• sevgili eşime...

    bir ben olayım içine çektiğin tek nefes,
    dolaşalım seninle diyar diyar; prag, peşte, efes...
    gezelim yıldızlarda gezegenlerde gecelerce,
    aşalım kızılırmak'tan ren'e senelerce...
    okuyalım nazım'dan ümidin yaşar'ına, ahmed arif'ten edgü'ye,
    diyelim ki ilk kez çıkar gibi yola şimdi nereye...
    her seferinde başlar gibi yeniden
    dokuyalım kırların tezgahında birbirimizi ve tüm evreni,
    düşleyelim fersahlarca uzaktaki ahiri ve evveli...

    20 temmuz 2018 - ankara
  • kaybolan

    postmodern bir şiirin kelimeleriyiz seninle
    anlamın içinde anlamsızlık peşinde
    kesik kulaklı renkli bir adamın
    karanlık gecesinde
    aydınlanalım
    anlam bulsun anlamını bizimle...

    oysaki
    ne çoğul bir düştü düştüğümüz imkânsızlık
    ve ne zaman biter bu içimizdeki yalnızlık
    tomurcuklanırız baharın bedeninde
    eski zaman kentlerinin birinde
    güvercin kanadında saklanırız

    yerini yadırgayan çocuk uykusu gibi
    iki kişilik bu yalnızlık!
    içimdeki ben utanıyor artık
    dışıma giydiğim çıplaklıktan
    ve kadın utançlarımı taşıyor
    çocukluk günlerimden...
    biliyorum,
    bitmeyecek bu yeniçağ vebası
    ve insan kendini anlatan kelimeler bulmalı

    benim bir kalbim vardı
    bunu günbatımları bilir
    şiiri bilen kadınların ülkesinde
    yeni kelimeler yontmalıyım kendime
    yabancı bir soluk gibi
    çukurlarımda gezinen ellerinle
    esmer telâşlarını nakışlarım gövdeme
    senden başka geriye ne kalır?

    ne vakit mavi bir düş görsem
    kulağıma fısıldar sicili bozuk bir aşık
    kendimi yıkayıp asmalarım hep bundan

    postmodern bir şiirin kelimeleriyiz seninle
    ne anlama geldiğimizi bilmiyoruz
    yürüyoruz o akıp giden kentlere...
  • dün geceden keyifli bir anımı ve zihnimde dönenleri buraya da not düşeyim. fakat şunu belirtmeliyim ki bu bir şiir sayılır mı emin değilim. :)

    görsel

    anımsanan şarkıyı dinlemek isteyenler için: link :)
  • düşlerim vardı benim,
    dağlar, yollar aşan.
    hayallerim vardı;
    iklimlerden taşan.

    bir abdal bilgeliğiyle
    aşılacak insanlarım,
    söylenecek türkülerim vardı.

    bir seyyahın not defteri olacaktım
    içinden ülkeler geçen,
    bir çingenenin ıslığı;
    geceyi delen...

    dağ başında bir ateş olacaktım,
    çobanın avuçlarında can bulan;
    kuzu olacaktım,
    kurduna teslim olan.

    şimdi altın kafesinde
    bir bülbülüm sadece;
    gülüzarına hasret,
    lâ'l-ü gevheri lâl olan.
  • giderken bu krallıktan,
    kendime doğru bir yolculuk başlar.
    geride kalır gölge kral,
    yollara düşer köle kraliçe.

    tapınmak istediği mabedini
    terkeden bir rahibe
    kendinden vazgeçip kendisi olmak için
    göç eyler kendi iklimine.

    ılıman iklimlerden çıkıp yola
    sert iklimine uçar;
    sürüsü kendisi,
    tek ve milyonlarca...

    milyonlarca kişidir içinde
    her biri bir yapbozun parçası gibi
    birbirine tam uyan,
    bütünlüğünü arayan.

    bütünlüğünü arayan
    kırık bir ayna;
    bir yanı sırlı - kara,
    diğer yanı yansısın diye bakar ışığa.

    yönünü çevirip ışığa
    gider milyonlarca parça
    bir bütün halinde
    kendinden çıkıp kendisine varmaya...
  • gördüm rüyamda, yüzüm başkasınındı
    anladım o zaman hüzün nerede gezinir.
    ve bırakır
    birikmiş kirli sularda
    sıyırmadan kemiklerini,
    üstelik zamanı dışarıda unutmuş
    kaldırmamış dolaba:
    üzerinde bir peçete
    bozulur, kokar fakat aldırmaz buna
    kaşlarını tıraşlayıp
    çatar tozlanınca
    ve aynasında
    -hâl böyle olunca
    gecikir yansıması
    büyüttüğü adımlarını
    yanmış kütüphanelerde atar
    uzak kalır, yetişemez, ıslak ve sislidir
    ayak izlerini göz pınarlarında yıkamış gibidir
    gecikmez bakışları
    atları öfkeyle koşar
    gecesinde yeryüzünün
    paslanmış dualarını kavrar
    hatırlasın diye gökyüzünü
    ensesinde kamburu,
    toprağı kendine
    yeni serilmiş bir çarşaf yapar.
    gördüm rüyamda, şüpheyle yaşayan biri gibi
    yüzüm başkasınındı
    biraz çocuk ya da yaşlı,
    ömrünü altına kaçırmıştı.
    gördüm rüyamda, yüzüm başkasınındı
    seçilmiş olduğuna inanmayan
    bir peygamber tanımıştı.
  • göndermedir yazgıya

    şehirden giden son otobüs
    ya da
    şehirden son giden otobüs
    değişir mi cümlenin anlamı
    "son"un yeri değişince?

    buruşturulup atılmış bir kağıttır yazgı
    kıvrımları yutar insanı
    sonu olmayan bir labirenttir ya da
    edimsel koşullanma deneyinde...

    iradem değiştirir mi yazgıyı
    anlamı değiştiren "son" gibi;
    yoksa kukla mıyım yalnızca
    tanrı'nın ellerinde ipleri...

    yeri değişen bir "son"
    değiştirir tüm hayatın anlamını...
  • kapamaya fırsat dahi bulamadan gözlerimi
    uyutsunlar beni
    bir düğüm gibi dilimde kalsın bütün sözlerim

    verdiğim nefesi melekler öpsün
    usulca saçlarıma dokunsun kanatları

    ellerim uzanamadan çiçeklere
    tüm bedenimi sarsın toprağı
    ruhuma yayılsın kokusu
    eşlik etsin gidişime
  • ağırdım, omuzlarımdan astım kendimi
    sağırdım, duymadım geldiğini
    bağırdım, deli diye sevmediler beni
    çağırdım, bir kuşluk vaktiydi
    alıp götürdüler
    tüm söyleyemediklerimle
    işte ben
    yarım bırakılmış bir şiir gibi
    her şey bir kafiyeden ibaret
    sanardım.

    yanıldım...
  • elime dokunabilmesi için bir çiçek olmalıydı elleri
    bir çiçek gibi kokmalıydı ruhu
    dokunduğumda hissedebilmeliydim o huzuru
    çiçeklerden yayılan...

    gökyüzüne uzanan küçük bir yolculuk
    omuzlarımda yemyeşil bir ferahlık
    dudaklarımda öptüğüm o kırmızı yaprakların gül tadı
    nefesimle yayılan...

    kollarım bir ağacın dalına arkadaş olmuş sohbet etmekte
    gözlerim telaştan uzak,
    kuşların şarkısına takılmış kulaklarım
    tüm ormana yayılan...
hesabın var mı? giriş yap