• sevgiyi asla yeterince dışa vuramamak ve asla yeterince dışardan alamayacağını bilmekten kaynaklanan harekettir.
    yaşadığımız hayatın kuralları gereği hükmümüz sadece kendi bedenimiz üzerinde işliyor. başkasının vücudu olamıyoruz, başkasının düşüncesi olamıyoruz. başkasının vücuduna temas edebiliyoruz ama, ya da düşüncelerine temas edebiliyoruz. bu temasın en üst seviyesini ele alalım, karşılıklı duyulan güveni katalım işin içine. düşüncelerdeki özgürlüğü maksimuma çıkarıp paylaşımı da 7/24 yapalım. karşımıza harika bir ilişki çıksın. "yaşam alanlarının kesişmesi" gibi ucuz bir tespitten başka nasıl bir tespitte bulunabiliriz bu ilişkinin en objektif yansıması hakkında?
    o melek gibi bakan gözler asla senin olmayacak, oysa seninmiş gibi seviyorsun onları. biraz uzak kal, ilk onları özlüyorsun: sana baksın, "sana" baksın istiyorsun. sahip olmak istiyorsun her parçasına, ve bunun için en ateşli anınızda tüm vücudunla, vücudun üzerindeki tüm kontrollerini kullanarak sürtünüyorsun ona: elini gezdiriyorsun, sıkıştırıyorsun etlerini. öpüyorsun, dilinle ulaşabildiğin yere kadar ilerliyorsun bütünleşmeye çalışır gibi. sen onu istiyorsun, o olmak istiyorsun. daha da önemlisi: onun "sen" olmasını istiyorsun. eğer bu hissi hissetmiyorsan, sen gerçekten sevmiyorsun demektir. seninki bedeninin merkezinden tutuşmaya başlayıp giderek genişleyen, karşındaki güzelliğe sahip olmak, "tamamına" sahip olmak fikriyle kendi kendini besleyen bir köz değil demektir. ağzından, burnundan; fikrinden, hayalinden; etinden, göz pınarlarından fışkırmıyor demektir senin sevgin.
    "daha çok konuşsun, sesini daha çok doldurayım beynime; daha çok gülümsesin gözleri, hayalime iyice oturtayım onları; daha çok dokunsun, izleri geçip gidecek olsa da tenimde kalsın o ürperti; anlatsın hayallerini, beynini istiyorum onun, düşüncesindeki güzelliği." demek ne kadar ezici biliyor musun? ne o vücuda, ne de o düşüncelere asla sahip olamayacağını, çünkü kendi bedeninden başka yerin olmadığını bilmek ne kadar ezici biliyor musun?
    aşk acı veren zihinsel bir hastalıktır.
  • bir hocamız bir gün çok alakasız bir yerde "insanın aşık olduğunu yiyesi gelir" demişti, gözleri parıldamıştı bunu söylerken, benim de gözlerim parlıyordu ya "içi içini yiyen" sevdalılar kendine mi aşık diye sormuştum kendime, sonra oturup cevabımı da yemiştim.
  • fazıl hüsnü dağlarca aşağıdaki şiirinde pek güzel anlatmıştır bu olayı.

    sana acıkmak

    niye ellerimizle değil, göğüslerimizle değil
    ağızlarımızla öpüşüyoruz
    demek bir yeme var sevginin sonunda
    sevgiliyi yeme var.
  • (bkz: yedik onu biz)
  • sevgilinin "yeme beni" seklinde bir talepte bulunmasina sebep olabilecek, durumun kontrolden cikmasi hallerinde "yiyismek" safhasina ilerleyebilecek eylem.
  • kimi zaman sevgiden öperek bitirmek, kimi zaman da dırdırdan başının etini yemek şeklinde vuku bulur.
  • opusme aktivitesinin boku cikarilmasi sonucu olusan eyleme etraftan gecen abazalarin verebilecegi isim
    -oha herife bak resmen yedi kizi
  • aslında sevginin en saf dışavurumudur... aşkın ego tatmininden başka bir şey olmadığı şu günlerde, beraberliklerde aslolan, karşı tarafın "sizi sevmesi", "sizi sizin istediğiniz anlarda sevmesi" ve "sizi hep sevmesi" olduğu için beklentilerin bencilce oluşundan yola çıkarak aslında "sevgiliyi yemek" durumunun ne kadar da masumane ve içten olduğunu görürsünüz... sevgilisini yiyen biri sevgilisini, onun karşısında durup ona güzel sözler söyleyip, onunla seviştiği için sevmiyordur; bencilce onun bunları yapmasını beklememektedir; onun için esas olan herşeyden üstte tuttuğu sevgisidir. bu yüzden sevgilisini yemiştir...
  • su boktan dunyada sahip oldugum tek guzel gercek.
hesabın var mı? giriş yap