aynı isimde "sınav (film)" başlığı da var
  • türkçede bulunan "sınamak" köküne göktürk dilinden kalma "-v" takısının getirilmesiyle türetilmiş, imtihan kelimesine karşılık olarak tdk tarafından önerilmiş ve tutmuş olan kelimedir. (bkz: ya tutarsa)
    aynı yoldan türetilmiş kelimeler olarak (bkz: görev)(bkz: işlev)(bkz: saylav)*(bkz: türev)
  • anlattıklarının öğrenilip öğrenilmediğini delicesine merak eden kişilerin yaptığı uygulama. "ulan öğrenirim,öğrenmem;sana ne?sana mı düştü bunun derdi?" diyesi geliyor insanın. nedir yani bu işgüzarlık?anlamıyorum,anlamayacağım.
    (bkz: 15 yaşındaki ergen psikolojisi)
    (bkz: fuck the system gençliği)
  • (bkz: osman sinav)
  • insani aksi lanet bir hale sokan igrenc sey.
    gün gelir sadece bu salak seyler yüzünden arkadaslarinizi, ailenizi, sevdiklerinizi tersler onlarin kalbini kirar sonra da bana ne tavirlari ile karsinizdakinin aglamasini izleyebilirsiniz! 3 gün sonra unutacaginiz bu salak seyler yüzünden neler yaptiniz! tebrikler!
  • lisede yatılı kalan bazı arkadaşlar, gece öğretmenler odasına girerek hocaların hazırladığı sınav sorularını hatta cevap kağıtlarını çalarlar sonra da tüm sınıfa dağıtırlardı. biz bi dönem süper bi dayanışma içinde böylece sınavlardan süper bi şekilde 85-95 not aralığında güzel güzel geçiyorduk. hatta bazen hocalardan bazıları sınav sorularını ya derste hazırlıyor ya da akşam dolabında bırakmıyordu. o takdirde de sınav bittikten sonraki gece hocanın dolabı açılıyor, sınavlar alınıyor ve düzeltiliyordu. süperdi yani... ta ki bizim ingilizceden zerre anlamayan dangalak bi arkadaş ingilizce dersinin sınavında hobileriniz nelerdir gibi soruya cevap olarak hocanın cevap kağıdında yer alan kişiden kişiye değişebilir alternatif cevaplar olabilir gibi bi ibareyi olduğu gibi yazınca foyamız meydana çıktı. neredeyse disiplinlik oluyorduk, neyse ki okul müdürü sınav evraklarını yeterince iyi muhafaza etmeyen öğretmenleri sorumlu buldu da yırttık. ama tabiki diğer sınavlarımızda 25'in üzerinde not görmek pek mümkün olmadı.
  • -nasıl yani, birşeyler öğrenmeleri için belli bir yerde toplanmaları ve bir başkasının onlara anlatması mı gerekiyor?
    -evet.
    -anlam veremiyorum, neden kendi kendilerine öğrenmiyorlar ve zorla bu yerlere gönderiliyorlar?
    -aslında tam olarak zorla sayılmaz. bu mekanlara "okul" adını vermişler. genç bireyler okula zorunlu olarak gidiyor ama bunların büyük çoğunluğu kendi istekleriyle "üniversite" adını verdikleri meslek edinme yerlerine gitmeye çalışıyor.
    -iyi de neden oturup kendi kendilerine öğrenmiyorlar?
    -sanırım yeterince kaynakları yok bunun için. garip bir şekilde birbirlerinden öğrenmeye alışmışlar.
    -anlayamadığım bir şey daha var. "sınav" dedikleri nedir?
    -önce okula giden bir bireyin ne kadar öğrenebildiğini ölçmek için geliştirdikleri bir uygulama sanmıştım. fakat biraz daha derinlemesine araştırınca asıl nedenin başka olduğunu anladım. insanların çoğu, bu sınavlardan başarısız olup okuldan atılma korkusu olmazsa, çalışıp öğrenmiyor!
    -nasıl????!!!!! yani birisi onları deneyecek, sınayacak diye mi öğreniyorlar? işte bu çok saçma!
    -evet, inanması güç ama öyle. genel olarak yeni şeyler öğrenmek yerine uyumayı, ya da televizyon adını verdikleri resimler gösteren bir kutuya bakmayı tercih ediyorlar. en akıllıları bile tembelleşmeye çok yatkın ve kendilerini çalışmaya zorlayacak yaptırımlara ihtiyaç duyuyorlar.
    -yıldızlar adına... işte bu gerçekten inanması güç bir şey.
    -bitmedi, dahası var. düşün ki, bunlardan bazıları, hayatlarının yarı yoluna geldikleri halde, okula gitmeye devam etmeyi seçiyorlar. sanırım buna da "doktora" adını vermişler. bir çeşit uzman oluyor bunlar. önemli olan, bu aşamada, bu kişiler artık gerçekten kendi istekleriyle okul dedikleri öğrenme yerlerine gidiyorlar, yani bunların amaçlarının öğrenmek olduğuna ilişkin bir şüphe duymak aslında saçma olur. zaten istemeseler başka bir iş yaparlardı değil mi?
    -evet mantıklı duyuluyor.
    -ama sıkı dur. insanların doktora yapanları bile sınavlara girmek zorunda!
    -baygınlık geçirmek üzereyim zörg. yeter artık daha fazla anlatma.
    -bunu duyduğumda ben de büyük şok geçirmiştim. insanlar gerçekten çok acayip. aslında şu anda vardıkları teknolojik aşama düşünülürse, en azından doktora dedikleri şey için hala eski çağlardan beri kullandıkları öğrenme yöntemlerini kullanıyor olmaları çok... gülünç... tamam insanlar çok kalabalık ama doktora gibi bir şeyi yapmak isteyen oldukça az insan var. (ki bunlara çoğunlukla bizdeki bozukbeyin gözüyle bakanlar da yok değil.)
    -yaratıcılığı ve verimliliği bu kadar düşüren, böyle berbat bir sisteme rağmen geldikleri teknolojik ve kültürel düzey beni çok etkiledi doğrusu.
    -çok ilginç bir nokta da, kendilerini üzen ve sıkan şeylerin onlara ilham dedikleri bir şeyden verdiğini, bu şekilde hayatlarını garip bir dengede tuttuklarını iddia edenler var aralarında. sanırım o ilhamları hiçbir işlevi olmayan ama çok sevdikleri "sanat" denilen şeyi yapmak için kullanıyorlar. ama yine sıkı dur!
    -ne?
    -"sanat" yapmayı öğrenmek için bile okulları var! ahahahhaeheh.
    -hehehaheheaheh... zörgcüm, sen beni yiyosun gibi geliyor artık.
    -yer miyim canım kardeşim ben seni, güzel ziyurg'um benim.
    -canımsın, neyse boşver bu manyakları şimdi. jüpiter'de gaz kayağı sözün vardı bana. ne dersin, ışınlasın mı bizi sıkati?
    -ışınla bizi sıkati!!! hahahahhaha.
    -nıahehhehahehahe.

    (işbu entry yazılırken şu adresteki öyküden (http://www.terrybisson.com/meat.html) ve hayat boyu girilen sınavlardan ilham alınmıştır)
  • her türlüsünden bütün varlığımla nefret ettiğim kavram.
  • napoleon bonaparte'ın sınavdan hiç hazzetmediği söylenir ve fransa'da şu fıkra meşhurdur:

    napoleon'un hizmetkarı bir gün hışımla odasına girer:
    himetkar(telaşla) - imparatorum, imparatorum...
    napoleon(endişeyle) - ne oldu ne var?
    hizmetkar - savaş var, saldırıyorlar:
    napoleon - ulan ne heyecan yapıyorsun gavat. ben de sınav var zannettim, yüreğime iniyordu!!
  • kadir çöpdemirin oynadığı öğretmenin gerçeği için (bkz: üstüner deniz)
hesabın var mı? giriş yap