahlarinin rahatligi icimizde
    bir ses ki sukun ve sonsuzluk,
    bir ses ki hayat olmustu bizde

    sen sarki soyledigin zaman,
    bahar icinde alem bahtiyardi cam
    sen sarki soyledigin zaman
    oyle bir an ki hayata doyulmazdi

    segah
    munir nurettin selcuk
  • sözleri eksiksiz olarak şöyledir.

    sen şarkı soylediğin zaman
    mevsimler değişir gibi kımıldardı içim
    dudaklarında doğardı şafaklar ve güneşler
    geçerdi gözlerimden öyle kızlar ki
    fecirden kadehlerde nağme içmişler

    sen şarkı söylediğin zaman
    ne kadar gençti dünya ve ne güzeldi
    bahar sabahlarının rahatlığı içimizde
    bir ses ki sükûn ve sonsuzluk
    bir ses ki hayat olmuştu bizde

    sen şarkı söylediğin zaman
    bahar içinde âlem, bahtiyardı can
    bir hilkat sabahı ki her şey beyazdı
    bir vazgeçiş senden gayrı her şeyden
    öyle bir an ki hayata doyulmazdı

    sen şarkı söylediğin zaman
    öyle bir an ki hayata doyulmazdı
    sen şarkı söylediğin zaman
  • dinlemesi ayrı, söylemesi ayrı, çalması ayrı zor olan şarkı.
    'bir vazgeçiş senden gayrı her şeyden'i duyduğum an, her seferinde banko içim çekilir. ne kadar büyük bi laf bu, ne kadar da samimi.

    münir nurettin; her ne kadar büyük besteci de olsa, iş icraya gelince duygudan eksik kalır hep kanımca...

    murat ırkılata versiyonu dinlenmelidir. adam resmen olayın göbeğinden bildiriyo, içine girmiş hadisenin. ağlayası gelir insanın.
  • hiç bilmeden ilk defa dinleyen insanın, en azından ilk üç beş satırda bestekarı münir nurettin'dir arkadaşım bunun demesinin epeyce zor olduğu bir şarkı derim ben.
    hani misal, ruhsarına aybetme nigah ettiğimi isimli canım besteyi dinle, şıppadank dersin işte bu münir nurettin'dir mutlaka diye. ama yok işte bunda o hissiyat.
    yok yok, üç beş satır değil, tümünü de dinlesen yine zor.
    üstadın tarzı içinde bir tat bir doku olmuş sanki, böyle de bir sultanıyegahım olsun ya benim de demiş de yazıvermiş gibi bunu.
    bir şeyi sinmiyor içime ya, adını getiremiyorum işte.
    bu ne idüğü belirsiz hazandan bozma, rüzgarlı bayır tadındaki yaz kafa karışıklığı yaptı bende, ondan hep.doğru dürüst, adamın etlerini sıcağa doyuran yollu töreli bir güneş görmedik ki canına yandığımın global ısınmasında, kıştan kalan rutubetli beyin kıvrımlarını çatıya çıkarıp yün dider gibi didip, serip çırpıp havalandıramadım ki yollu töreli. güneş sabiti eksiği var bünyede, arıza ondan.
    ondan böyle it ayağından paça yemiş gibi fenikip durmam ortalıklarda.
    yoksa üstadın günahı ne efendim?

    (bkz: ditmek)
    (bkz: fenikmek)
  • "fecirden kadehlerde nağme içmişler"
    insanı öylesine etkileyen münir nurettin selçuk şarkısı.
  • muhakkak dinlenmesi gereken şarkılardan. dinlemeden önce bir şey eksikmiş de dinleyince yerine oturuyor gibi..
  • "sen şarkı söylediğin zaman,
    mevsimler değişir gibi kımıldardı içim."

    (...)

    "sen şarkı söylediğin zaman,
    öyle bir an ki hayata doyulmazdı..."

    meral uğurlu'nun icrâsı için:
    http://www.youtube.com/…mnvbosln_u&feature=youtu.be
  • sözleri münir nurettin selçuk'un kendisine ithaf edildiği düşünülerek dinlenildiğinde daha bir anlamlı olan şarkıdır.

    kendisi şarkı söylediği zamanları tahayyül ediyorum da o zamanlar esnasında yaşamadan bile bu şarkıyı dinlerken mevsimler değişir gibi kımıldıyor içim. dudaklarında doğuyor şafaklar ve güneşler. gözlerimden fecirden kadehlerden nağme içmiş kızlar geçiyor.

    o şarkı söylediği zaman ne kadar gençti ve ne güzeldi diye düşünüyorum. bahar sabahlarının rahatlığı insanların içinde, bir ses ki hayat olurdu içimizde.

    o şarkı söylediği zaman sanki bir yaradılış sabahı gibi her şey beyaz, öyle bir an ki hayata doyulmazdı.

    o şarkı söylediği zaman hayata doyulmazdı, hâlâ da doyulmuyor.
  • bu şarkıyla ilk inci aral'ın şarkını söylediğin zamanadlı romanını okurken karşılaştım. sanıyorum üniversitede ilk yılımdı, yani 18 yaşındaydım, romanda ayşe adlı karakter, bu şarkıyı söyler, dinleyenleri hayran bırakır, tabii cihan'ı da. fakat asıl konu bu değil. asıl konu beni de hayran bırakmasıydı, inci aral öyle bir anlatmış ki, dünyanın en muhteşem şarkısı olmalı bu dedim ve hemmem bilgisayarıma koştum. ama dinleyemedim, yani tahammül edemedim. fazla yavaş, can sıkıcı. sanıyorum 1 dakika dolmamıştı ki kapattım.
    işte bu şarkı
    ilk defa klasik türk müziği dinlemeye çalışan beni mazur görün. anadolu rock ve biraz klasik müzik dışında bir kültürü olmayan biri için normaldi bu durum.
    ara sıra klasik türk müziği dinletilerine gitmeye başladım zamanla hoşuma gitti. üniversitedeki topluluğuna bir arkadaşım katılmayı çok istiyordu, yanında gittim seçmelere, öylesine sırf kulağım var mı diye meraktan ben de katıldım. hocamız ilk derste, 'bu müziği ilk dinlediğinizde işkence gelecek size. çünkü kulağınızın yabancı olduğu notalarla dolu ve yıllarca rap gibi hızlı, rock gibi gürültülü ve kaba seslere hakim müzikleri dinleyen çocukların birden bu müziğe alışması olası değildir.' dedi.
    buna döner hikaye bu müzikten anlamayan için
    her neyse, ben üniversitenin 3. yılında bu topluluğa girmiş bulundum. hocamız 'bir sözlü eser belirleyin ve bunu başladığınız ilk ay bir dinleyin, aynı eseri 1 yıl sonra ve 2 yıl sonra tekrar dinleyin. bu eser hakkındaki düşünceleriniz ve dinlerken hissettiğiniz duygu arasındaki farkı algılayıp, müzik konusundaki gelişiminize tanık olacaksınız.' dedi.
    ve ben, sen şarkı söylediğin zaman adlı sözlü eseri, münir nurettin selçuk, meral uğurlu, inci çayırlı gibi değerli hocalarımızdan dinledim. 7 yıl olmuş ilk dinlediğim günden bugüne, en sevdiğim eserdir. ne güzel şarkısın sen..
hesabın var mı? giriş yap