• ölüm değilse sebep
    ne gereksiz bir eylemdir.

    esamesi bile okunmazken, araya ölüm sokmaktır.
    çünkü zamanı gelince
    istersen sıkı sıkı sarıl,
    zaten ellerinden kayacaktır.
  • birini (bu arkadaş olur, sevgili olur, eş dost akraba olur) hayatımızdan çıkarmak… zordur… ama önemli olan o kişiyi hayatımızdan çıkarmak değil de, beynimizden, düşüncelerimizden duygularımızdan çıkarıp atmaktır, işte bunu başarırsak,birini gerçekten hayatımızdan çıkarmış oluruz, aksi takdirde kendimizi kandırmaktan başka bişey yapmayız.

    düşünürüz de düşünürüz, bir şekilde iç ses sürekli çalışır, öyle oldu, böyle oldu, şunu dedi, bunu dedi, onu yaptı, bunu yapmadı…, bir noktadan sonra beynimiz artık çatlayacak seviyeye gelir, şöyle bir bakarız yaşamamıza, bu biri bize üzüntüden başka ne katmış diye. sonra anlarız ki, ne senin düşündüğün kadar ince, ne de seni anlayacak seviyede.

    işte bu yüzdendir ki, biri hayatınızda yer almayı hak etmeli her zaman için, bu dünyaya biz üzülmeye mi geliyoruz, hayır, o zaman niye üzülüyoruz, niye kendimizi yiyip bitiriyoruz, verdiğimiz değeri anlamayan birini niye hayatımızda değerli kılıp bir yerlere koyuyoruz?

    sorular, sorular, sorular… verilemeyen cevaplar….

    zordur, birini hayatından çıkarmak…
  • ben mi?
    ben...
    sanırım sudan çıkmış balık gibiyim.
    bir garip yani.
    tam da şimdi, hiçbir işlevim yokmuş gibi hayatta.
    öyle hissediyorum…
    anla ki...
    sorma.
    kaçmadım, kaçmıyorum…
    ama vazgeçtim.
    vazgeçmek, kaçmaktan daha zor.
    affetmeyi de geçtim bir yerden sonra.
    affedilmesi gereken bir şey yok ki.
    o sadece, olduğu gibi…
    o sadece kendi. böyle düşünürsen, sevgi kalıyor.
    iki yol var anladığın.
    ikisi de zorlu.
    ikisi de acılı.
    ya böyle direneceksin sevginde ya ayrılığa yürüyeceksin.
    hayatından çıkarmayı deneyeceksin son bir çaba ile.

    vazgeçtim ben…
    bencilliği korkutmaya başladı beni.
    zaman geçiyor ve beni üzmeye, kırmaya hakkı yok...
    hele ki benim ''değerlim'' olduğunu bildiği halde.
    sorgulamamayı öğretmiş sana, en sevmediği şeyi.
    onun en sevmediği şey seni üzüyor. 'belirsiz' kalıyorsun.
    keşke şöyle deseydim demeyeceğin şeyi yapmalısın.
    o keşke kelimesi yok mu, en zayıf tarafımız.
    neyin iyi olacağını tayin etmekte çok zor.
    arada olmak...
    o aradanlığın sınırını çizmek.
    çok zor...
    gemileri yakma zamanı mı şimdi peki?
    yakmazsam, yanan ben olacağım. biliyorum bunu.
    zaman, biraz bencillik zamanı.

    kafeslere sıkıştırdıkça ''egosu'' ruhumu, tüm sınırları yerle bir ederek kaçış yolu aramamı sağlıyor.
    doğrularım, duygularım pek işe yaramayabilir, değişebilir.
    ama hayatım tek.

    vazgeçtim…
  • zorunluluktan yapılan bir durumdur. yoksa kimse sevdiği birini hayatından çıkarmak istemez. arkadaş, dost, sevgili, akraba, aileden biri olabilir bu kişi. içinize oturur bir süre. hazmetmesi zordur.

    bazen, siz kalmasını istersiniz hayatınızda, ama o çıkmak ister. bilerek ya da bilmeyerek bu yönde hareket eder. yapacak bir şeyiniz yoktur, gitmesini kabullenirsiniz. yavaş yavaş gideceğine, siz çıkarırsınız hayatınızdan, daha kesin bir çözüm olur.
    bazen de, o kalmak ister, siz çıkarmak istersiniz hayatınızdan. çünkü ne kadar sevseniz de, size zarar veriyordur ve bu duruma bir dur demeniz gerektiğini görürsünüz. yol verirsiniz.
    bir de, onu hayatınızdan çıkarmanın, ikiniz için de ve daha çok onun için, gerekli olduğunu fark edersiniz, anlarsınız. ikiniz de istemese de, canı yansa da bu kararı verirsiniz. doğru olan budur diye düşünürsünüz.

    sonuçta, her durumda acı çekersiniz, kaçınılmaz. bir süre kafanız meşgul olur bununla, uzaktan uzağa takip edersiniz. ne yapıyor, ne ediyor, bensiz daha mutlu mu, bensiz devam edebiliyor mu soruları kafanızda döner durur. sonra yavaş yavaş unutursunuz. ne de olsa, gözden ırak olan, gönülden de ırak olurmuş. tatlı ve buruk bir anı olarak geçmişinizde yerini alır. bazen bir mekanda, bazen bir eşyada, bazen bir yemekte, bazen bir sohbette o anı canlanıverir hafızanızda. kırık bir tebessüm olur dudağınızda, yüzünüzde. doğru bir karar vermiş olmanın rahatlığıyla yolunuza devam edersiniz.
  • umut ve inancın bittiği yerde ve zamanda ne yazıktır ki yapmak zorunda kalınan durumdur. acıtır...
  • once keskinliginden emin oldugunuz bir bicak alirsiniz. yuregi koyarsiniz ortaya, neresinde oldugunu da bilirsiniz. ustaca bicak darbeleriyle budarsiniz onun oldugu yerleri. elleriniz kan icinde, silersiniz alninizda birikmis boncuk boncuk terleri. caniniz yanar her bicak darbesinde. hafifleyeceginizi sanirdiniz ya, yaniliyorsunuz. yara actiniz, aciyacak, sanciyacak, agir kan kaybi yasayacaksiniz. dirseklerinizden sizip yere damlayacak tek tek. kulaginizi tirmalayacak.

    sonra bakacaksiniz o yurege, resmine son firca darbelerini vurmak icin ovuncle bakan bir ressam edasiyla. bir yerlerde bir parcasi kalmis mi korkusu ile korkakca. alacaksiniz o yuregi yerine koymak icin.

    yerine uymayacak, artik kucuk gelecek. ufalacak... damarlar yolunu bulacak, birbirine kaynayacak, atmaya baslayacak. ciliz bir kalp atisi hissedeceksiniz once, hala sizili, sancili. kuvvetle sarilacak o yurek hayata. hafifledikce agirlasacak hersey. yuregi temizledik oysa ki. peki anilar, hatiralar. beyin kivrimlarina yerlesmis hersey.

    ve pismanlik..

    (bkz: bicak gibi kesmek)
  • malesef iyileşmek için yapılması gerekebilen eylem. hakikaten irade ister..

    ekleme: yöntem söyleyeyim. yaklaşık 6 ay ila 1 yıl arası bir süre sanki karşı taraf vefat etmişçesine tüm iletişim şekillerini ortadan kaldırıp, fotoğrafına bile bakmayarak yabancılaşıyorsunuz. eğer bu kişi ile normalde karşılıklı birbirinize değer veriyor iseniz, bu yabancılaşma sürecini başlatırken "bu sana bir öfkem olduğu için değil, iyileşmem için gerekli bir süreç, döneceğim, müsaadenle" diye bir konuşma yapıyorsunuz. yeteri kadar vakit geçip, iyice yabancılaştıktan sonra tekrar diyalog kuruyorsunuz. karşı taraf size gerçekten saygı & sevgi duyuyorsa zaten mutlulukla konuşmaya devam ediyor. siz de yabancılaştıktan sonra yeni tanışmış gibi iletişim kurabiliyorsanız, tazelenmiş diyaloğunuz yaşanmaya hazırdır, afiyet olsun.

    not: karşı taraftaki kişi nasıl biri olursa olsun tavsiye ediyor değilim. karşı taraftaki kişinin dünyaya bakışı gerçekten parıldıyorsa bu emeği vermeyi tavsiye ederim. doğru uygulanabilirse, örneğin yabancılaşma sürecinde gerçekten bir kerecik bile sosyal medya hesabına falan bakılmazsa, %90 işe yarar.
  • olur bazen tasalanmayın, hayat kısa, dünyada en karanlık saat bile 60 dakikadan fazla değildir. canınız sağolsun.
  • basurlu götle sindirilmiş besini sıçmak gibi birşeydir. acı verir ama sonuç mükemmeldir
  • sevilen birinin "sıradan" birine geçmesi durumu.
    aslına bakarsan kolaydır. çünkü insan sevdiği birini durup dururken hayatından çıkarmaz. kişinin buna sebebiyet verecek birçok eylemi olmuştur ki sende sevilen artık sıradanlığa dönüşmüş, kırılmış ya da üzülmüşsündür, kesinlikle haketmiştir. tecrübelerimle sabittir ki bu iş bir anda olur, bir daha da geri dönüşü olmaz.
hesabın var mı? giriş yap