• kelimeler ele alındığında, signifier dediğimiz şey belli bir ses ve yazı iken signified o ses ve yazının kafalarımızda canlandırdığı görüntü ile oluşan anlamdır. yapısalcılık ile saussure bunu öne sürmüştür. enteresandır.

    hatta daha da derine gidildiğinde, signifiedların signifierlara bağlanmasının temelinde kültür ile alışkanlık ile gelen ve her topluma göre farklılaşan semboller vardır. misal signifier olarak "kırmızı" dediğimizde türkçe bilenlerin aklına kırmızı renk gelir bildiğimiz hali ile, ancak türkçe sinyalleri bilmeyen birisine hiç bir şey ifade etmez. bir signified olabilmesi için, onun kodunun bilinmesi gerekir de diyebiliriz bir anlamda. bunlar da tabi ki sign, yani işaret, oluşturuyorlar. bu da yapısalcılığın temelidir, dil yapılandırılmıştır ve bir sistemi vardır.

    katılan vardır, katılmayan vardır, ama bu da budur.
  • yine semiology ile alakası olan ve ferdinand de saussure'ın ortaya attığı bir fikirdir.
    signifier, anlamı taşıyan simgedir. signified, ise o anlamın kafamızda oluşturduğu görüntüdür.

    örnek vermek gerekirse; ağaç kelimesi signifier, bu kelime ile kafamızda oluşan ağaç imgesi ise signified'dır.

    mesela barthes in de makalelerinde dediği gibi görsellik arbitrary olamaz, çünkü zaten görselini gördüğümüz bir şey için tekrardan beynimizde bir imge daha oluşturmayız, ve onun ne olduğunu biliriz. yani buradan, şu meşhur "kitabını okudum ben, ama filmi çok kötüydü" durumuna gönderme yapabiliriz. kitap signifier'larla doludur ve kişiler bunları signified eder, ve kendilerince bir görsel gerçeklik oluştururlar. fakat film zaten yönetmen tarafından signified edilmiştir. bu durumda, şöyle bir çıkarım yapabiliriz; bir signifier herkes açısından aynı şekilde signified edilmez ve ortada farklılıklar olabilir.
  • "what's in a name? that which we call a rose by any other name would smell as sweet."
    "romeo and juliet", act 2, scene 2
  • signifier signified ilişkisinde belli bir kelimenin ya da kodun belli bir görüntüyü tanımlaması veya ne olduğunun anlaşılması dışında, bu ilişki ile o görüntünün ne olmadığı da ortaya çıkar.

    daha önce verilmiş bir örnek olarak kırmızıyı ele alır isek kırmızı kelimesi kırmızı rengi canlandırmamızı sağlar, bunun dışında kırmızı olmayan bütün diğer renkleri de ister istemez düşünürüz.

    bu da bu ilişkinin başka bir boyutudur, ama bunun üzerinde fazla kafa yorup zihinde arşivlenen bilgiyi allak bullak etmemek lazım eğer ki bu konulara yeni el atılıyor ise.
  • signifier signified'i signify eder. (bkz: aliterasyon)

    ayrica (bkz: sign signifier signified)
  • arbitrarydir, sigaraya sigara denmesinin bir sebebi yoktur tamamen keyfidir. ama bu dilin tarihsel yapisinda kendini gostermez, turemis sozcuklerde oldugu gibi. ama yapisalcilik da zaten tarihselciligi pek kaale almaz.
  • tanım okumakla bir türlü kavrayamadığım ama ekşideki örneklerle dakikasında aydınlandığım edebi terim. romeo juliet metninden örneklersek: demek ki neymiş, signifier kelime olarak "gül" yani g-ü-l harflerinden oluşan bir kelime, signified ise imge olarak "gül", gülün adını duyduğumuzda zihnimizde oluşan görseli… jülyet diyor ki romeo'ya sen güle gül demesen, o yine de güzel kokmaa mı? şimdi senin adın romeo diil de mustafa olsa, ben seni yine de bu kadar sevmem mi? bu da sözlük dili ve edebiyatı...
  • (bkz: #13490151)
  • türkçe ilişkiye giremeyenlerin girdiği ilkişkidir.
hesabın var mı? giriş yap