• bilinenin aksine sadece arapça olmayan, birçok dilde, kültürde birden çok anlamı olan çok yönlü isim.

    hintçe de ordu anlamına gelir ve hinduizm'de tanrı ındra'nın karısıdır ve şimşek ile kişileştiririlir. şimşek parıltısı anlamını belki de buradan kazanmıştır.

    ay tanrıçası selena ile aynı kökenden gelir ve ay anlamında da kullanılır.

    afrikan kökenli de bir isimdir, orada ise kaderin hediyesi, tanrı verir anlamlarındadır.

    danca'da kutsal, mübarek anlamındadır.

    şili'de de bir şarap markası olması da cabası, sanırım o ispanyolca da işaret anlamına geldiği için. :)

    bu sebeple sena'lardan tek yönlü olmalarını beklemeyin, onlar insanlıkla beraber gelmiş bir isme sahipler, aynı anda bir çok anlama gelirler ve içlerinde birçok özelliği barındırabilirler. sena'lar evrenseldir.
  • buyuk sayarak ve overek niteleme.

    methetme ovme

    $im$ek pariltisi.
  • nedense, ela gözlü kızlara çok yakışan bir isimdir bu. böyle bi bakarlar, adamın dibi evrende dolaşıp son hızla yere çakılır.
  • bundan altı bucuk sene evvel acıbadem burgerking in önünde erkek arkadaşıyla geçirdiği trafik kazası sonucu kollarımda ölen arkadaşımın adı.
  • "sen a ben b" gibi aşmış iğrençlikte bir espri yapıp,akabinde yaratıcı bir espriymiş ifadesi takınan 134251819318...adet insanla karşılaşmama yol açmış,aslında bu iğrençliği hak etmeyen güzellikteki,megalomanmışçasına taptığım,fevkaladenin fevkindeki hatta ve hatta mükemmelin mükündeki ismim.bu harika esprim için (bkz: dinime küfreden müslüman olsa)
  • aynı anda "övme" ve "ışık" anlamına gelen arapça kökenli bir isim.

    bu kızın dilimden düşmemesinin sebebi gerçekten muhteşem olmasından mı yoksa ismindeki (bkz: övme) anlamlardan mı kaynaklanıyor emin olamıyorum ama, onun için bu övme eylemine örnek vermeden geçemiyorum.

    “sena*; 11 yaşında bir türk olarak almanya'da süper zekalılar okulunda sınıf birincisi olan, aynı zamanda muhteşem keman çalarak muhteşem sesiyle şarkılar söyleyen, henüz 11 yaşında harçlıklarını biriktirip bağış yapan, harçlığından arta kalanla şeker yerine film alan, geçen ay almanya’da yapılan bir resim yarışmasında ikinci olan, sevgi dolu, uslu, akıllı, kararlı, mütevazı, .... sana baktıkça fatih'in tahta çıktığı yaşa şaşırmıyorum.”

    http://www.eksibition.org/show.php?id=33117&t=user
  • bir seyyidhan kömürcü şiiri.

    elim ayağım
    epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum
    adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim
    tanımıyorum
    ben biraz yavaş
    günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri
    ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli
    mümkünse haşhaş
    yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
    diyelim zencefil
    diyelim hatmi

    elim ayağım
    başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal
    aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak
    kalbinde tef ve delik
    kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti
    madem günde beş vakit kalkıp sana baktım
    madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım
    ben uyudum bu kadar uykusunu
    diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun
    kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim
    bir elim
    bir ayağım
    ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim
    diyelim fena
    diyelim feci

    elim ayağım
    artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta
    sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi
    tamam olmak küfür
    tamam etmek hâşâ
    bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
    yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
    günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
    kalıp sana baktım
    kalıp sana bakmak oldu dünya
    baharatları tek tek
    zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
    dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
    dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya

    dağlarına yedi
    çarşılarına bir kez kar yağan doğu
    durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler
    uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya
    diyelim fesleğen vardı
    durup fesleğen çalıştım buralarda
    diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada
    bil dedim
    ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan
    ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda
    yalvarırım beni dünyaya bulaştırma

    elim ayağım
    ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım
    karıştı kalbim
    doğu dağlarını yedi diyen ninem
    her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime
    rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye
    işte ona hep bir çukurdan baktım
    hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce
    dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime
    dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat
    o avlu
    o dam
    o çocukluk
    dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya

    elim ayağım
    yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim
    bu nasıl mümkün
    saçlarından başladılar konuşmaya
    dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım
    değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim
    ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere
    çağırdığım haşhaş
    gittiğim hatmi
    olduğum zencefil
    aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime
    duvarımızda dua
    dualarda büyülü o nine

    elim ayağım
    taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde
    ben iyiyim de kalbim delik
    ben iyiyim de burası doğu
    ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde
    bu farz dedim
    bu farz
    bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur
    bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık
    cümlelerimi yarım
    beni duman eden her neyse onun adına
    bu nasıl mümkün ki
    önce gözlerimden başladım ben konuşmaya
    akşamını gördüm dünyanın
    merak kuşku ve bekleme yerlerini
    hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah
    kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem
    o ayna

    gördüm
    nereye gitsem ben dik gölgm kamburdu bu dünyada

    elim ayağım
    sen gittin yağmurun sürdü sonra
    denediğim taş çarşıları oldu dünyanın
    sabır bitkileri
    kırk uykusunu uyuduğum doğu
    kırk yolunu yürüdüğüm sokak
    hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda
    dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin
    ben dik gölgem kambur
    bu leke başka
  • nedense genelde avrupai ailelerin kızlarında rastladığım isim.

    bunlar açık fikirli olan, kendileri ile barışık, özgüvenleri yüksek olan ancak ukala olmayacak kadar da görmüş geçirmiş olan, sosyoseksüel kimlikleri ile barışık, günlük hayatta kendinden emin tavırları ile kontrolü eline alan, ancak yakın ilişkilerinde (en yakın arkadaşları ile, sevgilileri ile, cinsel ya da tinsel partnerleri ile) korunan kollanan, kontrol edilen taraf olmayı seven tiplerdir (günlük hayatlarında sürekli kontrolü eline alan insanlar olduklarından dolayı gelen bi' bıkkınlık ve kaçma hissidir, ve yakınındaki insanları bundan kaçış için bi' liman olarak görür). bu nedenle sena ismindeki kızlar, gün içinde sosyal yaşamında, iş yaşamında, gece barlarda ve kulüplerde yanındaki erkeğe göre dominant ya da dominant olmasa bile eşit ağırlıkta özgür, ve kendinden emin bir profil çizerler, ancak akşam evde sevgilisine sarılıp film izlerken, sevişirken, ya da o çok yakın oldukları arkadaş ve sırdaşları ile birebir kaldıkları ortamlarda kontrolü karşıdakine vermeyi, sırtını başkasına yaslayabilmeyi seven kişilerdir. giyimleri alternatif (punk, rock, ska, metal, dövme, piercing vs gibi tarzlar) tarzda olmasa bile çok hanım hanımcık ve gündelik de değildir, bu kişiler zeki ve orijinal insanlardır ve genelde kendilerine has giyim tarzları ve kendilerine has beden dilleri mevcuttur.
  • ışığı gören sinekler gibi etrafında uçuşuyorum sena'nın.
    bi açıklaması var mı ki bir adı böyle taşıyışın.

    ne güzel kadın,
    içten bakışıyla beni öldürmeye gelmiş belli.
    bilmez ki seven öldürür, sevgi öldürür beni.
  • başlığa sena marka intercom ile ilgili yorum var diye girmem..
hesabın var mı? giriş yap