• bir çocuğun egosantrikliğinde yokluğumu yaşamak istiyordum oysa.
    gözlerimi kapatınca ben dahil her şey kaybolsun istiyordum.

    bir iyi bir kötü olmaktan yoruldum sevgili sözlük. her şeyi sırtında taşıyan yük hayvanı gibiyim. koskoca bir çuvalı sürüklüyorum gittiğim her yere. bırakmak istiyorum, istedikçe daha da ağırlaşıyor.

    sen niye böylesin sorusuna cevabım çoğu zaman "ben seçmedim" oluyor her sorumluluğu sırtımda taşırken.
    anlamıyorsunuz, ben de anlamıyorum.

    yaşamın içinde yer almayı istemiyorum, mecbur kalıyorum, gidemiyorum. sıkışıyorum. melankolimden tiksindim. bu gri havayı dağıtamıyorum.

    her şeyi yazmak ve anlatmak istiyorum, yazarken unutuyorum sonra, yine yazamadan ortada kalıyorum. ne çok şey var ket vuran. ne çok düşünce.

    düşündüğümün milyonda birini kelimelere döküyorum. oysa ben hepsini dökmek ve söylemek istiyorum.
    bedenime hapsoldum, zihnime sıkıştım. çıkamıyorum.

    burada beni tanıyan üç beş kişi; tanımamış gibi davranın, yokmuşum gibi. hiç tanışmamışız gibi.
    çünkü hangisi benim bilmiyorum, gösterdiğimle yaşadığım dağlar kadar farklı. utanıyorum. açık olamamaktan.
    yoruluyorum her şeyi doğru ve düzgün yapmaktan. eğer bırakırsam kaosa gidecek. ve bu kaosta kimseyi üzmek istemiyorum. başta kendimi.

    her şey çok zor. her şey herkese zor biliyorum. ama ben kendimi bilirim, yaşadığımı, hissettiğimi. öyle işte, zor.
    nedenleri, niçinleri bulamamak çok zor. ne yapacağını bilmemek. sürekli yanılmak ve hata yapmak. kontrol manyaklığımı dahi kontrol ediyorum.

    unutmak istiyorum. imkansızın peşinde gitmekten yapabileceklerimi kaçırıyorum. yaşadıklarımı silmek ve bir daha hatırlamamak istiyorum. hiç olmamışlar gibi. hiç olmasaydılar. anıların arasında gidip geliyorum ve ben çok kırılıyorum. her şeye herkese her cümleye. bir bakışa, bir söze, bir mimiğe. kırılıyorum. çünkü her şey dokunuyor içime. hepsi ulaşıyor bir yere.

    ben seçmedim böyle olmayı. böyle büyümeyi. doğamı, karakterimi ve yaşadığım aileyi. çocukken seçemezdim. büyürken anlayamadım. şimdi anlamaya çalışıyorum. çemberimi kırmak için. büyüme sancıları çekerken seçimlerimin sonuçlarını göğüslemekten ezildim. daha ne kadar ezilebilir ki bir insan? varlığımın sebebi bu mudur? cevap istiyorum. kim verebilir ki?

    seçimlerimi ben seçtim ama seçimleri yapan kendimi değil.
    ve ben şimdi kendimle meşgulüm.
    üzgünüm, bi süredir kendi götümün derdindeyim.
    kendimi yeterince reddedersem olur belki..

    görüyorum sizi. gözlerinizdeki oyunları ve yalanları. çok net okunuyor. siz de beni görüyorsunuzdur belki. ama sizde gördüklerim üzüyor beni. sonra kendi oyunuma katmak zorunda kalıyorum. oysa ben çoğu zaman yönetilmek ve zarar görmemek istiyorum.

    olabildiğimce açık davrandığım biri vardı. hatta "isteklerini bu kadar net ifade eden biri görmedim" demişti. dengesizliğimde bile açıktım. küstüm ona, kendi çapımda küskünüm.
    fark yok çünkü. hepsi aynı şeye çıkıyor. ha açık ha kapalı.

    ---
    geri dönüşü olmayan şeyler var.
    kabullenmesi çok zor. bazı anların yaşandığını kabullenmek çok zor. ömrümün sonuna kadar bende bıraktığı izlerle yaşamak zorunda olduğum gerçeğini kabul etmek çok zor.
    siz hep aynı anılarla bir sinirlenip bir kahroldunuz mu? ve bunların yanında korkular içinde yaşadınız mı?
    ya bir gün olursa, yaparsa diye. yapmasa dahi, emin olsanız dahi ya olanlar? ya o anılar?
    ya bana yapılanlar ve benim kendime yaptıklarım? siz hiç bunlarla baş etmek zorunda kaldınız mı?

    siz hiç şiddet gördünüz mü? siz hiç "sen anca dayaktan anlarsın" lafını duydunuz mu? siz hiç dayak yediniz mi? siz hiç tehdit edildiniz mi? siz hiç kapana kısıldınız mı? siz hiç cinsel şiddeti yaşadınız mı?

    bunların neler hissettirebileceğini, ne izler bırakabileceğini tahayyül ettiniz mi?
    size sorulduğunda anlatmanız için, tıkandınız mı?
    ben en çok kendime acıyorum.
    en çok kendime üzülüyorum.
    ve en çok kendimi suçluyorum.

    siz hiç gerçek güvensizliği yaşadınız mı? siz hiç tüm bağrışlarınıza, camları titretircesine yüklesen çığlıklarınıza kimsenin gelmediği anlar yaşadınız mı?
    siz kaç kere yaşamınızla tehdit edildiniz? siz hiç....

    ben neler yaşadım edebiyatı değil derdim.
    belki de yüzlercesi yaşadıklarımdan katbekat fazlasını yaşamıştır.

    ama benimkiler bunlar. taşımaya çalıştıklarım. üstesinden gelmeye çalıştıklarım.
    anlaşılmayı istiyordum.
    mazur görün beni.
  • sevgili sözlük,
    konsomasyonun 22.saatindeyim. pavyon sahibi senet imzalattı. çok çalışıp ödemem gerekiyor. çok insan var, tanımıyorum onları ve tek bildiğim bu insanların hasta oldukları. tam stemi saatleri. kaos hakim. bazen dilim sürçüyor. vat69'da millete amca, teyze demeye.alışmışım. fikirtepe gül pavyon biraz daha sosyetik. buradakilere amca teyze deyince bozuluyorlar. teyze anandır der gibi ters ters bakıyorlar. hemen minnoş minnoş konuşup ortamı yumuşatıyorum. azıcık dinlenmek için odaya girsem uğur dündar misali kapıda dayanıp “lütfen açar mısınız kapıyı?” deyip tatlı sert bir zorlama oluyor. çıkıyorum ilginç bir vaka. diş teli sevgilisinin klitorisine takılmış bir çift gelmiş. haydaaaaa.
  • sevgili sözlük,

    konsomasyonun 13.saatinde norveç'te fink atacağına karadenize düşmüş bahtsız somon balığı gibi hissediyorum.

    oysa şu saatlerde evimde; enişteniz dal taşak gezebilsin diye kombiyi kökleyip, neşfilizden emmeli gömmeli bir film izlemeyi tercih ederdim. fekat hiç tanımadığım insanların dertlerini dinlemek zorundayım. daha saatlerce buna devam etmem gerekiyor.

    demin bir ara fırsat buldum parfümümü fıslattım. gelen hastayı damar yolu aç, santral kateter, teofilin infüzyonu, monitorizasyon, entübasyon vs derken etrafında dolana dolana sanki bir sanat eseri yaratır gibi iyileştiriyoruz. bazen dışardan bu manzarayı şaşkınlıkla izliyorum. bu arada airpodsum kulağımda ve “sevdiğime varamadım, ipek çorap giyemedim, muradıma eremedim” türküsü çalıyor oluyor.

    sonra biri daha geliyor. balkondan düşmüş. hımmm serbest düşme v2=2gh diye bir formülü vardı bunun amk diye gereksiz bir düşünce birkaç saniyeliğine aklımdan geçiyor. sonra kendime geliyorum. sonra balkondan düşen adam kendine gelirken refakatçisi yanındakine “lan şunlara bak. bu tipleri görünce evdekine ekmek veresim gelmiyor” diyor.
  • sevgili sözlük,

    bugün vat69'a gitmedim ama gene de emmilerin akıbetini merak etmekten kendimi alıkoyamıyorum. kim öldü, kim kaldı...hasta görmeyince sıkılıyorum. hasta görünce ölsem de kurtulsam diyorum. hayatım boyunca, bu iki arada raydan çıkana kadar kornişteki perde gibi gidip geleceğim sanırım. belalısıyla tartışan konsomatris cuvarası gibi safi kül kalmış hissediyorum. mardin kapı şen olur le le le le canım.
  • "bugun insan olmaktan utandigimi bir kez daha anladim, ozellikle buyuk cogunlugunun universiteye gittigini bildigim ama bunun onlarin embesil olmasini engellemeyen kisilerle birlikte yasamak zorunda olmak cok zor be sozluk. bu canlilardaki bu hirsi anlayamayacagim-anlayamadigim icin de sansli mi olmaliyim?. keske bu yaratiklari ortadan kaldiracak gucum olsaydi" seklinde, sol taraftaki basliklari gorunce haykirmak istedigim dusuncelerim icin en iyi baslangic hitabi.
  • sozluge gunluk tadi verebilicek olan bi hitap.
    ama sozluge sozlukten ba$ka tad verilmesine feci kar$i olan ssg tarafindan yokedilme olasiligi yuksek.
  • sözlüğe içini dökmeye hazırlanan yazarın giriş cümlesi. misal;

    sevgili sözlük... yine bir bilgisayar dersindeyim ve sana girmek için sabırsızlanıyorum. herkes bir bilgisayara oturdu, laboratuvardayız şu anda. onumdeki sisman erol paso porno sitelere giriyor. uyardım onu az önce. o da bana döndü ve dedi ki seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım. geçen girdiğinde benim kanka bir saatte 400 tane entry girmiş. yok artık lebron james deme sözlük, hepsini de sana girmiş... biliyor musun sözlük sen en asil duygunun insanısın. sensiz bir hayatı düşünemiyorum. sana öyle bir giriyorlar, öyle bir giriyorlar ki entryleri, bakıyorum hepsi yarmış, geçirmiş. burada hepimizin nükleer başlıkları var sözlük senin başlıklarına hiç benzemiyor. bu aralar potansiyel nükleer tehlike nedeniyle bu başlıkları takıyoruz. ben bu başlıkları alt alta okumak istiyorum ama bir türlü okunmuyor. burada benden başka sözlüğe giren kimse yok, çok yalnızım be sözlük... amına koyim sözlük...

    (bkz: hayatı sözlük olmak)
  • eksi sozluge kizdigim zamanlarda kendisine icimden hitap ettigim tamlama...

    sevgili sozluk;
    bu gun sabah erken kalktım, elimi yuzumu yıkadım, bu gun ders calisacagim eksi sozlukte basliklari altalta okumayacagim dedim. hemen arkasından oyleyse hemen son bi kez eksi sozluge bakayım dedim... ve ertesi gun oldu bile...(bkz: hayati sozluk olmak)
  • ilginctir efendim, vakti zamaninda cokca dalga gectigimiz, (ara: gunlugu) komutu ile sozluk sayfalarina mizahi bir uslupla yerlestirdigimiz bir enstantane, bir olgu idi sevgili sozluk.

    arada bir bu yaklasimi ciddiyet ile benimseyen birileri oldugu zaman da sakayla karisik bir iki giydirme, bir iki bkz satiri ile gulluk gulistanlik yasar olmustuk. yine mizaha, biraz da ironiye donuk bir uslup hakimdi sozlugun sayfalarinda.

    ancak gelin gorun ki son zamanlarda sozluge baktigimizda, onceleri yine tassak malzemesi niyetine kullandigimiz "dun gece yaptigim sey" ve benzeri kaliplar, adam gibi entry niyetine kullanilmaya baslanir oldugu goze carpiyor.

    on gun sozluge entry girmemek gibi bir baslik, gayet ciddi bir bicimde "finaller nedeniyle yaptigim sey" kalibiyla tanimlanabiliyor; bu tanim harbi harbi bir entry kisvesine burunebiliyor.

    ve yine ilginctir ki ironik bir uslupla dile getirilen elestiriler, adrese gidemiyor; iadeli taahhutlu geri donuyor yollayanina.

    sevgili sozluk,

    "araba kullanirken radyo 5 dinleyip bagirarak sarki soylemek" diye bir baslik acasim, icine de dun gece yaptigim sey yazasim var. ne dersin?
  • -sevgili sözlük..
    +buyur canım..
    -sevigliler günün kutlu olsun..al beni kollarına..
    +efendim?
    -bugün 14 şubat ya!!
    +defol lan pis sapık...
    -tabi ki canım..hemen gittim
    +bak hala canım diyo...yürü lan...(bkz: daha gider bu)
hesabın var mı? giriş yap