• sene 2003. ankara'ya ilk kez gelmişim. öyle ki ilk haftalar elimde turizm bakanlığının hazırladığı ankara haritası var. sıhhiye'den kurtuluş'a gitmek için kızılay'a yürüyüp ordan otobüse binecek kadar şaşkınım. kısa süre sonra alışıyorum ankara'ya. okul beytepe'de lakin kyk bana özel başkent erkek öğrenci yurdu'nu uygun görmüş okul başladıktan 1 ay sonra. yurt acaip, havalandırmaya bakan bir odada kalıyorum, gece banyoya güvercin giriyor, o derece.

    yurdun önünden 413'e binip sıhhiye köprüsünde iniyorum, ordan beytepe'ye. ilk bir kaç ay, köprünün beytepe yönüne giden tarafına çıkan merdivenleri bulamıyorum. köprüye bir şekilde yolun ters tarafından çıkıyorum, sonra tekrar aşağı inip, banliyö tren istasyonu çıkışının yanındaki merdivenlerden çıkıyorum. düşünüp düşünüp salaklığıma inancım artıyor hala.

    neyse bu köprü hakikaten sınırdır. yani ulusa giden tarafıyla, kızılay tarafı başkadır. hani cebelitarık boğazında sıcak su soğuk birbirine karışmıyor deyip haybeye inanmıyoruz biz diyenler var ya, bu köprünün altından bahsetselerdi daha ikna edici olurdu. bu köprünün altında otobüsler yolcularını kusar ve yutarlar. ulus tarafında giderken eski ankaralıları yutan otobüsler, kızılay'a geçerken, özellikle sabahları, nispeten daha gençleri, çalışan insanları çıkarır kaldırıma. yurtta kalırken sabahları sıkış tepiş bindiğim dandik ikarus'un kapısı hızla ve gıcırtıyla öyle bir açılırdı ki bu köprünün altında, kendimi normandiya çıkarmasında kapısı açılan nakliye gemisinde hissederdim. ölüm kusan alman bunkerları yerine tezgahları yeni açmış dönercilerin kokusu, kulakları yırtan mg 42'ler yerine yoldan geçen otobüsler. hele bir de tepedeki çelik köprüden yük treni geçerse, duvar kenarına sinip "medic!" bağırası gelir insanın.

    her halükarda keser burası insanın hayatını. bir tarafı öbürüne fark ettirir. izlemesi güzeldir yine de.
  • sanıyorum ankara'daki en çirkin yapı. altındaki otobüs duraklarında insan nirvanaya eriyor.
  • ankara'ya göç etmiş birçok insanın anlattıklarına göre biraz ilerisindeki zafer pasajı'yla birlikte nerdeyse psikolojik bir eşikmiş sıhhiye köprüsü. ankara'ya yeni gelen, dolayısıyla da hemen hemen hiçbir yeri bilmeyenler sıhhiye köprüsü'nün daha ilerisine, yani kızılay'a ve daha yukarısına gitmekten çekinirlermiş. kaybolacaklarından korkarlarmış. onun için de o sınırı geçmezlermiş. bugün artık aşıldığını düşündüğüm bu mentalite, bir zamanların belirgin ulus-kızılay farkını da açıklar gibi. belki de bu nedenle sıhhiye köprüsü hep sanki ulus-kızılay arasındaki yolu ortadan ikiye bölmüş gibi keskin bir sınır olarak görünür göze.
  • konuyla ilgili on bilgi icin oncelikle (bkz: sihhiye), bir de keyfinize gore (bkz: on sevisme)
    guzel sehir, baskent ankaranin en guzide, een nezih, soylemesi ayip en sosyetik semtlerinden biri olan meydani ile unlu sihhiye artik kendisi ziyaret eden pek sevgili vatandaslari uzeri 23 nisanda cosan cocuk motifleriyle bezeli koprusu ile karsilar. dunya tarihinde ilk defa denebilecek bir yenilik olarak "u donusu" bu faideli ve pek lazum kopru ile yapilir. kopruden u donusunuzu gerceklestirirken yolun kenarindaki apartmanlarin 2. kat seviyesinden gittiginiz icin gelengul yengenin balkondan size uzattigi ince belli bardagi uzanip alabilir, yolunuza devam ederken cayinizi hopurdetebilirsiniz.
  • şimdilerde tek tük bulunabilen arz-ı halciler (arzuhal) üzerine bir belgesel var... gisam ekibi yapmış. sene 1993. nasıl çirkin, nasıl güzel lan.

    http://www.odtutv.odtu.edu.tr/…atch.php?film_kod=36
  • altından geçip elbiselerinde kafam kadar paslı su lekesi bulmayanların kendilerini şanslı sayması gereken bir köprüdür. ankaranın birçok altyapısı gibi bir ucubedir ve sivil encinirıngk garibesidir.
  • ankara'nin hades'idir. ankara'nin styx'idir. kulturel bir gorunmez huduttur.

    sihhiye koprusunun otesine gecmemis 1 milyon ankarali bulabilirim.
  • surekli damliyor lan.

    aglama sihhiye. :/
  • gece birkaç tinercinin hiç uğruna bir insanın el bileğini döner bıçağıyla kesebileceği mekan. adam kopan elini diğer eliyle taşıyıp acile getirdiydi.
  • döner kokusunun bok sidik kokusuna karıştığı yer. yağışlı havalarda altından geçerken kafanızın bıngıldak tabir edilen yerine, köprünün üstünden aşağıya sızan sular damlar... 50 cm yanınızdaki adamın konuşması duyulmaz olur. 200 300 metre ötede necatibey caddesine bağlanan yoldaki demir üstgeçit ile melih gökçek'in sürrealist sanat anlayışını temsil eder.
hesabın var mı? giriş yap