• dikkat edin grafik anlatım yapıyorum.

    (>_<)
    (o_o)
    (0_0)
    (^_^)
  • kıymeti bilinmesi gereken en önemli işlevlerimizden biri. sıçabiliyor olma vasfını kaybetmektense topal veya çolak olmayı tercih ederim. 4 yıl önce plonidal sinüs ameliyatı geçirdim, böyle bir rezillik yok. ne çok basit bir durum ne de çok kompleks. adamı öldürmez, sakat bırakmaz, 6 ay sonra hatırlamazsın bile. ama bir kötü yanı var ki başına gelmeyen bilmez, rahat rahat sıçamamaktır. götünde bir kılın büyümesi mi daha komik yoksa insanlara sıçamıyor oluşunu anlatmak mı karar veremezken bu yetiyi geri kazandığında yaşadığın mutluluğun tarifi mümkün değil. gerçi birdenbire de geçmiyor, 10-15 günlük oturmanın mümkün olmadığı dikişli vaziyetten sonra 2-3 ay daha tedirginlik yaratıyor** ama içindekini sıçıp bıraktığında hissettiğin rahatlama hissi yok mu, dünyalara değişilmez.

    bundan sonra her sıçışınızda şükredin. sevdiklerinize, yiyecek yemek, içecek su bulduğunuza şükreder gibi şükredin. neye inanıyorsanız ona teşekkür edin. sıçabilmenin kıymetini bilin.

    o yarım götle klozete hafif eğilir gibi yapıp nişan almaya çalıştığım, dikişleri patlatmadan ıkınırmış gibi yaparak ama ıkınmadan slovli slovli hacet gidermeye çalıştığım günler aklıma geldikçe dönüp götümü öpesim geliyor. ama öpmüyorum tabi. oha lan neler geçiyo aklınızdan öyle!
  • ilk insandan, medeni dediğimiz günümüz insanına değişmeyen tek şey.

    insanoğlu sıçmaya çare bulamadığı sürece medeniyetten söz etmemeli. çok pis, kaka bir şeydir.

    ben hiç sıçmam mesela, haftada bir sezaryenle aldırırım. gerçi rte onu da yasaklayacak, şimdi sıçtık işte.
  • göt ister.
  • türkçe'de "sıçmak" kelimesine argo olmayan tek kelimelik bir alternatif olmaması gerçekten garibime gitmekte benim hep. insani fonksiyonlarımızdan birisi sonuçta, bu kadar mı iğrenmişiz?

    "hacetini gidermek" , "büyük abdestini yapmak" onu yerine getirmek, şunu şeeettirmek... arapça'dan farsça'dan içimiz kırılacak vallahi, öyle de kibar milletiz ki "bok" konusuna gelince türkçe fiil bile kullanmaya kıyamıyoruz...
  • sıçmak insanlığın ortak paydasıdır. kibirlendiğim zaman da, eziklendiğim zaman da beni gaflet uykusundan uyandırandır.

    o çıkarın için yalakalık yaptığın patronun/hocan, çatır çatır sıçıyor.
    o hayran olduğun sanatçı, işini bitirince tuvaleti 2 gün havalandırıyor.
    o burnundan kıl aldırmayan fularla gezen entel dallama, az önce bıraktı baba yadigarını. dumanı tütüyor.
    o uğruna göz yaşını sel ettiğin seni terk eden insan, şu an kenefe bıraktığı sanat eseriyle maaile fotoğraf çektiriyor.

    netekim hepimiz sıçan insanlarız; havanız kime, üstünlüğünüz kime, ezikliğiniz niye!
  • şu anda yaşadığım huzura vesile olan hadise.

    ne mühim bir şey sıçmak. ne ulvi bir organ göt.

    allah kimseyi sıçmamakla terbiye etmesin.
  • baskasının evinde yapılınca rezil olacağınız eylem..
    (bkz: bok)
  • la haine'de vinz ve hubert hararetli bir şekilde tartışırken, tuvaletten çıkan amcam enfes uslubu ve mimikleriyle sıçmakla ilgili şu anısını bizlerle paylaşır:

    --- spoiler ---
    şıçmak iyi geldi. tanrı'ya inanıyor musunuz? yanlış soru. tanrı bize inanıyor mu?

    bir zamanlar grunwalski adında bir arkadaşım vardı. birlikte sibirya'ya sürgün edilmiştik. sibirya'ya mahkum olarak gittiğinizde trende hayvanlarla birlikte yolculuk yaparsınız. buzlu bozkurlarda günlerce kimseyi göremeden yolculuk yaparsınız. ısınmak için diğerlerine sıkışırsın. sorun ise rahatlamaktı, sıçmak.. ..işte bunu trende yapamazsın. ancak tren su almak için durduğunda bunu yapabilirsin. ama grunwalski utangaçtı. hatta beraber banyo yaptığımızda bile yüzü asılırdı. şaka yapardım ben de. neyse.. ..tren durdu ve herkes sıçmak için raylara atladı. grunwalski benden o kadar çok rahatsız oluyordu ki, uzaklaşıp yapmayı tercih etti. tren hareket etmeye başladı, herkes vagona atladı çünkü tren kimseyi beklemez. grunwalski'nin ise sorunu vardı, çalının arkasında hala sıçıyordu. elleriyle pantolonunu tutar şekilde çalının arkasından çıktığını gördüm. treni yakalamaya çalışıyordu. elimi ona uzatıyordum ama ne zaman bana yetişse pantolonu elinden düşer, tekrar onu tutmaya çalışırdı. pantolonunu tekrar tutar tekrar koşmaya başlardı. ama pantolonu düştükçe geride kaldı..

    said: sonra ne oldu?

    hiçbir şey! grunwalski donarak öldü. iyi günler.. iyi günler.. iyi günler..
    --- spoiler ---
  • kakayı makat çeperi genişliğinde dışarıya atıvermek gibi ne de güzel ve hoş bir basit anlamı varken türkçemizin günlük hayat cümleleri içinde bol keseden serpiştirilen fiil.

    ilkokul kompozisyonlarına örnek teşkil edecek şu yazıyla anlatayım.

    ---------------

    sıçmak

    sıçmak çevremdeki pek çok insan için değişik anlamlarla yer bulur günlük cümlelerine.

    misal, acı bir telefon sesiyle başlarım günüme. "mnıskimbukimyaaağğ" umursamazlığında üşene üşene açarım telefonu. yakın bir arkadaş karşıdan haykırıverir.

    - beynine sıçtığımın, niye açmıyosun bi saattir?

    işte bu güzel güne de ilk saniyesinden beynime sıçılarak başlarım. "ooh afiyet bal şeker" diye yüzümü sıvarım şöyle bi. ardından günün ilk dakikasında akla gelen tek tük küfürleri eder, telefonu kaparım. benim suratıma sıçan arkadaşlarım da vardır. basrican ve mengisu genelde suratıma sıçarlar.

    aynı gün buluşup konuştuğum bir başka arkadaşım da kız arkadaşından mütevellit sinir spazmları gerçirmektedir.

    -abi bi gün terk edip ağzına sıçıcam kızın, o olacak.

    "bok terk ederisin!" diyiverip konuyu ayrı bir platforma taşırım ustalıkla. kolay değil öyle kız bırakmak, fahri diye bir arkadaşım kızı terk edicem derken uçurumdan düşüp feci bir biçimde can vermişti. "iyi oldu ibneye" demiş, geçmiştim. hem birinin ağzına sıçılmaz. çok ayıp. birbirimizin ağzına sıçmayalım. sıçarak suça ortak olmayalım.

    yine aynı gün, ve yine başka bir arkadaşım da piyasaya yeni çıkmış bir kitap hakkında fikir beyan etmektedir.

    -öyle kitap mı olur lam. üstüne sıçmam ben onun!

    "yahu ben alacaktım o kitabı halbuse" diye iç geçiririm, asla bunu ona söylemem ama. tartışma çıkar sonra, kalpler kırılır. ben arkadaşlarımın kalplerini kırmayı hiç sevmem. bir arkadaş kolay kazanılmıyor günümüzde, o yüzden ılımlı davranırım. "sktir et bunları ya okul nooldu?" diye değiştiririm konuyu. ayriyetten ben olsam bir güzel de sıçarım üstüne, kitap mitap farketmez. maksat sıçmak olsun.. ne güzeldir sıçmak.

    günün akşamında ise eve dönerken yağmur çiselemeye başlar. üstünde zibidi gibi bir tişört olan başka bir arkadaşım ise pişmanlığını dile getirir tam bu noktada.

    -hah şemsiye de almadık, sıçtık.

    "sanki şemsiye olsa kendin tutucan, yine bana tutturucan ibne" derim sessizce. duyar da ayarı algılarsa ne ala. duymazsa da bunu onun kaypaklığına veririm. ters lafları duymamazlıktan gelen arkadaşlarıma çok sıçarım, pardon kızarım. bugün sıçmazsın, yarın sıçarsın. konu sıçmak değil. arkadaşlık böyle olmuyor. bence arkadaşlar birbirlerine daha çok değer vermeli.

    günün sonunda aç ve bitap bir biçimde yatağa uzanırken önemli bir ihtiyacımı gidermediğimi anlar, fırlarım yataktan.

    -sıçmadım!!

    evet, o gün hiç sıçmamışımdır. bir güzel tuvalete girip sıçar, sonra hadi bi de dişlerimi fırçaliyim derim. dişlerimi fırçalarken bu gün kaç kez sıçma hadisesine maruz kaldığımı düşünürüm. diyeceğim şudur ki; günümüzde herkes sıçıyor, bu bir gerçek.
hesabın var mı? giriş yap