• yeniden camel icmeye baslasam?
    sunflowers koksam?
    saclarimi uzatsam, araya iki tutam kirmizi atsam?
    bir cift caterpillar ve rengarenk fularlar,
    hatta kot ve mumkun oldugunca bol tulumumu giyinsem?
    usenmeyip, her yere yuruyerek gitsem?
    sabah kahvaltisinda icmeye baslasam?
    portishead’le uykuya dalsam, skunk anansie ile yeni tanissam?
    buldugum butun mumlari yatagimin etrafina dizsem?
    yazdigim mektuplari, bu mumlarla muhurlesem gondermeden once?
    ogle vakti rast geldigim turk filmlerini seyretsem,
    hayat sevince guzel olsa?
    yilbasi gecelerinde birdir bir oynasam?
    tiyatro calismalarina baslasam?
    papatyalar acmisken, taclandirsam basimi?
    fulya’dan mektup beklesem?
    tatillerde ciftlige gitsem,bir turlu donmesem?
    taksimde lise arkadaslarimla bulussam?
    annemden bahsetsem her firsatta?
    kedilerden nefret etsem?
    dussem; dizlerim ve sol kolum kabuk baglasa?
    tereyagli biskuvilere saldirsam her markette?
    en iyi arkadaslarim hep erkek olsa?
    denizin ortasindaki yataklarda uyuyakalsam?
    topuklu ayakkabi ile yuruyemesem?
    pearl jam istanbul’a gelse, sinavlarimi eksem?
    gok gurultusunden korksam?
    telaffuz hatalari yapsam?
    underground’a gitsem, arto bize punk calsa?
    evde kutlanan dogumgunu partilerine cagrilsam?
    "hic kimsenin, yagmurun bile boyle kucuk elleri" olmasa?
    alkolluyken sarki soylesem, sesimi begensem?

    ...tum bunlari basa donup birseyleri degistirmek icin
    istesem? bastan sona sacmaladigimi fark etsem?..
  • farsça, ser+zen+, yani başa kakma, başa çalma.

    ser kısmı açık sanırım, baş demek. sarhoş, serbest, serdengeçti, serpuş gibi sözlerden biliyoruz.
    zen kısmını da aslında neyzen, kalpazan, lafazandan filan biliyoruz da, bilmezden geliyoruz. vurmak, çalmak, çarpmak anlamını ekliyor.
    kısmı da bir farsça ek diyelim. nümayiş, sipariş gibi sözlerden tanıyoruz aslında.

    böyle parçalayınca, serzenmek gibi bir türkçe kökenli sözden gelmediği anlaşılıyor. gelseydi belki daha iyiydi. n'apalım.
  • ne zaman duysam bana serap ezgü programlarından birini hatırlatır. ütü yapıyorum, serap ezgü ile derya baykal arasında gidip geliyorum bu esnada. ütü yapmaya çok uygun bir atmosfer yakalamışım. serap ezgü ile bizbize'de adamın birinin kızı kaçmış, kızdan haber yok. anlatıyor:

    "şimdi serapanım, kızım 25 yaşına gelmişti. istemeye gelenler oluyordu, geri gönderiyordu. ben bi gün çektim kenara, bak kızım dedim (buraları hep iyilikle, yumuşak sesle anlatırlar) bana zararın yok, ben sana bakarım, ama kardeşin var sırada, onun da yaşı geçiyor, gel inat etme diye serzenişte bulundum. o da evlenmek istemediğini söylese de, biraz serzenişle olsa da anlayış göstertti bana. mahalleden işi olan temiz bir oğlanla everdik bunu. arada arayıp kaynatasıyla alakalı serzenişte bulunurdu ama genel olarak iyiydi bi sıkıntısı yoktu. on gün evvel oğlanın ailesi aradı, telefonda ağlamalar, serzenişler... anlamadım başta. kızın gitti demeleriynen başımdan aşağı kaynar kazanlar boşandı serapabla. burdan kızıma sesleniyorum, kızım! duy serzenişlerimi. bir sesini duyur, bir alo baba ben iyiyim de..."

    adamcağız böyle serzenişte bulundu programın sonuna kadar. noldu sonra bilmiyorum ama deneyimlerime dayanarak kızın iki gün sonra filan bağlanıp "baskılardan bıktım serapabla bıraksınlar peşimi" diye serzenişte bulunduğuna eminim. ay harika bişey, nereye koysan oluyor...
  • ince bir ağıt gibi, derin bir sitemin melodilere işlenmişi, iç acıtıcı bir yansımalar müziği.

    dinleyeni amansız elemlere bürüyor, o yüzden üst üste dinlemek zararlı, ama dinlemekten vazgeçmek de bir o kadar zor.
  • muhtesem otesi veinsani yerine mihlayan melodi.. aglayan ney.. ilk defa dalga seslerinin gerekliligi..
  • (bkz: serzenişte)
  • ünsüzlerin ünlemidir.
  • senol filiz ve birol yayla ikilisinin yansimalar serisi albumlerinin sonuncusu*... leziz elbette.
  • yayla ve filiz'in, yansimalar ve bab-ı esrar isimli eserlerindeki tekdüzeligi ve sıkıcılığı bir nebze olsun aşabildikleri, zihinleri önceki albümlere göre az bir az daha zorlayan eserleri. akl-ü hikmet.
  • taner yüncüoğlu'nun çok eski bir albümü. arada bir açıp dinliyorum bu tozlu şarkılardan..

    yollarına güneş ektim
    yeşersin diye bekledim
    bayrak oldun ellerimde
    özlemine hüküm giydim

    güneş ektim...
    yollarına,
    yeşersin diye bekledim
hesabın var mı? giriş yap