• "resmi fiyatları olmayan değerlerin bankacılar tarafından serbetsçe alış-veriş yapıldığı yere serbest piyasa adı verilir."
  • arz talep dengesine göre fiyatların belirlendiği, devlet tarafından kontrol edilmeyen, korunmayan; kararların çoğunluğunun özel şahıslar tarafından verildiği laissez-faire'e göre işleyen serbest pazar.
  • (bkz: adil piyasa)
  • tutabildiğinizi kabul edilebilir yollardan istediğiniz kadar sömürmenin serbest olduğu piyasa.

    olması gereken en gerçek şeklini göremediğimiz ve göremeyeceğimiz bir piyasa modelidir.
    bu modelde devletin ekonomik hayattan tamamen soyutlanması gerekiyor. devletin ekonomiyi kontrol etmesi düşünülemez bile, devletin görevi insanları yönetmektir, ekonomiyi değil. devletin tek ekonomik etkinliği vergi toplamaktır.

    piyasanın dengesi yine piyasanın dinamikleri tarafından belirlendiği düşünülür. görünmez el teorisi ile görünmez bir elin piyasadaki arz-talep-fiyat durumlarını dengede tutacaktır. bu görünmez elin aslında piyasanın en büyük oyuncularının elleri olduğu su götürmez bir gerçektir. çok talep edilen bir malın (bu temel ihtiyaç malzemesi de olabilir) arzını kısarak fiyatının artırılması ancak görünmez el sayesinde olabilir.

    piyasaya girmenin serbest olduğu düşünülse de aslında serbest değildir. büyük ağabeyleriniz size asla yer vermeyecektir. piyasada niş bir kısım mı yakaladınız. çok kısa sürede alabileceğiniz kadar çok alın çünkü büyük ağabeyleriniz o engin bilgi birikimleriyle ve uzun yıllar boyunca edindikleri tecrübeleriyle niş kısma girmekte geç kalmayacaktır. serbest olan tek şey piyasadan çıkıştır. köprüden önceki son çıkış diye bir şey yoktur. köprüye giriş de çıkış da belli bir maliyet getirir, çıkış maliyetini (işi kurarken çektiğiniz kredilerin ödemeleri, makinaların borçları, işçi tazminatları, vb.) karşılayamıyorsanız, battınız. köprüden atlayabilirsiniz.

    serbest piyasada çok iyi bildiğimiz fırsat maliyeti kavramı vardır. bu kavram mallar arasındaki ilişki açısından çok güzel bir kavramdır, birini seçersiniz ve alırsınız öbürü kalır. ancak iş gücüne sıra geldi mi, değişik bir durum oluyor. sanayileşmiş modern ekonomilerde makinalaşma yüksek seviyelerde olduğu için iş gücüne olan ihtiyaç sınırlıdır. serbest piyasada örgütler istedikleri kişiyi işe almakta özgürler. buraya kadar herşey normal. ancak serbest piyasa tam istihdamı öngörmediği için toplumda belli bir seviyeye kadar (genelde %10) işsizliği kabul edilebilir görmektedir. hem işveren hem işçi için doğru kişiyi ve yeri seçmek fırsat maliyetini azaltır. şirketler maliyetleri kısmak adına işten çıkarma yoluna giderler, burada fırsat maliyeti kavramını doğuran durum; işçiye maaş vermeye devam edip kardan fedakarlık yapmak veya işçi çıkarıp kar seviyesini korumak arasında seçim yapma durumudur. toplumdaki bireyler içinse işe gitmek ile işsiz kalmak arası bir gitme gelme durumu olduğundan fırsat maliyeti çok yüksektir.

    serbest piyasada devletin hiçbir rolü olmadığından krizlere açık bir ortam oluşur. katıksız serbest piyasa kavramı 1929'daki büyük buhran ile çökmüştür. 1929'dan sonra devlet görünmez elin yerini almış ve ekonomiye azami seviyede katılmış, istihdam artırılmış, iş güvencesi (güvenlikten farkı; yüksek tazminat ödeme zorunluluğu gibi yöntemlerle işten atmanın giderek zorlaştırılmasıdır) ve güvenliği (güvenceden farkı; karlılığı korumak adına kötü koşullarda ve fazla sürede çalıştırılan işçilerde iş kazası görülme ihtimali yüksektir ve güvenlik düşüktür), asgari ücret uygulaması getirilmiş, tekelleşme karşıtı önlemler alınarak piyasaya giriş kolaylaştırılmıştır. bugün yine katıksız serbest piyasaya doğru yol almaktayız.
  • serbest bırakınca insanın tepesine eden bişey. serbest bırakmamak gerek.
  • ne kadar sözde ''özgür, adil ve çoğulcu rekabeti'' de içerse elinde sonunda tekellerle, tröstlerle,sömürülerle,kartellerle ve vurgunlarla sonuç verir.
hesabın var mı? giriş yap