• mutlu bit(e)meyen pek cok hikayenin sonu..
    yeryuzundeki yuz milyonlarca homo economicus'un yurek sizisi cekmesinin sebebidir ilgili kisiye "seni seviyorum" diyememek, cunku isin ekonomisi basittir: sevdigini soylediginde kazanacagini dusundugun sey, ki bu [askina karsilik buldugunda kazanacagini dusundugun toplam fayda*bunun olma olasiligi] gibi bisey olsa gerek, soylemediginde kaybetmeyecegin seyden, ki bu da [halihazirda elinde olan arkadasliktan aldigin haz*1]'e tekabul eder, fazla degilse, soylememeyi secersin..

    kilit nokta zaten hislerinin karsilikli olma ihtimalinin kestirimindedir* bu durum genelde soyle isler gibime geliyor: okuz degilsin ya, once yaklasirsin bir adim, o da yaklasir belki. sonra bir adim daha yaklasirsin, annecim o da ne, o da yaklasir. bir bakar gulersin, o da guler, bir dokunursun, eneee o da dokunur.. sonra bi bakmissin zaten sessiz sedasiz asmissin o citi, artik yanlis anlasilmayacak sekilde frekans degismis.. ama citin oncesinde dolaniyorsan uzun zamandir, eger hislerini acik etmek icin bunu yuksek sesle soylemene gerek kaldiysa, belki de zaten karsilik bulma ihtimalin dusuktur. belki de bu coktan reddedilmeye gebe bir ataktir. o yuzden de susarsin iste.

    ya da, varsayalim dedin ki, "bisey beklemiyorum valla, sadece bilsin sevildigini, herkesin sevildigini bilmeye hakki vardir.".. ama yine de soylenilecek seyin gercekliginden, agizdan ciktigi gibi iki kisinin arasinda havada asili kocaman bir kaya gibi masif, yok sayilamayacak, elle tutulur bir hal almasindan korktugun icin susarsin. halbuki o iki kelimeyi birine soylemek icin yanar tutusursun bazen. icinden tasar sanki, ama o kadar seversin ki, incitmek de istemezsin; bazen o guzel insani, sen sevdigini soyleme ozgurlugunu kullanirken, sevemedigini soyleme sorumlulugu altina sokmak istemezsin, zira reddetmek bazen reddeden icin de cok zordur..

    nihayetinde unutana kadar kalpte o cizikle gezersin.
  • bazen seni seviyorum diyemez insan...
    onun yerine:
    dikkat et kendine, der
    fazla yorma kendini, der
    hava soğuk, sıkı giyin, der
    hız yapma dikkatli git, der
    gidince beni ara, der
    geç yatma erken kalkacaksın, der,
    ..der, der durur..

    can yücel
  • sevgileri yarınlara bıraktınız
    çekingen, tutuk, saygılı.
    bütün yakınlarınız
    sizi yanlış tanıdı.

    bitmeyen işler yüzünden
    (siz böyle olsun istemezdiniz.)
    bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
    kalbinizi dolduran duygular
    kalbinizde kaldı.

    siz geniş zamanlar umuyordunuz,
    çirkindi dar zamanlarda bir sevgiyi söylemek.
    yılların telaşlarda bu kadar çabuk
    geçeceği aklınıza gelmezdi.

    gizli bahçenizde
    açan çiçekler vardı,
    gecelerde ve yalnız.
    vermeye az buldunuz
    yahut vakit olmadı.*
  • sevgiliye; söyleyememek değil de, söylememeyi tercih ediyorum ben. basit, sıradan geliyor... sevmek... çok mu kullanır olduk günlük hayatta, bilmiyorum ama o yoğun anlamı o iki sözcüğe yakıştıramıyorum, o yüzden dilim ona söylemiyor.
    gözlerim, ellerim, merakım, endişem, heyecanım bas bas bağırıyordur, o ayrı...
  • karsindakine iskence cektirmektir. hele ki o sizi seviyorsa hem de kendinden fazla. tabi soyleyememe nedeni onemlidir. eger bir beceriksizlikse karin agrisi gibi kivrandirir karsisindakini eger sevmiyorsa...
  • duygular lisan-ı kal ile dillendirilemeyecek raddede yoğunlaştığı/derinleştiği noktada sesin yalnızca lisan-ı hal ile yol alabileceğinin farkındalığı ve suskunluğu.

    aşk; insanın belkide hayatında ulaşabileceği en üst mertebe, tüm derilerinden soyunduğu en insani, en yalın hali. bu kadar özel bir anda aşkı şehvetten ayırabilecek kadar gün ışığı görmemiş bünyelerin en ucuz iltifatlarının baş aktörü olan bu sözcüğü kullanmak ilk kez tanıştığı hislerinin bu en saf haline tercüman olamayacağının farkındadır aşık ve diyemez maşukuna o iki kelimelik belkide onlarca dilde anlamını bildiği sözcükleri.
    (bkz: derin acılar dilsizdir)
  • eksiklik mi değil mi karar veremediğim şey: aslında düşününce pek de değişen bir şey olmuyor benim açımdan, sadece "neden hiç seni seviyorum demiyorsun bana nikolay", ""yoksa beni sevmiyor musun nikolay", "pazar günü seni kilisede göremedim nikolay" gibi can sıkıcı sorulardan kurtulurdum.

    ilk insanlar bunu, kafaya odunla vurup kadını sırtlayarak çözmüşler mesela. dil bir araçtır ama alternatifsiz bir araç değildir. di mi nikolay? evet abi.

    sonuç olarak kişi için eksiklik olmayabilir ama ilişki açısından kesinlikle eksikliktir.
  • bazen çok sık duymaya alışık olmadığımız için söyleyemiyoruz. aklımıza gelmiyor tabii kolay değil her zaman açık olabilmek.

    " benim için değerlisin" demek daha güzel gelir bana.
  • yaşadığım bir durum bu. sevdiğimi söyleyemiyorum arkadaş. sonra da gelsin öküzler gitsin duygusuzlar. ama yok zor çıkıyor ağzımdan. sanki yalan söylüyormuşum gibi geliyor. hani hissediyorum ama seni seviyorum başka bir şey gibi geliyor. o nedenle de hep şüphe ediyorum seni seviyorumlardan.
  • seni seviyorum diyememek kadar büyük bir sevgi aşk yaşayanlar bilir. söyleyemezsin o 2 kelime çıkmaz ağızdan tüm hücrelerin bilir ona yanıp tutuştuğunu ama söyleyemezsin. bazen söylemediğine hiç pişman olmazsın.
hesabın var mı? giriş yap