• sabahın beşinde koro halinde konuşmaya başlayıp, akşama kadar da susmayan çenesi düşük kuş türü.
    her ne kadar sabahları kuş sesiyle uyanmak güzel de olsa, sabahın beşinde mahalle * karıları gibi car car seslerle yataktan fırlamak bi zaman sonra çekilmez oluyor. o kadar bir ağızdan konuşuyolar ki, kimin ne dediğini nasıl anlıyorlar, ya da anlamadıkları için mi bu kadar çok söyleniyorlar belli değil.
  • böyle bir aralık gecesi kadar uzun siyahlı bir kuş. yaban güvercinleri nasıl nisan mavisini geçirdiyse sırtına, sığırcıklar da öyle bürünmüş zifiri. masmavi yumurtaları olur. sanki o gündüzü doğurmak istercesine ama atmacalara, delicelere gözükmekten kurtulamaz dadandığı vişne bahçesinde.

    söylesinler kibele'ye: ya maviye iliştirsin onları mütemadiyen ya da siyahı çeksin geceden.
  • kasım ayıyla beraber, yüzlercesi gene bahçeme üşüşmüş, 1 dakika susmadan, aynı ağızdan carcar konuşup, beni bu güzel havada pencereleri kapamak zorunda bırakan konuşkan kuş.
    (bkz: sus iki dakika car car car)
  • bunların topluca uçuşları yok mu, benim için dünyanın en güzel manzaralarından biridir. az önce farkettim, amcanın biri bayağı ekmek kırıntısı dökmüş boş bir arsaya. 100-150 tanesi dans eder gibi kondu kırıntıların üstüne, sonra da hep birden havalandılar. yakınımdan geçerken her birinin ağzında birer ekmek parçası olan o minik canları görmek muhteşemdi. o kadar da tatlı ötüyorlar ki... şu an danslarına halen devam ediyorlar, ben de işi gücü bıraktım onları seyrediyorum. dünyanın en tatlı en sevilesi yaratıklarından biridir sanırım.

    edit: bu mevsimde burada ne işleri var onu da anlayamadım ama inanılmaz mutlu ettiler beni.
  • aşırı gevezeliği ve dakikada 20 kere sıçabilmesiyle dikkat çeken kuş.sürü halinde dolaştıkları için bu özellikleri biraz daha zor katlanılır olmaktadır.bir de, dikkat edildiğinde r2d2 sesleri çıkardıkları fark edilecektir.
  • hem yavru hemde yaralı olarak bulduğumuzdur, nasıl yaşattık anlatayım belki bir gün yardımı olur. öncelikle kediden kurtardık, henüz uçmayı bilmiyordu (doğduktan itibaren 24 gün içinde uçabiliyorlarmış), kanadının altından kan geliyordu ve tek ayağını hiç kullanamıyordu. gece bulduğumuz icin ilk olarak oksijenli su ile temizledik, ertesi gün veteriner içinde vitamin, antibiyotik bulunan bir toz hazırlayıp verdi (yaşamaz ama bir hafta şans verelim diyerek), tozu su ile karıştırarak şırıngayla az az verdik, çiğ kıyma ve tavuk vermemek gerekiyormuş, bizimki yemek de yemiyordu, kedi kopek maması çok tavsiye edilmiyormuş ama eğer yemiyorsa da tavuklu mama verebilirmişiz, biz tavuklu mamayı toz haline getirerek suyla karıştırılıp şırıngayla yedirdik. dik bir şekilde tutmanız gerekiyor, gagasını açıp olabildiğince içine doğru sıkıyorsunuz, bebekler gibi püskürtebiliyor onun içinde iki parmağınızın arasına gagasını alıp önden arkaya doğru tutup bırakırsanız yutkunuyor. güneşin doğuşu ile batışı arasında her bir buçuk saatte bir besleyebilirmissiniz. kakası siyah beyaz ise isler yolunda diyebiliyormuşuz. ilk dört gün beslemekte çok zorlandık, oldukça cansızdı fakat sonrasında suyunu kendi içmeye başladı, sonrasında toz haline getirdiğimiz mamayı haşlanmış yumurta beyazı ile yoğurup koymaya başladık (yumurtanın sarısını yememesi gerekiyormuş) onu da kendi yemeye başladı, sonra bir tabağa su koyduk ve yıkanmasını izledik. bu arada yavruyken gagalarının rengi açık sarı oluyor, büyüdükçe siyahlık geliyor ve gagası güçleniyor (10 günün sonuna gagasını açıp ilaç vermek gerçekten zorlaşmıştı). ayağını hala kullanamıyordu kestirsek mi diye araştırdık, uygulanan anestezide kullanılan malzemeler çok pahalıymış ve mr çekilmesi gerekiyormuş ne kadar doğru bilmiyorum ama veteriner bu kuş için mr çeken türkiye'de bir iki yer olduğunu ve onunda çok pahalı olduğunu söyledi, genel anesteziye de dayanamazlarmış. fakat birkaç gün sonra bizimki tek ayak üstünde fıtı fıtı gezmeye başladı. en sonunda terasa çıkarttık uçamazsa düşmesin ama geniş geniş gezebilsin diye, daha kutusunun kapağını tam açmadan pırr diye uçtu bizimki, etrafımızda döndü sonra dürbünle tee uzaktaki ağacın dalına konduğunu gördük. en zor olan kısmına gelirsek, tuvaleti ona tahsis etmek durumunda kaldık, çok çok tuvalet yapıyorlar ortalık mayın tarlasına dönüyor çok kısa sürede, birde hazırladığımız mamanın kokusuna dayanmak gerek insan alışamıyor o mamanın kokusuna. tabi biz kutuya hapsetmek istemediğimiz için boşta olan tuvaleti kapatabildik, illa geniş alan da bakılması gerek diye bir şey yok yani, her yerde iyileştirebilirsiniz. son olarak yuvadan uçmadan bir kaç gün önce ötmeye de başladı, uyanıp onu duyunca gününüz çok güzel başlıyor. biz kesin ölecek diye alıştırmaya çalıştık kendimizi ama tutundu minnoş. çok güzeldi.

    edit: ilk bulduğumuz zaman yardım çağrımı duyup gecenin köründe almanca makale çevirerek yardıma koşan ve yaşamasında katkısı olan sevgili yazar sekundant, uçarken sana da bizim kadar teşekkür etti.
  • sığırcık, ingiltere'de sıklıkla rastlanılan bir kuş türü ama amerika'daki varlıklarının anlatacağım şekilde gerçekleştiğini öğrenince şaşırdım biraz.

    kuşlar, shakespeare'in oyunlarında ve şiirlerinde belirgin bir şekilde yer alıyor ve bu kuşlar yüzyıllardır kuş severlere ilham kaynağı olmuş. öyle ki, 1890'da eugene schieffelin adında bir alman göçmen, shakespeare'in kuşlarından biri olan sığırcığı kuzey amerika'ya tanıtmanın harika bir fikir olacağına karar vermiş. soğuk bir kış günü, 60 sığırcık yavrusunu new york central park'ta özgür bırakmış.

    sonuç; abd şu anda tahminen 200 milyon avrupa sığırcığına ev sahipliği yapıyor! daha doğrusu biraz istilacı bir tür olarak biliniyorlar. havaalanlarında sorun olabiliyorlar. bir sığırcık sürüsü bir uçağa çarptığında etkileri yıkıcı olabiliyor ki; 1960'da abd havacılık tarihindeki en ölümcül kuş çarpmasına neden olmuşlar ve 62 kişi ölmüş.

    sığırcıklar ayrıca abd tarımına yılda yaklaşık 1 milyar dolara mal oluyormuş ve mahsullere, özellikle de meyve ağaçlarına zarar veriyorlarmış. aslına bakarsanız sığırcıklardan shakespeare tarafından yalnızca bir kez bahsedilmiş; henry ıv, bölüm ı'de. hotspur, kral'a isyan ediyor ve ona eziyet etmenin yollarını düşünüyor; bir sığırcık yavrusuna kralın düşmanlarından biri olan "mortimer" demeyi öğretmeyi hayal ediyor.

    bilim insanları, artan sığırcık sayısı ile kızıl başlı ağaçkakan, mor martin ve mavi kuş gibi yerli türlerin azalması arasında bir ilişki olduğunu söylüyorlar.

    cornell üniversitesi ornitoloji laboratuvarı'ndan kevin mcgowan şöyle demiş;

    "bu topluluklar tarafından yapılan tanıtımların çoğu sefil bir şekilde başarısız oldu ama bazıları çok başarılı oldular; ev serçesi ve avrupa sığırcığı gibi. gerçekten burada olmamaları gerektiği iddia edilebilir ancak sığırcıklar gerçekten harika kuşlardır. göğüslerinde ve boğazlarında mor ve yeşil renkler vardır ve gerçekten güzel öterler."

    kaynak: https://www.bbc.co.uk/news/magazine-27055030

    [kaynak https://www.bbc.co.uk/news/magazine-27055030]

    görsel

    edit: düzenleme
  • taklit yeteneğine sahip olduğuna inandığım kuş. aklımda kaldığı kadarıyla martı, araba alarmı, kapı sesi, serçe, kumru vs. sesleri aynen çıkartabilen kuş. her sabah uyku sersemi bir şekilde seslerini duyduğumdan belki bana öyle geliyordur, bilemiyorum.
  • göçmenlikten vazgeçen bir üyesi yaz kış evimin panjurunda yaşayan kuş türü. tek başınayken gayet güzel bir ötüşü var ama kalabalıklarsa çok kafa ütülüyorlar, özellikle saat 7-8 gibi ötmeye başlamaları da cabası.

    http://api.ning.com/…t6ijtdarq4/starling_adult1.jpg

    edit: link yenilendi
  • güzel bir pazar günü, donmuş gölün üzerinde dolaşmanın keyfini çıkarırken çevredeki herkes kafasını kaldırıp gökyüzüne bakar...yukarıda (oldukça yukarıda) onbinlerce sığırcık kuşu tek şeritler halinde yanyana uçmaktadır. arada alçalıp yükselmekte ve birbirlerinin şeritleri içine girip çıkmakta olan kuşların dansına, ellerinde biraları, şarapları ile pazar keyfi yapmakta olan bir grup orta yaşlı amca önce aaaaa ne güzel dans ediyorlar, aaaa kanto yapıyorlar, tango yapıyorlar diye benzetmeler yaparak tepki vermişler, hemen ardından da "tamam abi kesin bir güç var, hadi o zaman hep beraber" diyerek başlamış ve dakikalarca "sordum sarı çiçeğe" ilahisini söyleyerek çevrelerindeki epey eğlendirmişlerdir...
hesabın var mı? giriş yap