• dünyanın gördüğü en büyük iki psikoloji üstadının karşılaşması. bildiğimiz gibi başta bu ikisi iyi dostlardır. araştırmalarını, düşüncelerini paylaşır; uzun mektuplar ve uzun sohbetlerle birbirlerini hem sayar, hem sever, hem de hayatlarını adadıkları bilimle ilgili fikir alışverişinde bulunurlar. lakin jung bir gün "bu cinsellik iyi hoş, çok önemli bir şey de, benim çalışmam gereken başka şeyler de var sanki" deyiverince, aralarındaki bağ çatırdamaya başlar. freud, jung a cinsellik konusundan hiç vazgeçmemesini, bu konuyu onun devam ettirmesini söyler, lakin jung cinselliğin önemini ve gücünü kabul etmekle beraber, çalışmalarında cinselliği en önemli alan olarak ele almaz ve araştırmalarını başka yönlere kaydırır. bu da ikilinin arasını bozar ve çatışma başlar. (bu hikayeyi jung'un ağzından okudum. onun yalancısıyım:)
    freud' un psikoloji dünyasına yaptığı katkı yadsınamaz. kendisi büyük bir düşünür ve bilim insanıdır. söylediği pek çok şeyi gerçekten de gündelik hayatta gözlemleyebiliyorum. meselenin temellerini, inanılmaz bir kavrayışla attığı kesin. lakin - yine jung'un söylediğine göre - cinselliğe çok fazla takılmış ve çoğu şeyi onunla açıklamaya çalışmış, en önemli noktayı cinsellik olarak kabul etmiştir. tabii ki freud'un yalnızca cinsellik ile ilgilendiği söylenemez. (bunu iddia eden kalmadı artık herhalde). ancak, bu konuya biraz fazla takıldığı söylenebilir. zaten jung da kendisi için, "freud cinselliğe neden bu kadar taktığını hiçbir zaman kendine açıklamadı" gibi bir şeyler söylemiştir. (bu konuyla ilgili olarak psikoloji hocam ise "freud'un söyledikleri freud için de geçerli tabii" demişti.) sanırım eleştirildiği noktalardan biri de, çoğunlukla tek tip hastalarla çalışmasıydı.
    jung ise gezmiş, dolaşmış, yerlilerle yaşamış, mitolojiyi, dini, simyayı yalayıp yutmuş, masalları, rüyaları, fantezileri incelemiş ve bugün analitik psikoloji dediğimiz psikolojisini kurmuştur. jung psikolojisi oldukça geniş ve kapsamlıdır. özbenliğe ulaşma yolunda, bireyleşme sürecinin arketip lerinden, aşamalarından bahseder. bütün bir insan olma yolunu anlatırken, insanı bütün olarak ele alır. zıtların birliğini anlatır. kolektif bilinçdışı ile nasıl yüzyıllardır bütün insanlığın aynı simgeleri gördüğünü ortaya serer. bu anlamda, bu bütünselci bakışı ve freud'un aksine pek çok farklı kültürden pek çok farklı bireyle çalışması, beni etkilemiştir.

    bana hep freud olayın tek bir yüzüne takılmışken, jung bütüne bakar gibi gelmiştir.

    not 2: jung içimde özel bir yerde duruyor, o nedenle taraflı, yanlı olabilirim.

    not 3: freudu jung okuduğum kadar okumadım. yanılıyor olabilirim.

    (bkz: sigmund freud)
    (bkz: carl gustav jung)
    (bkz: aramaya üşenmedim mamafih bulamadım)
  • (bkz: aenima)
  • jung'dan yanayim. archetype'lar yaninda synchronicity kuramini da topluma kazandirmistir. hayatimizda rastgele oldugunu sandigimiz yoktur boyle birsey sacmadir ama belki soyle aciklanabilir ama ama belki bunlarin altinda yatan bir anlam vardir demeye calismamizi aciklamaya calismis.

    not: bir kisirdongu icerisinde kendisinin de ne yapmaya calistigini aciklamaya calismasini anlamak icin cabalamiztir. bu davranis bicimine doktora ogrencilerinde de oldukca yogun bir sekilde rastlanir.
  • bir-iki kalıp ezberden freud eleştirisi bilmeyene entelll demezler, jung'un bu konuda hiçbir önemi yok, neci olduğu, ismi dahi bilinmese de olur. :)
  • bir dönem jung ve freud birlikte çalışmışlar ve sonrasında yolları ayrılmıştır.

    jung şöyle der: "freud'un ruha bakış açısı bence hayli tartışılır. bir insanın içinde veya bir sanat eserinde; nerede olursa olsun, ruhsallığın (doğa üstü güçlerle değil zihinsel olarak) ifade edilmesi onda şüphe uyandırdı ve bunun bastırılmış cinsellik olduğunu üstü kapalı bir şekilde ifade etti. doğrudan cinsellik olarak yorumlanamayan her şeyi psikoseksuellik olarak tanımlıyordu"

    yine jung freud'la olan bir sohbetini şöyle aktarır:

    freud: sevgili jung, cinsellik teoreminden vazgeçmeyeceğine bana söz ver. her şeyin temelinde bu var. görüyorsun bu konuda bir dogma, sarsılmaz bir kale oluşturmalıyız
    jung: neye karşı bir kale?
    freud: atılan çamurlara karşı, okültizm çamuruna

    jung der ki: "dogma ve kale kelimeleri beni korkutmuştu. çünkü bir dogma yani inancın tartışmasız bir şekilde kabul edilmesi ancak şüpheleri sonsuza dek bastırmak amaçlandığında ortaya atılırdı .böyle bir durumu kabul edemezdim. freud'un okültizm'e karşı çıkmakla kastettiği ise neredeyse her şeyin, felsefenin, dinin ..ruh ile ilişkisinin kesilmesiydi."
    sonuçta freud, jung'u ikna edememiş ve yolları ayrılmıştır.
  • freud sinir bozucu derecede indirgemeciyken, jung'un derinlikli bakış açısı ufuk açıcı gelir.
  • libido kavramını freud gibi tamamen sexual drive yerine, life drive ile açıklayan jung bu karşılaşmayı alıp götürcektir.
  • belki biraz öznel olacak ama, bilinçdışı kavramı konusunda freud kendini işin repression kısmına fazla kaptırarak tabiri caizse biraz genelleme yaparken, jung çözümlemeli ve bakılacak penceresi bol bir yaklaşım sergileyerek daha geniş ve mantıklı bir açıklama getirmektedir.
  • ölmüş adamların arkasından yapılan ayıpladığım versusumsudur.
  • jung freud'un katı avrupa merkezciliğine karşın, farklı kültürlere açılabilmiş, ancak hint felsefesindeki benlik (atman) anlayışını kavramakta güçlük çektiği için ortadoğu'dan daha doğuya gidememiştir. taoizm ve zen budizmle ilgisi yüzeysel kalmış, tam anlamıyla avrupa merkezcilikten kurtulamamıştır.
hesabın var mı? giriş yap