• bundan birkaç sene önce aşık olmuştum. öyle böyle değil. delicesine. asla ulaşamayacağım, asla sahip olamayacağım birini seviyordum. ondan ayrı kaldığım zaman tüm vücudum, özellikle sağ kolum sızlar, parmaklarım birşey tutamayacak kadar uyuşurdu.
    sonra büyüdüm... heyecanlarım bitti... artık eskiden deli gibi aşık olduğum kişinin " niye hiç aramıyosun hayırsız? " deyişine yavşak yavşak gülerek " arıycam valla ya... " der oldum. bir sevgilim oldu. yeni heyecanlarım oldu. ama bir daha sağ kolum hiç sızlamadı, parmaklarım hiç uyuşmadı, ta ki bugün, üsküdar musahipzade celal sahnesi' nde, ferhad ile şirin' i izleyene, sevil akı' nın can verdiği mehmene banu' yu sahnede görene, onun o güzeller güzeli sesiyle " ne olursun dadı, pişman değilim de!" deyişini duyana, esnek vücudunun her hareketiyle savurduğu korlarla tutuşana, sahnede oyun devam ederken, " mehmene banu az önce buradan çıktı! " diye sahne çıkışını izlemeyi yeğleyene kadar.

    sevil akı, sıradan bir izleyici olan bana aşkı, sevgiyi, tutkuyu, ihtirası, acıyı, kıskançlığı, fedakarlığı, kudreti, acizliği, hasılı insan olduğumu ve insanca bir dünyada yaşadığımı hatırlatan sanatçıdır.
  • şimdi şöyle. ayla erduran' ın keman çaldığı gibi oynuyor sevil akı. iddialı rollerin oyuncusu olması, ya da oynadığı iddiasız rolleri iddialı hale getirmesi de bu yüzden. (bkz: bernarda alba nın evi) ayla erduran' ın en tipik özelliği icrasındaki coşkudur, tutkudur diyebilir miyiz. diyebiliriz. teknik kusursuzluğu dahi riske atarak içindeki bütün yanardağları patlatır. "çalmaktan" korkmaz. üstelik çok gösteriş yapamayacağı daha sade eserlerde dahi o enerjisini insan duyar alttan alta.

    sevil akı da öyle. oynamaktan korkmuyor. mehmene banu gibi gösterişli işlerinde, öz denetimi belli bir düzeyde tutuyor, oyununu kısıtlamıyor. onun yerine risk alıyor ve kendine, kendinde bulduğu cevhere inanarak oynuyor. ispanyol çingenesi bir kahya kadını oynarken bile onun herhangi bir kahya kadın olmadığını insan hissediyor.

    sevil akı' nın enerjisi, büyüsünün sahneden fersah fersah yayılışı mümkün değil durdurulamıyor.

    tespit ettim, paylaştım efendim.
  • sadri alışık kültür merkezinde, girdiği her dersimde verdiği olumlu bakış açısı, "bak böyle yapılır" demeden senin içindekini çıkarmaya yönelik ettiği bir iki laf ve yönlendirme -aslında hislendirme - ile, oyunculuk işini ben de başarabilirim hissini verebilen özgün tiyatro sanatçısı. oyunculuk ile ilgili not defteri tutmama neden olan güzel gözlü kişi.
  • istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatyolarında sergilenen "ferhad ile şirin" oyununda şirin'in ablası mehmene banu'yu canlandıran, canlandırmak da ne demek, mehmene banu'ya hayat veren, onu bize yaşatan,güzeller güzeli sanatçı. özellikle çığlıklar attığı feryat sahnesinde ve "ferhad,sevgilim...öldüreceğim seni! , şirin,kardeşim...öldüreceğim seni!" dediği sahnede tüylerimi diken diken etmiş, böyle oyuncular parmakla gösterilecek kadar az dedirtmiştir. eğer yer bulabilirseniz kesinlikle gidin görün izleyin derim, oyun da muhteşemdi (bkz: ferhad ile şirin)
  • hacı adlı dizinin başlangıcını izlerken kendisini gördüm ve o anda gözlerim faltaşı gibi açıldı. önyargıyla baktığım bu diziyi izlemeye karar verdim. gerek duruşuyla, gerek o eşsiz ses tonu, sesi ve konuşmasıyla; beni bir defa daha benden almış , kendisinin olduğu sahnelerde ekrana kitlenmeme yol açmış oyuncu. öncelikle tiyatrolarda ve heryerde onu görmek dileğiyle, kendisine başarılar diliyorum.
  • cumartesi gecesi 3000 ki$inin oyuyla 2. adı konan ve 4 ay sonra dünyaya gelecek can alkı$'ın annesi.
  • çok güzel kadın. hakikaten çok güzel
  • hiç espri yapmadan , mask gibi ifadesiz suratını kullanarak güldürme becerisine sahip kadın..
    izlerken kendimi "bi gün acaba ben de.." derken yakaladım.
  • mehmene banu oyunuyla aşık olduğum ve hayatımın sonuna kadar da aşık kalacağım samimiyet dolu kocaman bir değer...
hesabın var mı? giriş yap