• hayvan öldüren insan öldürür
    ne dediysek o! kanadalı önce kedileri öldürdü, şimdi zavallı bir çinliyi öldürdüğü için bütün dünyada aranıyor.

    yirmidokuz yaşındaki kanadalı adamın bir porno aktörü olduğu yazıldı. beni ilgilendirmez. eşcinsel olduğu yazıldı. beni hiç ilgilendirmez.

    beni ilgilendiren, şu saatlerde ınterpol’ün kırmızı bülteniyle aranıyor olması. (bu satırları okuduğunuzda belki de çok sevdiği paris’te, canlı ya da ölü ele geçmiş olacak.) beni ilgilendiren neden arandığı.

    basında sıkça yer alan adıyla luka rocco magnotta, bir çinliyi öldürüp, parçaladı, kısmen yedi, kalanlarını siyasi parti liderlerinin ofisleri olmak üzere kanada’nın değişik yerlerine postaladı ve sırra kadem bastı.

    polis, onun başkalarını da öldürmüş olabileceğini düşünüyor. kısacası, o bir kanibal, o bir katil, belki de seri katil ve yakalanamadığı sürece başkalarını da öldürebilir.

    halbuki bu cinayet (belki de cinayetler) önlenebilirdi.

    los angeles’teki hayvan hakları savunucusu “hayvanlara son şans” (last chance for animals, lca) derneği, luka’nın tutuklanıp, yargılanmasını sağlayacak bilgi verene 7500 a.b.d. doları ödül vereceğini ilan etti. hayvan haklarıyla luka magnotta arasında nasıl bir ilgi olduğunu merak edebilirsiniz.

    çünkü luka’nın birini öldüreceğini hayvan hakları aktivistleri bundan iki yıl önce fark etmiş ve kanada polisine bildirmişti. ama dinleyen olmadı.

    youtube’a yüklediği bir video kaydı, fonda noel müziği çalarken kedi yavrularını plastik poşet içinde nasıl havasız bırakarak öldürdüğünü gösteriyordu. bunu izleyen iki yıl içinde luka, kedilere tecavüz ettiği, öldürdüğü, bir kedi yavrusunu yılana yedirdiği video kayıtlarını da youtube’da yayınladı. luka bir kanibal olmanın yanı sıra bir nekrofil. nihayet 25 mayıs 2012 günü luka, erişkin bir erkeğe işkence ettiği, öldürüp parçaladığı, yediği ve bir köpek yavrusuna yedirdiğini gösteren video kaydını yayınladı.

    videodaki erişkin erkek, kanada’nın montreal kentindeki concordia üniversitesi mühendislik fakültesi’nin bilgisayar bölümünde okuyan 33 yaşındaki bir çinli. wuhan’lı jun lin. ailesi, arkadaşları, mahallesindeki esnaf, jun lin’in nazik, terbiyeli, çalışkan biri olduğunu anlatıyor. bazı tabloid gazetelerde jun ile luka’nın sevgili olduğu yazılmış olsa da, sadece birbirlerini tanıdıkları, aralarında her hangi bir yakınlaşmanın olmadığını belirtiyorlar.

    her nasıl tanışmış olurlarsa olsunlar, olayın gerçekleştiği yer luka’nın evi. olay yerinin fotoğrafları incelendiğinde iki kişilik yatağın üzerinde geniş bir alana yayılmış kan birikintisi var. luka, kurbanın kol, bacak ve/veya başını yatağın üzerinde bedeninden ayırmış olmalı. buz dolabının alt rafı kanlı. paketlemeden önce soğukta muhafaza etmiş olmalı.

    ama bu vahşeti bir yana bırakıp iki yıl öncesine dönelim. eğer kanada polisi seri katillerin önemli bir bölümünün çocukluklarında hayvana eziyet edip, öldürdüğünü aklında tutmuş olsaydı, luka’nın youtube’a yüklediği yavru kedi katliamını görür görmez harekete geçerler ve zavallı bir öğrencinin hunharca parçalanmasını engelleyebilirlerdi.

    işte, los angeles’teki hayvan hakkı savunucularının luka’nın bulunduğu yeri ihbar edene ödül vermesi bundan.

    yıllardır, hayvana fena muamelenin, insana yönelik şiddetin bir risk faktörü olduğunu yineliyorum. hayvana fena muamele ile mücadelenin hayvan hakkının ötesinde, bir insan hakkı olduğunu söylüyorum. çünkü hayvana şiddet gösterenin, insana şiddet gösterdiği sayısız bilimsel yayınla kanıtlanmıştır.

    bunu fark etmiş ve mahkûm edilmiş olmasalar bile, hayvanlara kötü davranmakla suçlanan vatandaşlarının ad ve adreslerini internet sitelerinde yayınlayan ülkeler var.

    hayvanlarla cinsel ilişkide bulunanların dna bilgileri pek çok ülkenin dna bankasında, tıpkı insana saldıranlarınki gibi korunuyor.

    hayvan öldürerek öğreniyorlar

    italyan suç tarihinin en ünlülerinden vincente verzini, 12 kadını öldürdüğü kariyerinin ilk becerilerini kedileri boğarak elde etmişti.

    1883'te dünyaya gelen peter kürten ya da herkesçe bilinen adıyla "düsseldorf vampiri", her yaştan ve cinsten 50 kişiyi içeren cinayet listesine başlamadan çok önce, köpeklere, koyunlara işkence eden, onların ırzına geçen ve onları öldüren biri olarak tanınırdı.

    15 yaşındaki kobe canavarı sakakibara, 11 yaşındaki jun hase'nin başını gövdesinden ayırmadan önce, kedi başı kesmiş, güvercinleri boğmuştu.

    19 yaşına varmadan 5 çocuğu öldüren christine falling'in çocukluğu kedi cinayetleri ile doludur.

    annesini ve iki küçük kızı bıçaklayarak öldüren luke woodham, daha önce kendi köpeğini yakmıştı.

    1970'lerde, uzun siyah saçlıları hedeflediğinden kadınların saçlarını sarıya boyatmasına yol açan ve bir yıl içinde altı kişiyi öldüren david berkowitz, komşusunun köpeğini vurmuş, annesinin papağanını zehirlemişti.

    her iki eşini öldüren richard william leonard'ın, kurbağaları ezmek ve otomobilinin motoruna kedi bağlamak gibi huyları da vardı.

    katil jack bassenti, köpek yavrularını canlı olarak gömerdi.

    kedilerin iç organlarını inceliyor

    filmlere, romanlara ilham kaynağı olan jeffrey dahmer, kedilerin iç organlarını inceledikten sonra, aynı tekniği 17 küçük erkek çocuğa uyguladı.

    14 kişiyi öldüren patrick sherrill, köpeğinin de aynı zevki tadabilmesi için komşularının kedilerini çalardı.

    dedesini, ninesini, annesini, karısını öldüren edward kemperer, çocukluğunda kedileri ufak parçalara ayırırdı.

    kaç kişiyi öldürdüğünün hesabı bile bilinmeyen ana katili henry lee lucas, hayvanları da öldürür, onların cansız bedeniyle ilişkiye girerdi.

    boston canavarı albert de salvo, kedi ile köpeği aynı kafese koyar, aç bırakır, birbirini öldürüp yemelerini seyrederdi. daha sonra 13 kadını boğdu.

    michael cartier, 4 yaşındayken kapalı pencerelere doğru kedi yavrularını fırlatır, tavşanların bacağını kopartırdı.

    11 yaşındaki andrew golden ile 13 yaşındaki mitchell johnson köpeklere işkence edip, öldürürlerdi. 24 mart 1998'de arkansas'taki okullarında 4 öğrenci ve bir öğretmeni öldürdüler.

    theodore robert bundy, dedesinin hayvanlara kötü davranışlarını seyrederek büyüdü. daha sonra 32 kadını öldürdü.

    bu listeyi sonsuza kadar uzatmak mümkün.

    hayvana kötülük bir erken uyarı

    son 40 yılda psikoloji, sosyoloji ve kriminoloji alanında yayınlanan kitap ve bilimsel makaleler, çocuk ve yaşlıları istismar edenlerle, eşlerini dövenler dahil olmak üzere, şiddet şuçları işleyen kişilerin, çocukluk ve gençlik dönemlerinde, ciddi boyutlarda ve tekrarlanan nitelikte hayvanlara karşı kötü davranışlar sergilediklerini ve seri katillerin hemen hepsinin küçükken, hayvanlara işkence ettiğini, hatta öldürdüğünü gösteriyor. psikiyatri uzmanlarının bağlı bulunduğu meslek örgütleri, hayvanlara fena muameleyi, davranış bozukluğunun tanısında bir kriter kabul ediyorlar.

    hayvanlara kötü davranan her çocuğun, ileriki yaşlarda şiddet içerikli suçlar işleyeceğini öngörmek elbette yanlış olur.

    ancak bu çocuklardan hangisinin şiddete yönleneceğini önceden kestirmek mümkün olamayacağından, her birinin, hele onları döven, işkence eden ve öldürenlerin mutlaka ciddiye alınması gerekir.

    kısacası, hayvana fena muamele, mutlaka bir erken uyarı işareti olarak değerlendirilmelidir.

    04 haziran 2012 02:16 pazartesi

    kaynak: http://www.khaber.com.tr/…n-insan-oldurur-2433.html
  • pinar selek'in suclu olduguna inanmiyorum. sevil atasoy'un da bu konuyla ilgili olarak kendisine yoneltilen elestirilere bir cevabi var. bu cevap dikkate deger oldugu icin tutup bunu entry olarak giren de bizzat benim. ustelik buna iliskin itirazlar da var, dogrudur yanlistir arastirip bulunabilir. ona bir cevabi varsa o da okunabilir...vs.. bunlar tamamen normal.

    ama bu ulkede insanlarin yok yere suclu ilan edilip hayatlari karartilirken, iskence altinda ifade alinip gecerli kabul edilirken, iddiayi curuten kanitlar yok sayilirken ve ustelik butun bunlar gozumuzun icine baka baka yapilip sonra bir de normal bir seymis gibi savunulurken "bu memlekette polise güvenme, adli tıpçıya güvenme, savcıya güvenme, hakime güvenme, geriye kim kaldı ?" demek bir de bunu soyleyene hakaret etmek ? sadece "ayip" demek yetmiyor bunu anlatmaya.

    ortacagda insanlarin kemiklerini mengenede sikistirip kirarak, civili kutulara koyarak iskence ile suclari "itiraf" ettiriliyor sonra bu beyan uzerine ceza verilerek yine iskence ile olduruluyorlardi. dahasi insanlar elleri kollari baglanip suya atiliyor, eger bogulup olmezse "cadi" sayilip suclu ilan ediliyor, bogulurlarsa da olay "masummus rahmetli, pek de genc idi.. yazik" diyerek kapaniyor, kalabalik sessizce dagiliyordu.
    o cagda bu olup bitene itiraz edene "lan engizisyona da guvenmeyeceksek kime guvenecegiz dingil ?" diyene pek anormal gozle bakilmazdi da su an o insanlara nasil bakiyor bir dusun ? cok bir caba sarfetmiyor yahu ? bir dusun.

    olmuyor di mi ?
  • şu lafın sahibi, adli bilimde profesör doktor:

    "kusursuz cinayet diye bir şey yoktur. siz bir cinayetin kusursuz olduğunu söylediğinizde, aslında o ciyanet kusurlu olmuş olur. çünkü zaten kusursuz bir cinayetin cinayet olduğunu bile bilemezsiniz."
  • kendisi zekidir , yakınına giderseniz fiili olarak üzerinizde gezdirdiği bakışlardan anlarsınız . insanı güzel süzer . hoşsohbettir .

    türkçesi gerçekten hoştur , oturaklıdır , etkileyicidir , keza ses tonu da . ama aynı şeyi ingilizcesi için söyleyemem . o kadar bariz şeyleri yanlış okur ki aklınız almaz .

    izninizle* , kendisiyle başımdan geçen bir olayı anlatıyorum;
    efendim 7-8 mayıs istanbul üniversitesi , psikoloji günlerinde konuk katılımcı olarak geldiler hazretleri .
    kimse,kim oluğunu bile bilmiyorken , yaptığı işlere ben küçükten beri hasta olduğum için , beni bir alevlenmeler bir ateşlenmeler aldı .
    kendisinden önce konuşan , balçiçek ilter susmak bilmediği için,kendisinin balkondan izlediğini gördüm , kendi gözümle , sevil atasoyu gördüm !
    efendim bir fena oldum ben . sonra arkadaşlarım seviyorsan konuş bence edalarıyla beni bi gaza getirdiler ve ben kendisine , verilen ara sırasında , ressmen kendimi attım .

    evet , baya fırlattım kendimi kadına . bide küçücük birşey kendisi , korktum da bişey olacak diye .
    bir anda 'ne oluyor ' , demeye gelmeden , göz göze geldik .
    o bana baktı , ben ona . o anda inanır mısınız , aklıma zerrece bir şey gelmedi . oysa aklımda , gelecekle ilgili planlarım , ne yapmam gerektiği ile ilgili sorularım vardı . konuşma şu şekilde devam etti.

    xelen:merhaba
    s.a:merhaba
    xelen: nasılsınız
    s.a:iyiyim sen nasılsın
    xelen: çok şükür.
    s.a: aa neden , hayırdır , gel otur neden öyle karamsar cevap verdin
    xelen:bilemedim ki şimdi , karşınızda ne diyeceğimi şaşırdım , ben sizi küçüklüğümden beri ailecek izliyorum* * takip ediyorum hede hödö...
    s.a: ya dur sakin ol , bi soluklan , bişey söylemesen de olur , otururuz .
    xelen: tamam , tamam sakinim ben , şimdi ...

    olayın devamında , adli antropolog olmak istediğimi , ne yapmam gerektiğini , kimlerden ders almalı , nasıl kendimi geliştirmeli vs, diye sorular sordum .

    inanır mısın , teek teek cevap verdi hazretleri .
    ben o sırada iptalim zaten , kadına zaten hayranım .. bide 1 metre ötemde bidik bidik konuşuyor ..

    neyse , bana isimler verdi , telefon numaraları verdi . uğraştı vesselam . sağ olsun .

    hala daha dediği kişiyi , gerekli bir gerekçem olmadığından aramadım , yarın aramayı düşünüyorum ama işte o yarınlar ... neyse..

    kendisinden imza aldım , teşekkür ettim ve konuşma öncesi rahat bırakmak üzere yanından ayrıldım .

    kendisi , gerçekten donanımlı , esprili , zeki bir kadındır . iyi ki vardır , örnek aldığım değil , yanında beraber çalışmak istediğim , insan kişisidir.

    edit:verdiği numarayı bugün aradım , hat kullanılmıyor dedi. eheh ne güzel ne şanslıyım .
  • okan bayülgen'e önce "sana mı zeki diyorlar?", ardından da beklenen bombayı patlatıp bayülgen'in "ben geri zekalıyım ya" kinayesine "e eet öyle" diyerek televizyon tarihine geçmiştir sdklfjsdk.
  • adli tip gibi bir konuda profesör olmus, bir yigin kitabi, yayini, uluslararasi üyelikleri olan degerli bir bilimadamini tutup da görünüsüyle degerlendirecek kadar sig olmak istemezdim ama oldu bir kere...

    bu hatun inanilmaz bir sey, yasina ragmen her tarafindan karizma ve seksapel akiyor, ayrica o incecik topuklarin üstünde nasil durdugunu da acayip merak ediyorum.. hayranim evet...
  • “bizim raporumuzda, patlamanın bombadan meydana geldiğine dair bir tespit yok, bu konuda söylenmiş tek bir cümle de yok, raporumuzda patlamanın nasıl ve neden meydana geldiğinin saptanabilmesi için bilimsel olarak izlenmesi gereken yol ve yönteme dair bilgiler var.”

    sevil atasoy

    pinar selek davasi hakkinda.
  • kesinlikle guzel bir kadin degil. oyle cok gosterisli, ilgi ceken bir giyim tarzi falan da yok. ama oyle kendine guvenli bir edasi, oyle sakin ve otoriter bir konusmasi, oyle bir enerjisi var ki insan hayran olmadan edemiyor. bir kadini guzel ve cekici kilan seyin sadece ve sadece durusu, ozsaygisi ve ozguveni oldugunun en guzel kanitidir kendileri.
  • ''karakollarda zabıt tutulurken sizi dinleyen polis memuru, genelde olayı olduğu gibi kağıda aktaramaz. benim birkaç kere karakola işim düştü ve gerçekten de 'o öyle değil böyle' diyerek yazılanları düzeltmek durumunda kaldım. çevremdekilere bu konuda dikkatli olmalarını tembihliyorum. genelde anlattıklarınız sizi dinleyen polisin aklında canlandığıyla kağıda aktarılır. karakolda tutulan ilk ifadeler hukuksal açıdan büyük önem taşır. olayların detaylarının nasıl aktarıldığı, davanın gelişimini etkiliyor. imzalamadan önce okumak çok mühim. lütfen dikkat!'' (sevil atasoy)
  • beddua etmek gg değil madem, nasıl yorumlanacağını bileee bileee pınar selek'in defalarca yargılanmasına ve bugün maalesef ağırlaştırılmış müebbet almasına sebep gösterilmesi için ısmarlanmış tek "bilimsel" raporu yazan elleri kırılsın!
hesabın var mı? giriş yap