• üst edit: böyle vahim bir olayın sözlükte ilgi görmemesi çok üzücü bir durum. futbol ve siyaset başlıkları altında kayboldu maalesef.

    turhal sevgi evleri’nde yaşayan 26 çocuğun sistematik işkence boyutunda kötü muameleye maruz kaldığı ortaya çıktı. çocuklar, fiziksel ve psikolojik şiddet, ağır psikiyatrik ilaçları içmeye zorlanma gibi insanlık dışı uygulamalara maruz kalmış.

    kaynak

    insanlığımızdan bir kez daha utanmamıza sebep olan olay.

    --- spoiler ---

    tokat’ın turhal ilçesindeki aile çalışma ve sosyal hizmetler bakanlığı’na bağlı sevgi evleri’nde, yaşları 4 ila 12 arasında değişen 26 çocuğa işkencede bulunulduğu ortaya çıktı. çocukların, bu evlerdeki görevliler tarafından sistematik fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı, ağır psikiyatrik ilaçları içmek zorunda bırakıldıkları ortaya çıktı.

    tokat’ın turhal ilçesindeki sevgi evleri’nde yaşanan insanlık dışı uygulamalar, mağdur çocuklardan birinin ailesi ve turhal kaymakamlığı’nın şikâyetleri üzerine ortaya çıktı. cumhuriyet savcısı bilge dursun’un hazırladığı iddianamede yer alan ayrıntılar, çocuklara yapılan kötü muamelenin ‘işkence’ boyutunda olduğunu ortaya koyuyor.

    5 tutuklunun bulunduğu dava kapsamında sevgi evleri’nde çalışan ve yönetici olan 14 kişi, şüpheli olarak iddianamede yer alıyor.

    ‘yardım edin’ çığlıkları
    cumhuriyet savcısı bilge dursun tarafından iddianamede turhal kaymakamlığı’nın şikâyet dilekçesinin eklerinde çocukların ‘yardım edin’ çığlıklarının yer aldığı 14 saniyelik ses kaydının bulunduğu da belirtiliyor.

    iddianamede ifadeleri yer verilen çocukların ve ailelerinin anlatımları, olayın vahametini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. anlatımlarından bazıları şöyle:

    dayak, aç bırakma, tehdit
    >> yemeklerde helva, ekmek, meyve suyu yediklerini belirten çocuklar, bakıcı kadınların ise (çocukların tabiri ile) kendilerine ‘süper’ kahvaltı hazırladıklarını, sucuklu yumurta yediklerini, sütlerini içtiklerini söylüyor.

    >> çocuklar, bakıcıların beğenmediği davranışlar sergilediğinde oda veya banyo gibi yerlere kapatılıyor. bu alanlara kapatılan çocuklara su dışında herhangi bir yiyecek ve içecek verilmiyor.

    >> çocuklara, “hakkınızda tutanak tutup sizi batman’a, teröristlerin olduğu yere göndeririz”, “ailenizi göremezsiniz” gibi psikolojik şiddet içeren söylemler geliştiriliyor.

    >> ancak haftada bir ya da iki kez banyo yaptırılan çocuklar, bu esnada da bakıcıların şiddetine maruz kalıyor. bazı çocuklar, üzerlerine kaynar su döküldüğünü söylüyor.

    >> altına yapan bir çocuk, bakıcı tarafından askılık demiri ile dövüldüğünü belirtiyor.

    dayak itirafı

    iddianamede, söz konusu şikayetler üzerine yapılmış telefon dinlemelerinin dökümleri de yer alıyor. bu dökümlerde bakıcıların çocuklara uygulanan şiddeti kabullendiği, kurum yöneticilerinin ise durumdan haberdar olmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunmadığı anlaşılıyor.

    konuşmaların birinde şüpheli f. d., “canım vurdum da ne yaptım, kafayı gözü mü yardım, hastanelik mi yaptım… gözle görülür, elle tutulur bir şey var mı; yok” dediği iddianameye yansıyan en çarpıcı ayrıntılar arasında.

    günde 4 ‘olumsuzluk’

    güvenlik kameralarına yansıyanlar ve bunlar hakkındaki bilirkişi raporu da konunun bir diğer boyutu. incelenen 58 günlük kayıtlarda sadece kameralara yansıyan 235 adet ‘olumsuzluğa’ rastlandığı belirtiliyor. gün ortalamasının 4 olumsuzluk olduğu vurgulanan bilirkişi raporunda, şiddetin yanı sıra çocuklara ağır çöp vb. şeyler taşıtıldığı, olumsuzluk durumlarının bazılarında ise çocukların kamera açısından bilerek çıkarıldığı kaydediliyor.

    şizofreni ilacı günde 4 doz

    iddianamede çocuklara ilişkin hastaneden alınan raporlara da yer veriliyor. buna göre çocuklarda olay anlarının hemen ertesinde bir girişimde bulunulmadığı için darp izine rastlanılmamış. ancak çocuklara ağır psikiyatrik ilaçların yüksek dozda kullandırıldığı belirtiliyor. örneğin çocuklardan birine, yetişkinlerde şizofreni ataklarında kullanılan bir ilacın günde 4 doz verildiği kaydediliyor.

    raporlarda hemen her çocukta astım ve beslenme yetersizliği gözlendiği, çocukların soğuk suyla yıkandıkları iddialarını destekleyen biçimde akciğer iltihabı görüldüğü belirtiliyor.

    savcı ‘işkence’ dedi

    cumhuriyet savcısı bilge dursun, çocukların maruz kaldığı davranışları ‘işkence’ olarak tanımlayarak, şüpheliler hakkında 8 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı.

    davanın ilk duruşması zile ağır ceza mahkemesi’nde bugün görülmeye başlandı. chp milletvekilleri kadim durmaz, neslihan hancıoğlu ve mustafa tuncer takip etti. duruşmaya yarın da devam edilecek.

    --- spoiler ---

    edit: ekleme
  • bakınız adı sevgi evleri.
  • "aile çalışma ve sosyal hizmetler bakanlığı’na bağlı sevgi evleri’nde" diye başlayan ve nedense hiç şaşırtmamış hadisedir. sanırım artık biz her şeyi bekler olduk bu ülkede. allah kimsenin evladını böyle yerlerde barınmak zorunda bırakmasın.
  • iddialar gerçekse suçlular en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır.
    çocuk lan bunlar çocuk! nasıl olur nasıl yaparlar bunca kötülüğü! nasıl kıyarlar ufacık çocuklara aklım almıyor! bir kişi de çıkıp sizin ecdadınızın... diye işkencecileri zamanında şikayet edememiş mi? bir kişi de çıkıp vicdanına yenilememiş mi?
    nasıl bu kadar kalpsiz yaratıklar olabiliyor insanlar aklım almıyor. nazizim çeşitleri her yerden fışkırıyor ülkede. bakınız bunun baş suçlusu devlettir! çünkü çocukları koruyamamıştır. sonra suçlu oradaki amirler ve personeldir.
    unutmayın! siyaset içtiğiniz suyun, aldığınız havanın kalitesini belirler.

    hapiste çürümelerini dilerim.
    hak! hukuk! adalet!
  • "iddianamede çocuklara ilişkin hastaneden alınan raporlara da yer veriliyor. buna göre çocuklarda olay anlarının hemen ertesinde bir girişimde bulunulmadığı için darp izine rastlanılmamış. ancak çocuklara ağır psikiyatrik ilaçların yüksek dozda kullandırıldığı belirtiliyor. örneğin çocuklardan birine, yetişkinlerde şizofreni ataklarında kullanılan bir ilacın günde 4 doz verildiği kaydediliyor."

    bunu okurken bile insanın içi bir cız ediyor. burada barınan çocuklar zaten bakıma muhtaç, sevgiye aç yavrular. buradaki çocukları ne kadar iyi yetiştirirsek toplumsal olarak o kadar mutlu olacağımız çocuklar.
    ama ülkecek öyle bir duruma geldik ki, zengini fakiri, genci yaşlısı herkes mutsuz, herkes umutsuz.

    bu ruh halinden çıkmamız gerekirken, daha da dibe batıyoruz. kendimiz batmakla kalmayıp, herkesi de yanımıza alarak batmak için de elimizden geleni yapıyoruz.
    eğer bu nesli de kurtaramazsak, onların kendinden sonra gelen nesli kurtarmasını bekleyeceğiz ve nereden baksanız bu durum 50 seneye tekabül ediyor.
    türkiye cumhuriyeti için 50 sene büyük bir zaman dilimi olmayabilir, ancak sürekli olarak nesilleri böyle kaydedersek korkuyorum ki cumhuriyet ikinci 100 senesini göremeyecek.

    t: 4-12 yaş bakıma muhtaç çocuklar için devletin bakanlığına bağlı bir sevgi evinde meydana gelen hadise.
  • bak yeter artik yeter!!!
    bunu kim yaptiysa ciksin artik hakkaniyeti olan bi hakime denk gelsin, cezalarin en agiri verilsin! biz de sunlara ne ceza veridligini duyalim! tek duydugumuz cocuklarimiza ne oldugu, biz asla bunlara verilen cezalari duymuyoruz. neden ? cunku iyi insanlar degiliz, 3-5 ici aciyan insaniz ama dusunun bunlari bu cocuklara yapanlar da insan.
    29 yasindayim su ulkede bir kere de hakimden guzel karar diye neden bir haber okuyamiyoruz? neden hic bize bunlar denk gelmoyprda hep bu masumlarin hikayelerini okuyoruz?
    soyleyin bana, bu cocuklara ulasip, onlara bi nebze de olsa iyilik edebilmemiz mumkun mu?
    hadi adalet goster kendini, bu kadar zor olmasa gerek!
  • kanımı donduran fakat artık şaşırtmayan dehşet.

    anlamıyorum nasıl olur da bir kurumda toplu halde herkes bu tacize ortak olur. nasıl bir ruh haline bürünüyorlar da toplu halde aynı kafada olabiliyorlar. biri de çıkıp bu yanlış diyemiyor mu?
  • 1984 romanında sevgi bakanlığı işkence yapmak için kullanılırdı ve içindeki 101 numaralı oda sizin en büyük korkunuz neyse onunla karşılaştığınız bir yerdi.
    siz sistemi gönüllü olarak ve içten sevene kadar orada kalırdınız sonra bir süre sonra yok olurdunuz
    o romanda bir de büyük birader vardı ve her yerde resimleri her yerde kulakları vardı. ve büyük birader seni gözetliyor du
    umarım bu güzel ülke bir gün 1984 olmaz
  • yardıma ihtiyacı olan veya "zayıf" olarak adlandırabileceğimiz insanlara eziyet etmek bu toplumda kalıplaşmış bir olgu. insanların, bunun yarattığı hazza muhtaç olmaları zavallı bir durum. her defasında sonuca odaklanıp gelişme sürecini pas geçiyoruz. bu olaylara sebep olan şeyler nelerdir? biraz da bunlara odaklanmamız gerekiyor. süreci baştan sona doğru okumalıyız, yapmıyoruz.

    çocuk nedir? bunu bildiklerine inanmıyorum bu insanların. savunmalardan bunu anlıyorum, her defasında...

    düşünsel süreci doğru yönetemiyorsak, buna göre refleksler geliştirmeliyiz.

    yine suskunuz, kafamızı diğer yöne çeviriyoruz.
  • buna bari çalıştırın şu adalet midir ne sikimdir o mekanizmayı.

    yetmez mi lan artık?
    ülkenin anasını bellediniz, yetti artık.
hesabın var mı? giriş yap