• ismet özel'in "şiir gençlik yıllarımda üzerine titrediğim şeydi; bugünse şiirin üzerine titrenilecek bir şey olduğunu kavrayabilmek için ayrıca bazı titizlikler gerektiğini anlıyorum" diyerek sunduğu "niçin şiir okuruz, şiir nedir, düzyazı ile farkı nedir, şiirin önemi nedir?" gibi sorulara cevap aramak üzere yazdığı kitaptır.

    mesela der ki;

    "ne zaman insan karanlık bir yerde sayıklamaya itilmiş, insan ilişkileri karışık, karıştırıcı, bozucu niteliklere bürünmüş, insanın bir başka insana söyleyeceği söz anlamını kaybetmiş, insan davranışları yapaylık, içtensizlik yüklü hale gelmişse, insanlar şiir okumak ve şiirle uğraşmak, şiirden öğrenmek gereğini duymuşlardır. böyle de olmak zorundadır. çünkü şiir anlatılmaz bir şeyin anlatılmaya çabalanmasının sonunda, anlatılabilir bir şeyin yeniden anlamlı kılınması için gösterilen bir çabanın sonunda, yeterince anlaşılmayan bir şeyin etkili bir anlatıma kavuşturulması uğrunda harcanan çabaların sonunda ortaya çıkar.”
  • üzerinde pek durulmmamış, hacmine göre içeriği çok çok geniş bir poetikadır. 1980 yılında 20 bölümden oluşan bu kitaba ismet özel, 1990 yılında 12 bölüm daha eklemiştir.
  • kitabın ortasında bulunan şu bölüm kalan kısmı okumanın önünde büyük bir engeldir, çünkü zihin sadece şiir kitabını çağırır.

    "insan kendi doğrularını dış dünyanın somutluğu içinde bulursa şiire yüz vermez. kendini bir başkasına yansıtarak görmek istiyorsa, kendini bir başkasına söyleyerek işitmek, başkasına öğreterek kendini öğrenmek istiyorsa şiire başvurur. böyle bir isteğin insanın içinde kabarması için insanın kendi doğruları ile dış dünyanın somutluğu arasında bir uyumsuzluk, bir basınç farkı olması gerekir. insanoğlu kendi dilini kullanmadan yaşayamayacağını anlarsa, böylesine "critique" bir durumda sayarsa kendini, şiirle bağ kurar. insan olma durumunu ve vekarın hesap dışı bırakacak ölçüde yozlaşmış bir insanlık kendi dilini kullanma onuruna layık da değildir.

    içinde yaşadığımız dünya vakur bir insan için şiiri kaçınılmaz bir uğraşı kılan, kılması gereken bir dünyadır. çünkü bu dünya bütün toplumsal kurumlarına, devlet biçimlerine, sigorta esaslarına, titiz ve ayrıntılı ötgütlenmesine, insanın hayatını birbirine çirkince bağımlı kılmasına rağmen insanı yapayalnız bırakan bir dünyadır. yapayalnız insan, seçmelerini kendine zorla kabul ettirilen düşünme yolları içinde yapmaktan tedirginlik duyduğu zaman şiir okuyabilir. şiir insan için serbest bir alandır. şiir insan için serbest bir alan olmakla da kalmaz, bu dünyanın karanlık güçleriyle işbirliği yapmaksızın, bu pis zorbalara yaltaklanmadan insanlar arasında anlaşmaya dayanan, sevgiyi ve ruhça dayanışmayı mümkün kılan bir ilişkiler zincirinin de başlatıcısı olabilir. çünkü şiir bu dünyada dahi insanın kendini tanıyabilmesini mümkün kılan bir imkandır."
  • okuduktan sonra şiir yazma işinden elimi ayağımı çekmeme sebep olmuştur bu kitap, iyi de etmiştir.
    her şair adayını önce bir tokatlar, sonra haddini bildirir.
    (bkz: #5096350)
  • 1980 ve 1990'da yazılmış iki ayrı bölümden toplanıp 1994'te oğlak yayınlarından çıkmıştır.
    şiiirin, bir şey değil, bir şeye ulaşma cabasında aracı olduğunu da anlatır zannımca.
    iki bölüm de usta yazarın (bkz: ismet özel) şu ilginç cümleleri ile start alır:

    "gençlik yıllarımda omuzları üzerinde kafa taşıyan bir adam olmaya çabaladım; yıllar ilerleyince birçok şey gibi bu alandaki çabalarımın yönü de değişti. şimdilerde 'omuzlara' sahip olmaya belki daha bir özeniyorum."

    "şiirin özgürlüğe ihtiyacı yoktur ve fakat özgürlüğün şiire ihtiyacı vardır."
  • (bkz: ismet özel)
    (bkz: şiir kitabı)

    aslında bu kitap, ikibinyirmibirin yaz günlerinde, köyde, terastaki salıncakta ve bahçedeki hamakta sallanırken okumaya başladığım bir kitaptı. pdf'ten okuduğum için, okumalarım sürekli bölündü. şiir okuma kılavuzu bölümünden sonra gelen şiirleri, ikibinyirmibirin son günlerinde, yağmurlu ve trafikli bir akşamda, babamın arabaya aldığı suriyeli aileyle birlikte yol alırken, onların yanında okudum. epey manidar bir sondu. sanırım sonraki baskılarında bu şiirli kısımlar çıkarılmış. ben kitabı adam yayınlarından çıktığı birinci baskısından okudum. belki vakit ayırabilirsem, gelecek aylarda son basımlarından da okuyabilirim.

    şiirleri haricinde, ilk defa ismet özel okudum denebilir. kendisinin dünya görüşünü ve dünyaya karşı aldığı tavrı nobran bulup beğenmesem de, şiire karşı olan tavrını seviyorum sanırım. mimarlıkta, tasarım yaparken en önemli unsurlardan bir tanesi yer'e ait olmaktır. peter zumthor mesela, sanki hep oradaymış gibi yapılar yapmayı çok sever. şiir de, biraz böyle ortaya çıkıyor bence. o kadar olağan ve kendiliğinden gelişen bir şeymiş ki, sanki hep varmış ve hep bizi kanıksadığımız varlığımıza yakınlaştıracakmış gibi.

    gerek mimarlıkta, gerek edebiyatta, gerek dünyada var olmak bağlamında ben bu kendiliğinden var olma ve ortaya çıkma halini pek değerli buluyorum. bir ağacın gölgesinde otururken, bu ağaç neden burada diye düşünmeyiz çoğu zaman. özellikle de köydeyken. çünkü ağaç oradadır işte. oradadır ve biz de gölgesinde yaz mevsiminin keyfini çıkarıyoruzdur. bu kitabı köyde okuduğum günlerde ben de bu var olma haline yakın hissetmiştim kendimi. her şey hayatımdan uzaktaydı. yaşamım sadece zamanın akmasından ibaretti.

    yine kitabın sonunu getirdiğim şiirler, sanki hepsi hep varmış gibiydiler. arabanın sileceklerinin çalışması, yağmurun tıngırtısı, arka koltuğa yanıma sığışmış beş kişi, uyuyan çocuk... hepsi o ana özgüydü ve o an için gerçekten vardı. ismet özel'in şiirleri, özellikle bazı şiirleri bana bu duyguyu hissettirebiliyor. var olma duygusunu. kendim var mıyım bilmiyorum ama, bu şiirlerin var olduklarını ve benim onları okuduğumu ansıyabiliyorum.

    bu sebeplerden ötürü şiiri değerli buluyorum. genel bir varlık olarak. ismet özel'in de şiire bakışına çoğu noktada hak verdim denilebilir.

    sanırım daha derli toplu bir şekilde, yeniden okumak isteyebileceğim bir kitap. öyle okursam, benim için çok daha fazla şey ifade edeceğini sanıyorum.

    "şüphe yok ki şiir insanın hangi yolda yürüyeceğini gösterebilecek bir etkinlik görevini yüklenemez. onun yüklendiği yalnızca insanın kendi olmayı önemsemesidir. kendi olmayı önemsemeyen insan, dünyadaki yerini alma onuruna da kavuşamaz. insanın kendi olmayı önemsemesi ancak kendisi hakkında bir bilgi, bir bilinç hem içkin (immanent) hem aşkın (transcendant) bir kavrayış elde etmesiyle mümkün olur. bu bilgiyi, bu bilinç ve kavrayışı elde etmenin yolu, insan hayatında şiire gereken yeri vermekten geçer."

    "çiçek alıp eve götürüyoruz
    bunun bir delilik olduğunu bile bile"
  • okurken çok zorlandığım ve inatla bitirebildiğim kitap. sanırım kitaptan beklentilerim farklı olduğu için bu kadar zorlandım. şiir için belirli kurallar bulma ve o kurallara göre yazacağım şeyleri belirleme kaygısı gütmeden okuyabilseydim belki daha çok lezzet alabilirdim.

    ismet özel'e göre insanın kendini tanıyabilmesi, kendi içini görebilmesi için en iyi araç şiirdir. çünkü hem bilim hem de felsefe insana nesne düzeyinde yaklaşırken şiir bizzat insanın kendisini göstermektedir. insan diğer canlılardan farklı olarak dış dünyada neler yapacağını bilerek bu dünyaya gelmez. mesela bir kuş gibi göçeceği, üreyeceği zamanlar belli değildir. bilgiye ve iç ahenge ihtiyacı vardır. insana bu iç ahengi de şiir verir.

    not ettiğim güzel alıntılardan bazıları:

    -insan kendi doğrularını dış dünyanın somutluğunun içinde bulursa şiire yüz vermez. kendini bir başkasına yansıtarak görmek istiyorsa, kendini bir başkasına söyleyerek işitmek, başkasına öğreterek kendini öğrenmek istiyorsa şiire başvurur.

    -şiir, dil aracılığıyla dilin anlatım olanaklarının aşılmasıdır, yani kendini oluşturan öğelerin üstünde varlık kazanan, insana 'imkan' tanıyan bir şeydir.

    -dünyaya ne halimiz varsa görelim diye gelmedik; dünyaya gelişimiz halimizin ne olduğunu öğrenelim diyedir. şiirle halimin ne olduğunu merak ettiğim için meşgul oldum. bu meşguliyetim sayesinde halini öğrenme bahtiyarlığına erenlerden biri olma katına çıktım.

    -sanat hakikat değildir, sanat bize hakikati anlamayı öğreten yalandır.
  • şiirin 'ne' olduğuna dair yazılmış kalburüstü bir ismet özel eseri, bir şiir manifestosudur.

    okunduğunda, kişiye tüm şiir uğraşını-algısını çöpe atma yan etkisini içinde barındırır ki, 'reçete'siz okunmamalıdır.
  • ismet özel hediye sepeti'nin altıncı yeşil elması..
  • 9. şiirin ne olup ne olmadığına dair koca bir analiz, hem şiiri anlamak hem de hayata bakışı biraz olsun değiştirmek için bir kılavuz. aşağıdaki sorulardan sadece birinin bile cevabını merak ediyorsanız mutlaka okuyun.

    şiir nedir?
    şiiri düzyazıdan ayıran nedir?
    şiirin ayırıcı vasfı nedir?
    şiir süslü söz söyleme sanatı mıdır? (cevap elbette hayır*)
    şiir ile dil ilişkisi, şiir ile özgürlüğün ilişkisi, şiir ile insanın ilişkisi nedir?
    insan neden şiir yazar, neden şiir okur?
    şiirin amacı nedir?
    bir metin ne zaman şiirdir?
    şair kimdir, kim şiir yazabilir?
    şiirin mantığı nedir?
    şiir sanatının deha ile ilişkisi nedir? "şiirsel" ne anlama gelir, ne için kullanılır?
    şiir anlattığı konuya göre sınıflandırılabilir mi?
    peki şiir bir konuyu anlatır mı?
    şiir bir düşünceyi taşır mı?
    şiir ile gelenekçilik-ilericilik arasında nasıl bir ilişki vardır?
    şiir hangi zaman dilimine aittir?
    şiirin ana unsuru nedir, kelime midir? şiir gerçekliğin neresinde durur ve onun kavranmasındaki rolü nedir? hayal alemi ile şiirin ilişkisi nedir?
    şiir isyanın sesi midir, devrimci midir? şiire muhtaç olmak nedir, nasıl ortaya çıkar?
    şairleri affedebilir miyiz?
    şiir bağlamında barbar ve medeni toplumların farkları nelerdir, algılarını neler şekillendirir?
    şairane nedir?
    insan nasıl şairane olur ve öyle kalır?
    şiir ile anlamın ilişkisi nedir?
    şiir anlamsız mıdır?
    şiir ile müziğin ilişkisi nedir?
    şiir bilgisi nedir, neyi sağlar?
    kendini bilmek ne anlama gelir, şiirin bundaki rolü nedir?
hesabın var mı? giriş yap