• vapurlara küsmek adlı öykü kitabının yazarı türker ayyıldız'ın fırından yeni çıkmış kitabı.

    "şikeste; kırık, kırılmış, yenilmiş, bozulmuş, hezimete uğramış, kırgın, incinmiş, kederli anlamlarına gelen, farsça kökenli ve artık geçmişte kalmış kelimelerimizden. türker ayyıldız'ın, ikinci kitabına bu adı vermesinin sebebi, yazdığı öykülerin tam da bu anlamları kuşanmış olmalarından kaynaklanıyor. gerçekten de kazanmanın ya da kaybetmenin önemsiz olduğu durağan hayatlar, beklenmedik bozgunlara açık yürekler, büyük kırılmaların sıradanlaşması vs. şikeste, işte böylesi on dört öyküden oluşuyor. şikeste'de toplumun kıyısında kalmış kırgın ve yıkık, dayanıklı ve bıçkın insanların canlı hikâyeleri etkili bir dille anlatıyor."
  • kırılmış kırık anlamına gelen osmanlıca sözcük. rubabi sikeste = kırık saz.
  • talik yazinin bir çesidine de sikeste denir.
  • doris lessing'in canopus in argos isimli 5 ciltten oluşan bilim kurgu serisinin ilk kitabı olan re colonised planet 5, shikasta bu isimle türkçeye çevrilmiştir.

    http://www.idefix.com/…m-kurgu/urunno=0001722945001
  • sanırım çelik'e ait eski bir şarkıdan hatırladığım bir tabirdir...
    şöyle bir şey miydi, neydi?

    şikesteyim şikeste şikeste,
    aklım gitti bir kıza işte..
    hayır mı şer mi bilmem ama,
    şikesteyim ben şikeste... : ))

    (bkz: celik)
    (bkz: devir degisti e tabii celik de degisti)
  • şikest kökünden gelen kırık, kırılmış, yenilmiş, mağlup olmuş anlamlarında farsça kökenli sıfat.
  • şikeste diye okunur.
    (bkz: sikest)
  • aşağıdaki enfes cümleyle başlayan türker ayyıldız'ın öykü kitabıdır.
    --- spoiler ---

    ”öyle sessizdir ki kasaba geceleri, tüm çocukluğunuzu havlayan bir köpekten dinleyebilirsiniz.”
    --- spoiler ---
  • bozkırın kırık hayatlarının öykü kitabı. türker ayyıldız yazmıştır. her öykü boğazda yumruk tadındadır.
  • bazı cümleleri oluşturacak kelimeler henüz yanyana gelemediği içindir anlatamadıklarımız; toprak içindekilerle o kadar ilgilenir ki bir çiçeği yeşertememesini saksının küçük olmasına bağlar, oysa saksının küçük olması değildir mesele. toprağın uygun bir pencere önünde varolan saksıyı dolduramayışıdır. hayatlarımız yoğunlukla böyledir. kendi toprağımızı eşeleyip dururken yeşertmeye çalıştığımız bir çiçeğin soluğu kendinden çekinir. insan toprağına can suyunu onulmaz dalgınlığının kararsızlığında verir. o dalgınlık bir kelimeye sığınır:

    şikeste

    kırılmış, kırık.

    yenilmiş, yenik düşmüş.

    gücenmiş, kırgın, kederli.

    tınısı, sıralı harflerinden daha çok hayatı anlatan tek kelimenin kapağı altına saklanan öyküler toprağın rengi olur. kimi insanların kış rengi bahçelerinde olanı biteni, talan edilmiş duyguları, mutsuzlukları, direnci, yaraları, yeniden başlamaları, bitirilenleri, kayıpları anlatır. duymanızı ister "yokuşu çıkarken üzülmüş, un ufak olmuş ıslığı..." türker ayyıldız, sel yayıncılık da yeni baskısı yapılan şikeste kitabındaki ondört öyküsüyle incinmişliğin mevsimlerini anlatıyor. rüzgar sert, gökyüzü bulutlu, insan gücenmiş olsa da çiçeklerinizi kıranlara karşı yalnız değilsiniz diyor. şikeste, bir pencere önü, cümlelere sığan inatçı direnç aynı zamanda. her öyküde durup soluklanmanız bu yüzden...
hesabın var mı? giriş yap