• tarafların yaptığı, bence yapmasalar daha iyi olan eylem. paranoyaya bağlar insan, acayip bağlantılar kurar zihin, olayımızda olduğu gibi komik sonuçlara götürdüğü de olur;

    sevgiliyle bilgisayarda bişeyler ararken alakasız klasörün birinden eski sevgilinin resmi çıkmıştır.

    sevgili: niye silmiyosun bilgisayarından bik bik bik..
    cokur: ama geçmiş, hatıra, saygı bişey bişey.. hem burda olduğunu da bilmiyodum..
    sevgili: zaten maillerini de saklıyosun onun adına klasör bile var biliyorum. hatta birlikte çalıp söylediğiniz şarkıyı bile kaydedip saklamışsın mailinde, bari onları silseydin. bide çok güzel de sesi varmış hatunun yaa. (burda seste bi ton kıskanma da seziliyor)

    fatih akın'ın im juli. filmi

    --- spoiler ---

    filminde idil üner bir sahnede güneşim ayım sana ışık olsun isminde bir şarkı söyler. bilen bilir.
    http://www.youtube.com/watch?v=zri9xk_rkks

    --- spoiler ---

    üniversite yıllarımda (6 yıl önce) bu şarkıyı maille kendi mail adresime göndermişim. gitarla çalarım belki diye, hala durmaktaymış.
    o değil de arkadaş hadi kızı o zannettin diyelim, sevgilin böyle gitar çalabiliyo mu senin?
  • yersiz bir uğraştır.
    geçmişte ne varsa sensizdir ve öyle kalacaktır; ne yaparsan yap. kurcalayan için topyekun bir aptallıktır o yüzden.

    merak edilmesi temelde saçmalıktır.
    anlatılmasında mahsur yoktur eğer zamanıysa ve her iki taraf da aralarındaki sevgiyi bu anlatılanlara meze yapıp tüketmemeyi becerebileceklerse.
    iş dinleyene düşer. sormamalıdır, anlatıldığında da kendine dairliğini sorgulamamalıdır. çünkü geçmiş geçmişte kalması gerekendir.

    varsa paylaşılacak olan bir acısı ya da sevinci geçmişin; yüreğin yetiyorsa onu paylaşırsın.
    gerisi saçmalık ve özgüvenden yoksun hezeyanlardır olsa olsa.
    sevmeye yetmiyorsa yüreğin; geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle birini; ne bok işin var kardeşim aşkın döşeğinde? git kimi becereceksen becer tek gecelik avunmalarında...

    eğer geçmişte yaşanabilseydi, bugün "tüm geçmişimde olsaydı keşke" diye dilediklerimiz; belki de kolayca harcanırlardı acemiliğimizle.
    kadere dair bir inanç taşıyorsak, işte tam da bu noktaya ait olmalı o inanç.
    en çok sevdiğimizi söylediğimiz kişi, aslında en olması gereken zamanda gelmiştir belki de aslında.

    ve geçmiş; sadece bir dinginliği damıtmanın adıdır. bazen acı, bazen hüzünlü ve bazen tatlı.
    yüreği olan; verilen mücadeleye bakar geçmiştekilerin kim olduğundan çok.
    zira adam gibi durmaya çalışırken tökezlemeyen var mıdır geçmişinde en azından bir kere?..
  • çok gereksizdir; çünkü geleceği kimse bilmiyor! 'en iyisi geleceğe odaklanmak' derim ben:)
  • (bkz: risk)
    malum onun geçmişini kurcalamak, ona da bu hakkı doğurur.
  • monoton giden ilişkiye eklenen tuz biberdir.ilerde kendini de başkasının kurcalıcanı bilerek vazgeçmek lazım
  • merak duygusuna yenik düşülerek gerçekleştirildiğinden zaaflıktır. (çok sevmekten, çok kıskanmaktan, ay ben de keşke o geçmişte olsaydım demekten falan değil yani kendimizi kandırmayalım şimdi.)

    sonuçta herkesin bir geçmişi var. kim kimi, siz hangi birini araştıracaksınız. :) ama bazen öyle oluyor ki sizin didiklemenize, araştırmanıza, kurcalamanıza gerek kalmadan da karşınıza çıkabiliyor. yani araştırmadan da karşınızda pat diye bulabilirsiniz. karşınıza bırakılmış olarak bulursunuz veya. olur öyle arada. yabacakpekbirşeyyokbuna. (facebook twitter instagram olmadan önce insanların kafalarına böylesi musallat olmuş dertleri var mıydı acaba?) o kısmında gerçekten sizin kabahatiniz yok çünkü. adam/kadın saklama gizleme silme ihtiyacı hissetmemiş olabilir. hatıralarını, kıymet verdiklerini, geçirdiği güzel vakitleri, güzel bulduğu insanı saklamış olabilir. herhangi bir sebebi olabilir veya herhangi hiçbir sebebi olmayabilir. derin nefes alın sakin olun. geçti. geçecek. geçti. hah tamam. :)

    illa da araştıracam, bakacam, soracam ben diyorsanız araştırın araştırın ama bunu aranızda büyük meseleler, kıskançlık krizleri, ne bileyim kavgalar, tartışmalar, yok yere "ne oldu şimdi acaba?"lar haline dönüştürmeyin. kurcalamayı devamlı hale getirmeyin. tamam biraz kurcalayın da çok uzatmadan bırakın. durup durup kendi kendinizi de yemeyin. olmadık şeyler çıkarmayın. size de yazık, karşınızdaki insana da yazık. paranoyak olursunuz sonra benden söylemesi.

    ha paranoyak olmak istiyorum diyorsanız, sizin için zaten şurası yeterince güzel bir yer; (bkz: sevgilinin geçmişi)
  • ne der hep büyükler? "kurcalama bozarsın." sebebini iyi düşün.

    bak mevlana'nın öğüdü şöyle:

    "ona dedim ki: “sevgilinin sırlarını gizli kapaklı geçmek daha hoştur. sen, artık hikâyelere kulak ver, işi onlardan anla!"

    fazla soru sorma güzel kardeşim, bu güzel ortamı bozarsın. duydukların ağır gelir, gelecek. buna emin ol.

    öyle olmamış olsa bile kafanda kurgulayacağın o ihtiraslı ilişkinin, sevişmelerin ateşi seni de, ilişkinizi de yakıp kül edecek. eder, etti oradan biliyorum. çünkü küllerimden yükseldim bunları yazıyorum.

    eğer seviyorsanız kurcalamayın, hem kırarsınız hem de kırılırsınız.

    ama ayrılık arıyorsanız buyrun sorun sorularınızı, kurcalayın istediğiniz kadar. ve sonra bunu yaptığınız için yanın yanabileceğiniz kadar.
  • yalanları var mı diye kurcalar bir iki test edersen bişi demem de. o kim bu kim. neler yaptınız. neden o kadar yaptınız diyen bi sürü adam var.

    bir gerizekalı adam düşün ki evlendiği kadının bakire olmadığını biliyor. ondan sonra da vay efendim sen kimle yattın niye yattın diye dar ediyor.

    yapmayın. kendinize de yazık, kadına da.
  • parça artmasına yol açabilecek bir durumdur.
hesabın var mı? giriş yap