• seviyorum seni
    ekmeği tuza banıp yer gibi
    geceleyin ateşler içinde uyanarak
    ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
    ağır posta paketini -neyin nesi belirsiz-
    telaşlı sevinçli kuşkulu açar gibi
    seviyorum seni
    denizi uçakla ilk defa geçer gibi
    istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
    içimde kımıldanan birşeyler gibi
    seviyorum seni
    "yaşıyoruz çok şükür!" der gibi

    (bkz: nazim hikmet ran)
  • yedi sene...
    yedi sene önce başlamıştı herşey birbiriyle alakasız iki insan birbirini bulmuş birbirine vurulmuştu.seni ilk gördüğüm anda kalbimde hissettiğim kuş kanadı gibi pır pır eden hissi bidaha hiç yaşamadım.belkide yaşamak istemedim.sadece birbuçuk sene beraber olabildik ama o birbuçuk sene bana öyle çok mutluluk verdiki ömrümün senden sonraki senelerinde hep o duyguları aradım.bulamadım...
    o zaman da hep sen buranımı dinliycen * buranı dinle * derdin.olmaz dedim mantığımı dinlemeliyim dedim engeller var göğüs geremem, bu kadar kişiyi üzemem dedim* ve seni kalbime gömdüm.gömmeye çalıştım.orda yerin altında çıkmak için çırpınan bişey vardı sanki ben üzerine tuz bastım ayağımla ezdim yaşamasın ölsün diye seni ne aradım ne sordum ne telefonlarına çıktım hep kaçtım.unuturum dedim geçer dedim gözden ırak olan gönülden de ırak olur dedim yanıldım hemde çok *
    ve bundan mıdır bilmem hep daha bi aşkla özledim sevdim seni
    yine şimdi karşımdasın* yanımda * sana dokunabilmek seni öpmek ne kadarda özlemişim.kokunu içime çekmek sadece sen ve ben varız dünyada başkaları yokmuş gibiyim yanında *
    ve ben yine olmaz olmamalı diyorum mantığımı dinliyorum* çünkü hayat benim için senden sonra durmuştu ama senin için devam etmiş.minik bebeğinin resim gözümden gitmiyor, camdaki minik el izleri...
    yapamam anla beni...
    ve maalesef hala seviyorum seni *
  • sabah bir arkadaşım okumam için bir entry gönderdi ve daha afyonum patlamadan okuduğum o entry sahibinin kendini ifade ediş tarzının dramatik olduğunu düşündüm.

    biraz daha uyanınca, entrydeki "seviyorum seni" ifadesine takıldım. uzun süre bu lafı düşündüm. neden "seni seviyorum" değil de, "seviyorum seni" denir?

    geçmişime dönüp baktığımda, bir kadın bana bu şekilde sevgisini ifade ettiğinde, hep mahçup taraftım. bir hata yapmıştım ya da karşımdaki kadın benden daha avantajlı bir konumdaydı. bana sunduğu sevgi, lütufkardı çünkü söze kendisiyle başlıyordu, benimle değil. ilişkinin lokomotifi olarak, birlikte meydana getirdiğimiz yeni bir yaşam tarzını değil de, kendi insiyatifini ve duygularını görüyordu.

    her seferinde geçilmemesi gereken tehlikeli bir eşikti sevginin bu şekilde ifade edilmesi. sevgisini bu şekilde ifade eden her kadın, bir süre sonra partnerlerin birbirine duyduğu hayranlıktan payıma düşeni yitirdi, birlikte geçirdiğimiz zaman konusunda özensizleşti ve sonunda gitti.

    bir hata yaptıktan sonra sevildiğimizi duymak, iyi hissetmemizi sağlıyor ama karşı tarafın saygısının bu hata nedeniyle azalmasını engellemiyor. istisnalar olmakla birlikte, "seviyorum seni" ifadesi de, kişinin ilişkinin varlık nedeni olarak kendisini görmeye başladığı, karşısındakini önemsiz görmeye başladığı zamana denk geliyor.
  • kuruluş bakımından devrik bir cümledir (hadi canım).
    bunun sebebi de olsa olsa, "seni seviyorum" demenin zor gelişidir. aynı şey değil mi ikisi? değil, değil...

    seni seviyorum, sen'e vurgu yaparken;
    seviyorum seni, sev'e vurgu yapar.
  • bu devrik tavir bana sorarsaniz "seni seviyorum" derken cekinen bunyenin on numarali da ilacidir. o romantik "seni seviyorum" havasini alir, yerini "seviyorum ulen seni" tadinda bir rahatliga birakir.
  • karşılığını duyma beklentisi olmadığında söyleniyormuş gibi geliyor bana. yani seni seviyorum dediğinde insan birine, illa ki karşısındakinden "ben de seni seviyorum"'u duymak ister. ama "seviyorum seni " öyle değil. seviyorum seni; sen beni sevsen de, sevmesen de seviyorum seni.
  • onur akın'ın söylediği iki şiirden kolaj şeklinde oluşturulmuş bir şarkıdır:

    (bkz: ne böyle sevdalar gördüm ne böyle ayrılıklar)
    (bkz: ilhan berk)

    (bkz: seviyorum seni)
    (bkz: nazım hikmet ran)
  • özellikle atlara su veriyorum kısmında tüyleri diken diken eden parça.
  • oglumu uyuturken ona soyledigim sarkı.. gunde 5-6 kez , dogdugundan beri...
    bu sarkıyı duymadan asla uyuyamıyor ve ben soylemekten hic bıkmıyorum...
    nazım hikmet oyle sahane dizeler yazmıski..
    ogluma sevgimi o'nun kelimeleriyle anlatabiliyorum her uyku oncesi..

    annem boyle ninni mi okunur diye beni asagilasa da..
    soylemekten bıkmadıgım ninnimiz oldu...
  • seni seviyorum; "bak ben bunu kendime güvenerek söylüyorum" tadını bırakırken dudaklarda, kelimeler ilgili şekilde yer değiştirince, tüm sevmek evreninin cümledeki tek hakimi "sen" sona bırakılır bu defa. tabaktaki en beğenilen yiyeceği sona bırakmak gibi değil, içinde doğal bir "ama" barındırdığından, "sana" "sen" demeye çekinildiğinden ve "seviyorum" demekten korkulduğundandır "seviyorum seni" 'nin dudaklara bıraktığı o yeşilçam tadı.
hesabın var mı? giriş yap