• izmirin topragindan cikan en cirkin kadin
  • ota boka, delicesine para harcayan, bunu da ko$esinde ayrintisiyla yazan kadin. yazilari genelde $u $ekildedir:

    "beverly hills'e ferrari marka arabamla gidemedigim icin taksi tutmak zorunda kaliyorum. burasi o kadar ucuz ki, beni bir bucuk kilometre otede bulunan dunyanin en pahali restoranlarından birine goturen taksici gittigi koskoca 1,5 kilometrelik yol icin benden sadece 800 dolar para aliyor. restoranda fiyatlar biraz el yakiyor, ben de bir omlet ve bir salata ismarliyorum. bu ikisi sadece 7000 dolar tutuyor. $araplar cok ucuz, 1,5 milyon dolardan ba$layip 4 milyon dolara kadar gidiyor fiyatlar. 6 $i$e de $arap aldiktan sonra yoluma devam ediyorum"*

    edit: türk sosyetesinin bütün isimlerinin de bu kadının "x senelik can dostu", "kardeşten de ötesi" falan olması ayrı ilginçmiş.
  • geçen sene kitap fuarında kendisini gördüm.
    orada bulunduğum 1 saat boyunca kitap imzaladığı standa hiç kimse uğramadı,
    kimse gelip, değil kitap imzalatmak bir çift laf etmedi.
    ertesi günkü gazete yazısında fuarda izdiham yaratan okurlarına teşekkür etti.
  • oturdum düşündüm. dedim ki nezih bir mahallede, babamdan kalma bir matbaam var. sakin sakin çayımı yudumlarken bir gün ansızın bu bayan giriyor dükkanımdan içeri. ilk olarak "aha!" (çınnn) derim, "alyanslı bir ünlü dostuna bizim mahallede ev tutmuş olmalı!" sohbet ilerledikçe şenay hanım'ın bana kartvizit bastırmaya geldiğini anlarım. peki sıfatı ne olacak bu hanımın? hangi tıtri iç rahatlaığıyla basabileceğim şenay düdek isminin altına?

    dobra dobra adlı programıyla fox tv'ye transfer olmuş kadroda değişiklikle. ayda 120 bin ytl maaşa bağlamış fox tv şenay hanımı.

    sonra kendime dönüyorum. finaller öncesi sabahladığım geceleri getiriyorum zihnime. okul uzayacak diye götümün attığı günleri.. ne bileyim şu anki işime girerken çektiğim sıkıntıları, mülakatları, sınavları. yoğun stresi, elim kalbimde sonuçları beklediğimi filan.. her ayın 15inde bankamatiğin önüne koşuyorum mutlulukla. maaşımı alıyorum. ve şu acı gerçeğe ayıyorum;

    ulan bu kadın devlete millete benden 120 kat daha yararlı bir iş mi yapıyor şimdi? hangi yaralı parmağa işemiş? cep telefonunda seda sayan'ın, pınar altuğ'u, hüsnü şenlendirici'nin numaraları var diye mi bu imtiyazlar, kıyaklar? yaptığı program hangi genç dimağın gelişimine zerre faidede bulunmuş yahut kimin görüşünü genişletmiş? ayda 120 bin ytl ne demek ya? nasıl bir meblağdır bu? kuduruyorum..
  • uzaktan gozleri hafif kisarak bakinca soner arica'ya benzeyen insan..

    http://www.haber5.com/…10/16/07/c491/enay-d_dek.jpg

    kismadan bakarsaniz pek biseye benzemiyor...
  • liverpool kalecisi dudek' in ablasidir.
  • cumlelerinin her biri bir efsane, birer edebiyat saheseridir, turkiyenin gelmis gecmis en buyuk gazete yazari, edebiyatcisi, gezginidir.
    bir kac ornek verip bu buyuk dusunurun bilgi dagarcigindan az da olsa sozluk yazarlarini yararlandirmayi umuyorum.
    ama once diyorum ki:

    once o duyar, once o yazar:

    -geçen hafta sonu çok darlandım. istanbul'un dedikodusundan, pisliğinden, birbirinin yüzüne gülüp de arkasından kuyusunu kazanlardan, dost -görünüp tabir-i caiz ise kazık atanlardan sıkıldım. aslında, şükürler olsun, benim kafam bu konuda rahat.

    -öğle yemeğinde, 2 yıldan sonra canım rakı istedi. nasıl istemesin? vitrinde 45 numara ayakkabı büyüklüğünde duran çipura, levrek, barbun, ege'nin insana şifa veren otları masaya gelince kim burun kıvırabilir ki?

    -sevinçleriniz okyanuslar, üzüntüleriniz kum tanesi kadar olsun.

    -evladım olsa anca bu kadar sevebileceğim dha (doğan haber ajansı) muhabiri cesur sert "anne, izmirli eğlence sahipleri sana kızıyor, onları ihmal ediyormuşsun" deyince bir taşla birkaç kuş vurmak istedim.

    -izmir'e adım atar atmaz doğruca hilton oteli'ne gittim. buranın club katında çok mutlu oluyorum. zaten hilton evim gibi.

    -otele gittiğimde sabah oluyordu. bereket, alkol almadığım için zinde kalktım.

    - uçakta bir şeyler atıştırmadığım için acıkmıştım, ızgara piliçli salata ve sakız tatlısı yedim. şarap ve bira da var ama ben portakal suyu istedim. porsiyonlar doyurucu. toplam 8 milyon lira hesap geldi.

    -gala öncesi, şenay düdek ve posta farkı ile hem dev kadroyu hem de tepeden tırnağa yenilenen maksim gazinosu'nu sayfama taşıdım. ama çok keyifli olduğumu söyleyemeyeceğim. çünkü bugün şansımıza siyah beyaz sayfa denk geldi. o güzelliği renkli bir şekilde yansıtamadım.

    -merkezi gezdim. estetik cerrahi ve kozmetoloji dallarında aşmışlar. gezdikçe hayret ettim. ülkemizde beslenme, genetik faktörler ve uzun süre oturmaya bağlı olan kronik kabızlık nedeniyle sıkça görülen makat hastalıklarının cerrahi ve alternatif tedavilerde rakipsizler.

    - e yaş geldi 47'ye tabii. plazmalite estetik tedaviler için geliştirilmiş en son fototermoliz imiş. yani lazerin bilinen komplikasyonlarını ortadan kaldıran, kişiye özel bir tedavi metoduymuş. ayrıca ciltte sarkmayı ve ince kırışıklıkları yok ederek yüz ovalini bozmadan gençleşme sağlıyormuş. genel yayın yönetmenim sevgili rifat'ım ababay'ım duymasın ama ben galiba bir deneyeceğim.

    --buranın sahipleri çanakkale'de yaşayan kimya mühendisi şükran hanım ve eczacı muzaffer bayraktar çifti. ikisi de çok kaliteli insanlar. bahçesindeki asırlık palmiye ağaçlarının altında oturduk, canımız kalkmak istemedi. hünnap han'ın meyvesini, reçelini ve pastasını mutlaka tatmalısınız. telefon numarası (0286) xxxxx.

    -avukat mehmet öngen'e ait, bir doğa harikası olan öngen country hotel'de. orada bir gün kalmak istedik ama resepsiyonist 20 mayıs'a kadar otelin dolu olduğunu söyledi. öngen hotel'in telefon numarası (0286) xxxxxx.

    -tekirdağ köftesi ve piyaz götürdük. acılı turşuları da bir güzel yedim. sonuç mu? şu an zor oturuyorum. e hemoroid var ya bende. bu hastalığı olan birinin bu kadar acıyı yemesi, kafayı üşüttüğünü gösterir. ama siz bana bakmayın. yolunuz o taraflara düşerse mutlaka meşhur tekirdağ köftecisi ali usta'ya uğrayın. telefon numarası (0282) xxxxxx.

    iste goruyorsunuz ki her cumlesi bir ornek, her anlatimi selale bu yazarimizin, buradan tum sozluk yazarlarinin bir ders cikaracagini umuyorum, "sozluk cok gusel bir yapilanma cok hosuma gitti, ssg denilen kadim dostum geldi "anne bak senin hakkinda soyle entryler boyle entryler var" dedi, bence sozluk tutar. efendim ssg'nin telefon numarasi (212) xxxxx " yazacagi gunleri dort gozle bekliyoruz.
  • şenay düdek ve cenk eren le yapılmış röpörtajdan bir kısım;

    --- spoiler ---
    her insanın hayatında sırları vardır. bir gün canlı yayını biri arayıp sırrınızı açıklar diye korkmuyor musunuz?

    c.e: yaşadığım hayatta hiç pişmanlık duymadım. alnım ak, yüzüm pak. herkes arasın. bu işe girdiğimize göre korktuğumuz bir şey yok.
    ş.d: umrumda değil. ahlaksızlık yapmadık, kimsenin karısına kızına bakmadık, kimseden para almadık. kimseye verecek hesabım yok.
    --- spoiler ---

    vah vah iyice moda girmiş yahu.
  • bıyık bırakırsa çok yakışacağını düşündüğüm insandır.
    dalga geçiyorsam, namussuz, şerefsiz evladıyım.
  • bugünün posta gazetesinden aynen aktarıyorum:

    "bai ling ne arsız, ne şımarık bir kadın! hiç de güzel değil. fare gibi. filmin diğer oyuncusu michael madson ise tam bir sünger! adam ne içti, ne içti inanamazsınız! zaten zavallı 100 kiloluk bir hollywood emektarı"

    şimdi bakalım, dünyalar güzeli şenay abla neler demiş bize; tek tek gidelim, karışıklık olmasın.

    1- "bai ling ne arsız, ne şımarık bir kadın" demiş. bunu diyen insan, köşesinde yediği bin küsür dolarlık yemeklerden, gittiği özel davetlerden, can dostlarından başka bir şey yazmayan şenay düdek'in ta kendisi. şaşırmış sanırım.

    2- "fare gibi" demiş. bu konuda yorum yazma ihtiyacı hissetmiyorum, şu link yeterli olacaktır kanısındayım: http://www.istanbul.edu.tr/…haberler/foto/senay.jpg

    3- "zavallı 100 kiloluk bir hollywood emektarı" demiş. şimdi burda bir yanlış anlaşılma olmasın. burdaki "zavallı" kelimesi, tdk'nın türkçe sözlüğünde şu anlama geliyor: "acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz". insan sormaz mı peki, "sen kimsin ki koskoca michael madson'a zavallı sıfatını yakıştırıyorsun?" diye? sorar tabii ki. adamın hiçbir özelliğini katmasan oyunculuğu yeter, senin hayatın boyunca yüzünü bile göremeyecek olduğun tarantino'nun bir numaralı adamlarından olması yeter.

    demem o ki, bu kadın haddini bilmiyor. hangi ülkede yaşadığından, kim tarafından okunduğundan, hatta kim olduğundan haberi yok. iki ihtimal var: ya sürekli "can dostum", "biricik arkadaşım" diye bahsettiği insanlar, şenay düdek'i çok fena kekliyor, gaza getiriyor; ya da şenay düdek kendini bilemeyecek kadar "şımarmış, arsızlaşmış" durumda. işte ben bugün bunu gördüm.
hesabın var mı? giriş yap