• antalya'nın serik ilçesinde bulunan bir antik kenttir.

    büyük iskender'in fethedemediği 2 anadolu kentinden birisidir.
    diğeri için:
    (bkz: termessos)

    nasipse yarın doya doya altını üstüne getirerek gezdikten sonra paylaşımlarımı editleyip, youtube kanalımda paylaşacağım yer.

    ----------------------------------

    edit:
    bugün sabah gidildi. şapka almayı unuttuğum için ıstakoz gibi olundu.
    görsel çeşmesinden suyu içildi.
    görsel 1969 yılında meydana gelen heyelan ile büyük bir kısmı aşağı göçen antik tiyatronun tepesinden denize doğru manzaraya bakıldı.
    görsel gölgelik az da olsa değerlendirildi
    görsel zibilyon tane su sarnıcı bulundu (çalı çırpı altında gözükmeyenlere dikkat edin!)
    görsel kimsenin gitmediği, gidip de görmediği en tepedeki yıkık burçlar görüldü
    görsel sıcaktan, şapkasızlıktan, terden, susuzluktan, yorgunluktan bir nebze kurtulmak için en baştaki çeşmeye geri dönülüp, ayaklar suya cumburlop sokuldu.
    görsel / görsel / ....
    görsel zor da olsa bir gölge bulunup, kitap okuyormuş gibi yapıldı.

    edit: ...
  • sözlü geleneğe göre kentin kuruluşu troia savaşının ardından yaşanan göçlerle gerçekleşir.
    iö 4. yüzyıldan önceki tarihi hakkında pek fazla bilgi yoktur.
    ancak kentin bastığı sikkeler üzerinde adının pamphylia lehçesinde anılması dikkati çeker.
    perge'den kolaylıkla görülebilen ve bir tali yolla ulaşıla sillyon, bu coğrafi konumu niteliğinde fazla ziyaretçiyi ağırlamaz.
    ancak tiyatro, odeion ve surlar gibi birçok yapısı iyi durumda günümüze gelebilmiştir.
  • antalya'nın serik ilçesi'nde bulunan bir antik kent. antalya - alanya karayolundan abdurrahmanlar sapağından kuzeye girince 12 km,
    belek sapağından kuzeye girince anayola 8 km uzaklıkta bir pamfilya kenti.

    geniş bilgi ve fotoğraflar için: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=17635
  • antalya'nın serik ilçesinde, eteklerinde ufak bir köye sahip olan ve aktif olarak kullanılan bir antik kent.

    sillyon antik kentiyle tanışmam, çok enteresan bir şekilde vuku buldu. aslında yola uçansu şelalelerine gitmek için çıkmıştım. hafif hastaydım, temiz havanın ve nemli ırmak kenarının iyi geleceğini düşünerek, çantamı hazırlamış, yedek kıyafetlerimi de almış düşmüştüm yola. 2018 yılbaşının ilk günüydü. uçansu şelalelerine giderken, yol üzerinde ''sillyon'' yazan kahverengi tabela dikkatimi çekti. ''sanırım burada bir antik kent var, şelale dönüşü uğrayabilirim'' dedim. maalesef uçansu şelalelerine gidemedim, yaz boyu girip çıkan off road araçları, bakımsız bırakılan stabilize yol standart otomobil olan aracımın ilerlemesine müsaade etmedi ve dönmek zorunda kaldım. aslında fena da olmadı, orada harcayacağım zamanı sillyon'u keşfetmeye harcayarak bir çok yerini görme, köylüleriyle tanışma fırsatım oldu.

    bir köy evinin bahçesinden uzanan patikadan geçtikten sonra, tepeye tırmanarak sillyon antik kentine ulaşabiliyoruz. baştan söylemem gerekir ki, zorlu bir trekking parkuru gibi bu tırmanış, o yüzden muhakkak gitmek isterseniz yanınıza bol su almanızı, terli kıyafetlerinizi değiştirmek için yedek kıyafetler edinmenizi tembihlerim. girişte herhangi bir ücret alınmıyor, yani müzekart'a gerek yok fakat köylülere destek olmak isterseniz, patikanın hemen karşısındaki küçük tesiste çay içebilir, köy ürünleri satın alabilirsiniz. sillyon antik kentiyle alakalı günümüze ulaşabilmiş çok bilgiler yok, kuruluş tarihinin truva savaşından sonra olduğu ve bilinen en eski pamfilya şehirlerinden biri olduğu söylense de, bunları kanıtlayabilecek net bir bulgu yok elimizde. şehirdeki kalıntıların çoğu roma'dan ziyade helenistik döneme ait, bu da genelde şehrin kendi sakinleriyle birlikte kendi haline bırakıldığı izlenimi verdi bize. tüm bunlara rağmen kent hem bizans, hem selçuklu hem de osmanlı döneminde kullanılmış, dağın yamaçlarındaki düzlüklerde ise köylüler hala yaşamlarına devam ediyor. yani sillyon, m.s 2021 yılında bile terk edilmiş bir yer değil, diğer antik kentlerin aksine.

    şehirde helenistik dönemden kalan, temeli ve duvarlarının bir kısmı hala ayakta olan bir kale var. tek bir bakışta bile net olarak yıkılan yerlerini gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. yamaçların kenarına kurulmuş, zamanla rüzgarların ve yağmurların aşındırmasından dolayı yarısı parçalanmış küçük de bir odeon'a sahip, tipik bir grek şehri. ayrıca şu bilgiyi de vermem gerekir ki, sillyon'un tepesinden baktığınızda perge'yi, perge'nin tepesinden baktığınızda sillyon'u görebiliyorsunuz. birbirlerine oldukça yakınlar. pamfilya'nın başkentine bu denli yakın olup da neden bu şehir kendini daha fazla geliştirip günümüze çokça eserler bırakamadı diye insan merak ediyor. sanırım side, aspendos, perge gibi pamfilya'nın oldukça popüler ve görkemli şehirlerine yoğun bir göç vermiş olması ya da bu şehirler dururken kendisinin fazla göç alamaması bu şehirlerin gölgesinde kalmış olmasına neden olabilir.

    şehirde bir diğer ilgi çekici noktalardan biri, küçük bir pınara sahip olması ve bu pınarın bağlandığı antik çeşmenin bugün hala görevini başarıyla yerine getirebilmesi. köylülerin hayvanlarının suyunu içebildiği, susamış gezginlerin de mataralarına su doldurup tadabildiği bu antik çeşme hala görevini yerine getirebiliyor ve tarihten bize anılar taşıyor. tüm bunların yanında maalesef sillyon gerektiği önemi görmemiş, yeterli kazı çalışmaları yapılmamış ve çoğu alanı hala toprak altında keşfedilmeyi bekliyor. herhangi bir koruyucu önlemler olmadığı ve turizm bakanlığı tarafından tesis haline getirilmediği için büyük bir kirlilikle de karşı karşıya. içerisinde asırlık ağaçlar da mevcut. bu güzel antik kent umarım gelecek zamanlarda hak ettiği değeri görebilir. zira helenistik surlar ve kale, hala güzel bir restorasyonla korunacak vaziyette, helenistik dönemden günümüze ulaşabilmiş kalelerin sayısı çok az, sillyon bu yüzden bir nadirliği içerisinde barındırıyor.

    sillyon'un hikayesi de böyle. kazılar devam eder, yeterli bütçe ayrılırsa, ilerleyen zamanlarda hakkında daha da çok şey öğreneceğimize eminim.
  • maalesef henüz kazılamamış bir antik kent. kalkınma bakanlığı bu işe bir el atsa keşke. sagalassos'u ne de güzel şey ettilerdi, bunu da bi şey ediverirlerdi..
  • yakınındaki tali yola aracımızı park edip yaya olarak tırmandığımız, üzeri yassı bir tepeye kurulmuş muhteşem antik kent. tepenin eteklerinde denk geldiğimiz bir amcanın dediğine bakılırsa ertuğrul günay, kültür bakanlığı yaptığı dönemde bizzat gelip incelemelerde bulunmuş fakat sonrasında bir faaliyet olmamış. belki de böyle atıl vaziyette kalması iyidir bilemiyorum. (arkeolojik kazılar elbette çok önemli fakat özellikle son yıllarda aspendos ve kesik minare gibi örneklere şahit olunca insanın gözü korkuyor.) tırmanış sırasında yaz mevsiminin etkisiyle upuzun ve sapsarı otların arasından yürüdük, dikenler yüzünden birkaç çizik aldık. hattâ antik kente vardığımızda gölgeye saklanmış bir yılanla bile karşılaştık. tabii biz ondan korktuk o garip de bizden.*

    harabeler arasında dolaşıp kale duvarının üzerine çıkınca muhteşem bir manzara ayaklarımızın altına serildi. ısrarla antik tiyatroyu aradık ve bulduğumuzda ağzımız açık kaldı. zira basamaklar yerinde duruyorken, sahne kısmı ortada yoktu. meğer heyelan neticesinde toprakla beraber kayıp gitmiş. tabiatın tahribatı bile kendine has bir güzellik katmış diyebilirim.

    antalya'da yaşıyorsanız veya antalya'dan yolunuz geçiyorsa, vakit bulursanız gidip görmenizi tavsiye ederim.
  • yolu izi kalmamış antik kent.
    her yeri ot sarmış, keçi güden dayı olmasa nerde ne var bilmek imkansız. tabelalar yetersiz.
    yürüyüş yolu belli olmuyor. gönüllüler bir araya gelip bir şeyler yapsa çok güzel olacak.
  • stadyon 1,2 aydır murat taşkıran ve ekibi tarafından kazılmakta. daha şimdiden 8 basamağı çok net ortaya çıkmış. stadyon kazısı tamamlanabilirse eğer, ülkemizdeki en büyük stadyonlardan birisi ortaya çıkabilir.
    görsel
  • kendi haline bırakılmış bir yer.
hesabın var mı? giriş yap