• su ana kadar 3 defa gittigim, 1 ocak yani 2011'in ilk gununu de gecirecegim sehir.

    kusura bakmayin da hakkinda yazilan bazi entryleri okuduktan sonra biraz gaz geldi, izin verin icimi dokeyim.

    arkadas harbiden de ne milletiz, iyi ki bir gittik ya; pireyi deve yapmazsak olmaz.

    tokyo'yla kiyaslamadan once tokyo'ya bir gidin arkadasim, "asya'da tokyo'dan sonra en modern sehir" demeden once bir singapur'a gidin, malezya'ya gidin, endonezya'ya gidin, shanghai'ye gidin de ondan sonra yapin tespitinizi..

    yemekleri cok pis kokuyormus ta ayip olmasa tukurecekmis te..
    arkadasim her sey aliskanliklara baglidir. "tadi igrencti" demeden once "benim hosuma gitmedi" diyebilmesini ogren. sen biliyor musun benim buyuk heveslerle yedirdigim yaprak sarmayi japon arkadasimin ozur dileyerek peceteye cikardigini? bu yaprak dolmayi "igrenc tadi olan bir yemek" yapar mi sorarim size.
    sanki siz (biz) bol soganli lahmacun yedikten sonra otobuse binmeyiz hic..

    not: gaza gelmemin sebebi,kisa sureligine yurtdisina cikip ta sadece on yargilariyla olaylari abartarak anlatan ve insanlari bu bilgilerle yanlis yonlendiren yazarlarin tutumudur. sadece bu seul konusunda da degil ya hani; buna denk geldi. bugun adet gunum mudur nedir.
  • uluslararası havaalanının bir adanın üstüne kurulmuş olduğu şehir. uçaklar bu adaya iner, ada seul'e bir asma köprüyle bağlıdır. bu asma köprünün ayakları "h" şeklinde değil, uzak doğu mimarisini andırır gibi "a" şeklinde yapılmıştır. havaalanindan şehir merkezine gidiş bir buçuk saati bulabilir. seul avrupa kentlerine benzemez, daha çok amerikan tarzı gökdelenler, geniş 5-6 şeritli ana caddeler ve büyük arabalar ile dikkat çeker. gökdelenlerin tepelerine dev plazma ekranlar, taksilerinde mini plazma tv'ler bulunur. seul'de iki tip taksi hizmeti vardır. birincisi standart taksiler, bunlarda taksimetre 2000 won'dan açılır ve her kontör 100 won'dur. deluxe taksiler ise genelde siyah veya gri renkte olup 4000 won'dan açılır ve kontörleri 200'er atar. deluxe taksilerde şanslıysanız şöfor size porno yayını yapabilir ve dumura uğrayabilirsiniz (bkz: ben bunu bugun gördüm).

    "seul'de sigara içen olmak" büyük bir zorluktur. kapalı hiç bir yerde sigara içilmez. bunlara restoranlar da dahildir. barlarda bile ancak arkalarda bir iki masa sigara içenler ayrılır. yüzlerce katlı iş merkezlerinde sigara içmek için kapının dışına çıkmanız gerekebilir. taksiye binmeden önce sigara içebilmek için pazarlık yapabilirsiniz. müşteri kaçırmamak için ya da saygılarından göz yumuyorlar. havaalanındaki çıkış sigara içme odası ise ilginçtir. bir atom reaktörünü andırır. içerisi duman altı değildir. dev makinalar gürültüyle çalışıp dumanı yok ederken siz başında sigaranızı tüttürebilirsiniz. free shop'larda bir sürü koreli genç kız size hizmet ederler, almak istediğiniz ürünleri tattırırlar.

    bu şehirde (ve anlaşılan bu ülkede) saygı ve konukseverlik hat safhadadır. otelde kahvaltıda sizi kapıda karşılayıp masanıza oturtana kadar eskortluk ederler. her önlerinden geçtiğinizde sizi yarı beline kadar eğilip selamlarlar. genelde halkı ingilizce bilmez, bilenlerle de anlaşmak zordur. dillerindeki hece yapısı ingilizceyi keskin bir aksanla konuşmalarına yol açar. örneğin :

    "f" ve "v" harflerini "p" ve "b" olarak söylerler :
    - woo july to heb a copy ?
    (would you like to have a coffee ? demek istiyor)

    - how much is this for ?
    - tübelpü bon.
    - how much ????
    - tübeeeelllpppüüü..
    ("twelve" won demek istiyor)

    45 milyon nüfuslu güney kore'nin kendine özgü alfabesi ve dili var. genç nüfus oranı yüksek. nedense sokaklarda daha çok genç kızlar görünüyor. hepsinin boyu, saçı ve yüzü aynı geliyor. uzun koyu renk çorap ve mini etek giymek onlarda klasik bir trend. ayakabıları da hep kelebek tokalı... yaygınlık sırasına göre buda, konfiçyüs, isa ve muhammed dinlerinin bir arada bulunduğu ülkede üniversiteli gençler dinsiz olduklarını belirtiyor. tabi ahlaki değerleri çok sağlam olduğu için insanın içinden "bunların en dinsizi bizim en dindarımızı bile cebinden çıkarır" demek geliyor. kuzey kore ile gençlerin hiç bir sorunu olmadığı, aynı felsefeyi taşıdıkları görülüyor.

    seul'de yemekler alışık olmayan için mide bulandırıcı olabilir. öncelikle metro, alışveriş merkezi, sokaklar, restoranlar, hatta mc donalds, burger king dahil olmak üzere her yer bunların sarımsaklı soğanlı soslarından kokar. bu kokudan rahatsız olmayan yabancı yok gibidir. kimchi adı verilen yosun kurusunu soya sosuyla birlikte her şeyin üstüne ekerler. tadı kabak çekirdeğinin yeşil zarına benzer. şekerli mercimek çorbası ve kıymalı ananas burada görülecek ama yenemeyecek dumur menülerdendir. aç kalıp başvuracağınız mc donalds ve burger king bile burada bizdeki lezzetinden yoksundur. balık bol ve iridir. bunları ve özellikle karidesleri pek pişirmedikleri için ancak balık paneleri tercih edilebilir. sushi versiyonları ve prinçleri çok güzel.

    turistik yer olarak önerilen itaewon semti'nde görecek bir yer yoktur. onun yerine downtown'daki iki büyük sokak pazarı, elektronik eşya çarşısı (bizim doğubank'ın benzeri ama onlarca katı büyüklükte), dünyanın sayılı yükseklerinden seul kulesi, bu çevredeki tapınaklar, gençlerin takıldığı universite caddesi ve nehrin aşağısındaki coex iş merkezi görülmeye ve gezilmeye değer yerlerdir. alışveriş için fazla heveslenmeyin ancak kore malı ürünler burada bizden daha ucuza alınabilir. bir de kaliteli markaların aksesuarları burada ucuz. 24 saat açık alışveriş merkezleri olduğu için gezmeye zaman bulunabilmesi kolay oluyor.

    donanım manyağı bir ülke olduğundan herkes plazma ekran, cep telefonu, mp3 çalıcı, cep bilgisayarı ile gezmektedir. burada otelinizden makul fiyata bir laptop kiralayabilirsiniz. otel odasında şarjlı el feneri ve gaz maskesi bulunması da düşündürücüdür.

    iç savaş sonrası durumu kurtarıp çağdaşlaşmış ve kişi başı dolarları maximizer'lamış güney kore'yi görünce insan "vah türkiyem" demeden edemiyor. tabii bir de kore'nin kuzeyini görmek gerekir ki, kimbilir sefalet ne safhadadır.
  • insanlar çekik gözlü olmasa, ortalık da soya ve sarımsak kokmasa, insanın new york'ta dolaştığını sanmasına yol açabilecek şehir. japonya hariç diğer uzakdoğu ülkelerine göre eğitim seviyeleri, özgüvenleri, yaşam standartları çok daha yüksek olan insanların yaşadığı bu şehirde insanlar oldukça yardımsever ve sıcakkanlıdır.

    gördüğüm kadarıyla, yemekleri genel olarak yenir yutulur şeyler değil:
    gittiğim kurumda, öğle yemeği için yemekhanenin olduğu kata inince ağır bir sarımsak kokusu bastırmıştır. ev sahiplerimle tepsilerimizi alıp self servis yemekleri alma faslına geçtiğimizde, koku dayanılmaz hale gelmiştir ve "beni ye" mesajı veren hiçbir şey göze kestirilememiştir. meraklı çocuk misali bu ne, bu ne diye soraraktan birşeyler alınıp masaya geçilir. aç kalmamak için tuzsuz, yağsız ve lapa gibi olduğu bilindiği halde haşlanmış pirinç de alınmıştır.

    kimchi, garip garip baharatlara bulanmadığı sürece aç kalmamak adına yenilebilecek birşey olsa da bir iki ısırıktan sonra mide fesatı geçirmemek için bir kenara bırakılır. pirincin tad bastırıcı özelliğinden yararlanarak yumurta - sebze - baharat karışımı yiyecek tüketilmeye çalışılırken ortaya bir tabak laver gelir. dikdörtgen şeklinde kurutulmuş koyu yeşil renkli yosun tabakalarıdır bunlar. aniden alkışlayacak kadar sevinir masadakiler. ablalardan biri, chopstick değil de parmaklarını kullanıyormuşçasına maharetle bir yaprak alır, arasına pirinç koyup sarma sarar gibi sarar ve "işte böyle yapacaksın" deyip yemeye başlar. ince insanlar oldukları için bir sonraki yaprağı yeme şerefini bana bırakırlar. parmak desteğiyle acemi gelin sarması şeklinde bir yosun dolması hazırlayıp bir ısırık alınır.

    bu an şöyle hayal edilmelidir:

    masadaki 6-7 koreli, gururla karışık, merakla, biraz da beğeneceğinize olan güvenle gözlerini ayırmadan yüzünüze bakmaktadır. oysa siz ağzınıza girmiş şeyin tadı ile tepeden tırnağa bir titreme yaşamışsınızdır ve yalnız olsanız kesinlikle daha önce yedikleriniz de dahil herşeyi püskürtme ihtiyacı duymaktasınızdır. bakışlar güvenden, endişeye doğru döner. dil ve refleksler, "aman ölecezz!" demekte, beyin ise, "ölmezsin, bak bunlar ölmemiş, ayıp oluyo, yut" demektedir. şimdiye dek balık yağı tableti, gripin ve kazayla yuttuğum kocaman gaflik misketim dahil herhangi birşeyi bu kadar zorlanarak yuttuğumu hatırlamıyorum.

    o tad iki gün tüm cabalara rağmen ağızdan gitmez, havaalanında duty free'de laver chocolate diye birşey görünce koşarak dükkandan kaçılır. evde yaprak sarması görmeye bile tahamül edilemez hale gelinir.
  • yaklasik 2 aydir itaewon'unda ikamet edip cheongdam'inda calistigim guney korenin baskenti olan sehir. su ana kadar:

    * burada isimler soyisim, iki isim seklinde, tumu (%99) 3 karakterden olusuyor. dolayisiyla 50 milyon nufuslu ulkede toplam 207 (ikiyuzyedi) soyadi oldugunu da (ki o yuzden dunya kupasinda guney kore takiminda 8 tane lee falan var) dusunursek isim benzerligi burada cok normal karsilaniyor. isim derken, isim soyisim.

    * "my name is won-kyu, my english name is bred" seklinde cok insanla tanistim. burada kisilerin kendilerine ingilizce bir isim secmeleri oldukca populer (-- ki saniyorum genel olarak uzak dogu asya'da da). "secmeleri" diyorum, cunku kendileri seciyorlar (onu da yanlis seciyorlar, bred ne lan). nufusun buyuk cogunlugunda herhangi resmi bir kayitda ingilizce isimler gecerli degil. hatta overseas seyahat halindeki bir cok koreli her ulkede farkli isim, hatta ayni ulkeye ikinci gidislerinde farkli bir isim beyan ediyorlar. "nasil oluyor lan" soruma cevap "veriyorlar bir kagit, isim hanesine ne istersek onu yaziyoruz" seklinde (bkz: oha)

    * henuz otobuse binmedim, metroya bir kac kez bindim, sonra binmedim (kayboluyorum cunku). taksiler ucuz. metro ve taksi icin konusacak olursak evet bir koku durumu mevcut. genis bir insan oldugumdan olumune rahatsiz olmasamda kokuya "sarimsak" diyemiyorum. kapali her mekanda klima calisiyor ve garip bir koku beraberinde geliyor.

    * kore mutfagini bir kac kez denedikten sonra vazgectim. hic gerek yok. dunyada "kore mutfagi" diye birsey olmamasi cok dogal. benim bildigim tavuk "tatli" olmaz. hele hele tursu (kimchi) hic tatli olmaz. sacma bence. tabi yemek yemeyi cok seven ve genel olarak yemegin goreceli olarak ucuz oldugu bu sehirde kore yemekleri yiyemiyorsaniz biraz gotunuze giriyor. hergun burgerking, mcdonalds veya kfc yenmiyor. biraz farklilik ve bati mutfagi aradiginizda 70-80 lirayi birakiveriyorsunuz.

    * itaewon denilen yer orta uzunlukta sagli soglu magazalarin, barlarin, restoranlarin oldugu bir cadde. cadde ustunde iki tane turk donerci var. ikisinin de eti rezalet. ama yenmez degil. tavuk doner deneyin, daha mantikli.

    * sehrin en uzun caddesi olan tahran (teheranno) caddesinde sagli sollu 36 tane starbucks var. hatta starbuck cakmasi diger kahve franchise'lari da katarsaniz 150'nin ustunde kahve dukkani var diyebiliriz. genel olarak metrekare basina dusen starbucks sayisi en fazla olan sehir yakistirmasi hic yanlis degil. buna ragmen 2 aydir buradayim, bu sehirde kahve kulturu var diyemiyorum.

    * iki tur taksi var, pahali ve ucuz (sacma). pahali olanin ucuzdan farki rengi (siyah, koyu kahverengi) ve koltuklari (deri). hatta pahali olan arabalar nispeten daha eskiler. sonucta hepsi ayni kokuyor, bosu bosuna pahali olana binmeyin. tum taksiler otomatik vites (2 kere bindim duz vitese). hepsine navigasyon cihazi var (hatta bazilarinda nedense iki tane var). sadece taksilerde degil, tum arabalarda var kocaman kocaman navigasyon cihazlari.

    * yolda, metroda, parkta, alisveris merkezlerinde, ellerinde cep telefonlarinda televizyon seyretmeyi cok seven bir millet.
  • yaklaşık 10 saatlik yolculuk sonrası dünyanın en iyi havaalanıyla karşılar sizi seul. incheon havaalanı seul'e yaklaşık 1 saat uzaklıkta. istanbul'da sabiha gökçen'e uzak derdim ama bu incheon'u görünce uzaklık neymiş anlıyor insan. havaalanından seul'e otobüsle veya tren kullanarak gidebilirsiniz. ama treni tavsiye etmem. iki de bir aktarma yapmak zorundasınız trenle giderseniz. ancak otobüsle direk istediğiniz yere gidebilirsiniz. otobüs fiyatı 10.000 wondur. yaklaşık 16 tl. otobüsler pek konforlu değil havataş'ın havaş'ın otobüsleri yanında. otobüslerde ve metrolarda 4 dilde anons yapılıyor: korece, çince, japonca, ingilizce. durağınızı kaçırmamak için dikkatle dinlemeniz tavsiye edilir otobüsler içine. metrolarda ise lcd ekranlarla durak takibi yapabilirsiniz. otobüs şöförleri pek ingilizce bilmez. yardım istemeye çalışırsanız ingilizce bilmeyen türk abinin yardımcı olmaya çalışma yönteminin kore versiyonunu görebilirsiniz. metro sistemini ciddi şekilde geliştirmişler. london undergroundu ile yarışır kesinlikle. konforda ise londranın eline verir. metrolarda telefonlarınızı kullanabilirsiniz, genelde beleş wifi bulabilirsiniz. yine metro duraklarındaki geniş lcd ekranlarda şehirle ilgili bilgi alabilirsiniz. t-money kart kullanırsanız metro ile otobüs arasında aktarma yapabilirsiniz.

    -kore'de fiyatlar genel olarak türkiye ile aynı. otobüsler 1100 won, metro aynı şekilde 1100 won. yaklaşık 1.7 tl.

    -sigara fiyatları bir türk genci için çok cezbedici. en pahalı sigara 2700 won:) 4 tl civarında. orada yaşayan, para kazanan için düşünürsek aşırı derecede ucuz sigara. he bi de sigaraların orasında burasında resim yok. korece uyarılar yazıyo. zaten bi sikim anlamayacağınız için rahatça içebilirsiniz. sigara ucuz olmasına ucuz ama öyle her yerde sigara içmezsiniz. belirli caddelerde sigara içmek yasaktır. kapalı alanlarda sigara içme yasağı yok. aksine açık alanlarında sigara içme yasağının olması biraz garip. misal havalimanında dışarı çıktınız açık alana, sigara içemezsin burda. sigara içme odalarına gitmeniz lazım. ama güzellik şurdaki havalimanının içinde de sigara içme odaları var. gir içeri iç sigaranı sikim gibi sigara kokusuyla.

    -adamlar seulu han nehrinin iki yakasına kurmuşlar. gariptir ki şehir yine nehrin kuzeyine kurulmuş diğer nehirli avrupa şehirleri örneğinde olduğu gibi. nehir dediğimde baya bi geniş. bi boğaziçi kadar var. ama nehir kenarını otoyollarla doldurmuşlar. bizim boğaz gibi bi anlamı cazibesi yok. sıfır cazibe. nehrin üstüne kurulan köprülerde de bir cacık yok avrupa şehirlerinde olduğu gibi. bildiğin düz köprü yapmışlar genelde. he şehir merkezi demiştim. şehir merkezi bu nehrin kuzeyine kurulmuş. kuzeyde göreceğiniz n seul kulesinin etrafı şehrin merkezini oluşturuyor. bu tepeye çıkarsanız genel olarak seulu görürsünüz. göreceğiniz şey gökdelenler, yine gökdelen apartmanlardır. şehirde yerleşim alanının fazla olmayışı, ve şehir nüfusunun fazla oluşu bu büyük apartmanları gerekli kılmış. var olan az katlı yerler de yıkılıp yerine büyük apartmanlar dikilmekte.

    -seul'ü görünce koreyi görmüş olursunuz. korenin tüm şehirleri seul gibidir gelişmişlik olarak. busan olsun, incheon olsun seul gibi ciddi şekilde gelişmiş şehirlerdir. demem o ki bizdeki gibi sadece bir şehrin gelişmiş olduğu bir yapıya sahip değiller. insan bunları görünce kendi tarihini yadırgamaya başlıyor. meğer diyosun biz bi baltaya sap olamamışız. şehirdeki arabaların 10da 4ü kia, 10da 4ü hyundai geri kalanı da yine kore menşeili araba markaları. adamlar zamanında bir değil onlarca babayiğitçıkarmışlar. renault markası da bu kore arabaları arasında iş yapmasının zor olduğunu anlamış olmalı ki ismini samsung-renault olarak değiştirmiş. amblem olarak da samsungun amblemini kullanıyor arabalarda.

    bi şehirde yapılabilecek en güzel atraksiyon şehre özgü yemekleri tatmakdır benim için. bunu seviyorsanız seul size onlarca çeşit yemek sunar:
    -pilav sevenlere bibimpab ve bulgogi tavsiye edilir. pilavın et ve çeşit çeşit yeşillik katılmış hali diyebiliriz buna. ama bu yemeklerin kişiye özel pişiyor olması yemeği daha bi tatlı kılıyor. fiyatı 6000-7000 won arası. yaklaşık 10 tl.
    -et sevenler barbekü restoranlarına uğramadan dönmesinler. bildiğin kendin pişir kendin ye restoranları. ama onlarca çeşit et var. ve açık büfe tarzında. yiyebildiğin kadar ye. ama artık bırakma. bırakırsan 5000 won cezası var. açık büfenin fiyatı da 11,500 won akşam vakti. öğlen vakti 9000 won. bi de sadece et yok menüde. mezeler, salatalarda açık büfeye dahil.
    -tavuk pilav sevenler dakgalbi'yi kesinlikle denesinler. aşçılardan birinin alet edevatıyla masanıza gelip, masanızda canlı canlı yemeğinizi pişirmesi eminim hoşunuza gidecektir.
    -kore noodle'ı da denenebilir. marketten alıp otelinizde sıcak suyla noodle'ı yapmanız daha mantıklı. zira restoranlarda basit noodle'a yaklaşık 10 tl para vermek koyabilir.
    -her asya ülkesinde olduğu gibi seulde de mükemmel sokak yemekleri bulabilirsiniz. myeong-dong caddesine bir uçtan girip, sokak yemeklerini deneye deneye bir uçtan çıkabilirsiniz. cadde üzerindeki tavuk döneri tavsiye ederim. içine kattıkları sos tavuk döneri sıradanlıktan çıkarıyor. yediğim en iyi tavuk dönerdir.
    -şehirde bütün restoranlarda su bedavadır. hava limanında içme suyu çeşmeleri bulabilirsiniz. genelde her metro istasyonunda tuvalet-lavabo vardır ve beleştir. şehir içinde de bazı yerlerde halk tuvaleti bulabilirsiniz ve bunlar da beleştir:)

    -hediyelik eşya almak isterseniz inseadong en iyi yerdir. cadde boyunca bir çok dükkan bulabilirsiniz.

    yukarıda kokuyla ilgili yazan arkadaşlara da kaymadan edemeyeceğim. koku falan hikaye beyler. farklı kokusu olduğu kesin, her şehrin farklı kokusu olduğu gibi, ama alışmanız 5 dakikanızı almaz. sırf koku ile şehre bok atmaya gerek yok.
  • arastirma yapmadan gidilmemesi gereken yer. nufusunun yirmi milyon civarlarinda oldugunu bilmeden, hava durumuna google'dan bakip 0 - 1 dereceymis bizim buralar gibi kotarir deyip gitmemek lazim. alfabesi de ogrenilse fena olmaz. her yerde bir sey yaziyor ama hic bir sey anlamiyorsunuz. dur merkezi dolanayim diyorsunuz, merkez bitmiyor. hava sicakligini 0-1 saniyorsunuz, gunesi kesen gokdelenler sayesine hava direk eksilere dusuveriyor. agiz kaslari calismamaya, burun donmaya basliyor.

    ayrica burada bir sey acili yaziyorsa acili geliyor. avrupadaki gibi ucundan azicik tattirmiyorlar. fiyatlari denildigi gibi ucuzmus. ben hem fiyata hem resmine aldanip ikinci siparisi de verdim (ilki kucuk gorunmustu). once siparisi alirken garson tuhaf bakti, sonra da yemekler geldiginde civarda geri kalan. gerci yedikten sonra da tuhaf bakmis olabilirler. butun gun duzgun yememis ac bunye saldirdiktan sonra, ortalik da pek bi sey kalmadi.

    bir de metre kareye en cok starbucks burada dusuyor sanirsam. kafayi nereye cevirseniz, starbucks yazisi gorebiliyorsunuz.
  • seul'e büyük ihtimalle incheon havalimanı üzerinden geleceksiniz. incheon havalimanı anakarada bulunmuyor, sarı deniz'in üzerindeki bir adaya inşa edilmiş ve seul'e uzun bir köprü ile bağlanmış. burası 2002 fifa dünya kupası başlamadan 1 yıl önce tamamlanmış ve an itibariyle dünyanın en başarılı havalimanlarından olarak gösteriliyor. nedenini anlamak zor değil. gayet düzenli, geniş, her yerde wi-fi bağlantısı olan şık bir havalimanı. şehir merkezine gitmek için tren, otobüs veya taksi kullanabilirsiniz. biz özel araçla devam ettiğimiz için otoyolu tecrübe ettik ama şehir merkezine ulaşmak 1 saati geçiyor. yoğun trafik var.

    evet, trafik seul'den bahsederken ıskalayamayacağımız bir kelime. gün içerisinde ciddi bir trafik mevcut. ancak istanbul trafiği'nden farkı, kaotik bir trafik olmaması. araçların birbirine saygılı olduğu, habire şerit değiştirmediği yavaş da olsa düzenli bir trafik bu. ama trafikte yayalara saygı maalesef yüksek değil.

    seul bir batı şehri gibi değil. yüksek gökdelenlerle bezeli, oldukça kalabalık tipik bir uzakdoğu şehri. öyle ki güney kore nüfusunun yarısı seul ve çevresinde yaşıyor. yüksek gökdelenlerden bahsedersek geceyarıları dahi ışıklarının hatırı sayılır bir kısmı yanıyor. kore mucizesi dediğimiz şey sanırım bu sönmeyen dirayetli ışıklarda gizli.

    havası kirli. sabahları şehrin üstüne sağlıklı olmayan bir pus çöküyor. tek tük de olsa maskeli insanlar görmek mümkün. sarı deniz de, han nehri de pek temiz gözükmüyor.

    seul'de dünyanın en büyük metrosu* bulunuyor. farklı renk kodlarına ayrılmış farklı hatlar bütün şehri örümcek ağı gibi kaplamış. hiç otobüs, taksi kullanmadan istediğiniz yere rahatlıkla gidebilirsiniz. her hat sanırım farklı şirketler tarafından işletiliyor, çünkü trenlerin kalitesi değişken ancak hepsinde hangi durağa geldiğinizi ingilizce olarak bildiriyorlar. bilinmesi gereken en önemli şey bu arkadaşların son sefer anlayışları biraz farklı. saat 12 gibi olan son sefer hattın sonuna kadar gitmiyor, çattadanak ortada bir yerde bırakıyor. benim gibi gecenin bir yarısı ortada kalmamak için buna dikkat edin. kart otomatları da oldukça kullanışlı. gideceğiniz istasyonu ve kaç kişi olduğunuzu giriyorsunuz, parayı hesaplayıp alıyor. ancak çok yüksek banknotları kabul etmiyor, elimizde 50.000 kore won'u çaresizce para bozduracak yer ararken genç bir koreli yetişti de yardımcı oldu sağolsun. t-money denilen kartı almak gereksiz, ancak uzun süreli kalacaksanız düşünülebilir.

    ben hiç taksi ve otobüs kullanmadım, metro gayet yeterli. taksi kullanacaksanız siyah olanlarını tercih etmeyin. daha pahalı lüks taksilermiş onlar.

    seul belediyesi sigaraya karşı açık bir savaş başlatmış. kapalı alanları bırakın, açık alanlarda bile sigara içilemiyor. sokaklarda sigara içme bölgeleri veya kapalı sigara odaları var, sadece oralarda içebiliyorsunuz. bence güzel bir uygulama.

    kore insanı oldukça yardımsever. ingilizceleri çok iyi olmasa da, yardım etmeye hevesliler. yollarını değiştirip sizi alıp sorduğunuz yere bırakacak kadar. türkleri sevmiyorlar diyen olmuş ama katılmıyorum. karşılaştığım insanlarda türk kelimesi kesinlikle sempati uyandırdı. hatta yongsan elektronik marketteki tezgahtar kızlar türkçe pazarlık edebiliyorlar. öylesine telefonlara bakarken indirim yaparım diyip gülümsemesi şaşırttı. şehir inanılmaz güvenli. bunu hissediyorsunuz. sokaklar erken boşalsa da ıssız sokaklardan otelime dönerken gram tedirginlik hissetmedim. kendi memleketim ankara'da bu kadar rahat olamam.

    şehrin ortasından han nehri geçiyor ve şehri kuzey-güney olarak bölüyor. öyle ufak bir nehir gibi düşünmeyin neredeyse boğaz kadar ama onlarca köprü ile şehrin güneyi ve kuzeyi bağlanmış. tarihi seul ve birçok atraksiyon kuzeyde yer alıyor. gangnam şehrin güneyinde yer alan lüks bir semt, şahsen ben gidip görmedim.

    seul'de gezip görülecek çok fazla şey yok maalesef. kore zaten genel olarak asırlarca başka milletlerin hakimiyeti altında olduğundan tarihi ve kültürel açıdan pek fazla esere sahip olmayan bir ülke. orada burada görülen birkaç tapınak dışında cezbedici bir tarihi eser yok. doğal güzellikler açısından da zengin değil.

    seul'de iki eski hükümdarlık sarayı bulunuyor. birbirlerinden 15-20 dakikalık yürüyüş mesafesi uzakta olan gyeongbokgung ve changdeokgung ikilisinden beni daha çok etkileyen ilki oldu. changdeokgung'un dağlık tarafı gittiğimde kapalıydı, orayı biraz erken kapatıyorlar sanırım. gyeongbokgung japonlar tarafından yıkılınca, changdeokgung'a geçmiş kraliyet ailesi. orası da japonlar tarafından oldukça hırpalanmış.

    myeongdong denilen alışveriş bölgesi yayalara mahsus, sokak satıcılarının yoğun bulunduğu bir yer. abartısız 10 mağazadan 8'i kozmetik mağazası. aynı zamanda pahalı bir yer. birkaç sokak yemeği deneyip çıktık biz. sokak yemeklerinden ileride bahsedeceğim.

    namdaemun şehrin eski güney kapısının olduğu mahalle. marketi ile meşhur. ıvır zıvır birçok şeyi burada ucuza bulabiliyorsunuz, fotoğraf makinesi satan dükkanlar da sıralanmış. satıcılar saat 22 dedi mi toparlanmaya başlıyor.

    geldik itaewon'a. geceleri seul'un kalbinin attığı semt. uluslararası bir bölge, her türlü dünya yemeklerini burada tatmak mümkün. birkaç türk restoranı da bulunuyor. bölge pubları, gece hayatı ile meşhur ama içki fiyatları ucuz değil, türkiye seviyesinde. sokaklarda devriye atan amerikan inzibatlar var, bunların sizinle bir alakası yok askerler taşkınlık yapmasın diye dolaşıyorlar.

    sokak yemekleri gayet yenilebilir şeyler. kağıt helvada*dondurma, ekmek üstüne kırılmış yağda yumurta gibi tanıdık şeylere rastlamak mümkün. soslu bir tavuk şiş çeşidi de mevcut. her et yemeklerinde kullandıkları bu favori sosları tatlı ve aynı zamanda acı bir sos. bir dükkanda kurutulmuş et, jambon satılıyordu, satıcı ikram edince tadına baktım ve evet, yine aynı sosa bulanmıştı. domuz eti yaygın. yine deniz ürünlerinden sokak yemekleri mevcut, ama öyle yenmeyecek aman bu da ne denecek bir şey yok. diğer uzakdoğu kültürlerinden farklı olarak metal chopstick kullanıyorlar. bence kullanımı daha zor.

    milli içecekleri soju, marketlerde farklı varyasyonlarla satılıyor. içimi oldukça hafif olan bu içkinin alkol oranı şarap seviyesinde (%15 civarı)

    genel itibariyle istanbul'a benzeyen bir şehir seul. sokaklarının koktuğundan bahsedilmiş, evet yer yer ağır kokular duyabiliyorsunuz ama abartılacak bir durum yok bence. hükümete yönelik protestolar da yaygın. anguk civarında yürürken bir tanesinin başlangıcına tanık oldum. söylenene göre bayağı şiddetli müdahaleler olabiliyormuş. zira çok fazla sayıda polis mevcuttu, bekleme yapmadan uzaklaştım.

    sonuç olarak seul uzakdoğunun önemli, büyük şehirlerinden birisi. ancak tarihi bir dokusu bulunmadığından çok fazla gezilecek, görülecek yeri yok. turizm amaçlı geliyorsanız 2 günde geniş geniş gezersiniz.
  • taze döndüm hemen aktarıyorum,öncelikle eğer seul'e gidecekseniz en uygun uçak biletini emirates ile bulabilirsiniz.dubaı uzerınden yaklaşık 10100 km yol uçarak incheon havalimanı 'na inersiniz ki kendisi dünyada görüp görebileceğiniz en guzel havalimanıdır ve üstüste 6 sene dünyanın en iyi havalimanı seçilmiştir.havalanından seul merkeze trenle yaklaşık 80 dakıka suruyor eğer bır korelı arkadaşınız sizi karşılamadıysa bu ulkedekı ılk gunde kaybolma olasılığınız yuksek derım aman dıkkat zıra metro hattı inanılmaz karışık.metrodan ınıp seul'deki ilk havayı soludugunuzda gerçekten farklı biyere geldiğinizi hissedeceksiniz.sokaklar nem ahtapot soya sosu sarımsak karışımı birşey kokuyor fakat 2 güne kalmaz alışıyorsunuz dert etmeyin.pahalı bir kent ama abartmaya gerek yok sonuçta biz de istanbul'da yaşayan insanlarız fazla koymuyor.yemek ve yol türkıye ıle aynı duzeyde hatta metro'da transfere hiç denilecek kadar az bir para ödediğiniz için turkıye'den daha ucuz dıyebilirm.seul'den asya kültürü ile fazla bir şey beklemeyin ,kendisi tam anlamıyla küçük bir amerika şehridir.gökdelenler arasında kurulmuş bişehır.türk oldugunuzu heryerde söyleyin dunyada sevıldıgımız tek başkent sanırım.imkanınız varsa gidin görün pişman olmayacaksınız.gerçi pişmanlık beklentinize göre değişir.
  • gökyüzünün bile bir garip koktuğu uzakdoğu şehri. seul havaalanına indiğiniz andan itibaren başlayıp bir saniye nefes aldırmadan devam ediyor. üstelik insanı da havası da aynı kokuyor. nasıl tarif etsem, böyle soya - sarımsak - ginseng - yosun kokuları karışımı bir şey. pazar yerlerinde büyük kazanlarda kızartılan ipek böceği ve çekirgenin katkısını da unutmayalım tabi. belki benim burnum ziyadesiyle hassas bilmiyorum. ama bir koku var, o kesin.

    sarımsak adeta bir totem. tapıyorlar. sabah kahvaltıda, üstelikte çiğ olarak yemeye başlayıp geceyi yine onunla noktalıyorlar. bir çeşit milli kahraman onlar için. zira, geçmiş yıllarda tüm asya’yı sarsan sars gribi, sarımsağın gücü adına bir tek korelilere dokunamamış. öyle diyorlar.

    yemeklerin içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken canınızdan bezmeniz mümkün. denizden ne çıkarsa yiyorlar hakikaten. ama farklı tarzda pişiriyorlar ve birde onlara özgü tuhaf kokulu soslarla. beğeneni de olabilir tabi, ama ben zaten deniz ürünleri mevzuunda özürlü olduğumdan epey bir zorluk çektim. fast food yenebilir diyeceklere, gidip orda bir denemelerini söylerim, daha da bir şey demem. bibimbap denen sebze karışımlı pilavda bir hayat kurtarıcı olarak benim totemim olmuştu.

    "namdaemun" ve "dongdaemun" adında iki büyük halk pazarları var ki oldukça keyifli bunları gezmek. fiyatlar da oldukça ucuz. pazarda gezerken yol kenarında oturan, bellerinde önlük takılı yaşlı teyzeler dikkatinizi çekebilir. bu teyzeler seyyar döviz büroları. veriyorsun doları, oturduğu yerde önlüğünden çıkardığı wonla anında exchange ediveriyor.

    ginseng özel bir öneme sahip. kore resmi tekel idaresi tarafından yapılıp, pazarlama ve satışı da yine bu kurumun izin ve gözetimine bağlı olan mağazalarda satılıyor. seul’de bu şekilde ve sadece ginseng satan 4-5 katlı mağazalar mevcut.

    şehir gökdelenler şehri. ama saraylarını gezdiğinizde ufak çapta bir şok yaşıyorsunuz. saray denen şey, devasa büyüklükteki bahçelerin içinde, uzakdoğu stili yapılmış, dış tarafı renkli boyalarla boyanıp süslenmiş, normal boyutta hatta küçük sayılabilecek tahta yapılar. osmanlı saraylarını bilen bizler için seul'dekiler birer tahta kulübe. içlerinde de tek bir eşya dahi yok. ama bahçeleri gerçekten bir harika.

    insanları çok sıcakkanlı olmasa da oldukça saygılı ve kibarlar. gerçi konuşmaya başladıklarında, korecenin telaffuz özelliği ve buna ilaveten gırtlaktan doğaçlama olarak çıkardıkları garip sesler nedeniyle karşınızdakinin sizi yiyeceğini ya da döveceğini sanıyorsunuz. korkmayın, tehlikesizler. ama türk olduğunuzu söylediğinizde duydukları sevinçten yiyebilirler.
  • gezmek icin en az uc gun gereken sehir. bu soyledigim kadar surede ancak en onemli yerlerini gorebiliyorsunuz. sindire sindire gezmek isterseniz cok daha fazla zamana ihtiyaciniz var.

    oncelikle sunu soyleyeyim. bence sehir oldukca underrated. esasinda gezimizin orjinal planinda seul yer almiyordu. tum zamani japonyada geciririz diye dusunuyorduk. ama biraz arastirinca seul'u de dahil ettik plana; iyi ki de etmisiz. fazla uzatmadan kendi gezi planimizi ve birkac faydali notu paylasayim burada.

    gitmeden once yapmaniz gerekenlerin uzerinden geceyim once. bir kere sim card alin ya da wifi kiralayin. biz sim card aldik. su siteyi tavsiye ederim bu islem icin. gitmeden birkac gun once bu siteye gidip almaniz gerekiyor. daha sonra sim card'i incheon havaalanindan teslim aliyorsunuz ve hemen kullanmaya baslayabiliyorsunuz. aktivasyon icin falan beklemeniz gerekmiyor. fiyatlar da oldukca uygun.

    sehir ici ulasim icin de t-money card i almaniz oldukca kolaylik saglayacak size. bu karti havaalanindan da alabilirsiniz ya da sehirin neredeyse her yerinde bulunan 7-eleven'lardan temin edebilirsiniz.

    seullu insanlar oldukca tatlilar. ve turklere karsi da bir yakinliklari var. kore savasindan kalan bir sempati muhtemelen. sehri gezerken pek cok ogrenci tarafindan "birkac dakikaniz var mi" seklinde durdurulmaniz muhtemel yabanci oldugunuz icin. sanirim bu ogrencilere odev veriyorlar yabancilarla konusmalari icin. bu konusma sirasinda turk oldugunuzu soylerseniz sicak bir ilgiyle karsilasiyorsunuz. hatta bir sokak ropartajina bile dahil oldum ben.

    konaklama icin myeong-dong bolgesini tavsiye ederim. oldukca hareketli bir bolge; metro baglantisi guzel.

    uzatmadan uc gunluk gezi planina geciyorum.

    1. gun:

    ilk gun oldukca yogun bir programimiz vardi bizim. geziye ilk olarak changdeokgung sarayindan basladik. bu sarayin secret garden (huwon) denen bir kismi var. burasi icin biletinizi onceden rezerve etmeniz gerekiyor. en azindan gitmeden bir hafta once rezerve etmeniz faydali olur. aksi takdirde istediginiz saatte giremeyebilirsiniz. huwon'u bir rehber esliginde gezebiliyorsunuz ancak. sonrasinda changdeokgung sarayini gezebilirsiniz.

    sarayi gezdikten sonra jongmyo tapinagini gezin. burasi cok fazla zamaninizi almiyor.

    tapinaktan sonra diger buyuk saray olan gyeongbokgung palace a gecin. bu sarayi da rehber esliginde gezmenizi tavsiye ederim. gunde birkac sefer ucretsiz ingilizce tur var ve oldukca bilgilendirici bu sekilde gezmek. kore tarihi ve kulturune dair pek cok sey ogreneceksiniz.

    ilk gunu bukchon hanok village'ta sonlandirin. bu kisimda korenin geleneksel evlerini goreceksiniz.

    sayet hala zamaniniz kaldiysa gwangjang traditional market'a gidin. yemek konusunda sinir tanimayan biriyseniz oldukca ilginc bir menu bekliyor sizi. burada onlarca kucuk seyyar yemek saticilari var. ama menu hakkinda fikriniz olsun diye yaziyorum: domuz derisi, kopek eti corbasi, domuz kani sosisi, tavuk ayagi, canli ahtapot, vb. yiyecekler var. yani oldukca uc noktada bir menu sizi bekliyor. aslinda pek sinir tanimam yemek konusunda ama ben bile yiyemedim. yiyenleri de takdir ediyorum cidden.

    2. gun:

    ikinci gune deoksugung sarayinda baslayin. burada gunde iki defa geleneksel kiyafetli nobetcilerin; nobet degisim toreni oluyor. bunlardan ilki saat 10.30'da. bunu kesinlikle kacirmayin. torenden sonra bu nobetcilerle fotograf cektirme sansiniz oluyor. bu nobet degisimi sarayin icinde degil; girisinde oluyor. dolayisiyla girmeden once bunu izleyin; daha sonra saraya girin.

    sarayi gezdikten sonra cheonggyecheon'a gidin. burasi sehrin ortasindan gecen bir nehir esasinda. kenarinda yuruyus yapmak oldukca zevkli. tamamini yurumeye calismayin tabii. bosuna vakit kaybetmeyin.

    bir sonraki durak jogyesa tapinagi. burasi oldukca etkileyici bir yer. kesinlikle gorulmeli.

    tapinagi gezdikten sonra insa-dong bolgesine gecebilirsiniz. burada cok guzel bir tea house var. biz esasinda burayi sansa bulduk. ingilizce adi "47th avenue tea house" olarak geciyor. surada anlatmislar. burada cay icmeniz tavsiye edilir.

    sonrasinda gangnam tarafina gecin. ama gangnam'i gezmeden once bongeunsa isimli budist tapinagini da gormeniz tavsiye edilir. bongeunsa yi da gezdikten sonra gangnam istasyonuna gidin ve seul'un luks hayatini gorun. samsung'un merkezi olan d'light da bu bolgede bulunuyor. girmeniz tavsiye edilir. icerideki 4d vr experience'i sakin atlamayin, oldukca zevkli.

    bu gunun aksaminda itaewon kismina gidin. burasi oldukca expat agirlikli bir bolge. dolayisiyla pek cok yabanci goreceksiniz. burayi tavsiye etmemin sebebi ise gece hayatinin oldukca hareketli olmasi. aksama gold bar'da baslayip sonrasinda gece klubune gitmek isterseniz soap'da devam edebilirsiniz. bizim gittigimiz aksam soap'daki muzik pek guzel degildi gerci ama genelde iyi bir club oldugu soyleniyor.

    3. gun:

    bu gune dongdaemun design plaza'da baslayin. iceride pek cok ilginc tasarimda urun satan magazalar var. merakliysaniz alisveris yapmak icin ideal. ama meraklisi degilseniz bile binanin tasarimini gormek icin de olsa gidilmeli buraya.

    sonrasinda "the war memorial of korea" ya girin. buranin girisinde kore savasinda guney kore'ye yardim etmis olan tum devletlerin bayraklari bulunuyor. elbette turkiye de yer aliyor. muze oldukca buyuk. detayli gezmek isterseniz butun gununuzu bile alabilir. iceride yine 4d bir sinema var. saatte bir kez gosterim var ve sadece 15 kisilik kontenjan var. geziniz sirasinda bunu da dikkate alin.

    bu gunu namsan'da noktalayin. namsan sehri cevreleyen dort tepeden bir tanesi. bu tepenin ustunde n seoul tower bulunuyor. buraya yuruyerek cikmaniz mumkun ama ayni zamanda teleferik de var. haftasonu oldukca uzun bir sira oluyor teleferik icin. bunu da dikkate alarak zamanlayin gezinizi. sayet love-lock asma merakiniz varsa bu kulenin dibi bunun icin dogru nokta. zaten tonlarca kilit dikkatinizi cekecek hemen.

    kuleden manzara oldukca guzel. her kule icin oldugu gibi; tavsiye edilen zaman gun batmadan hemen once cikip gun batimini yukaridan izlemek.

    ----

    biz uc gune bu kadar sigdirabildik; daha fazlasini yapabilecegine inanan suserler icin yapilabilecek daha cok sey var seul'de. birkac adet de genel not paylasayim:

    * myeong-dong sokagi sokak saticilariyla dolu. burada yemek yemek buyuk zevk. cok saglikli degildir muhtemelen ama tatildesiniz sonucta. o kadar dusunmeyin derim.

    * yukarida saydigim saraylar icin kombine bilet var. bu saraylarin herhangi birine gittiginizde bu kombine bileti alabilirsiniz ve tek tek almaktan cok daha ucuza geliyor. muhakkak boyle alin.

    * huwon icin rezervasyon yaparken; sadece rezervasyon yapin. parayi odemeyin. bir onceki maddede belirttigim sebepten oturu kombine bilet almak daha iyi.

    * sayet bir gununuz daha varsa dmz (de-militarized zone) gezilmeli diyorlar, aklinizda bulunsun.

    * kore barbekusu icin bir yer tavsiye edeyim bir de. hondae bolgesinde (ki bu bolge universite bolgesi) soyle bir yer var. et belki harika degil ama fiyatlari oldukca makul. o sebeple paylastigim linkte de belirtildigi gibi: "best value for money"

    * insanlar genelde cok sicak. sayet sizi yolda birkac dakikaniz var mi diye durdururlarsa geri cevirmeyin. amaclari sadece size birkac soru sormak cidden.

    bu sehrin bu kadar az ziyaret ediliyor olmasina aldanip da es gecmeyin. fevkalade guzel sehir. gidip daha uzun sure gezmek isterdim acikcasi. tadini cikarin...
hesabın var mı? giriş yap