asya sinemasının hayranı olduğumu ve pek izlediğimi söyleyemem. ama bu 3,5 saatlik japon filmine bayıldığımı itiraf etmeliyim. zaten 1970 öncesi eski yapımlar her zaman ilgimi çekmiştir. daha nostaljik ve izlenmeye daha değer buluyorum.
özellikle
seven samurai'ın çekildiği dönemin çok üzerinde olduğunu düşünüyorum.
---
spoiler ---
1954 yapımı bu savaş filmi, otoriteler tarafından kullanılan çekim teknikleri konusunda öncü kabul edilir. aksiyon dolu birçok savaş sahnesi oldukça hızlı çekilmiştir, sahnenin akışını ve sürekliliğini bozmamak adına aynı anda birden fazla kamerayla çekim yapılmıştır. özellikle çiftçilerin haydutlarla savaştığı ve haydutları bir bir avladığı sahnelerdeki akışı görmemek imkansız.
17. yüzyıl başlarında japonya'da hüküm süren iç savaş döneminde köylüler de haydutların baskılarından ve hasat dönemi sonrasında gelip bütün pirinçlerini almalarından bıkmıştır. tek bildikleri çiftçilik olan köylüler hem haydutlardan korkarlar ve acizdirler hem de bütün bir yılı aç geçirmeyi istememektedirler. ve o kadar çaresizdirler ki; çözüm aradıkları bir anda bir kadın feryat figan "bizi koruyacak bir tanrı yok mu? toprak vergisi! zorunlu işçilik! savaş! kuraklık! şimdi de, haydutlar! tanrılar, biz çiftçilerin açlıktan ölmesini istiyor olmalı." şeklinde isyan bayrağını çeker. sonunda köyün yaşlısından "günde 3 öğün yemek karşılığında köylerini haydutlara karşı koruyacak samuray kiralama" öğüdünü alırlar ve aç samuraylar bulmak üzere düşerler yollara.
samuray kiralayıp köylerini korumayı istemelerinde bir sorun yok fakat söz konusu köylüler, haydutlardan nefret ettikleri ölçüde samuraylardan da korkup nefret ediyorlar. hatta 7 samuray bulup köye getirdikleri gün hiçbir köylü evinden çıkmak ve samurayları karşılamak istemiyor. ne zaman ki, haydutların geldiğini haber veren zil çalmaya başlıyor, bütün köylüler samurayların etrafına doluşup eteklerine yapışarak köylerini kurtarmalarını istiyorlar. tam da bu noktada ne kadar aciz olurlarsa olsunlar bir yanda da köylülerin iki yüzlü ve kurnaz olduklarını düşünmeye başladım. çünkü samurayları kiralamaya karar vermeden önce samuraylar mı yoksa haydutlar mı gibi bir tartışmaya giriştiklerinde "kafan kesilmek üzereyken sakalın için endişelenmen neye yarar ki?" diyerek samurayları tercih ettiklerinde de niyetlerini çok bariz belli etmişlerdi zaten.
bu arada samurayları bu derece sevmemelerinin sebebi; köy düzenlerinin bozulacak olması, samurayların kadınlara düşkünlüğü ve köy kadınlarının namuslarının tehlikeye girecek olması. hatta çiftiçilerden biri kızının upuzun saçlarını bıçakla soğan doğrar gibi kıt kıt kesti.hoş; kesim sonrası kız, bildiğin oğlana döndü ama yine de kızını samuraylardan uzak tutabildiğini söyleyemeyeceğim. eee ne demişler; sakınan göze çöp batar. çok da şey yapmıcan...
peki, sizce bu onurlu samuraylar neden karın tokluğuna bir köyü korumayı kabul ettiler? normalde bu derece onurlu savaşçıların 3 öğün yemek için bir iş yapmayı kabul etmesi pek anlaşılır bir şey değil.
"çünkü onlar samuray". ben bu cümleyi, filmi izledikten sonra çok daha iyi anladım. filmdeki her bir samurayın kendine özgü bir karakteri, niteliği ve tarzı var fakat hepsinin ortak noktası; onurlu olmaları ve güçlü olmaları, artı bu gücü iyi bir şeyler yapmak için kullanmayı tercih etmeleri. bu samurayların mücadelesini, bu sefil köyü nasıl da savaşçı ve güçlü bir köye dönüştürdüklerini izlerken bir yanda da aklıma bir zamanların "
türk ordusu" geldi. asla kıyas yapmıyorum. sadece samurayların bilgeliğini, aydınlık yüzünü, karakterli duruşunu, sakinliğini, güvenilirliğini, kendilerinden eminliğini gördükçe bir zamanların eğitimli türk ordusunu düşünmeden yapamadım.
3,5 saat boyunca her bir samurayın karakterinin ve yaşadığı duygunun direkt ve detaylı bir şekilde verilmesini çok sevdim.
peki 3,5 saatin sonunda kazanan kim oldu dersiniz?
haydutlar mı?
samuraylar mı?
yoksa köylüler mi?
şöyle bir ipucu verebilirim.
samuraylar ilk kez köylüleri savaş için eğitmeye başladıklarında kaçıp gitmek ve düzeni bozmak istediler. sevgili bilge samurayımız “unutmayın! bu bir savaş! hepiniz aynı teknedesiniz! sadece kendini düşünen bir adam, aynı zamanda sonunu da hazırlar. böyle bir bencillik hoş görülemez!” diye azarladığı köylülerle girdiği savaştan 4 samurayını kayıp vererek çıktı.
haydutların hiçbiri esir bile alınmadı. hatta atından düşen her bir hayduta karşı 15 köylü birden ellerinde mızraklarla saldırıp öldürdüler.
köylülere ne oldu?
en son gördüğümde müzik eşliğinde geri geri dans ederek pirinçlerini hasat ediyorlardı....
---
spoiler ---